S
su perisi
Kullanıcı
- 4 Ocak 2007
- En iyi cevaplar
- 0
- 0

FRİEDRİCH WİLHELM NİETZSCHE (d. 15 Ekim 1844 - ö. 25 Ağustos 1900)
Bundan sonraki yıllarda yapacağım iş iyiden iyiye belirlenmişti. Olumlayıcı kesimini bitirmiştim işimin. Sözle eylemle hayır diyen bölümüne gelmişti sıra. Bunlar da şimdiye değin sürüp gelen değerlerin yenilenmesi büyük savaş son karar gününün belirlenmesiydi. Bu arada bir de yavaş yavaş çevreme bakıyor, kendime yakın gördüklerimi, güçlerine dayanarak bu yok etme işinde bana yardımı dokunabilecekleri arıyordum. İşte o günden beri, yazılarımın her biri bir oltadır... Kim bilir belki de olta atmakta herkesten ustayımdır?... Oltama hiç bir şey takılmamışsa suç benim değil artık. Balık yokmuş... [/color]

GİDENE KAL DEMEYECEKSİN
Gidene kal demeyeceksin....
Gidene kal demek zavallılara
Kalana git demek terbiyesizlere
Dönmeyene dön demek acizlere
Hak edene git demek asillere yakışır
Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme, yoksa değersiz olan hep sen olursun...
Düşün...
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama sevgisini...
Ya çare sizsiniz yada çaresizsiniz. ..
Öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gö rdüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum Oynadım.
Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde, hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki söz ver kendine
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin.
Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım.

EY GÖNLÜM
ben sana bugün ve ..birgün..
ve eskiden demeyi ve Bura ve
Ora ve Öte üzerinde hora teperek geçmeyi öğrettim.
Ey gönlüm.
seni bütün kuytulardan kurtardım. üzerinden tozları.
örümcekleri ve alacakaranlığı sildim.
Ey gönlüm.
seni küçük utançtan ve
kuytular erdeminden arıttım. seni
güneşin önünde çıplak durmaya kandırdım.
Kabaran denizin üstünden estim ..ruh.. denen fırtınayla. bütün bulutları
üfliyerek kovdum ordan..günah..denen boğucuyu bile boğdum .
Ey gönlüm
sana fırtına gibi hayır deme. açık göğün evet demesi
gibiEvet deme hakkını verdim. ışık gibi durgun durursun işte. yadsıyan
fırtınalar içinden geçersin.
....
Ey gönlüm.
kandırmayı sana oyle bir öğrettim ki . ta dipleri dahi
sana
gelmeye kandırırsın.. denizi bile kendi yüksekliğine sığmaya kandıran
güneş gibi tıpkı.
Ey gönlüm.
her türlü boyun eğmeyi ve diz kırmayı ve ..Efendim.. demeyi
elinden aldım. sana .zorunluluğa boyun eğdiren . ve ..yazgı..
adlarını
ben taktım.
...
Ey gönlüm.
her güneşi senin üstüne boşalttım. her geceyi ve her
sessizliği ve her özlemi. derken büyüdün asma gibi sen.
...
Ey gönlüm.
hiçbiryerde senden daha çok seven . daha çok kavrayan
daha çok kuşatan gönül yoktur.Geçmişle gelecek . sende olduğu kadar.
nerde yaklaşır birbirine?
Ey gönlüm.
herşeyimi sana verdim.Ellerim senin yüzünden boşaldı.
şimdide kalkmış soruyorsun bana. gülümseyerek ve kara
düşüngüyle yüklü
..hangimiz teşekkür borçluyuz.?
-alan aldı diye. veren teşekkür borçlu değilmidir? Armağan etmek
zorunluluk değilmidir?
Gerçek. Ey gönlüm.
Kim senin gülümseyişini görürde. gözyaşını
tutabilir?
gülümseyişinde ki aşırı iyilik karşısında melekler bile
gözyaşını tutamazlar.
...
Her ağlayış yakınma değilmidir.. Her yakınmada suçlama değilmi? böyle
dersin kendi kendine. bu yüzden ey gönlüm. gülümsemeyi yeğ tutarsın
acını
boşaltmaya....

