POLYANNA VE PANİK ATAK

  • Konbuyu başlatan Zynep
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde Zynep tarafından oluşturulan POLYANNA VE PANİK ATAK başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 9,227 kez görüntülenmiş, 14 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı POLYANNA VE PANİK ATAK
Konbuyu başlatan Zynep
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan turtur
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Öncelikle belirtmeliyim ki, Panik atak, günümüz insanlığında sıkça görülen bir rahatsızlık.
Ve bu konu, bilimsel olarak pek çok kere yayın organları aracılığı ile açıklandı anlatıldı.
Benim bu sayfada anlatacaklarım ise, bizzat yaşadıklarım.

Annemin, enfarktüs krizi geçirip uzunca bir süre hastanede kalışının ardından eve döndüğü günlerdi.
Çok sıcak bir Ağustos ayının sıkıntılı, sancılı günleri.
Kendisini henüz toparlayamadığı için, o sıcak günleri sadece yatarak geçiren yorgun annem, gelen giden ziyaretçiler...

O sabah uyandığımda içimde bir sıkıntı vardı, nedensiz. Yorgunluk diye düşündüm önce. Ancak ilerleyen dakikalarda sol elimin parmaklarında başlayan karıncalanma canımı sıkmaya başladı, ve bu karıncalanmanın giderek kolumun üst kısımlarına doğru yayılması...
Hızla açıp kapıyordum parmaklarımı ama ne var ki çok kısa bir süre sonra omuzumdan yüzüme doğru hızla tırmanmaya başlayan bu karıncalanma ve uyuşma beni korkutmaya başladı.

Kalbim hızla atmaya, beni yormaya başladığı anda paniğe kapılarak babama durumumu açıkladım ve ondan sigarasını söndürmesini istedim.

Birşeyler oluyordu bana, anlamlandıramadığım bir şeyler.
Dış görüntüm normaldi ancak içimde sanki fırtınalar kopuyor, tüm organlarım birbirine çarpıyormuşcasına sarsılıyordum. Terlemeye başladım ancak buz gibiydim.

İki üç dakika kadar sonra artık sol kolumu ve yüzümü hissetmiyordum. Konuşabiliyordum ama dudaklarım kupkuruydu.

Babam beni yatırdı ve dilimin altına kalp ilacını koydu.
Çünkü tüm belirtiler, kalpkrizini çağrıştırıyordu.

Evin içindeki koşuşturmalar, acil doktor çağrılması, annemin hasta yatağından fırlayarak, üstündeki geceliği çıkararak üstüne sokak kıyafetlerini giymesi, babacığımın ayaklarımı ovması...

Ve birden, içimdeki organların sakinleşmeye başlaması, önce yüzümü ve daha sonra kolumu hissetmeye başlamam... Terlemem durdu. Kalbim normale döndü.

Eve çağrılan doktor, kendisi nörologtu, beni muayene ettikten sonra, korkulacak bir şey olmadığını, hastaneye gitmeme gerek olmadığını, tüm tetkiklerin ertesi gün yapılabileceğini ancak ihmal etmemem gerektiğini söyledikten sonra, bana sakinleştirici bir ilaç vererek evden ayrıldı.

Ertesi gün yapılan tetkiklerde, hiçbir patolojik duruma rastlanmadı ve doktorum beni psikiyatriye sevketti.
Konulan teşhis "Panik Atak"

Burada sizinle paylaşmak istediğim şu;

Ben henüz küçücük bir kızken, denizin maviliğini nereden aldığını merak ederdim. Ve geceleri neden siyaha dönüştüğünü.
Okula başladığım da anladım, gümeşin dünyamızı ısıtmaktan başka işlevleri de olduğunu. Denize maviliğini veren güneşti, içimize güzel duyguları dolduran da güneş.

İşte o zaman karar verdim, insanlar için "güneş" olmaya.

Onları üzmeyecek, tartışmayacak, hep mutlu edecektim.

Bana panik atak teşhisi konduktan sonra, devam eden tedavimin sanırım üçüncü seansından sonra doktorum bana şunu sordu;
"Kızım sen hiç bağırmaz mısın? Tepkilerini göstermez misin?"
"Hayır, ben kimseyi üzemem. İçime atarım ama üzemem." dedim.

