Kişilik Bölünmesi ve Sinema

  • Konbuyu başlatan su perisi
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Sinema kategorisinde su perisi tarafından oluşturulan Kişilik Bölünmesi ve Sinema başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 13,760 kez görüntülenmiş, 3 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Sinema
Konu Başlığı Kişilik Bölünmesi ve Sinema
Konbuyu başlatan su perisi
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ukalaman
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Kişilik Bölünmesi ve Sinema 


Kişilik bölünmesi son yıllarda sinemanın da üzerinde çokça durduğu fenomenlerden bir tanesi. Şol yazıda, biz miskinin aklına gelmiş, izleğini bu minvalde kuran kimi filmler mevzu bahis edilecektir. Lakin baştan belirtmekte fayda var, bu yazı ciddi manada zikredilecek filmleri seyretmeyenlerin izleme keyfini zedeleyebilecek önemli bilgiler içermektedir. Kaldı ki, cümle film senaryosunun beslendiği kaynak, kişilik bölünmesi sorunsalının hikayelerin başlangıçında belirtilmemesi sonucu akışta oluşturduğu devasa gerilim potansiyelidir.



İlk filmimiz Secret Window;

Bir Stephen King uyarlaması olan filmimizde Mort Rainey (Johny Depp),ıssız ikametgahına çekilmiş, ilham kabızlığı çekmekte olan bir yazarı canlandırmaktadır. Oluşturulan atmosferin olanca sessizliğinde Rainey’in eski eşi, birkaç polis, birkaç bölge yerlisinden başka kimseyi tanıtmaz yönetmen bizlere. Ve her ne oluyor ise, zaten bir elin parmaklarını geçmeyen bu insanlar birer birer öldürülmeye başlarlar Johny Depp’in her birini her seferinde kıl payı kaçırdığı dehşetli cinayet enstantaneleri eşliğinde. Neden sonra öğreniriz ki, işin aslı astarı öyle olmamakta, Rainey cümle cinayeti şeref locasından bizzat izlemektedir.
Keyifli bir seyirlik olan filmi naçizane salık veririz...



İkinci filmimiz Fransız yapımı bir korku filmi olan Haute Tension filmi;

Yönetmenin türlü şiddet sahnelerini gergef misali neredeyse her kareye saçtığı yapımda, izleyici, bir hayali kahraman olan katilin hikayenin kahramanlara ulaşamaması veya onlar tarafından beter bir şekilde can vermesi için ölür ölür dirilir. Türlü cinayetlerin işlenmesi sırasında, kahramanımızdan birisi olan kısa saçlı, sarışın afet Marie (Cécile De France) kaçacak delik aramaktadır. Lakin her ne hikmetse, yine filmin sonlarına doğru gerçek perdesi ayan beyan serilir izleyenin gözlerine ve aslında sarışın Marie ablamızın katilin bizzat kendisi olduğunu “Vay Anasını...” nidaları eşliğinde farkediveririz. Film Secret Window misali bu dönüm noktasında bitirilmez, bir posta daha şiddete bulaşmak adına, Marie’nin en yakın arkadaşı Alexia’yı (Maïwenn Le Besco) ziyadesi ile samimi bir sevgi göstergeci olan motörlü testere ile kovalamasını izleriz. Kan revan içerisinde sona akar film...



Üçüncü filmimiz çoğumuzun vakıf olduğu Fight Club şüphesiz.

David Fincher’ın kült mertebesine yükselmiş bu modern zaman eleştirisinde, Brad Pitt tarafından canlandırılan Tyler Durden karakterinin sünepe anlatıcı Edward Norton karakteri üzerindeki yıkıcı (yapıcı mı demeli yoksa) etkilerini izleriz. Filmin bitimine dek, şişman amcaların liposakşın artığı yağlarından sabunlar yapmalar, dövüş klübü isminde insanların deşarj olmasını sağlayan bir hayır kurumu kurmaya değin türlü dahiyane fikri izleyenin beynine beynine muştulayan Tyler Durden, filmin sonunda anlaşılır ki Edward Norton’dan gayrisi değildir halbüse...Tarih tekerrür etmiş, bir ben varki bende benden içerü şeklinde bir vakıa ile karşılaşılmıştır. Finalde yer alan beyne kurşun sıkarak, içindeki diğer benliği yoketme teşebbüsü nevi şahsına münhasır bir ameliyat sahnesi olarak da addedilebilmektedir. Lakin bu eylemi yetkililer, şol bölünme derdinden muzdarip kimseciklere tavsiye etmemektedir.



Efendim, kendine kişilik bölünmesini dert edinen filmler liginde bir zirve, bakir bir Everest olarak addedilecek yegane film ise Identity’dir. Gayet sürükleyici senaryosu ile insanı olay kurgusunun içine anaformuşçasına hüpleterek çeken filmin finali, tecrübesiz izleyiciler için 10bin atom bombası şiddetindedir...Olayda esas oğlan bir Ed olur (John Cussack), bir Rhodes olur (Ray Liotta) velhasıl, bayrak yarışı misal aidiyetler değişir durur. Filmdeki cümle karakter aslında tek bir ruh hastası adamın zihninde oynanan oyunlardan gayrisi değildir. Seri katil, polis, otel sahibi, müşteri1 müşteri2, bla bla blaaaa. Şoke olmuş biçimde bitireceğimizi zannederken, bir zarif çalımıyla yönetmenin, tam The End yazısından önce ağzımız bir kez daha şaşkınlıktan istemsiz aralanıverir. Bu filmi de gerilimi harmanlama yeteneğinden ötürü keyifle tavsiye ederiz.
Maalesef işbu satırların yazarı biçare, tamda “Acep listeme daha başka hangi filmleri ekleyebilirim deyu bir fikir teatisinde bulunurken sanal alemle ve Google olsun, Yahoo olsun türlü nimetlerinden son sürat faydalanırken internetin, ahanda tam bu anda, dördüncü filmi de bitirdiğimde ekşideki şu entry’yi farketmiş ve yıkılmıştır. Yek tesellisi ise, karşılaştığı bu bilgilerin şol konu üzerine yurdumuzdan “Beyza’nın Kadınları” misal bir iddialı yapımı es geçmemesine neden olmasıdır. Tonla giriş var konu hakkında yine de bu bilgiler ışığında izlediklerimize dair kelama devam etmek isteriz,