SİZLERE SÖYLÜYORUM
Yukarlara çıkmak istiyorsanız, kendi bacaklarınızı kullanmalısınız.. Kendinizi taşıtmayasınız.. yabancıların sırtına. yabancıların kafasına binmeyesiniz!
Atamı mı bindin? Ereğine mi gidiyorsun doludizgin? Peki dostum. Ama topal ayağın at üstünde.
Ereğine vardığında. attan indiğinde. tam kendi yüksekliğindeyken. ey yüksek insan işte o zaman sendeleyeceksin sen...
Yazık ki insanın. arzusunun okunu insan üstüne artık atamayacağı zamanlar yaklaştı. yayındaki kirişin artık titreşmeyi unutacağı zamanlar artık yaklaştı.
Sizlere söylüyorum.. Dünyaya bir yıldız getirebilmek için insanın benliğinde hala kaos olması gerek. Sizlere söylüyorum. hala kaos var benliğinizde.
Sürülerini büyük bir istekle, bağıra çağıra sürerlerdi köprülerinin üstünden. sanki geleceğe bir tek köprü varmış gibi. Gerçek. bu çobanlar dahi sürüdendiler..
Küçük ruhları ve geniş canları vardı bu çobanların. ama kardeşlerim. en geniş canların bile ne küçük ülkeler oldukları görülmüştür şimdiye dek.
Kandan işaretler yazalardı yürüdükleri yola. ve delilikleri onlara gerçeğin en kötü tanığıdır. kan. en duru öğretiyi ağılar. onu kuruntuya ve yürek kinine çevirir.
Diyelim ki biri. öğretisi uğruna ateşten geçti.neyi gösterir bu. Gerçek. kendi öğretisi kendi yangınından çıksa yeğdir
Bu eşitlik vaizleriyle karşılaştırılmak. onların yerine konmak istemem ben. Çünkü doğruluk şöyle der bana.....İnsanlar eşit değildirler....
Eşit olmamalıdırlar da. Başka türlü konuşursam. Üstinsana sevgim nerde kalır benim?
Peki size bana dostlar. beğeni ve beğenme tartışılmaz mı diyorsunuz? Fakat bütün hayat beğeni ve beğenme üstüne bir tartışmadır
Doğru olmak -az kimsenin elinden gelir bu. Elinden gelen. olmak istemez. Ama bu. iyilerin. başkalarına göre. daha az elinden gelir.
Ah bu iyiler.İnsanlar doğruyu söylemezler hiçbir zaman. bu türlü iyi olmak, ruhun bir hastalığıdır.
Ey kardeşlerim. ben ki size. Düşeni itmek gerek. diyorum. zalim miyim ben?
Bütün bunlar, bütün bu gün, bütün bunlar düşüyor, bütün bunlar kokuşuyor. Kim tutmak ister bunu. Ama ben -ben itmek istiyorum üstelik
Kayaları uçurumlara yuvarlamaktaki zevki bilir misiniz?
-Bugünün insanları.. Bakın nasıl da yuvarlanıyorlar uçurumlarıma
Daha iyi çalgıçlar için bir prelüd..üm ben ey kardeşlerim Bir örnek alıp bana uyun
Birisine uçmayı öğretemediniz mi, daha çabuk düşmeyi öğretin ona
Yaptıklarımız hiçbir zaman anlaşılmaz, sadece övülür ya da yerilir.
Gözlere sahipolmak için iç güdülerimizle eylemlerimizi sert bir biçimde yaşamalıyız -kendimizi geçici olarak yaşantıya bırakmalıyız, sonra bakışlarımızı geçici olarak onun üstüne dikmeliyiz.
Geleceğin ışığını günün birinde yakacak olan kimse, tıpkı ağır bir fırtına bulutu gibi, uzun zaman dağın yamacına asılı kalmalı!
Bir nesne ne denli yüksek olursa başarıya o denli az ulaşır. Sizler, bugünün üstün insanları, hepiniz de birer başarısız kişi değil misiniz?
O zamana dek yeryüzünde en büyük günah ne oldu? Şu ölümlü dünyada gülenlerin vay haline.. diyenlerin sözü değil mi? uzaklaşın bütün bu yobazların yolundan! Bunların ayakları hantal, yürekleri ağırdır..Raksetmesini bilmezler. Dünya nasıl hafif gelebilir onlara?
Hangi şeyden özgür? Ne önemi var bunun Zerdüşt için Işıklı gözün şunu demeli bana.. Hangi şey için özgür?
Sözler ağır yaratıklar için değil midir? Sözler hafif yaratıklar için yalan değil midir? Şarkı söyle Konuşma artık

