Kuşlar toplanmışlar bir ağaca. Kendi aralarında yarenlik ediyorlarmış. Gözleri de ağacın altına hemen hergün, atılan, saçılan kuş yemindeymiş.
Dalda durmak, aşağıya inmekten bin kere daha eminmiş aslında.
Açlık var, yokluk varmış amma...
Ancak ağacın altı pek tekin sayılmazmış…
Nereden geldiği belli olmayan taş atanlar, kafesle gelenler, omzundaki tüfeğini kuş gördüğünde indirenler doluşuveriyorlarmış ağaç altına.
Ölen öldüğüyle, yakalanan yakalandığıyla, kafese konan kafese konduğuyla kalıyormuş.
Can havliyle kendini kurtaranlar ise, aç kalırım, bu ağacın dallarının üzerinde ölürüm yinede inmem ağacın altına diye kendi kendine yeminler ediyormuş…
Kuşları sevenler adına konuşanlar ara ara ağacın altına gelip, kuşlara yapılan bu haksız davranışları eleştiriyorlarmış!...
Bugün sesimiz yüksek çıktı diyorlarmış.
Yarın daha da yüksek çıkacak.
Daha sonraki gün en gür sesimizle haykıracağız, yer gök inleyecek.
Yaşlı Baykuş, sesinizden varsın inlesin meydanlar da demiş, ölenimize faydası yok, kafesler içinde alıp götürülenleri hürriyetine kavuşturan yok.
Bağıra bağıra her biriniz bariton oldu, soprano oldu.
Bir avuç yem atıp, hepimizi avlıyorlar, siz hala bağırmaya devam…
Bakın görün yarın konmasınlar, sığınamasınlar, barınakları olmasın diye bu ağacıda keserler, adına da meydanı açtık, ferahlattık deyiverirler.
Yerine kocaman bir bina dikerler, çatısının her tarafını kapatıp, kuş değil misiniz, bize bir faydanız mı var, ölün de sizde kurtulun, bizde kurtulalım deyiverirler.
Geveze karga, bu kadar karamsar olma demiş, aşağıda bizi sevenlerde olabilir.
Bu ağaç bizler için pek uğurlu. Asırlık çınar kesemezler.
Bak asıl haber geride…
Dün duydum. Kuş yeminin şahını serpeceklermiş, bugün.
Bu ziyafeti kaçırmak istemem doğrusu…
Birkaç yere davetliydim. Vazgeçtim arkadaşlar. Bu ziyafet kaçmaz diyorum kendi payıma…
Karganın anlatımından mest olmuş bazı kuşlar.
Bazıları da, bu ağaç iyi hoşta..
Aşağıya indiğimizde üç gün nimet gördüysek, diğer günler hep külfet var.
Tuzak çok.
Yem atıyorlar, bir çoğumuzu canlı canlı yakalıyorlar.
Karşı koyanın yoluyorlar tüylerini.
Karga, korkaklar demiş.
Unutun o korkuları…
Atsınlar yemleri, ilk inen ben olacağım.
Çok geçmemiş, ağacın altına yemler serpilmeye başlamış.
Ama ne yemler…
Bülbül için ayrı, kanarya için ayrı, saka için ayrı…
Karga, tutmayın beni demiş, şu sofraya bakın…
Bir kuş sütü yok sanki…
Çift kanat inmiş aşağıya…
Bir yandan yiyor, bir yanda da gelin arkadaşlar, bu ziyafet kaçmaz diye sesleniyormuş..
Çınar ağacındaki kuşlar, daha fazla dayanamamışlar.
Ölürsek de tok ölelim, yakalanırsak, aç yakalanmadı, tok yakalandı desinler diye, çift kanat inmişler ağacın altına.
Ağaçta çok az kuş kalmış.
Aşağıdakiler, herhangi bir tehlike olmadığını anlatmaya çalışıyorlarmış ki, üzerlerine çok ince bir ağ atılıvermiş.
Ağı atan, kargaya dokunmayın demiş, o bize lazım.
Karganın ne özelliği var ki demiş etrafındakiler.
Eti yenmez…
Kafese koysan ötmez…
Atsan atılmaz, satsan satılmaz bir kuş…
Siz bilmezsiniz demiş ağı atan…
Kargaya dedim ki, tarlalarda zarar ziyan açacağına, bir kör kurşuna gideceğine gel benimle çalış.
Az biraz düşündü, olur dedi.
Karga marifetli bir kuştur.
İkna kabiliyeti yüksektir.
Bir çok kuşun kılavuzu, akıl hocası, akıldanesi kargadır.
Kafa karıştırmakta, birilerini gözden düşürmekte, akıl hocalığı yaptıklarını inandırmakta üzerine yoktur.
Nice Kartalları, nice Şahinleri, nice Doğanları dize getirdi, oyuna getirip koyuna döndürdü bu karga…
Karganın da yanımızda bir hatırı var tabi…
Bazı kuşları onun hatırına kurtarmış gibi yaparız, referansın karga oldu deriz ki, başı darda kaldığında, hemen kargayı bulsun.
Kargayı dost edinenin, ona inananın yolu çıkmaz sokaklarda biter, gidecek yeri kalmayanın yolu da eninde sonunda bizimle kesişir.
Bu arada, adına sorumluluk sahipleri denenler ise, kuşların feryadını elbette duyuyoruz, bir şeyler yapmak içinde çalışıyoruz diyorlarmış.
