Mrs.Jadem'in Kaleminden

  • Konbuyu başlatan Mrs.Jadem
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Özgün Kalemler kategorisinde Mrs.Jadem tarafından oluşturulan Mrs.Jadem'in Kaleminden başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 6,399 kez görüntülenmiş, 24 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Özgün Kalemler
Konu Başlığı Mrs.Jadem'in Kaleminden
Konbuyu başlatan Mrs.Jadem
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Mrs.Jadem
M

Mrs.Jadem

Kullanıcı
7 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Hayata gözlerini ilk göz ağrısı olarak açmıştı,herşey çok toz pembeydi hem onun gözünde hemde anne babasının gözünde..sevilmeye değer sapsarı saçları,tombul tombul yanakları ve daha kundaktayken etrafına saçtığı ayrı gizemi ve çekiciliği vardı onun..

Öpülmeye,sevilmeye kıyılamazdı,ama her gece her defasında bilinçli olarak meleklerle dolu rüyasından uyandırılır,bir ışık bir melek saçması beklenirdi etrafına anne ve babasının tarafından..çünkü onun bir gülüşü ve tebessümü herşeydi...

Büyüsün hiç istenilmezdi,ama uzun uzun düşünüldükten sonra ama büyüsünde o zaman ki güzelliği,gülüşü,pırıltısı bu kadarıyla kalır mı yoksa daha da artar mı diye merak edilirdi,işte  sırf bu yüzden çevresindeki sevenleri onun büyümesini dört gözle beklerlerdi...

Yaşamın o basamaklarından yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı,oda gülüşünden,güzelliğinden hiçbirşey kaybetmemiş aksine daha hiperaktif,yaramaz,olduğu yerde durmayan,arada birde hırçın bir çocuk olmuştu o..Annesi ne yaparsa yapsın kızamazdı ona her ne kadar günde 5/6 defa üstünü değiştirmek zorunda kalsa da..tabi bu herzaman için geçerli değildi bazen olur çevresinde onu istemeyenler güzel bir çocuk olduğu için çevresi tarafından sevilmesine tahammül edemeyenler canı yansın diye bile bile onu yaramazlık yapmaya teşvik ederlerdi,bununla da kalmayıp sırf onu hiç dövmeyen,kızmayan annesi canını yaksın diye üstünü pisletirlerdi..bir süre sonra günlük üst değiştirme sayısı artık 7/8 çıkmıştı annesinin tahammülü kalmamıştı,bunlara ve artık hayatın bir sorumluluğunu üstlenemediğinden dolayı ilk gözyaşları dökülmüştü gözünden,annesi bir süre sonra farketti buna sebep olanın aslında altın saçlı kızının olmadığını ama iş işten geçmişti bir kere...


Günler geçtikçe büyüyordu,artık bir kardeşi olacaktı,buna en çok sevinen alsında o altın saçlı melekti..Babası artık uzaklarda çalışıyor,doğuma geleceği günü bekleniyordu..evet o günler de gelmişti bir kız kardeşi olmuştu,her ne kadar bazı zamanlar aralarında ki uyumsuzluklar ayrı karakteri yapılar ön plana çıkmış olsa da o kardeşinin dengine gitmeye çalışıyordu,çünkü o aynı zamanda onun ilk arkadaşıydı...


Şimdi o herzmankinden daha bi heyacanlı,mutlu ve güzeldi çünkü okula başlayacaktı,ama bi o kadar onu üzen tüm çabasına rağmen ağlamamak için kendini zor tuttuğu bir andı,çünkü eğitimini ailesinden uzak bir yerde görecekti..
İlk günden aslında bunun ne kadar çok zor olduğunun farkındaydı,hem ailesini özlüyor hemde istenmiyordu okumak için kaldığı o evde..

İşte o ev aslında ona çok şey öğretmişti sadece 7 yaşında!!!....
Ailesine olan özlemi artık yerini bazen öfkeye bırakmıştı,çünkü gittiğinde yanında götürdüğü o güzelliği,pırıltısı sararıp solmuştu,bir kere olsun anlatamıyordu içinde biriktirdiği öfkeyi,acıyı,hüznü..