Oysa ne yanlışmış... Pollyanna olmak bana panik atak olarak geri döndü.

Umarım bu anlattıklarımdan bazı dersler çıkarılır.
Gereken yerde, gerekli tepkileri verebilen insanlardır asıl Pollyanna'lar.

Zeynep
 
D

dideM

Kullanıcı
5 Eyl 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Umarım bu anlattıklarımdan bazı dersler çıkarılır.
Gereken yerde, gerekli tepkileri verebilen insanlardır asıl Pollyanna'lar.
Çok güzel demişsin abla, gereken yerde gereken tepkiyi verebilmek.. O kadar zorki! Hep kırmamaya çalıştığım için o kadar çok kırıldımki, hep sustum hep içime attım. Ama bir gördümki asıl konuşanlar kazanıyor, onlara bir şey olmuyor..
Gerçi yine de yapamıyorumya neyse..
 
C

catzilla

öncelikle geçmiş olsun demek istiyorum. insanları kırmak, üzmek, didişmek benimde tarzım değil, yapı olarak öyle biri değilim zaten... gerçekten çok sabırlıyımdır.
ama dediğiniz gibi, gereken yerde gereken cevabıda verilmesi gerekenlere veriyorum. ama kırmadan. ben tartışmayı sevmiyorum, o yüzden herzaman barış yanlısıyım.
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Anlatmak istediğim, münakaşa edin, ille kavga dövüşle hakkınızı arayın demek değil zaten catzilla.
Bakın özellikle konunun Polyanna kısmını çok kısa tuttum, arkadaşların ekleyebileceği bir şeyler olabilir diye.
İyi anlatamamışım sanırım.:(
İçine atmak, herşeye olumlu bir gözle bakarak, olumsuzluklara ille bir neden bularak ve aslında olumsuz olduğunu bile bile anlamsız bir hoşgörü göstermenin, insan yapısına nasıl zarar verdiğine işaret etmek istedim ve canlı olarak kendimi gösterdim.
Yaşadıklarımı paylaştım.
Ben kanserle mücadele ettim ve ediyorum catzilla.
Ama psikolojik bozuklukların kanserden çok daha sıkıntı veren rahatsızlıklar olduğunu söyleyebilirim, her ikisini de yaşamış bir kişi olarak.
Kanserin nedenleri nedir zaten?
Bizler sigara diye tutturmuşuz sadece... :)
 
A

aykut03

Kullanıcı
19 May 2008
En iyi cevaplar
0
0
www.ayyildiz.org
gerektiğinde bardağı yere bırakmasını bileçeksin, yoksa o bardağı tuttan kolun ağrılardan maf olur,eziyet cekersin,hastalanırsın dolayısıyla gecmiş olsun...
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
aykut03' Alıntı:
gerektiğinde bardağı yere bırakmasını bileçeksin, yoksa o bardağı tuttan kolun ağrılardan maf olur,eziyet cekersin,hastalanırsın dolayısıyla gecmiş olsun...
Teşekkür ederim, bu panik atak krizini geçirdiğim 10 yıl oldu. Tedavi gördüm ve geçti.
Ancak yazının başında da belirtmiştim, bu artık çağımızın hastalığı, çok kişide var, kişi bile de bilmese de.
Bu şekilde krizler halinde tezahür etmesin dilerim.
Ve asıl konu;
Evet Aykut, bardağı nasıl tutmam gerektiğini ben tedavide öğrendim. Dediğin gibi yanlış tutmaktan kaynaklanan bir rahatsızlık. Ve bu yazıyı okuyan arkadaşlarımın asıl dikkat etmelerini istediğimde bu konu zaten.

İşte o zaman karar verdim, insanlar için "güneş" olmaya.

Onları üzmeyecek, tartışmayacak, hep mutlu edecektim.
Bu tutuş şekli yanlışmış işte.
Küçük yaşlarımda, Polyanna'nın da etkisiyle verdiğim bu karara sadık kaldım ve otuzlu yaşlarımda bu rahatsızlığı yaşadıktan sonra hata olduğunun bilincine vardım.
Elbette her insanda bu olacak değil, ancak ne olursa olsun bu bakış açısı insanın "asıl kendini" ifade edememesi durumudur bana göre. Ve patlamalarının zararını insan yine kendisi çeker.
Yaşamda gerçekler vardır ve bu gerçekleri kavramak gerekir.
 
