Y
yarence
Kullanıcı
Çok insanın hayal edemeyeceği kadar zengindi.Ülkenin en güzel şehirlerinin, en güzide semtlerindeki dairelerinin sayısını bile bilmiyordu.Ayrıca iyi bir antika meraklısıydı.Elinde tuttuğu zengin koleksiyonunun değeri detahminleri zorluyordu.Çiftlikleri ve arabalarıda vardı tabi...İşlettiği mağazalarda binlerce insan çalışıyordu.Herke 'keşke onun yerinde ben olsaydım' diye düşünüyordu.Gelin görün ki,o bulunduğu yerden hiç memnun değildi.Herşeye sahip olduğun doğruydu.Ancak, içinde bir yerde derin bir boşluk,doyurulmaz bir açlıkla kıvranıyordu.Kendisine 'baba!' diye sarılacak bir çocuğu yoktu.
Yıllardır eşiyle birlikte bu yanlızlığı, bu eksikliği içten içe hissetmişlerdi.Ama umutla dua etmeye, sabırla beklemeye devam ediyorlardı.Eşi, aynı zamanda bir ressamdı.Kadın hayal ettiği bebekleri,çocukları büyük bir ustalıkla yağlı boya tablolara çiziyordu.Ancak resimleri hep kendine saklıyor,sergiliyordu.Resmini yaptığı bebekleri,çocukları kendi çocuğu gibi seviyordu.Haliyle çocuklarını parayla bir başkasına satmak aklının ucundan geçmezdi.
Sonunda ihtiyarlık günleri gelip çattı.aArtık çocuk sahibi olma hayalleri bitmişti.Beklenmedik birşey geldi başlarına.Ağır bir trafik kazası geçirdiler.Adam hafif yaralı olarak kurtuldu.Ancak karısı ciddi bir beyin hasarı ile aylarca yoğun bakımda yattı.Adam karısının sağlığı için servetinin önemli bir kısmını harcadı.Derken doktorlar karısının kısmen iyileştiğini söylediler.Kadın eve döndü.Ama artık eskisi gibi değildi.Adeta bir çocuk gibi yaşıyordu.Karısının gündelik işlerini yapabilmesi için,bir başka hanım çalışıyordu yanlarında...Kocasını savaşta kaybetmiş genç hanımı adam ve eşi evltları gibi sevdiler.Eve biraz olsun çocuk gürültüsü getiren iki çocuğunu da torunları bildiler.Bu arada evin hanımı eskiden olduğu gibi resimler yapmaya çalıştı.Bekleneceği gibi tabloları eskisi gibi başarılı değildi.Yinede kadının eski günlerindeki gibi mutlu olmasına yardımcı oluyordu...
Yıllar hızla aktı.Kadın birgün beyin sorunları nedeniyle hayata veda etti.Adam, bakıcı hanım ve iki yetimini değerli hediyelerle evine gönderdi.Çok geçmeden adam da kalp krizi geçirerek hayata veda etti.Böylece hayalleri süsleyen o koca servet sahipsiz kaldı.İlk olarak paha biçilmez antikalar büyük bir müzayede de satışa sunuldu.İlk parça adamın eşinin beyin özürlüyken yaptığı bir tabloydu.Bir özürlünün umutlarını döktüğü, ruhunu ortaya koyduğu bir mütevazi tabloya kimswe dönüp bakmadı bile.Herkes az sonra önlerine gelecek paha biçilmez antikaları bekliyordu.Satıcının 'Arttıran var mı?' diye bağırışına salondan tek cevap gelmiyordu.
Müzayede salonundaki sessizliği,müzayedeye ilk defa gelen bakıcı kadının sesi bozdu.Annesi gibi sevdiği bir kadının,çocukları gibi sevdiği tablosuna müzayede salonunda pek alışık olunmayan bir teklifle müşteri oldu.
'Beş dolar!' diye bağırdı acemice.daha fazlası yoktu cebinde.umutla bir başkasının kendi teklifini arttırmasını bekledi.Sessizlik yine bozulmadı.Müzayede yöneticisinin 'Satıyorum...Satıyorum...Saaaattttııımmm...' demesiyle tablo sadece beş dolara kadının oldu.
Müzayede yönetcisi satılan tabloyu bir kenara koymak yerine,çerçevenin arka yüünü herkesin görebileceği bir biçimde yukarı kaldırdı.Tablonun arkasında küçük, katlanmış bir kağıt vardı.Yine herkesin önünde kağıdı aldı ve açtı.Özenli bir el yazısıyla yazılmış notlara göz gezdirdikten sonra kalabalığa döndü:
'Bayanlar ve baylar; müzayede bitmiştir.Sonra kağıt üzerindeki notu seslice okudu.
'Kim eşimin bu mütevazi emeğine değer vererek bu tabloyu satın almışsa, eşime verdiğim değerden çok daha azını hak eden servetim de onundur.'
Dünya belki bir açık arttırma salonudur.Gördüğümüz herşeye birileri bir paha biçer.Sırf başkalarının biçtiği değerler üzerine yeni değrler eklemek için, ömrümüzü bizim için en değerli olanları unutarak, hatta bazen kırarak tüketiyor olabiliriz.