SELAM OLSUN
Ne giderim peşlerinden ne ardımda devam olsun
Ne uyarım ne hükmeder. kalanlara selam olsun
Korkunçtur kendinden korkan.. Korku yayan korku bulsun
Korkutanlar yönetirmiş. hadi onlar önder olsun
Dinlemez sözümü kendim. söz geçiren beter olsun
Severim dolanıp da orman olsun. denizler olsun
Ara sıra gideyim de bıraktığım izler solsun
Gizi tenha köşelerde beni şimdi kimler bulsun?
Ey benim gibi yalnız. Sen kendine varan yolun
Yolcusu Çağır uzaklardan kendini olsun

ZERDÜŞT'ÜN GATHALARI
(Kendi el yazısıyla)
Ben duymak isteyenler için konuşuyorum.
Dünya işlerine dönük düşünceleri ile kalplerinin sesini
susturmayanlara, bu kalplerinin coşku ile tanrıya
dönmüş olan sesini anlamak isteyenlere konuşuyorum.
Çünkü sadece bu dilin barış içindedir. Bütün zihin üstüne
çıkan bir barış, insanı akıllılığa yöneten bir barış ve
asırlık doğruluğunun ışığı bizim ruhlarımızı aydınlatsın.
Hiçbir ölümlünün geri alamayacağı harika bir seçim
için kulaklarınızı kabartın ve zekamızı keskinleştirin.
Çoktan bir dilsiz olan kutsalların sesi suskunluğundan
uyandı artık ve insanları doğru bir seçim için çağırmakta.
Evrende iki kuvvet kendini hazırlamaktadır.
Bunlar ikizdirler: İyi ve kötü
Bunlar tabiatta olduğu gibi ruhta da açıkça
gösterilmektedir. Bu ikisi arasında bir seçim yapılmalıdır.
Doğruyu seçen iyinin bir parçası olacak,
akılsızlar akılsızlıkları içinde yok olacaklar.
İyi ve kötü, gün ve gece gibidirler.
Biri tarafından yaratılan öbürü tarafından
yok edilmektedir. Biri günün kanunudur: Yaşam.
Ötekisi ise gecenin kuvvetli hissidir: Ölüm.
Gelecek günü şafağı gecenin gölgesini kovacaktır.
Ama o zamana kadar doğruyu seçmeye bak.
ikiz ruhlar kendilerini iyide ve kötüde
açıkça göstermektedirler.
Hakta ve haksızlıkta mevcudiyetlerini göstermektedirler.
Ama iyi sadece doğruluktur.
Ve doğruluk yaşamı ve sevinci yaratır.
Bütün gök ve dünya bu savaşta, savaş alanıdır.
Hiçbir şüpheye, seçimini yavaşlatmasına izin verme.
Kötü çok çabuk kendine çekebilen bir kuvvettir.
Sen pişman oluncaya kadar seni ağlarında yakalar.
Bu ağlarda, senin bütün iyiye olan meyillerin
kaybolur.
Ondan sonrada sadece acının temeli başlar.
Gelgit'lerin bütün güvensizliklerinde yaşamın senin
geleceğin olduğunu hatırla.
Ne zaman ki düşüncelerinin akışı saflaştığında,
Ne zaman ki doğruluk senin dostun olduğunda,
O zaman galibiyetin tanrıya ait olduğundan şüphen
olmasın.
Bir zaman gelecek bu savaş sonuçlanacak.
O zaman kötü ölecek.
Kötü, iyi tarafından yenilecek.
O zaman yalan, doğrunun ellerine teslim edilecek.
Yalan, kendiliğinden yerin dibine girecektir.
Doğruluk, asırlarca kendiliğinden aynı kalacaktır.
Onun için istediğin doğruluktan yana olsun.
Yaklaşan galibiyete inancımız dayanıklıkla
bağlanmıştır.
Bizim tek teşvik edicimiz doğruluktur.
Doğruluk, bu yalanın güvensizliklerinde her zaman
kendiliğinden aynı kalacaktır.
Şimdi ve sonra mutluluk bizim payımız olacaktır.
Nietzsche
Yaşamla karşılaştığım her yerde güç istencini buldum: Boyun eğen kişinin iradesinde bile efendi olma iradesini buldum