
DeryaDer
Derya Karacan
Moderatör
Kolajen, vücutta bulunan bir aminoasit olarak bilinmektedir. Kökeni Yunanca da “glu” yani yapıştırıcı anlamına gelen kolajen, vücudun bir arada tutulmasını sağlayan, dayanıklılığı artıran ve cilde esneklik kazandıran en önemli proteinlerden biridir. Birbiri üzerine sarılmış olan üç adet alfa zincirinden meydana gelmektedir. Vücudun her yerinde bulunan bir protein olan kolajen, yaşlandıkça azalmaya başlamaktadır.
Yaşın ilerlemesiyle birlikte vücutta meydana gelen kırışıklıklar ve sarkmalar çoğu kişinin ortak problemidir. Ciltte var olan bu tür problemlerin temel kaynağı kolajen eksikliği olarak karşımıza çıkar. Kemik ve kas dokusunun birbirine bağlanmasını sağlayan kolajen vücutta azalmaya başladıkça çeşitli problemler de baş göstermeye başlamaktadır.
Kolajen Tipleri Nelerdir?
19 tane tipi tanımlanmış olan kolajenin vücudumuzda en sık görülen çeşitleri tip 1, tip 2 ve tip 3, tip 4 ve tip 10’dur. Tüm bu kolajen tiplerivücudun farklı dokularında yer almaktadır.
Tip 1 Kolajen: Vücutta en fazla bulunan kolajen, tip 1’dir. Vücudun parçalarını oluşturan eozinofilik liflerden oluşmaktadır. Organlar, bağlar, tendonlar ve ciltte bulunan tip 1 kolajen, kemikleri destekler, cildi korur, cildin elastikiyetini sağlar, dokuları bir arada tutar ve yaraların iyileşmesini sağlar.
Tip 2 Kolajen: Tip 2 kolajen hücresel olmayan kıkırdak matrisi tarafından üretilmektedir. Kıkırdak matrisi, kıkırdak içinde var olan sıvı benzeri bir dolgudur. Bağ dokularındaki kıkırdak oluşumuna yardımcı olan tip 2 kolajen eklem sağlığı açısından oldukça önemlidir. Yaşa bağlı ekrem ağrıları ve çeşitli buna bağlı olarak meydana gelen çeşitli semptomların tedavisinde etkilidir.
Tip 3 Kolajen: Tip 3 kolajen organlarımızı ve cildimizi oluşturan hücre dışı matrisin ana bileşeninden oluşmaktadır. Kalp ve kan damarları ile kan dokusunu oluşturmada önemli bir destekleyici olan tip 3 kolajen, cildin esnekliğini ve sıkılığını korumasında da oldukça etkilidir. Kasların, arterlerin ve organların yapısını desteklemektedir. Damarlara elastikiyet verirken aynı zamanda kasları güçlendirmektedir.
Tip 4 Kolajen: Cildin sıvı filtrasyonu aşamasında rol oynayan tip 4 kolajen, sindirim ve solunum yüzeylerini oluşturmaktadır. Cildin derin katmanlarında bulunan kolajen tipi, yağ ve organları çevreleyen bazal zarın oluşumunda etkilidir.
Tip 10 Kolajen: Yeni kemiklerin oluşumunda görev alan tip 10 kolajen aynı zamanda eklem kıkırdaklarının gelişimi için de önemlidir. Eklem ağrıları ve eklem bölgelerinde meydana gelen kırıklarda onarıcı görev görmektedir.
Kolajenin Faydaları Nelerdir?
Sıkı ve Pürüzsüz Bir Cilt Yüzeyi: Kolajenin herkes tarafından en çok bilinen faydası cildi sıkılaştırması ve kırışıklıkları olabildiğince azaltmasıdır. Cilt yapısını ve kasları bir arada tutmayı sağlayan kolajenin vücuda girişi arttığında ciltte meydana gelen yaşlanma belirtileri ortadan kalktığından cilt daha pürüzsüz bir görünüme kavuşmaktadır.
