Z
Zynep
Kullanıcı
Öncelikle belirtmeliyim ki, Panik atak, günümüz insanlığında sıkça görülen bir rahatsızlık.
Ve bu konu, bilimsel olarak pek çok kere yayın organları aracılığı ile açıklandı anlatıldı.
Benim bu sayfada anlatacaklarım ise, bizzat yaşadıklarım.
Annemin, enfarktüs krizi geçirip uzunca bir süre hastanede kalışının ardından eve döndüğü günlerdi.
Çok sıcak bir Ağustos ayının sıkıntılı, sancılı günleri.
Kendisini henüz toparlayamadığı için, o sıcak günleri sadece yatarak geçiren yorgun annem, gelen giden ziyaretçiler...
O sabah uyandığımda içimde bir sıkıntı vardı, nedensiz. Yorgunluk diye düşündüm önce. Ancak ilerleyen dakikalarda sol elimin parmaklarında başlayan karıncalanma canımı sıkmaya başladı, ve bu karıncalanmanın giderek kolumun üst kısımlarına doğru yayılması...
Hızla açıp kapıyordum parmaklarımı ama ne var ki çok kısa bir süre sonra omuzumdan yüzüme doğru hızla tırmanmaya başlayan bu karıncalanma ve uyuşma beni korkutmaya başladı.
Kalbim hızla atmaya, beni yormaya başladığı anda paniğe kapılarak babama durumumu açıkladım ve ondan sigarasını söndürmesini istedim.
Birşeyler oluyordu bana, anlamlandıramadığım bir şeyler.
Dış görüntüm normaldi ancak içimde sanki fırtınalar kopuyor, tüm organlarım birbirine çarpıyormuşcasına sarsılıyordum. Terlemeye başladım ancak buz gibiydim.
İki üç dakika kadar sonra artık sol kolumu ve yüzümü hissetmiyordum. Konuşabiliyordum ama dudaklarım kupkuruydu.
Babam beni yatırdı ve dilimin altına kalp ilacını koydu.
Çünkü tüm belirtiler, kalpkrizini çağrıştırıyordu.
Evin içindeki koşuşturmalar, acil doktor çağrılması, annemin hasta yatağından fırlayarak, üstündeki geceliği çıkararak üstüne sokak kıyafetlerini giymesi, babacığımın ayaklarımı ovması...
Ve birden, içimdeki organların sakinleşmeye başlaması, önce yüzümü ve daha sonra kolumu hissetmeye başlamam... Terlemem durdu. Kalbim normale döndü.
Eve çağrılan doktor, kendisi nörologtu, beni muayene ettikten sonra, korkulacak bir şey olmadığını, hastaneye gitmeme gerek olmadığını, tüm tetkiklerin ertesi gün yapılabileceğini ancak ihmal etmemem gerektiğini söyledikten sonra, bana sakinleştirici bir ilaç vererek evden ayrıldı.
Ertesi gün yapılan tetkiklerde, hiçbir patolojik duruma rastlanmadı ve doktorum beni psikiyatriye sevketti.
Konulan teşhis "Panik Atak"
Burada sizinle paylaşmak istediğim şu;
Ben henüz küçücük bir kızken, denizin maviliğini nereden aldığını merak ederdim. Ve geceleri neden siyaha dönüştüğünü.
Okula başladığım da anladım, gümeşin dünyamızı ısıtmaktan başka işlevleri de olduğunu. Denize maviliğini veren güneşti, içimize güzel duyguları dolduran da güneş.
İşte o zaman karar verdim, insanlar için "güneş" olmaya.
Onları üzmeyecek, tartışmayacak, hep mutlu edecektim.
Bana panik atak teşhisi konduktan sonra, devam eden tedavimin sanırım üçüncü seansından sonra doktorum bana şunu sordu;
"Kızım sen hiç bağırmaz mısın? Tepkilerini göstermez misin?"
"Hayır, ben kimseyi üzemem. İçime atarım ama üzemem." dedim.
Oysa ne yanlışmış... Pollyanna olmak bana panik atak olarak geri döndü.
Umarım bu anlattıklarımdan bazı dersler çıkarılır.