Bir gün annesi hasta yatarken baş ucuna geldi,işte o gün 1 yıl yüreğine dolan bütün acıların teşvikiyle ağladı hemde susmaksızın dudaklarındansa sadece anne n'olur beni oraya gönderme sözcükleri çıkıyordu sadece,ama annesi hem hasta,hemde yarı uykulu olduğu için ona cvp veremiyordu,dışarda gitmek için onu bekleyen bir kalabalık sürekli sesleniyordu gelmesi için ama o,o seslere aldırış etmeden hatta duymak istemediğinden annesinin başucundan ayrılmıyor ve dudaklarından aynı sözcükler dökülüyordu,bir süre sonra bunun bir çare olmayacağını anlayıp gözlerindeki yaşları silerek son bi defa daha annesine hem özlemle hemde öfkeyle bakarak uzaklaştı oradan....

Gitmesiyle birlikte artık yeni bir yıla başlamıştı,okulun bitmesini dört gözle bekliyordu çünkü küçücük bedeni bazı darbeleri,sözleri kaldırmayacak kadar zayıf düşmüştü..
Bir gün belkide o gün hayatının en büyük kötü anısı olarak kalacak ve yıllarca beyninden silinmeyecekti belkide..o gün sebepsiz yere suçlandığı bir olay da darp edilmişti,canın acısıyla kaldığı eve yakın olan halasının yanına gitti koşarak,hala yardım et diye bağırıyordu ama halası kılını bile kıpırdatmamıştı..o gün işte ona ayrı bir cesaret verip o evden kaçmasına neden olmuştu..

Akşam üzerine doğru çantasına kıyafetlerini doldurup bilmediği yollardan evine gitmeyi kafasına koymuştu ve yapmıştı bunu halasının dur çağrılarına öfkeyle bakıp arkasına bile bakmadan tesadüf bir şekilde bir zaman sonra evine ulaştı...


Yıllar herşeyi alıp götürürken o artık büyümüştü,hatta bir kız kardeşi daha olmuştu,eve ilk geldiği anda ona sevgisini ayağını öperek gösterdi,o artık iki kız kardeşinin ablasıydı..

Bir süre sonra şehir değiştirdirler,işte gerçek bir hayata yeni bakışlar ve yeni dünya katacaktı,onlar bunlardan habersiz hayatı olduğu yaşamaya devam ediyorlardı..Yarım kalan eğitimine burada devam edecekti,ne zor ki o okuma yazma konusunda yaşıtlarından geri kalmıştı,buna sebepse önceki 2 yılında okullarında birkaç sınıfın aynı anda ders görmesi ve kendilerine doğru düzgün eğitim verilmemesiydi..O okumayı ve yazmayı 3,sınıfta öğrendi ve hatta o sene diğer arkadaşlarına yetişmişti..


Uzun yıllar geçti artık bir hedefi vardı,ulaşmak istediği belki de onun için okuyordu ve okumayı da çok ayrı seviyordu,yazmayı da aynı şekilde..şimdi yeni bir kızkardeş daha gelmişti,o artık onların en küçüğüydü ve o artık zman zaman kendinden 10 yaş küçük olan kardeşini düşünüyordu çünkü o apayrı bi hayat,şirin ve güzellikti,ona sevdiği ismi verdi bu yüzden...


Evet hedefi için eline bi şans gelmiş o sınava girip o çok istediği bölümü okuyacaktı ama ne kötüdür ki sınav kayıt tarihini karıştırmıştı,o an yıkılmıştı ve artık önünde bi sebep yoktu bir bakıma okumak için işte o dalgın anlarının birinde babası kötü bir haberle yanına geldi ve ondan okulunu bırakmasını istedi,babasına kızmadı,o yüzden bunu kabul etti,çünkü maddi durumları iyi değildi hem kendi dışında okuyan iki kardeşi daha vardı o bunları düşünerek okul hayatına orada noktayı koymuştu,hemde belli edemediği büyük bir üzüntüyle...

İlk iş hayatına başlamıştı,tekstilde çalışacaktı,korkmuyordu buna mecbur kaldığı için elinden geldiği kadar alışmaya direnmeye çalışıyordu..ama zaman zaman orada olmaması gerektiğini düşünüyordu,çünkü bulunduğu yerdeki insanlar çok farklıydı,bazen en iğrenç durumlara bile şahit oluyordu ki bu onu haddinden fazla rahatsız ediyordu.ama bu şekilde dayanmak zorundaydı,sabırı da orada öğrenmişti sabırlıydı hemde haddinden çok fazla..