İyileşen Dolaşım Sistemi: Kolajen cilt yüzeyinde olduğu gibi vücudun iç dokularında da iyileşme sağlamaktadır. Damar esnekliğini artırması ve doku yapısını güçlendirmesi sebebiyle kolajen, kişiye daha kaliteli bir dolaşım sistemi sunmaktadır. Dolaşım sisteminde yaşanan kalite artışı kardiyovasküler sisteminde iyileşmesini sağlamaktadır.
Esnek Eklemler: Kolajen eklemlerin daha esnek bir hale gelmesini sağlamaktadır. Özellikle eklem rahatsızlıkları bulunan kişiler eklem mobilitesiaçısından kolajenden faydalanabilmektedir.
Gür ve Sağlıklı Saçlar: Doğal yaşlanma sürecinde saç telleri kalınlıklarını, dış etkenlere karşı koyma gücünü ve parlak görünümünü kaybetmeye başlamaktadır. Tüm bunlarda saçlarda kopmalara ve dökülmelere sebep olmaktadır. Direkt olarak dökülmeler başlamasa bile saçlar eskisi gibi aynı verimle uzamamaktadır. Saç tellerinin gücünü kaybedip dökülmemesi adına kolajen iyi bir tercihtir. Saç tellerini uyarıp kalınlaştıran kolajen, daha gür ve sağlıklı saçlara kavuşmayı sağlayacaktır.
Hızlı İyileşme Süreci: Çeşitli hastalıklar veya doğal yaşlanma süreci ile birlikte iyileşmesi yavaşlayan yaraların bir çözümü de kolajendir. Temeline inildiğinde yaşlanmayla birlikte yaraların iyileşme sürecinin uzamasının sebebinin vücutta meydana gelen kolajen düşüşü olduğu tespit edilecektir. Kolajen takviyesi cildin yapılanmasını sağlayarak yaraların iyileşme sürecini hızlandırmaktadır.
Düzenli Sindirim Sistemi: Kolajenin içinde bulunan bir aminoasit olan glisin mide asidi üretimini destekleyerek yiyeceklerin sindirimini kolaylaştırmaktadır.
Azalan Selülitler: Cilt dokusunu içten ve dıştan pürüzsüz bir hale getirmeye yarayan kolajen, cilt yüzeyinin hemen altına yerleşmiş olan dağınık yağ dokusunu toparlamaya ve böylece selülit olarak adlandırılan görüntünün azaltılmasına yardımcı olmaktadır.
Kolajen ile Hidrolize Kolajen Arasındaki Farklar Nelerdir?
Hidroliz işlemi amino asitler arasındaki bağları koparır, böylece ürünün sindirimi kolaylaşır ve kan dolaşımından daha kolay emilir. Hidrolize edilmiş kolajen peptidleri, tam bir amino asit profili sunar; bu, en iyi kolajen takviyelerinde uygun diyet seviyelerinin temin edilmesini kolaylaştırır. Hidrolize kolajenin avantajı hem amino asitleri içermesi hem de ciltteki Tip 1 kolajeni oluşturan fibroblast hücrelerini uyarıcı özelliği taşımasıdır. Böylece fibroblast hücrelerinde kolajen gen ekspresyonu artar ve kolajen oluşumu hızlanır.
Kolajen Kaybına Yol Açan Faktörler Nelerdir?
Kolajen Cildin Hangi Yüzeylerinde Etkilidir?
Kimler Kolajen Kullanmaya İhtiyaç Duyabilir?
Kolajen İçeren Besinler Nelerdir?
Et ve Kemik Suyu: Et ve kemiklerinin kaynatılarak suyunun tüketilmesi insan sağlığı için oldukça faydalıdır. Tip 1 kolajen ve tip 2 kolajen içeren et ve kemik suyu eklem fonksiyonlarını desteklemektedir. Özellikle eklem rahatsızlıklarına sahip olan kişilerin kemik suyu aracılığıyla vücutlarındaki kolajen miktarlarını artırmaları oldukça faydalıdır.