Her kıssadan, bir hisse alınırmış ya…
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul-zurna az demişler.
Dalda durmak, aşağıya inmekten bin kere daha eminmiş aslında.
Açlık var, yokluk varmış amma...
Ancak ağacın altı pek tekin sayılmazmış…
Nereden geldiği belli olmayan taş atanlar, kafesle gelenler, omzundaki tüfeğini kuş gördüğünde indirenler doluşuveriyorlarmış ağaç altına.
Ölen öldüğüyle, yakalanan yakalandığıyla, kafese konan kafese konduğuyla kalıyormuş.
Can havliyle kendini kurtaranlar ise, aç kalırım, bu ağacın dallarının üzerinde ölürüm yinede inmem ağacın altına diye kendi kendine yeminler ediyormuş…
Kuşları sevenler adına konuşanlar ara ara ağacın altına gelip, kuşlara yapılan bu haksız davranışları eleştiriyorlarmış!...
Bugün sesimiz yüksek çıktı diyorlarmış.
Yarın daha da yüksek çıkacak.
Daha sonraki gün en gür sesimizle haykıracağız, yer gök inleyecek.
Yaşlı Baykuş, sesinizden varsın inlesin meydanlar da demiş, ölenimize faydası yok, kafesler içinde alıp götürülenleri hürriyetine kavuşturan yok.
Bağıra bağıra her biriniz bariton oldu, soprano oldu.
Bir avuç yem atıp, hepimizi avlıyorlar, siz hala bağırmaya devam…
Bakın görün yarın konmasınlar, sığınamasınlar, barınakları olmasın diye bu ağacıda keserler, adına da meydanı açtık, ferahlattık deyiverirler.
Yerine kocaman bir bina dikerler, çatısının her tarafını kapatıp, kuş değil misiniz, bize bir faydanız mı var, ölün de sizde kurtulun, bizde kurtulalım deyiverirler.
Geveze karga, bu kadar karamsar olma demiş, aşağıda bizi sevenlerde olabilir.
Bu ağaç bizler için pek uğurlu. Asırlık çınar kesemezler.
Bak asıl haber geride…
Dün duydum. Kuş yeminin şahını serpeceklermiş, bugün.
Bu ziyafeti kaçırmak istemem doğrusu…
Birkaç yere davetliydim. Vazgeçtim arkadaşlar. Bu ziyafet kaçmaz diyorum kendi payıma…
Karganın anlatımından mest olmuş bazı kuşlar.
Bazıları da, bu ağaç iyi hoşta..
Aşağıya indiğimizde üç gün nimet gördüysek, diğer günler hep külfet var.
Tuzak çok.
Yem atıyorlar, bir çoğumuzu canlı canlı yakalıyorlar.
Karşı koyanın yoluyorlar tüylerini.
Karga, korkaklar demiş.
Unutun o korkuları…
Atsınlar yemleri, ilk inen ben olacağım.
Çok geçmemiş, ağacın altına yemler serpilmeye başlamış.
Ama ne yemler…
Bülbül için ayrı, kanarya için ayrı, saka için ayrı…
Karga, tutmayın beni demiş, şu sofraya bakın…
Bir kuş sütü yok sanki…
Çift kanat inmiş aşağıya…
Bir yandan yiyor, bir yanda da gelin arkadaşlar, bu ziyafet kaçmaz diye sesleniyormuş..
Çınar ağacındaki kuşlar, daha fazla dayanamamışlar.
Ölürsek de tok ölelim, yakalanırsak, aç yakalanmadı, tok yakalandı desinler diye, çift kanat inmişler ağacın altına.
Ağaçta çok az kuş kalmış.
Aşağıdakiler, herhangi bir tehlike olmadığını anlatmaya çalışıyorlarmış ki, üzerlerine çok ince bir ağ atılıvermiş.
Ağı atan, kargaya dokunmayın demiş, o bize lazım.
Karganın ne özelliği var ki demiş etrafındakiler.
Eti yenmez…
Kafese koysan ötmez…
Atsan atılmaz, satsan satılmaz bir kuş…
Siz bilmezsiniz demiş ağı atan…
Kargaya dedim ki, tarlalarda zarar ziyan açacağına, bir kör kurşuna gideceğine gel benimle çalış.
Az biraz düşündü, olur dedi.
Karga marifetli bir kuştur.
İkna kabiliyeti yüksektir.
Bir çok kuşun kılavuzu, akıl hocası, akıldanesi kargadır.
Kafa karıştırmakta, birilerini gözden düşürmekte, akıl hocalığı yaptıklarını inandırmakta üzerine yoktur.
Nice Kartalları, nice Şahinleri, nice Doğanları dize getirdi, oyuna getirip koyuna döndürdü bu karga…
Karganın da yanımızda bir hatırı var tabi…
Bazı kuşları onun hatırına kurtarmış gibi yaparız, referansın karga oldu deriz ki, başı darda kaldığında, hemen kargayı bulsun.
Kargayı dost edinenin, ona inananın yolu çıkmaz sokaklarda biter, gidecek yeri kalmayanın yolu da eninde sonunda bizimle kesişir.
Bu arada, adına sorumluluk sahipleri denenler ise, kuşların feryadını elbette duyuyoruz, bir şeyler yapmak içinde çalışıyoruz diyorlarmış.
Her kıssadan, bir hisse alınırmış ya…
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul-zurna az demişler.