Me, Mysefl and Irene;

Bu film, diğerlerine nazaran kişilik bölünmesine mizahi bir açıdan yaklaşan ender yapıtlardandır. Bir sünepe olarak rahatlıkla addedilebilecek olan polis memuru Charlie Baileygates (Jım Carrey), içine attığı ve ağırlıkça piramitlerle boy ölçüşecek kerte birikmiş ezikliği nedeniyle, günün birinde psikolojik sübaplarından birisini patlatır ve ruhunundan her hava kaçısında Hank Evans adındaki “kıro” olarak rahatlıkla tabir edilebilecek kişiliğe dönüşür. Film Ying ve Yang'e evrilecek iki karakter arasındaki bu zıtlaşmadan doğan absürtlükle devam eder.




Beyza’nın kadınları filminde, birden fazla birbiri ile taban tabana zıt karakteri (fahişe, öğretmen, softa) tek bir vücutta toplayan Beyza’nın dramını izleriz (Burada bir parantez açarak, bu kurgu karakterlerin ete kemiğe bürünmesinde Demet Evgar’ın gayet başarılı bir oyunculuk sergilediğini düşündüğümü de söylemek isterim) . Çoğu kişilik bölünmesi filminde olduğu üzere, vakıanın en tatsız yönü, cinayetlerle bezenmiş şekilde izleyinin beğenisine sunulur. Türk sinemamızda da bir seri katil vardır artık.
Fight Club ve Me, Myself&Irene dışındaki cümle yapım, meseleye bir gerilim unsuru olarak yaklaşmakta, bu filmlerin yönetmenleri rahatsızlığın mutlaka ve mutlaka cinayet sosu ile servis edilmesi gerektiğinde uzlaşıvermektedirler. Hal böyleyken, bu psikolojik muammayı anlamak adına, sinema dünyasında ciddi bir adım şimdiye dek atılmadı dersek yanılmış olmayız, kaldı ki, olayı cinayetler, gizemler, vb. etkilerle süslemek ve bunu kişilik bölünmesine bağlamak, yazar/yönetmen olsun konuyu güdükleştirmekten öte bir sonuç vermemektedir. Tek tesellimiz, bu mevzunun bu şekilde çarçur edilmesi ertesinde, tekrarlara düşüldüğünün görülmesi ve bu furyanın gerisinin gelmemesidir.

Fight Club’ı, gerçek üstü sonu ve gerilim konusunda gösterdiği ketumluk nedeniyle liste dışında bırakmak istedim, zira finali masal misal mutlu sonla bitmektedir (kim, bir sabah uyandığında, tüm kredi kartı borçlarının silindiğini görmek istemez ki, bu misyonu ile Tyler Durden, 21. yy’ın hiç varolmamış, sanal Robin Hood’udur.)



Aklımda bir kaç tane daha var ama zamanım yok o yüzden kısaca ismini yazayım siz araştırın :)


"Never talk to starangers" The exorcist" ve Cybill aklıma gelenler...
Şunuda belirtmeden edemeyeceğim..Kişilik bölünmesinde dünya üçüncüsüyüz!

Siz kaç kişiliksiniz  ::)
 
S

spiritualsigns

Kişilik bölünmesinde dünya 3.sü isek 1. ve 2. kim ??

ayrıca kişilik bölünmesini biz yaşıyoruz Amerikan sineması bunu ele alıyor... Şu sebeple olabilirmi Kişilik bölünmesi yaşamamıza neden olmaları....

Kişilik bölünmesi patlaması yaşıycaz yakın zamanda... 1. oluruz rahat olun...
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
spiritualsigns' Alıntı:
Kişilik bölünmesinde dünya 3.sü isek 1. ve 2. kim ??

ayrıca kişilik bölünmesini biz yaşıyoruz Amerikan sineması bunu ele alıyor... Şu sebeple olabilirmi Kişilik bölünmesi yaşamamıza neden olmaları....

Kişilik bölünmesi patlaması yaşıycaz yakın zamanda... 1. oluruz rahat olun...
Kişilik bölünmesinde bizden önde olan diger iki ülkeyi tüm aramalarıma ragmen bir sonuca ulaşamadım...Amerikalılar diye düşünmüyor degilim,1. sırada yer alan...ve bu çok iyi bildikleri bölünmeyi diger ülkelerede bulaştırmak için ellerinden geleni arkalarına koymadıkları kesin..

Bölünme başladı saatin geriye akışı imkansız...Her gün gazetelerde okudugum haberler nerde ve nasıl bir  yere dogru gittiğimizi kanıtlamıyor mu?

Filmlere gelirsek eğer, "Fight Club" ve "Yüksek tansiyon"  filmlerini izlemek isterim...Digerleri kadar iz bırakacagı kesin..
 
Üst