Yeşil Sebzeler: İnsan sağlığı için birçok farklı faydası bulunan yeşil sebzelerin bir özelliği de yüksek miktarda kolajen içermeleridir. Yeşil yapraklı sebzelerde vücudumuzda bulunan prokollajenmiktarını artıran klorofil bulunmaktadır. Klorofil vücudumuzda prokollajen miktarını artırmakla kalmayıp aynı zamanda vücudumuzu UV ışınlarına ve radikallere karşı korumaktadır. Özellikle ıspanak, pazı, lahana gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler tercih edilmelidir.
Sarımsak: Sarımsak aynı yumurta beyazı gibi yüksek miktarda kükürt içermektedir. Kükürt eklemlerde ciltte var olan kolajeni tetiklemektedir. Aynı zamanda hasarlı eklemleri onarmaya yarayan taurin ve lipit asitleri barındıran sarımsak, kolajeni artırmaya yardımcı olmaktadır.
Yumurta Beyazı: Yumurtanın beyazı kolajen ile birlikte yüksek miktarda amino asit ve kükürt içermektedir. Kükürt, kolajenin düşmanı olan toksinlerin vücuttan atılmasını kolaylaştırmaktadır.
Beyaz Çay: Beyaz çay, cilt proteinlerinin ve kolajenin moleküler yapısını korumaya yardımcı olmaktadır.
Avokado ve Avokado Yağı: Vücutta var olan kolajenin parçalanmasını engelleyen E vitamini açısından oldukça zengin olan avokado, yaşlanma etkilerini önlemeye yaramaktadır.
Soya Ürünleri: Soya, jenistein olarak bilerek bir bileşiğe sahiptir. Güçlü bir antioksidan deposu olan soya ürünleri, cilt hücrelerine zarar verebilecek serbest radikallere karşı cildi korumakta ve cildi sıkılaştırmaktadır.
Kırmızı Meyve ve Sebzeler: Kırmızı meyve ve sebzeler UV ışığının neden olduğu kolajenin parçalanmasını engelleyen ellagik asit içeriğine sahiptirler. Ahududu, elma, böğürtlen, vişne ve çilek gibi kırmızı meyveler vücutta kolajen üretiminiartırmaktadır.
Fasulyeler: Fasulye, vücudu yaşlanma karşıtı bir madde olan hyaluronic asidi üretmeye teşvik etmektedir. Hyaluronic asit, cildin nem dengesini ayarlayıp cildi pürüzsüz ve nemli bir görüntüye kavuşturmaktadır. Aynı zamanda kolajen senteziniartırarak hücre yenilenmesini desteklemektedir.
Kolajenin Kilo Üzerindeki Etkileri Nelerdir?
Kolajen protein peptitleri diğer protein türlerine göre çok daha doyurucudur. Yapılan araştırma ve deneylerde kolajenin tüketen kişilerde diğer protein türlerine göre yüzde kırk daha fazla tokluk hissiyatı yarattığı ortaya çıkmıştır. Yarattığı tokluk hissi sebebiyle kolajen, kilo verme sürecine katkıda bulunan bir maddedir. Kolajen aynı zamanda iştahı azaltmaya da yardımcı olmaktadır. Obez hastalarda yapılan klinik araştırmalarda hidrolize kolajenalımının kana tokluk hormonu salgıladığı saptanmıştır. Deneye dahil olan hastaların süreç boyunca ekstra tokluk hissetmeleri ve yaşadıkları iştah kaybı daha az zararlı besin tüketmelerine, daha az zararlı besin tüketmeleri ise daha kolay bir şekilde kilo kaybetmelerine yol açmıştır. Sonuç olarak kolajen, direkt olarak olmasa bile dolaylı yoldan kilo kaybetme sürecine yardımcı olmaktadır.
Kaynak: www.nutraxin.com.tr
Yaşın ilerlemesiyle birlikte vücutta meydana gelen kırışıklıklar ve sarkmalar çoğu kişinin ortak problemidir. Ciltte var olan bu tür problemlerin temel kaynağı kolajen eksikliği olarak karşımıza çıkar. Kemik ve kas dokusunun birbirine bağlanmasını sağlayan kolajen vücutta azalmaya başladıkça çeşitli problemler de baş göstermeye başlamaktadır.
Kolajen Tipleri Nelerdir?