Gereken yerde, gerekli tepkileri verebilen insanlardır asıl Pollyanna'lar.
Zeynep
Ve bu konu, bilimsel olarak pek çok kere yayın organları aracılığı ile açıklandı anlatıldı.
Benim bu sayfada anlatacaklarım ise, bizzat yaşadıklarım.
Annemin, enfarktüs krizi geçirip uzunca bir süre hastanede kalışının ardından eve döndüğü günlerdi.
Çok sıcak bir Ağustos ayının sıkıntılı, sancılı günleri.
Kendisini henüz toparlayamadığı için, o sıcak günleri sadece yatarak geçiren yorgun annem, gelen giden ziyaretçiler...
O sabah uyandığımda içimde bir sıkıntı vardı, nedensiz. Yorgunluk diye düşündüm önce. Ancak ilerleyen dakikalarda sol elimin parmaklarında başlayan karıncalanma canımı sıkmaya başladı, ve bu karıncalanmanın giderek kolumun üst kısımlarına doğru yayılması...
Hızla açıp kapıyordum parmaklarımı ama ne var ki çok kısa bir süre sonra omuzumdan yüzüme doğru hızla tırmanmaya başlayan bu karıncalanma ve uyuşma beni korkutmaya başladı.
Kalbim hızla atmaya, beni yormaya başladığı anda paniğe kapılarak babama durumumu açıkladım ve ondan sigarasını söndürmesini istedim.
Birşeyler oluyordu bana, anlamlandıramadığım bir şeyler.
Dış görüntüm normaldi ancak içimde sanki fırtınalar kopuyor, tüm organlarım birbirine çarpıyormuşcasına sarsılıyordum. Terlemeye başladım ancak buz gibiydim.
İki üç dakika kadar sonra artık sol kolumu ve yüzümü hissetmiyordum. Konuşabiliyordum ama dudaklarım kupkuruydu.
Babam beni yatırdı ve dilimin altına kalp ilacını koydu.
Çünkü tüm belirtiler, kalpkrizini çağrıştırıyordu.
Evin içindeki koşuşturmalar, acil doktor çağrılması, annemin hasta yatağından fırlayarak, üstündeki geceliği çıkararak üstüne sokak kıyafetlerini giymesi, babacığımın ayaklarımı ovması...
Ve birden, içimdeki organların sakinleşmeye başlaması, önce yüzümü ve daha sonra kolumu hissetmeye başlamam... Terlemem durdu. Kalbim normale döndü.
Eve çağrılan doktor, kendisi nörologtu, beni muayene ettikten sonra, korkulacak bir şey olmadığını, hastaneye gitmeme gerek olmadığını, tüm tetkiklerin ertesi gün yapılabileceğini ancak ihmal etmemem gerektiğini söyledikten sonra, bana sakinleştirici bir ilaç vererek evden ayrıldı.
Ertesi gün yapılan tetkiklerde, hiçbir patolojik duruma rastlanmadı ve doktorum beni psikiyatriye sevketti.
Konulan teşhis "Panik Atak"
Burada sizinle paylaşmak istediğim şu;
Ben henüz küçücük bir kızken, denizin maviliğini nereden aldığını merak ederdim. Ve geceleri neden siyaha dönüştüğünü.
Okula başladığım da anladım, gümeşin dünyamızı ısıtmaktan başka işlevleri de olduğunu. Denize maviliğini veren güneşti, içimize güzel duyguları dolduran da güneş.
İşte o zaman karar verdim, insanlar için "güneş" olmaya.
Onları üzmeyecek, tartışmayacak, hep mutlu edecektim.
Bana panik atak teşhisi konduktan sonra, devam eden tedavimin sanırım üçüncü seansından sonra doktorum bana şunu sordu;
"Kızım sen hiç bağırmaz mısın? Tepkilerini göstermez misin?"
"Hayır, ben kimseyi üzemem. İçime atarım ama üzemem." dedim.
Oysa ne yanlışmış... Pollyanna olmak bana panik atak olarak geri döndü.
Umarım bu anlattıklarımdan bazı dersler çıkarılır.
Gereken yerde, gerekli tepkileri verebilen insanlardır asıl Pollyanna'lar.
Zeynep