Sabrın herzman tükendiği bir yer vardır,onun sabrı tükendi evet oradan ayrılacaktı,artık bir şekilde bunu ailesiyle paylaştı onlarda kabul etti,ama oradan ayrılırken yanına aldığı kötü birşey vardı,yakasına bulaşmıştı bir kere (sigara)..istemiyordu ama başlamıştı tabi buna her ne kadar geçerli de olsa geçersiz de olsa sebepleri vardı sadece kendinin bildiği...

Gel zaman git zman hayatın kargaşalarıyla başa çıkma derdinkeyken hayatını değiştirecek hatta yeni döngüler olacak onun hedefine ulaşmak için artık bi şansı daha vardı,ve hiç vakit kaybetmeden lise kaydını yaptırıp okul yaşantısına uzaktan devam ediyordu..

Hayat hep bir yerden bir yere sürükledi onu,iş hayatları ona yeni yeni şeyler öğretti o aslında hala küçüktü ama yüreği beyni çok büyümüştü,o gençliğini bile yaşıtları gibi yaşamadan hayatının sorumluklarıyla baş etti hep..O çok güzel,sevecen,yardımsever,şirin,sabırlı,dayanıklı,güçlüydü,hep öyleydi ama işte bir özelliği kapalı kutu olmasıydı,o kutu onun herşeyini hapsetmişti,o kutuyu açmak çok zordur,ama açabilirsen bi daha kapatmak istemezsin onu işte o böyle birşeydi..


Hala da öyle şuan bile bu yazılanların çoğunu içine hapsetmiş çevresinden çoğu şeyi saklayan haberi olmayan bunları anlatmayan biri o..Kapalı bir sır kutusu kim bilir daha neler saklı onda gün yüzüne çıkmayı bekleyen olaylar..O her ne kadar bunu dile dökemese de aslında bir gülüş onun için herşey demek..O bir gülüşle dünyayı rededecek kadar cesur biri..İşte o kapalı kutu inadına hedefine gün sayıyor çünkü insanlar onun için bir hayat demek,o insanlarla iç içece olunca hayatı görüyor,üzüntüyü unutuyor,o yardım etmeyi sevdiği için kutusundaki hüzünleri görmezden gelmek istiyor,o gençlerin canı yanmasın,kardeşlerimin bir güvencisi olsun diye sokakların karanlığına inat ışık yakmak istiyor..O onu istemeyenlere bir arkasında başarı dolu bir efsane bırakmak için herzman ki gibi şimdide Polis olmak istiyor..

   
Dipnot:  :'( :'( :'( bu gözyaşları sanal alemin ufak bir görüntü parçası olabilir ama şuanda benim gözlerimden dökülenler böyle...
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Ve onun adı Yeşim'di...
diye bitirmeme izin var mı canım kızım benim? :)
Sana hedeflediğin yolda başarılar diliyorum altın saçlı kız.
 
M

Mrs.Jadem

Kullanıcı
7 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Canım ablacım elbetteki var ..
Çok teşekkür ederim,canım ablam inş. herşey çok güzel olacak bundan sonra... :-*
 
M

Mrs.Jadem

Kullanıcı
7 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Teşekkürler,Harun aslında bunlar benim beynimden asla silinmeyen ve silinmeyecek olan tecrübelerim ve hayatım,üzülüyorum ve arada birde ağlıyorum gizlice ama yıprartmıyorum kendimi çünkü belki de bunlar olmasa bu kadar başarı yolunda inat etmezdim..

Hüznü,acıyı yaşatılmış olmak ve yaşatanlara inat seviyorum herşeyi!  ;)
 
M

Mrs.Jadem

Kullanıcı
7 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
İnsan çevresindekilerin eksildiğini yada birilerinin yanında olmadığını,gelmediğini görünce yalnız olduğunu düşünür..

Yalnız olmak illa başkalarından uzak kalmak yada onların sana gelmemesi demek değildir oysa,insanın kendini ortaya koyabileceği ve bulabileceği tek yöntemdir bu,çünkü insan sadece kendi başına kaldığında bişeylerin bilincinde olur,onun dışında ise sadece yeni bir ben yaratır,kendine..