Sevimli bir çocuğun annesi ve babası olmanın değeri borsalarla ölçülemiyor.... Fedakar ve sadık bir eşin bizim için yaptıklarını,hiçbir uzman kaynakları uzmanı hesaplayamıyor. Oysa hepsi antika...Kimsenin görmediği, kimsenin fark edemediği kadar özel ve güzel değerler....
alıntıdır
Yıllardır eşiyle birlikte bu yanlızlığı, bu eksikliği içten içe hissetmişlerdi.Ama umutla dua etmeye, sabırla beklemeye devam ediyorlardı.Eşi, aynı zamanda bir ressamdı.Kadın hayal ettiği bebekleri,çocukları büyük bir ustalıkla yağlı boya tablolara çiziyordu.Ancak resimleri hep kendine saklıyor,sergiliyordu.Resmini yaptığı bebekleri,çocukları kendi çocuğu gibi seviyordu.Haliyle çocuklarını parayla bir başkasına satmak aklının ucundan geçmezdi.
Sonunda ihtiyarlık günleri gelip çattı.aArtık çocuk sahibi olma hayalleri bitmişti.Beklenmedik birşey geldi başlarına.Ağır bir trafik kazası geçirdiler.Adam hafif yaralı olarak kurtuldu.Ancak karısı ciddi bir beyin hasarı ile aylarca yoğun bakımda yattı.Adam karısının sağlığı için servetinin önemli bir kısmını harcadı.Derken doktorlar karısının kısmen iyileştiğini söylediler.Kadın eve döndü.Ama artık eskisi gibi değildi.Adeta bir çocuk gibi yaşıyordu.Karısının gündelik işlerini yapabilmesi için,bir başka hanım çalışıyordu yanlarında...Kocasını savaşta kaybetmiş genç hanımı adam ve eşi evltları gibi sevdiler.Eve biraz olsun çocuk gürültüsü getiren iki çocuğunu da torunları bildiler.Bu arada evin hanımı eskiden olduğu gibi resimler yapmaya çalıştı.Bekleneceği gibi tabloları eskisi gibi başarılı değildi.Yinede kadının eski günlerindeki gibi mutlu olmasına yardımcı oluyordu...
Yıllar hızla aktı.Kadın birgün beyin sorunları nedeniyle hayata veda etti.Adam, bakıcı hanım ve iki yetimini değerli hediyelerle evine gönderdi.Çok geçmeden adam da kalp krizi geçirerek hayata veda etti.Böylece hayalleri süsleyen o koca servet sahipsiz kaldı.İlk olarak paha biçilmez antikalar büyük bir müzayede de satışa sunuldu.İlk parça adamın eşinin beyin özürlüyken yaptığı bir tabloydu.Bir özürlünün umutlarını döktüğü, ruhunu ortaya koyduğu bir mütevazi tabloya kimswe dönüp bakmadı bile.Herkes az sonra önlerine gelecek paha biçilmez antikaları bekliyordu.Satıcının 'Arttıran var mı?' diye bağırışına salondan tek cevap gelmiyordu.
Müzayede salonundaki sessizliği,müzayedeye ilk defa gelen bakıcı kadının sesi bozdu.Annesi gibi sevdiği bir kadının,çocukları gibi sevdiği tablosuna müzayede salonunda pek alışık olunmayan bir teklifle müşteri oldu.
'Beş dolar!' diye bağırdı acemice.daha fazlası yoktu cebinde.umutla bir başkasının kendi teklifini arttırmasını bekledi.Sessizlik yine bozulmadı.Müzayede yöneticisinin 'Satıyorum...Satıyorum...Saaaattttııımmm...' demesiyle tablo sadece beş dolara kadının oldu.
Müzayede yönetcisi satılan tabloyu bir kenara koymak yerine,çerçevenin arka yüünü herkesin görebileceği bir biçimde yukarı kaldırdı.Tablonun arkasında küçük, katlanmış bir kağıt vardı.Yine herkesin önünde kağıdı aldı ve açtı.Özenli bir el yazısıyla yazılmış notlara göz gezdirdikten sonra kalabalığa döndü:
'Bayanlar ve baylar; müzayede bitmiştir.Sonra kağıt üzerindeki notu seslice okudu.
'Kim eşimin bu mütevazi emeğine değer vererek bu tabloyu satın almışsa, eşime verdiğim değerden çok daha azını hak eden servetim de onundur.'
Dünya belki bir açık arttırma salonudur.Gördüğümüz herşeye birileri bir paha biçer.Sırf başkalarının biçtiği değerler üzerine yeni değrler eklemek için, ömrümüzü bizim için en değerli olanları unutarak, hatta bazen kırarak tüketiyor olabiliriz.
Sevimli bir çocuğun annesi ve babası olmanın değeri borsalarla ölçülemiyor.... Fedakar ve sadık bir eşin bizim için yaptıklarını,hiçbir uzman kaynakları uzmanı hesaplayamıyor. Oysa hepsi antika...Kimsenin görmediği, kimsenin fark edemediği kadar özel ve güzel değerler....
alıntıdır