C
crazyrain
Kullanıcı
Ben yaşlanmak istemiyorum. Peki benim elimde mi yaşlanmamak? Bu sorunun cevabını düşünüyorum ve evet diyorum. Şaşırmayın lütfen. Ruh yaşlanmayınca heyecan devam ediyor. Bedenimizin yaşlanmasına mani olamıyoruz ama ruhumuz bizim elimizde. Onu istediğiniz şekilde kullanma şansımız var.
Ben emekli olmuş biriyim. Çevremde emekli olmuş bir sürü kişi var. Onlarla sohbet ettiğimde her cümlenin başına şu kelimeleri ekliyorlar: “ARTIK” ve “BUNDAN SONRA” ve “AMA”...
“Artık onu yapamam”, “Bundan sonra ne olacak ki” “Ama ben yaşlandım artık”.
Bu kelimeler olumsuzluk ifade ettiğinden beynimiz bir müddet sonra bu ifadelere göre düşünmeye başlıyor. Yapmak istediğimiz her iş işin bu cümleleri düşününce vazgeçiyoruz.
Ben vazgeçmiyorum. İçimde o kadar büyük bir coşku var ki...mümkün olsa bu yaşımda yeniden ilkokuldan başlayabilirim. Kendime uzun vadeli hedefler koyuyorum. Gençlerin yaptığı her şeyi yapmak için heyecan duyuyorum. Hiçbir zaman onlar genç ben bunu yapmamalıyım diye düşünmüyorum. Her şeyi kendime yakıştırıyorum. Ben bunu yapabilirim dediğim her şey. Kendimi bazen öyle kaptırıyorum ki aynı yaşta olduğum birilerinin; “Bundan sonra hayat benim için yavaş geçecek. Artık yaşlandım. Genç olsaydım yapardım.” gibi cümlelerini duyunca çok şaşırıyorum, acaba onlar mı doğru ben mi doğruyum diye. Acaba yaşlandım mı?
Hayır yaşlanmadım. Sadece olgunlaştım. Yani gözümdeki gözlükler artık çok daha uzakları ve net olarak gösteriyor. Her şeyi daha çabuk öğreniyorum. Öğrenmekten çok keyif alıyorum. Ve bir şeyi çok iyi biliyorum, HİÇ BİR ŞEYİ BİLMEDİĞİMİ.
Öğrenecek o kadar çok bilgi, yaşanacak o kadar çok güzellik varken neden yaşlanmayı düşünüp geri çekileyim ki.
Çok eski çağlarda insanlar 30-40 gibi yaşlarda ölürlermiş. Şimdi 70 yaşında biri öldüğü zaman çok yaşlı da değilmiş diyoruz. İnsanlık bir gün gelecek çok uzun yaşamanın yollarını bulacak. Bizim torunlarımız bizim için zavallılar çok genç yaşta ölmüşler diye düşünecekler
Zaten ben hakkım olan hayatı belki bilimsel nedenlerden dolayı yaşamadan öleceğim
Bir de şimdi yaşlandım artık diye geri çekilirsem kendime haksızlık etmiş olurum. Bize sunulmuş harika bir fırsatı sonuna kadar değerlendirmek istiyorum. Bundan asla vazgeçmem. İşte bu yüzden başarı ve mutluluk da beni terk edemiyor. Çünkü her ikisi de güçlüleri seviyor.
Tarihte çok işler yapmış başarılı insanlara bakınca ne kadar haklı olduğumu düşünüyorum. Bir gazete Metin Ersin’in gönderdiği aşağıdaki yazıyı yayınlamıştı. Hemen kesip saklamıştım
"Kristof Kolomb, Amerika’yı keşfe çıktığı ilk yolculuğunda 50 yaşını çoktan aşmış durumdaydı.
Pasteur, kuduz aşısını bulduğunda 60 yaşındaydı.
Mimar Sinan, Süleymaniye Camisi’ni bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye Camisi’ni tamamladığında ise 86 olmuştu.
Galileo, ayın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı.
Charlie Chaplin, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak, hala işinin başındaydı.
Goethe, en büyük eseri Faust’u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında bitirmişti.
Nobel Ödüllü Alman doktor Albert Schweitzer, 88 yaşına rağmen Afrika hastanelerinde durmaksızın çalışarak ameliyat yapıyordu.
Ressam Titian, 99 yaşında hayata gözlerini yumdu. “Lepando Savaşı” adlı ünlü tablosunu ölümünden bir yıl önce tamamladı.