Kendi emeğiyle,kendi çabasıyla sırf çevremde birileri olsun diye tüm uğraşlarının sonunda ortaya çıkarmış olduğu şahane bir yöntem sırf kimseler benimle değil diye düşünüp silinip atılmamalıdır..İnsan önce birşeyi kendi için yapmalıdır,güven ve doğruluk içinde..
Sadece başkalarını düşünerek ve onlardan belli olmayan güvenleri alarak işe koyulmamalıdır..yarım olan ilk şey budur aslında başlangıçta!..

Eğer birşeyler de sen ve senin güvenin,cesaretin varsa herşey güzel olur!
Kendi eksikliğini eklediğin bir yaşamdan olumlu birşeyler beklemek herzman yanlıştır!

Bir düşünün çevrenizde kimseler yok ve siz yalnızlık kompleksine girmiş adeta neden/niçinleri düşünüp kendi canınızı acıtıyorsunuz ve aynı zamanda içinizdeki gurur bunu söylemenize engel ve siz daha da kötüsünüz,'yalnız kaldım lütfen gel,yanımda ol' demek sizin için büyük bir dehşet gibi görünüyor..

Bu nedenlerden dolayı siz hala olduğunuz gibisiniz ama hiç nedenleri,niçinleri düşünürken kendinizi düşünmüyorsunuz değil mi? sadece çevre ve insanlar aslında onlar bazen hiçbirşey bunu görmek gerekir ama görülmek istenmez..

Siz insanlardan dolayı her ne kadar kendinizi yıpratsanız da onlar bunun hiçbir zman farkında olmayacaktır!
Hatta ve hatta sırf bu nedenlerden dolayı kuytu bir köşeye çekilip,sessizliği yaşanız da işte o zman da herkes tarafından bilindiğiniz halde yalnız kalacak ve  kimse olmayacak yanınızda çünkü o zman da deli olduğunuz sanılacaktır!!!
 
H

hnmayse

Kullanıcı
29 Kas 2008
En iyi cevaplar
0
0
tokat
merhaba canım benim sen nelerde yaşamışsın böyle ama ben seni biliyorum bunlar hatatında hatılıyacağın bir anı olarak kalacak oda hatırlatmak istersen tabi sana kalmış hayatın daha çok başındasın ve sen güçlü bir kızsın ve biliyorsunki seni ailen ve çevren çok seviyor.GÖZÜNDEN DÜŞEN HER DAMLA YAŞ ZÜMRÜT OLSA PIRLANTA OLSA YİNEDE AĞLAMA.... :)sana gülmek yakışıyor :)
 
M

Mrs.Jadem

Kullanıcı
7 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
İnsan şüphesiz doğar,şüpheli bir şekilde hayat merdivenlerine çıkar...


Düşüncelere engel konulamaz o daim olarak düşünülür,kafaya takılan ufak tefek şeylere sürekli bir çözüm aranılır..


Çözüm;ona ulaşabilmek zordur,bir o kadar da çaba gerektirir,bazense hiç beklenmedik biranda önümüze kadar gelir...


Düşünceler,sorunlar ve kafaya sürekli takılanlar uzaktan bir bakıldığında içinde sen olmadığını farzettiğinde çoğu zaman ne kadar saçma ve boş bir şey olduğu görürülür.Ama içinde sen olduğunda onu çok ciddiye alırsın,sürekli onu didiklersin ve asla mantıksız saçma görmezsin onu çünkü sen o anda mücadelesini verdiğin saçmalığın zaferini kazanmaya yeğlemişsindir kendini...


İnsan saçma içi boş bir mevzunun içinde zafer kazanmanın gerçekten bir zafer olduğuna nasıl kanaat getirir oysa!asıl zafer seni incilteni inciltmek,seni boşluğa çekene elini vermek,kafanın içini zararsız onca şeyle doldurmak isteyene buyur demek değildir...


Asıl zafer nedir biliyormusunuz,tepkili durumlarda her ne olursa olunsun ona tepkisiz kalmak saçmalığı görüp ona hayır demektir!
Çünkü en büyük tepkisizliktir!!


Şüphesiz yaşanılamaz,o daima aklımızın bir yerlerinde bizimledir,ama çözümsüz birşey bir hiç de değildir, o yüzden ufaktansa olsa bir çözüm bulunduğunda mevzularla fazla ilgililenmemeli insan,çünkü o yönde bir adım herzaman olumsuzluğa doğru gider...