H

Harun

Kullanıcı
29 Şub 2008
En iyi cevaplar
0
36
İstanbul
leftinthedark.wordpress.com
Bende var biraz panik atak ama bununla yaşamayı öğrendim. Kriz gelince ya o ortamı terkediyorum yada başka şeyler düşünüyorum.Bazen engelleyemiyor tabi insan.Ne düşünürseniz düşünün terlemeye başlıyosunuz.Kalbiniz hızlı hızlı çarpıyor. Tamamen geçene kadar böyle idare etcez artık.  :)
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
maxMESA' Alıntı:
Bende var biraz panik atak ama bununla yaşamayı öğrendim. Kriz gelince ya o ortamı terkediyorum yada başka şeyler düşünüyorum.Bazen engelleyemiyor tabi insan.Ne düşünürseniz düşünün terlemeye başlıyosunuz.Kalbiniz hızlı hızlı çarpıyor. Tamamen geçene kadar böyle idare etcez artık.  :)
Harun, bir üst mesajda yazdım zaten, gerçekten herkeste var aslında ve yelpazesi çok geniş bir rahatsızlık, bazı kişilerde daha ağır belirtilerle kendisini gösteriyor.
Benim Nöroloji Doktorum çok hoş bir şey söylemişti bana;
"Asla panik atak nedeniyle ölmeyeceksin. Bunu kafana iyice yerleştir, ve beynine bu sinyali gönder ve hiç korkma. Korku atağı tetikleyen en büyük etkendir."

Bir gazeteci arkadaşım çok güzel ifade etmişti yaşadıklarını;
"Bugüne kadar 100 kereden fazla öldüm ama hiç kimsenin umru olmadı!" diye... :)

 
Y

yaratici_idea

Kullanıcı
17 Ocak 2008
En iyi cevaplar
0
0
Paylaştığın için teşekkürler Zynep :)
Gerekli yerde tepkiyi vermek gerekiyor.
Ya da duygularını ifade etmek desem daha uygun olacak.
İçinde kaldıkça minicik şeyler, kocaman rahatsızlıklar yaratabiliyor.
 
G

GulsahToptas

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
gulsaht.blogcu.com
Zeynep aslında sen çok güzel anlatmışsın yukarıda ki yazında ama güzel bir yazı okudum ve paylaşmak isterim.


Panik Atak Nedir?

Panik atak, aniden bastıran endişe atağı, endişe nöbetidir. Bu endişe on dakika içinde tırmanır tırmanır, en üst noktasına vurur ve ondan sonra yavaş yavaş azalarak kaybolur. Panik halinde çok şiddetli duygular yaşarız. Zaman zaman birçoğumuza uğrayan ve çok sıkıntı verici bir durum olan panik atak, hayat kalitemizi ciddi anlamda düşürür. Panik atağı olan kişi, evden çıkamaz hale gelebilir, atak gelecek korkusuyla çarşıya, pazara gidemeyebilir, otobüslere binemeyebilir, yardım almanın zor olacağı yerlere girmekten kaçınabilir, yalnız kalamaz, hep yanında birilerinin olmasını ister.

Peki, panik atağın belirtileri nelerdir?

Kalp çarpıntıları
Nefessiz kalma
Uyuşma, karıncalanma
Titreme
Terleme, ter boşalması hissi
O sırada çok ciddi bir hastalık geçiriyor olma kaygısı
Panik anında kişi felç, beyin kanaması veya kalp krizi geçirdiğini düşünebilir. O anda düşüp bayılacağını, kontrolünü kaybedeceğini, çıldıracağını düşünüp yoğun bir korku duyar. Kalp krizi geçireceklerinden, çıldıracaklarından korkan panik atak hastaları sıklıkla hastanelerin acil servislerine müracaat ederler. Çünkü yoğun paniğin etkisiyle hakikaten kalp krizi geçirdiklerini düşünmektedirler, kolay kolay da teskin olmazlar. Çeşitli tetkikler yapılır ama hastada düşündüğü yönde herhangi bir rahatsızlık bulunmaz. Bugün kalp hastanelerine giden hastaların % 15-20'lik bir kısmının panik bozukluğundan mustarip olduğunu biliyoruz. Hatta zaman zaman bu insanlar bazı yanlış teşhis sonucu yanlış tedavilere de maruz kalabiliyorlar. O nedenle yukarıda saydığımız belirtileri gösteren kişilerin en kısa zamanda bir uzmandan yardım almaları yerinde olur.