19 tane tipi tanımlanmış olan kolajenin vücudumuzda en sık görülen çeşitleri tip 1, tip 2 ve tip 3, tip 4 ve tip 10’dur. Tüm bu kolajen tiplerivücudun farklı dokularında yer almaktadır.
Tip 1 Kolajen: Vücutta en fazla bulunan kolajen, tip 1’dir. Vücudun parçalarını oluşturan eozinofilik liflerden oluşmaktadır. Organlar, bağlar, tendonlar ve ciltte bulunan tip 1 kolajen, kemikleri destekler, cildi korur, cildin elastikiyetini sağlar, dokuları bir arada tutar ve yaraların iyileşmesini sağlar.
Tip 2 Kolajen: Tip 2 kolajen hücresel olmayan kıkırdak matrisi tarafından üretilmektedir. Kıkırdak matrisi, kıkırdak içinde var olan sıvı benzeri bir dolgudur. Bağ dokularındaki kıkırdak oluşumuna yardımcı olan tip 2 kolajen eklem sağlığı açısından oldukça önemlidir. Yaşa bağlı ekrem ağrıları ve çeşitli buna bağlı olarak meydana gelen çeşitli semptomların tedavisinde etkilidir.
Tip 3 Kolajen: Tip 3 kolajen organlarımızı ve cildimizi oluşturan hücre dışı matrisin ana bileşeninden oluşmaktadır. Kalp ve kan damarları ile kan dokusunu oluşturmada önemli bir destekleyici olan tip 3 kolajen, cildin esnekliğini ve sıkılığını korumasında da oldukça etkilidir. Kasların, arterlerin ve organların yapısını desteklemektedir. Damarlara elastikiyet verirken aynı zamanda kasları güçlendirmektedir.
Tip 4 Kolajen: Cildin sıvı filtrasyonu aşamasında rol oynayan tip 4 kolajen, sindirim ve solunum yüzeylerini oluşturmaktadır. Cildin derin katmanlarında bulunan kolajen tipi, yağ ve organları çevreleyen bazal zarın oluşumunda etkilidir.
Tip 10 Kolajen: Yeni kemiklerin oluşumunda görev alan tip 10 kolajen aynı zamanda eklem kıkırdaklarının gelişimi için de önemlidir. Eklem ağrıları ve eklem bölgelerinde meydana gelen kırıklarda onarıcı görev görmektedir.
Kolajenin Faydaları Nelerdir?
Sıkı ve Pürüzsüz Bir Cilt Yüzeyi: Kolajenin herkes tarafından en çok bilinen faydası cildi sıkılaştırması ve kırışıklıkları olabildiğince azaltmasıdır. Cilt yapısını ve kasları bir arada tutmayı sağlayan kolajenin vücuda girişi arttığında ciltte meydana gelen yaşlanma belirtileri ortadan kalktığından cilt daha pürüzsüz bir görünüme kavuşmaktadır.
İyileşen Dolaşım Sistemi: Kolajen cilt yüzeyinde olduğu gibi vücudun iç dokularında da iyileşme sağlamaktadır. Damar esnekliğini artırması ve doku yapısını güçlendirmesi sebebiyle kolajen, kişiye daha kaliteli bir dolaşım sistemi sunmaktadır. Dolaşım sisteminde yaşanan kalite artışı kardiyovasküler sisteminde iyileşmesini sağlamaktadır.
Esnek Eklemler: Kolajen eklemlerin daha esnek bir hale gelmesini sağlamaktadır. Özellikle eklem rahatsızlıkları bulunan kişiler eklem mobilitesiaçısından kolajenden faydalanabilmektedir.
Gür ve Sağlıklı Saçlar: Doğal yaşlanma sürecinde saç telleri kalınlıklarını, dış etkenlere karşı koyma gücünü ve parlak görünümünü kaybetmeye başlamaktadır. Tüm bunlarda saçlarda kopmalara ve dökülmelere sebep olmaktadır. Direkt olarak dökülmeler başlamasa bile saçlar eskisi gibi aynı verimle uzamamaktadır. Saç tellerinin gücünü kaybedip dökülmemesi adına kolajen iyi bir tercihtir. Saç tellerini uyarıp kalınlaştıran kolajen, daha gür ve sağlıklı saçlara kavuşmayı sağlayacaktır.