Şüphelerle dolu hayatta kendinize dur diyebilecek yakın bir çizgi bulmanız dileğimle!
 
M

Mrs.Jadem

Kullanıcı
7 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Sevmelisin ama önce kendini ve benliğini...

                    Tutkuların olmalı ama önce kendine ..

Yaşam sebebin önce kendin olmalı

                     Sorguların suallerin önce kendine

Sen olmalı ama sen sen olmalı herşeyden önce

                      Umut olmalı benliğine sadeliğine ama önce kendine






                                       Bir çizelgen olmalı yaşamak adına

                       Yaşam çizelgen sen olmalısın sonrası senin herşeyin

                                     Bir hayalin olmalı ama sana yarına getirebilecek

                       Sen sen olmalı

                                       Ve sen sen olduğun sürece senin olanlara sahip olmalı!
 
M

Mrs.Jadem

Kullanıcı
7 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Tıkanıp kaldığımda mı da sorgularım kendimi diyorum şimdi!

Dilimden hiç düşmeyen ''geçmişi bırak,geleceğe bak'' sözü şimdi nasıl da uzak geliyor benliğime,içimdeki istemeyerek yaptığım onca sevimsiz şeylere karşın..
Duygularımın içine hapisolmuş onca yükü,günışığına çıkarmamak adına verdiğim savaşlar da mağlup oldum,her ne kadar zorlasam da kendimi bir iz alıp götürüyor,beni içinde olmak istemediğim o koca içi dolu 'boşluğa' beni..

Sileyim baştan öyle yaşayım hayatı,demek kolay olmuyor!
Silinen herşey o belli,belirsiz yaşadığımız günler oluyor,şimdi yaşadığım hatta yaşatmış olduğum o belirsiz günlerin sorgusunu yapıyorum da belli olanların yanında koca bir yükmüş!

Yaşamımız da canımızı en çok sıkan kelimeler ''pişmanım'','' keşke''  şimdi bunları söylemek ne kadar zormuş meğersem,kelimeler boğazımda düğümlenip kalmış,dudaklarımın isyan edercesine titriyor..Yaptığım sorgunun diğer ucunda sahip olduğum herşey tarafından sorgulanıyorum! Kızmıyorum aslında sadece üzülüyorum ve hüzünleniyorum! Neden biraz daha sabırlı ve düşünürek hareket etmedim diye...


Her hüznün ardından yüzümüze bir ışığın gelmesini bekleriz,hiç olmadı bundan sonra bir aydınlık saçayım deriz, hatta bunu demeyeliyiz ve uygulamalıyız,çünkü ardından 'keşkelerle' 'pişmanlıklarla' baktığımız hatalara sadece ağlamamalıyız,bir ışık herzman vardır,yalnız kör olmayıp ışığın nerde olduğunu bulana kadar..

Keşkelerle,pişmanlıklarla dolu hayatımızı sil baştan yaşamak zordur! ama silmeden başlamak hiç zor değildir!
 
M

Mrs.Jadem

Kullanıcı
7 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Ah Kalbim Kırıldı!

Nasıl mı?

Herkesi,herşeyi düşündüm,hepsine kocaman diye vermeye çalıştım,daha da var diyererek doldurdukca doldurdum..

      * Bir zaman sonra sızlanma hissettim!Olsun canım birşey değildir diye geçiştirdim,durumu..*

İnsanlara çok değer verdim,onlarla güldüm,ağladım bazen açıkca bazen de gizlice,sanmayın ki bunlardan şimdi şikayetçiyim! hayır değilim sadece gereğinden fazlasını yaptım.Olur olmaz herkesi ciddiye aldım,oysa değil midir?bize hoş gelmeyen şeyleri görmemek..
Ama ben gördüm!

      * Bir zaman sonra gene bir sızlanma oldu ama bu diğerinden daha farklıydı çünkü daha fazla sızlanıyor,adeta canımı acıtıyordu! sanırım acı çekmeyi seviyordum,çünkü inatla bunu görmezden gelmeye çalışıyordum!*

Haddinden fazla duygusaldım,ufak tefek herşeye üzülür,canımı sıkardım..İnsanlar kendilerine doğrularla yapılan şakalara gülerken ben surat asıyor,bir kenara çekilip sessizce neden böyle dedi gibisinden sorulara cevap arıyordum!