Panik Atağın Sebepleri

Panik atak psikolojik bir rahatsızlıktır ve elbette hem biyolojik hem de psikolojik sebeplerden kaynaklanabilir. Bu hastalığın etkili bir biçimde tedavi edilmesi mümkündür.

Panik atak geçiren insanlar, bir süre sonra ne zaman yeni bir panik atak dalgası gelip beni vuracak diye korkarak beklemeye başlarlar. İşte buna "beklenti kaygısı" denir. Öyle ki bu beklenti kaygısı yüzünden insanlar işlerini güçlerini yapamaz hale gelirler. Belli yerlere gitmek istemez, belli durumlarla karşılaşmaktan korkarlar.

Beklenti kaygısı bazı hastalarda agorafobi dediğimiz meydanlara ve açık alanlara çıkma korkusunun gelişmesine sebep olabilir. Buna örnek olan çok ciddi vakalarla karşılaşıyoruz. Altı aydır, bir senedir evinden dışarı çıkmayan hastalarımız oluyor. Çünkü hasta, evden dışarı çıktığı anda atak geleceğinden endişe ediyor.

"Ya kalabalığın içinde aniden gelen çarpıntı, nefessiz kalma, endişe hali beni çok zor durumda bırakırsa? Ya orada yardım isteyebileceğim hiç kimse olmazsa? Tek başıma ne yaparım? Ya ölür kalırsam? Ya felç geçirirsem? Ya çıldırırsam? Ya kalp krizi geçirirsem?" gibi korkular panik ataktan rahatsız insanları daima yoklar. Dolayısıyla da hastanın hareket alanı giderek kısıtlanır.

Panik atak on dakika içinde zirve yapar ve geçer dedik ama her zaman böyle olmayabilir. Yani bazı ataklar birkaç saat sürebilir. O halde panik atak geldiği zaman hastanın yapması ve yapmaması gerekenlerin bilincinde olması gerekir.

Panik Atak Anında Yapılması Gerekenler

Kişi o anda ne yapıyor idiyse aşırı bir felaket hissine, aşırı bir kaygıya kapılmadan o işe devam etmeye çalışmalıdır. Yani, yaşadığı korkuya teslim olmamalı ki korku tarafından teslim alınmasın. Çünkü panik atak korkudan korkudur. Kişi yaşadığı yoğun endişenin kendisini tamamen işgal edeceğini düşünür.

Panik atak anında hasta tam bir felaket algısı içinde olur. Sanki başına dünyanın en kötü şeyi gelecekmiş gibi hisseder. Bu felaket algısını değiştirebilirsek panik atağı da önleyebiliriz.

Panik atak geçiren birisi o sırada vücudundan aldığı duyumları aşırı derecede yorumlamaya başlar. Eğer bedeninde bir karıncalanma hissi veya kalp atışlarında hafif bir hızlanma varsa dikkatini hemen bedeninin o parçasına odaklar ve odaklamanın sonucunda da sanki kendisine gerçekten çok feci, çok ağır bir rahatsızlık geliyormuş hissine kapılır. Oysa zihnimizi herhangi bir bedensel duyuma, örneğin ağrıyan başımıza, kaşınan sırtımıza odaklarsak fark ederiz ki odaklanmayla beraber ağrı ya da kaşıntı artar.

Atak gelir gibi olduğunda kişinin şöyle düşünmesi gerekir: "Vücudumdaki karıncalanma hissi acaba başka şekillerde değerlendirilebilir mi? Acaba bir başkası buna benzer bir karıncalanma hissetseydi benim gibi endişeye kapılır mıydı? Bu belirti hep burada mı kalacak yoksa bir saat sonra tamamen geçecek mi? Acaba ben mi bazı şeyleri abartıyorum?"