Hızlı İyileşme Süreci: Çeşitli hastalıklar veya doğal yaşlanma süreci ile birlikte iyileşmesi yavaşlayan yaraların bir çözümü de kolajendir. Temeline inildiğinde yaşlanmayla birlikte yaraların iyileşme sürecinin uzamasının sebebinin vücutta meydana gelen kolajen düşüşü olduğu tespit edilecektir. Kolajen takviyesi cildin yapılanmasını sağlayarak yaraların iyileşme sürecini hızlandırmaktadır.
Düzenli Sindirim Sistemi: Kolajenin içinde bulunan bir aminoasit olan glisin mide asidi üretimini destekleyerek yiyeceklerin sindirimini kolaylaştırmaktadır.
Azalan Selülitler: Cilt dokusunu içten ve dıştan pürüzsüz bir hale getirmeye yarayan kolajen, cilt yüzeyinin hemen altına yerleşmiş olan dağınık yağ dokusunu toparlamaya ve böylece selülit olarak adlandırılan görüntünün azaltılmasına yardımcı olmaktadır.
Kolajen ile Hidrolize Kolajen Arasındaki Farklar Nelerdir?
Hidroliz işlemi amino asitler arasındaki bağları koparır, böylece ürünün sindirimi kolaylaşır ve kan dolaşımından daha kolay emilir. Hidrolize edilmiş kolajen peptidleri, tam bir amino asit profili sunar; bu, en iyi kolajen takviyelerinde uygun diyet seviyelerinin temin edilmesini kolaylaştırır. Hidrolize kolajenin avantajı hem amino asitleri içermesi hem de ciltteki Tip 1 kolajeni oluşturan fibroblast hücrelerini uyarıcı özelliği taşımasıdır. Böylece fibroblast hücrelerinde kolajen gen ekspresyonu artar ve kolajen oluşumu hızlanır.
Kolajen Kaybına Yol Açan Faktörler Nelerdir?
- Çevre kirliliği,
- Sigara,
- Alkol tüketimi,
- Uzun süreli güneş ışınlarına maruz kalma,
- Kan şekerinin ani yükselişi,
- Aşırı şeker tüketimi
- Paketlenmiş, rafine gıdalar,
- Sağlıksız beslenme,
- Uyku düzensizliği
Kolajen Cildin Hangi Yüzeylerinde Etkilidir?
- Sivilceler, akneler ve cilt yüzeyinde oluşan lekeler,
- Yanaklarda meydana gelen çöküntüler,
- Alında oluşan kırışıklık çizgileri,
- Göz kenarlarında oluşan kaz ayakları,
- Ağız köşesinde oluşan derin çizgiler üzerinde kolajen oldukça etkilidir.
- Burun kenarından başlayarak ağız çevresine kadar inen derin gülümseme çizgileri,
- Dudak üzerinde oluşan özellikle sigara tüketen kişilerde meydana gelen kırışıklıklar.
Kimler Kolajen Kullanmaya İhtiyaç Duyabilir?
- Kuru ve hassas bir cilde sahip olanlar,
- Cildi elastikiyet özelliğini kaybetmiş olanlar,
- Cilt üzerinde leke oluşumu yaşayanlar,
- Özellikle doğum sonrası vücudunda çatlakları olanlar,
- Aşırı alkol ve sigara tüketimi sebebiyle saç, cilt ve tırnaklarında sağlıksız bir görüntüye sahip olanlar,
- Tırnaklarında yavaş uzama, soyulma veya sık sık kırılma gibi durumları gözlemleyenler,
- Saç ekimi yaptıranlar,
- Doğal yaşlanma süreci veya çevresel faktörler sebebiyle cilt sorunları yaşayanlar,
- Cilt yüzeyinde yara veya yanıkları bulunanlar,
- Bariatrik operasyon geçirenler kolajen takviyesi ihtiyacı duyabilirler.
Kolajen İçeren Besinler Nelerdir?