        *Bir süre sonra çıkılmaz sorulara cevap bulamazken aynı anda o sızlanma ağrıya dönüşünce ona da cevap bulamadım,ağrıyordu hemde çok!*


İnsan hayallerini hep mutluluğa dair kurar ya benim o şahane hayallerim nedense hep kötüyle sonuçlanırdı,ama asla ölüm diye birşeyi de kabul edemediğimden bir şekilde canlanır,insanlarla bağımı koparmış olurdum,belki de kötü bir olaydan sonra sessiz kalmak beni anlatır diye! Ne saçma değil mi?


        *İşte ağrılarım şimdi daha kötü onun ritimlerini,atışlarını takip edemiyorum,o derece hızlı çarpıyor ve kopacakmış gibi ağırlık hissediyorum ve bütün bedenimi kaplamış halde...*


Gençliğimi yaşamak dedim,okul hayatım,iş hayatım,ailem,arkadaşlarım,çevrem,yapdıklarım,yapamadıklarım,değer verip değer göremediklerim,kabul edemediklerim,saçma bulduklarım,sevdiklerim,sevemediklerim,ağlamak istediğimde yapamadığım,kahkalarla gülmek istersen aman ayıp olur dediğim,dayanmak da zorlandığım farklı kişilikler vs.vs.vs .

Aman allah'ım bir kırılma sesi ..... ahhhhhhhhhh!!!!


-Kırılan kalpten bir not;neden beni daha iyi şeyler için kullanamadın!bak halime senin yüzünden paramparça oldum!!


 
M

Mrs.Jadem

Kullanıcı
7 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Bir gülüşün nelere paha biçilmez olduğunu sanırım şimdi daha iyi anlıyorum!!...

Sabahları o güzelim uykumdan uyanıp,ayarladığım süre için de hazırlanıp hemen dışarıya atıyorum kendimi,bir yandan bu zamanın yetersiz olduğunu düşünüyorum,bir yandan ise otobüsün gelme saatine yetişmeyi..

Adı altında toplu taşıma araçları ben aynı anda kendimi toplumun içine atmış oluyorum,sağıma bakıyorum başını cama yaslamış uyuyan kişiler! soluma bakıyorum,gözlerini kapamamak için ayak da durmak da zorluk çekenler!önümde ise esneyen ve arada bir kaşlarını çatanlar!arkama dönüp  bakamıyorum,çünkü arkamda bir yığın insan var ve onlar diğerleri gibi aynı durum içindeler diye!


Bir süre sonra ulaşmak istediğim yere geldiğimin farkına varıyorum,kalabalığın arasından sıyrılıp rahat bir solup alıp, bir tebessüm ediyorum,arada birde telefonda radyo dinleme işine şükrediyorum..Dinlediğim müziğin ritimlerine ayak uydurarak yürüyorum,bazen oluyor yürüyeceğim yol mesafesinin uzun olması nasıl da mutlu ediyor beni,en sevdiğim şarkı çalarken....

Artık yavaş yavaş radyoyu kapatıyor ve işyerine giriyorum..ufak bir temizliğin ardından yapacaklarımın planını yapıp,koltuğuma yaslanıp çay eşliğinde haberleri okumaya başlıyorum.bazense okumadan kapattığım oluyor,çünkü olumsuz gördüğüm şey akşama kadar beni monoton yapacaktır..

Ah işler ah işler!! birde buna çalıştığımız huysuz kişiler eklendin mi insan iyice monoton olur!
Evet bu bir gerçek işimi sevmiyorum,ama diğer taraftan çalışmak zorundayım,hele birde kriz denilen şey çıktı ortaya daha okulum bitmemiş,alanı olduğum doğru düzgün bir iş yok belge yok burdan çıksam hangi işyeri beni alır ki düşüncesi her ne kadar sıkıcı da olsa!bir nokta da olsun ya bu dönem de bir işim olduğuma sevinmeliyim,düşüncesi hala pozitifliğimi yitirmeme sebep değil bundan sonra..

