G
GulsahToptas
Kullanıcı
Pablo Picasso; "Her çocuk artist doğar. Problem; büyüdüğünde de artist kalabilmesindedir" demiş...
Yaşam yolculuğunda ilerlerken önümüze çıkan çeşitli engel ve zorluklarla başa çıkmamızı sağlayan temel kaynağımız yaratıcılığımız... Toplumsal normlar, kurallar, finansal sorunlar, çevremizdeki diğer insanların müdahaleleri, bilgi eksikliklerimiz, yetersiz zaman vs. gibi pek çok problemin üstesinden gelip, mutlu olmak için insanoğluna bahşedilen en önemli ayrıcalık: “Yaratıcılık” daha fazla kazanmanın, mutluluğun yolu basit ve rahat şekilde yaratıcılığımızdan geçiyor...
Peki nedir bu yaratıcılık? Kimde daha çok bulunur, nasıl çoğalır?
İşte, yaratıcılıkla ilgili bazı şehir efsaneleri;
Yaratıcılık doğuştan gelen özel bir yetenektir.
Acılar ve katlanılan eziyetler insanı daha yaratıcı yapar.
Rahat koşullarda olanlar tembelleşir, yaratıcılıkları körelir.
Artistik yetenekler doğumla gelen yaratıcı özelliklerdir.
Cesaretlendiren anne-babaların çocukları,
Sanat eğitimi alanlar,
Sağ beyni gelişmiş olanlar,
Yüksek IQ su olanlar,
Erken yaşta bağımsız yaşamaya başlayan çocuklar daha yaratıcı olur...
Kuşkusuz, bunların yaratıcılığı körelten ya da geliştiren etkileri var, ancak kesinlikle zannedildiği kadar belirleyici ve ön koşul niteliğinde değiller. Aslında, yukarıdakiler ve benzerleri beynin çalışması çözüldükçe anlamsızlaşan ezber, kaçak ifadeler...
Örneğin, yazarlık, en çok satanlar listesine girdikten ya da kitabının satışını arttırmak için TV sohbet programlarına katıldıktan sonra olan bir şey midir?... Kişisel görüşüm; hayır, değildir! Ünlü yazarlar ün kazanmadan çok önce ‘yazar olmayı’ seçerler, sonra yazarlar ve kazanırlar’. Yazar olmak, bu alanda yaratıcılık; yazmaktan sonra başlayan bir şey değildir. Yazar olmak, önce yazar olmaya karar verip, sonra yazmak ve tanınır, kazanır hale gelmektir. İşlem sırası böyle çalışıyor...
Kısacası, yaratıcı olmak için de önce ‘yaratıcı olmayı’ seçmek, buna karar vermek gerekiyor... Ardından yapmak ve gelişmek, kazanç sağlamak geliyor. Bunun tersi bir durum pek yok! Oyalanma, dolandırmaya gerek yok... Yaratıcı olduğunuzu kabul etmekten korkmayın!
Aslında bu bakış açısı yeni değil; Taoizm çok eski zamanlardan bu yana ‘olmanın’ önemini metheder ve yaşıyor olmak için önce canlı ‘olmalısınız’ der. Lao-tzu; bir kez ‘olmak’ konusunda ustalaştınız mı, yapmak ve kazanmak doğal olarak gelişecektir yaklaşımını savunur...
Massachusetts Üniversitesi psikologu Seymeour Epstin’da hayat başarısı için ‘yapıcı, yaratıcı düşünmeyi’ ön koşul olarak görmüş ve bu türlü düşünmenin IQ ile bir bağlantısının olmadığını öne sürmüştür. Epstein, yapıcı düşünce, bir durum hakkında yakınmaktan çok, o durum için harekete geçmeyi içerir der. Daha fazla kazanmamızı, mutluluğumuzu yaratıcılığımızla bu şekilde düşünerek sağlayabileceğimizi söyleyen Epstein, bu düşünce yapısına sahip olanların meseleleri kişisel almadıklarını ve başkalarının kendileri hakkında düşündüklerinden endişe duymadıklarını, çok önemsemediklerini saptamıştır.
Tüm bunlardan çıkarak,
Önce olmaya karar vermek, sonra yapmak ve kazanmak sırasını tekrar hatırlatıyor, yaratıcılığınızı serbest bırakın, yapıcı olmaya karar verin gerisi gelir diyorum...
Ufuk Tarhan