Yani kişi kendisine biraz eleştirel bakıp düşüncelerindeki yanlışlıkları görebilirse, panik atağın verdiği korkuyu yok edebilir.

Atak anında yapılmaması gereken şey ise; kaçınma davranışıdır. Eğer herhangi bir durum size panik atak hissi veriyorsa, yani vapura bindiğinizde kalbiniz hızlı hızlı atmaya başlıyor ve panik atağa gireceğinizi düşünüyorsanız, asla vapura binmekten kaçınmamalısınız.

Panik atak dediğimiz zaman bir nöbeti kastediyoruz. Ama kişi birkaç nöbeti arka arkaya geçirmiş ve bundan dolayı davranışını değiştirmeye ve bir sonraki nöbeti beklemeye başlamışsa o zaman bir rahatsızlıktan bahsetmek gerekir.

Panik bozukluğundan mustarip insanlar sıklıkla doktorlarına çok yakın olmak isterler. Çünkü yaşanan korku o kadar kuvvetlidir ki, insan o anda çıldıracağına inanır. Gerçekte hiçbir panik bozukluk hastası çıldırmaz ama çıldırmaya yakın bir his yaşar. Eğer genetik bir yatkınlığı yoksa kolay kolay kalp krizi de geçirmez ancak hastanın yaşadığı korku kesinlikle görmezden gelebileceğimiz bir şey değildir.

Dolayısıyla panik bozukluğu olan insanlar doktorlarının bir telefon mesafesinde olmasından çok rahatlık duyarlar. Hatta bazı hastalarımız doktorlarının telesekreterlerine mesaj bırakırlar. Yani "Sizinle görüşemediğim için çok üzgünüm. Çünkü sizin sesiniz bana şu ya da bu ilaçtan çok daha iyi geliyordu" derler. ,

Aslında bu tavrı çok da hafife almamak gerekir. Hakikaten panik atak bağ kurmayla, bağlanmayla ilgilidir. Panik atak ve panik bozukluğu çok aşırı bağlanan, aşırı gergin ve endişeli insanlarda daha fazla görülebilir. Mesela çocukken okula gitmekte zorluk yaşamış insanlarda panik bozukluğunu daha fazla görürüz. Annesinden bir türlü ayrılamayan çocuklar ileride panik bozukluğuna daha yatkın hale gelebilirler.

Panik bozukluğu çok değişik durumlarda ortaya çıkabilir. Çoğu zaman depresyon dediğimiz ruhsal karamsarlık ve çökkünlük tablosu panik bozukluğa eşlik edebilir. Böyle durumlarda panik bozukluğu içinden çıkılması çok daha zor bir durum halini alır. Çünkü o zaman depresyonda gördüğümüz intihar düşünceleri de panik bozukluğuna eklenebilir.

Tedavi

Aslında panik bozukluğu kolaylıkla tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Fakat iyi tedavi edilmezse, ilaçlar yeterli dozda ve yeterli sürede kullanılmazsa, yeterli psikolojik tedavisi yapılmazsa rahatsızlık uzayabilir. Yine de panik atağı ya da panik bozukluğunu insanın hayatı boyunca çekmek zorunda kalacağı bir durum olarak değerlendirmemeliyiz. Elimizdeki etkili tedavi yöntemleriyle sorun rahatlıkla çözülebilir. Önemli olan tedavinin bir tarafını eksik bırakmadan, ilaç tedavisini psikolojik tedavi ile desteklemektir.

Tedavinin öncelikli şartı, daha önce de ifade ettiğimiz gibi, korkudan korkmamaktır. Korkuya teslim olursak o korku hayatımızın tamamını kuşatır. Onun için korkunun üzerine gitmemiz gerekir. Her halükârda bizi korkutan, ürküten durumların üzerine gitmeliyiz. Panik atak geçireceğim diye vapura binmeyen, uçağa binmeyen, çarşıya pazara çıkmayan, kalabalık yerlere girmeyen kişilerin, bu deneyimleri özellikle yaşaması gerekir.