Bu bazen ne kadar saçma bir istek de olsa her işyerinde illa sorunlar olur,bu gün ufaktan da olsa kalbim gereksiz yere kırıldı,önce üzüldüm!sonra neden takıyorum,boşver dedim!biraz sonra düşünmemem gerektiği halde hala düşündüğümün farkına vardım! daha sonra ise uyandım hemde bu kez daha bir üzüldüm!çünkü pozitifliğine hayran olduğum o şahane insan bana sen bugün ne kadar negatifsin! dedi...

''İnsan bazen yüzyüze kuramadığı iletişimler de her ne kadar negatif de olsa bunun yansımayacağını düşünür,hatta sahteden pozitiflik saçmayı becersede! aslında bu bana denilen ikinci sözdü ama ben ikincisinde uyandım''!!


Şimdi düşünüyorum da yazarken,madem önemsiz olduğunu bildiğim halde buna izin verdim..belki bulunduğumuz yer ve insanlar bize karşı bir negatiflik,olumsuz saçıyor,sen bir adım geri çekileceksin ki o sana bulaşmasın..Hep bir sözüm vardı,buna benzer olaylara karşı ! ''Bazen istatistikler -1/+10 gösteriyor diye biz illa +10 seçmeyelim! -1 belki de bize farklı birşey katabiliyor olabilir''

Şimdi pozitif olma zamanı! (-) negatifliğin simgesi olmuş olsa bile ben şuan da pozitifliğin az olduğu bu ortamda onu seçiyorum,seçmesem +10 bana negatifliği getirebilir öyle değil mi?

Sevgiler




 
H

Harun

Kullanıcı
29 Şub 2008
En iyi cevaplar
0
36
İstanbul
leftinthedark.wordpress.com
Ne güzel anlatmışsın Yeşim. Bazen bir insana gülümsemek herşeyi değiştirebiliyor. Herkesin suratı asık olsa bile sen pozitif olunca onlar da yavaştan gevşeyip düzeliyolar. Bazen ben kardeşimle yolculuk ediyorum sabahları. Sabahın 6 sında herkes uyuyor biz muhabbet ediyoz fıkra falan anlatıyoz hahhaaa. Sonra günüm hep neşe dolu geçiyor. Etrafdakiler rahatsız oluyomu bilmiyorum ama uyansınlar ya hehe.
 
Z

#zEyNeP

Kullanıcı
15 Eki 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Çok güzel dile getirmişsin herşeyi eline, emeğine, yüreğine sağlık derim  ;)
 
M

Mrs.Jadem

Kullanıcı
7 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Hani deriz ya arada bir havayı soluyorum diye..
Peki sizin hiç hayatı solduğunuz oluyor mu yada oldumu?


Yorucu günlerin ardından yastığa başınızı koyduğunuz da ilk olarak tüm gün neler yaşadınız onları mı düşünüyorsunuz? yada çingene pembesinin yoğun olduğu hayalleri mi? yoksa özlemini çektiğiniz,sevdiklerinizi yada ideallerinizi mi?

Aslında bunların hepsi birer gerçek insan başka ne düşünebilir ki bunlar dışında değil mi? İlla birşeyler düşünüyoruz,nedense kendimizi rahat ve yalnız hisssettiğimiz de pekala sorgularımız herzaman oluyor yaa..

Peki siz hiç hayatı solumak nasıl birşeydir,nasıl bir duygudur,bunu hiç aklınızdan geçirdiniz mi yada denemesini yaptınız?Belki bir bakıma yapılmamıştır diye,bu duyguyu anlatmaya koyulacağım,gerçi ne kadar başarılı olabilrim bilmiyorum ama olmasa da herkes farklı soluklar alır öyle değil mi?

Geçenler de çok yakınım olan birinin süre giden bir ilişkisinden anektodlar aktaracağım,kısa ve öz üstü kapalı,insan kendi psikolojisini ve değerini nasıl olur da bu kadar dibe çeker,şaşırtıcı doğrusu!

Belki ilk cümleler genel olarak her yerde duyduğumuz sizlere asla yabancı gelmeyecek sözler ama bir kerede bu yazı da görmek fazla olarak gelmez herhalde...''İnsan herşeye rağmen güzel ve değerli bir varlıktır! Takii sen içinde ki insanı kendi elinle zincirlere bağlayıp,tutsak edene kadar''

Hani olur ya insan bazen biten herşeyin ardından kendine yeni bir heyecan ve macera arar,işte bu maceraperest insan tutsak edilmiş duygularıyla yakınlaştı,ona belki de hepimizin bileceği kadar kötü yada hiçbirimizin bilemeyeceği kadar iyi biriydi..Bunu anlamak zordur evet ama kişi kendi kendini ele verirse görülenler yada kendini gizlemiş basık duygular,kilidin üstüne bir kilit daha kattığında çıkarır ortaya kendini!