Et ve Kemik Suyu: Et ve kemiklerinin kaynatılarak suyunun tüketilmesi insan sağlığı için oldukça faydalıdır. Tip 1 kolajen ve tip 2 kolajen içeren et ve kemik suyu eklem fonksiyonlarını desteklemektedir. Özellikle eklem rahatsızlıklarına sahip olan kişilerin kemik suyu aracılığıyla vücutlarındaki kolajen miktarlarını artırmaları oldukça faydalıdır.
Yeşil Sebzeler: İnsan sağlığı için birçok farklı faydası bulunan yeşil sebzelerin bir özelliği de yüksek miktarda kolajen içermeleridir. Yeşil yapraklı sebzelerde vücudumuzda bulunan prokollajenmiktarını artıran klorofil bulunmaktadır. Klorofil vücudumuzda prokollajen miktarını artırmakla kalmayıp aynı zamanda vücudumuzu UV ışınlarına ve radikallere karşı korumaktadır. Özellikle ıspanak, pazı, lahana gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler tercih edilmelidir.
Sarımsak: Sarımsak aynı yumurta beyazı gibi yüksek miktarda kükürt içermektedir. Kükürt eklemlerde ciltte var olan kolajeni tetiklemektedir. Aynı zamanda hasarlı eklemleri onarmaya yarayan taurin ve lipit asitleri barındıran sarımsak, kolajeni artırmaya yardımcı olmaktadır.
Yumurta Beyazı: Yumurtanın beyazı kolajen ile birlikte yüksek miktarda amino asit ve kükürt içermektedir. Kükürt, kolajenin düşmanı olan toksinlerin vücuttan atılmasını kolaylaştırmaktadır.
Beyaz Çay: Beyaz çay, cilt proteinlerinin ve kolajenin moleküler yapısını korumaya yardımcı olmaktadır.
Avokado ve Avokado Yağı: Vücutta var olan kolajenin parçalanmasını engelleyen E vitamini açısından oldukça zengin olan avokado, yaşlanma etkilerini önlemeye yaramaktadır.
Soya Ürünleri: Soya, jenistein olarak bilerek bir bileşiğe sahiptir. Güçlü bir antioksidan deposu olan soya ürünleri, cilt hücrelerine zarar verebilecek serbest radikallere karşı cildi korumakta ve cildi sıkılaştırmaktadır.
Kırmızı Meyve ve Sebzeler: Kırmızı meyve ve sebzeler UV ışığının neden olduğu kolajenin parçalanmasını engelleyen ellagik asit içeriğine sahiptirler. Ahududu, elma, böğürtlen, vişne ve çilek gibi kırmızı meyveler vücutta kolajen üretiminiartırmaktadır.
Fasulyeler: Fasulye, vücudu yaşlanma karşıtı bir madde olan hyaluronic asidi üretmeye teşvik etmektedir. Hyaluronic asit, cildin nem dengesini ayarlayıp cildi pürüzsüz ve nemli bir görüntüye kavuşturmaktadır. Aynı zamanda kolajen senteziniartırarak hücre yenilenmesini desteklemektedir.
Kolajenin Kilo Üzerindeki Etkileri Nelerdir?
Kolajen protein peptitleri diğer protein türlerine göre çok daha doyurucudur. Yapılan araştırma ve deneylerde kolajenin tüketen kişilerde diğer protein türlerine göre yüzde kırk daha fazla tokluk hissiyatı yarattığı ortaya çıkmıştır. Yarattığı tokluk hissi sebebiyle kolajen, kilo verme sürecine katkıda bulunan bir maddedir. Kolajen aynı zamanda iştahı azaltmaya da yardımcı olmaktadır. Obez hastalarda yapılan klinik araştırmalarda hidrolize kolajenalımının kana tokluk hormonu salgıladığı saptanmıştır. Deneye dahil olan hastaların süreç boyunca ekstra tokluk hissetmeleri ve yaşadıkları iştah kaybı daha az zararlı besin tüketmelerine, daha az zararlı besin tüketmeleri ise daha kolay bir şekilde kilo kaybetmelerine yol açmıştır. Sonuç olarak kolajen, direkt olarak olmasa bile dolaylı yoldan kilo kaybetme sürecine yardımcı olmaktadır.
Kaynak: www.nutraxin.com.tr