Ve yine yukarıda anlattığımız gibi, vücudumuzdaki değişikliklere paralel olarak felaket algısına kapılmadan, korkunun başladığı andan itibaren "Sonuna kadar izleyeceğim, bakalım ne olacak? Bakalım arkası nasıl gelecek?" diye sükûnetimizi korumalıyız. Bunu başarabilirsek zaten atak hiç başlamadan biter.

Bazı yaşam alışkanlıkları bir dizi tıbbi rahatsızlığı tetikleyebilir. Panik atak da bunların arasındadır. Örneğin çok fazla kafein almak vücudumuzda panik atak benzeri tesirlere yol açabilir. Çok sık nefes alıp vermek, kanımızın alkali-baz dengesini alt üst ettiği için çok sık nefes alıp veren insanlarda panik atak görülme olasılığı daha fazladır. Derin ve yavaş nefes almayı alışkanlık haline getirirsek panik ataklarını bir derece önleyebiliriz.

Bazı tıbbi rahatsızlıklar da panik atağı taklit edebilir. Mesela kan şekerinde düşme panik atak benzeri belirtileri ortaya çıkarabilir. Yine hipertroidi dediğimiz troid bezinin fazla çalışması panik atak benzeri belirtilere yol açabilir. O yüzden panik atak benzeri belirtileri olan insanların çok iyi bir tıbbi kontrolden geçmesi her zaman önemlidir.

Panik atakta ilaç tedavisine gelince, bugün kullanılmakta olan birkaç grup ilaç vardır ki bunlar panik atağı bıçakla keser gibi dindirir. Yani hakikaten çok yoğun endişeyle doktora başvuran hastalar bu ilaçlardan o kadar çok yarar görürler ki çok ciddi bir biçimde seyreden panik bozuklukları iki üç gün sonra sonlanır. Ama bu hastalığın ortadan kalkması demek değildir. Tedavinin sona ermesi için çok daha uzun bir süreye ihtiyaç vardır. Rahatsızlık hakkında bilgi sahibi olur ve doğru yerlerden yardım alırsak panik bozukluğunu yenmek mümkün, hatta çok kolaydır.



Doç.Dr.Kemal Sayar
 
S

spiritualsigns

eğlenceli bir hastalıktır.... yazmaya başlasam sayfalar satırlar almaz... :) moralinizi bozayım biraz... panik atak hastalığının devamında kanser veya kalpkrizi ile hoş bir karşılaşma yaşayabilirsiniz :) görülme sıklığı bu grupta oldukça fazla.... o kadar çok araştırdım ki bir psikiyatr artık beni bu konuda tatmin edemez.... 96 dan bu yana içim dışım panikatak oldu... seratonin canavarı seviyorum seni  ;D
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
spiritualsigns' Alıntı:
eğlenceli bir hastalıktır.... yazmaya başlasam sayfalar satırlar almaz... :) moralinizi bozayım biraz...
Gerçekten moral bozucu bi'durum..
Bu gibi hastalıkların eğlenceli olabileceği konusunda size katılmıyorum..
Umarım en kısa zamanda atlatırsınız ..
Neyse büyük geçmiş olsun bari diyelim:)
 
T

turtur

Kullanıcı
8 May 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Zeynep hanım yazınızı çok içtenlikle anlayabiliyorum aynı duyguları paylaşan biri olarak.Bende hemen hemen 3 senedir ,sizinkilerle aynı olmasada bu tür rahatsızlıklar yaşıyorum zaman zaman.Kaybettiğim şeylerin değeri okadar fazlaki nezaman dur diyeceğim kendime bilmiyorum  :) En sevmediğim işi yapmaya zorlanıyorum...Zamana bırakıyorum.
Büyük geçmiş olsun gerçekten.Paylaşımına teşekkürler
 
T

turtur

Kullanıcı
8 May 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
crt' Alıntı:
spiritualsigns' Alıntı:
eğlenceli bir hastalıktır.... yazmaya başlasam sayfalar satırlar almaz... :) moralinizi bozayım biraz...
Gerçekten moral bozucu bi'durum..
Bu gibi hastalıkların eğlenceli olabileceği konusunda size katılmıyorum..
Umarım en kısa zamanda atlatırsınız ..
Neyse büyük geçmiş olsun bari diyelim:)
 
Üst