İnsanın hayatta hazmedemediği çok şey olur,bazen olur herşeyin biter,sana ait olan işin,arkadaşların,sevdiklerin,değerlerin yok olur,bir de buna gözüne sokulur derecesin de hayat dersleri eklendin mi,'okumayı daha sökememiş bir çocuğun,öğretmen bana bu yazıyı oku dediğinde okuyamazsam korkusuna benzer,bir korkuya bürünür ya işte oda aynen öyleydi!tek farkı ise hayatı daha solumamış olmamasaydı,hatta 30 yıldır!


Evet bu bir doğru insan herzman ilgi bekler,herkesten çok farklı olmak ister,bazen olur kendi istekleri için karşısındakinin değişmesini ister,ama hiçbir zaman bu isteklerini değiştirmeyi düşünmez,birde kendini!en çok da bundan kaybedilir ya çok şey! ha olur ya birde kaybetmeyi kabul edemeyenler vardır,işte bunlarda üstü kapalı sadece kendini inandırabildiği gerçeklerine bürünürler..

İnsan neden başına gelen acı gerçeklerden dolayı hep başkalarını suçlamayı tercih eder,anlamış değilim!oysa o da değil midir,güzel anılarımız nasıl da hayatın bir armağınıdır,oda hayatın bir armağını olarak kabul edilmesi gerekmez midir! ne yazık ki sanırım bunu kabul edebilme sayısı az çünkü herkes kendini kolay ve güzel olanı alıştırır çoğu kez! sonucu ise pahalıya patlar,esir duygularınının arasından birde kendine zincir takar!


Herşeye rağmen insanın bir araya gelip Türk kahvesi eşliğinde sohbetleri olur,evet bu çok güzel bir his herkese göre! araya birde 'bir kahvenin 40 yıl hatrı vardır' lafı eklendin mi artık bu keyfe diyecek bir söz kalmaz!

Peki sizin hiç 40 yıl hatrı olan bir türk kahve eşliğinde sohbetin ardından 40 yılı da alıp gittiğiniz!
Dile kolay 40 yıl yaşamak ayrı bir kerede yaşamak tamamen ayrı evet ama insan anlık duyduğunda bir hoş bir olur birden o hatrın senaryosunu yazar,çizer anlatılmayacak duygular içine girer!

İşte o değerini kendi eliyle yitirmiş insan 40 yılı geri bırakarak gitti,aslında çok iyi etti,çekilecek dert değil di evet bazen olur insanlar çekilemeyecek kadar 'sorunlu değil'! 'psikolojisi bozuk olur'!
Peki neden o zman kendisine sahip çıkamayacağımız yada değerini koruyacağımız böylesi tehlikeli ve zor sözleri söyleriz ki?

İşte ben asıl sorunu burada görüyorum! Hayatı solumamış insan göremediği ve yaşamadığı gerçeklerin ardından 40 yılı alıp götürmüş oluyor,hem de acemice nasıl götüreceğini dahi bilmeden!!

   ''40 yıl hatırı olan bir Türk Kahvesini içmeden önce bir kere daha düşünün! Kim bilir ardından gelecek sürprizlere belki hazır değilsinizdir,belki de bilmiyorsunuzdur! Eğer hayatı tam anlamıyla soluduysanız,buyrun en mükemmel 40 yıl hatrı olan Türk Kahvesi her daim siz ve sevdiklerinizle olsun'' !!!
 
M

Mrs.Jadem

Kullanıcı
7 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
#zEyNeP' Alıntı:
Çok güzel dile getirmişsin herşeyi eline, emeğine, yüreğine sağlık derim  ;)
Teşekkür ederim,Zeynep'cim elimden geldiğince birşeyler yaptım işte,beğenmene ayrıca çok sevindim  ;)
 
T

TatlRya

Kullanıcı
25 Kas 2008
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
Ellerinize sağlık. ;)
Her biri de ifade edemeyeceğim kadar güzel olmuş.
 
Üst