Dört defa İngiltere başbakanı seçilen Gladstone, son kez göreve geldiğinde yaşı 83’dü.
Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir. İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır.
Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır.
Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz.
İnsanları ihtiyarlatan, ideallerinin gömülmesidir.
Seneler cildi buruşturabilir, fakat heyecanların teslim edilmesi ruhu buruşturur.
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.
İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır.
Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz.
Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş alanınız genişler.
“Beynimiz yeni tecrübeler keşfettiği sürece insan genç sayılır.” William Gladstone”
Ben her sabah hayatı yeniden keşfetmek için heyecanla uyanıyorum ve uyandığımda hep şu cümleyi tekrarlıyorum;
“UNUTMA! BUGÜN GERİYE KALAN HAYATININ İLK GÜNÜ.” GEOETHE
Ben keşfe gidiyorum gelen var mı
Ben emekli olmuş biriyim. Çevremde emekli olmuş bir sürü kişi var. Onlarla sohbet ettiğimde her cümlenin başına şu kelimeleri ekliyorlar: “ARTIK” ve “BUNDAN SONRA” ve “AMA”...
“Artık onu yapamam”, “Bundan sonra ne olacak ki” “Ama ben yaşlandım artık”.
Bu kelimeler olumsuzluk ifade ettiğinden beynimiz bir müddet sonra bu ifadelere göre düşünmeye başlıyor. Yapmak istediğimiz her iş işin bu cümleleri düşününce vazgeçiyoruz.
Ben vazgeçmiyorum. İçimde o kadar büyük bir coşku var ki...mümkün olsa bu yaşımda yeniden ilkokuldan başlayabilirim. Kendime uzun vadeli hedefler koyuyorum. Gençlerin yaptığı her şeyi yapmak için heyecan duyuyorum. Hiçbir zaman onlar genç ben bunu yapmamalıyım diye düşünmüyorum. Her şeyi kendime yakıştırıyorum. Ben bunu yapabilirim dediğim her şey. Kendimi bazen öyle kaptırıyorum ki aynı yaşta olduğum birilerinin; “Bundan sonra hayat benim için yavaş geçecek. Artık yaşlandım. Genç olsaydım yapardım.” gibi cümlelerini duyunca çok şaşırıyorum, acaba onlar mı doğru ben mi doğruyum diye. Acaba yaşlandım mı?
Hayır yaşlanmadım. Sadece olgunlaştım. Yani gözümdeki gözlükler artık çok daha uzakları ve net olarak gösteriyor. Her şeyi daha çabuk öğreniyorum. Öğrenmekten çok keyif alıyorum. Ve bir şeyi çok iyi biliyorum, HİÇ BİR ŞEYİ BİLMEDİĞİMİ.
Öğrenecek o kadar çok bilgi, yaşanacak o kadar çok güzellik varken neden yaşlanmayı düşünüp geri çekileyim ki.
Çok eski çağlarda insanlar 30-40 gibi yaşlarda ölürlermiş. Şimdi 70 yaşında biri öldüğü zaman çok yaşlı da değilmiş diyoruz. İnsanlık bir gün gelecek çok uzun yaşamanın yollarını bulacak. Bizim torunlarımız bizim için zavallılar çok genç yaşta ölmüşler diye düşünecekler
Zaten ben hakkım olan hayatı belki bilimsel nedenlerden dolayı yaşamadan öleceğim
Tarihte çok işler yapmış başarılı insanlara bakınca ne kadar haklı olduğumu düşünüyorum. Bir gazete Metin Ersin’in gönderdiği aşağıdaki yazıyı yayınlamıştı. Hemen kesip saklamıştım
"Kristof Kolomb, Amerika’yı keşfe çıktığı ilk yolculuğunda 50 yaşını çoktan aşmış durumdaydı.
Pasteur, kuduz aşısını bulduğunda 60 yaşındaydı.
Mimar Sinan, Süleymaniye Camisi’ni bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye Camisi’ni tamamladığında ise 86 olmuştu.
Galileo, ayın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı.
Charlie Chaplin, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak, hala işinin başındaydı.
Goethe, en büyük eseri Faust’u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında bitirmişti.
Nobel Ödüllü Alman doktor Albert Schweitzer, 88 yaşına rağmen Afrika hastanelerinde durmaksızın çalışarak ameliyat yapıyordu.
Ressam Titian, 99 yaşında hayata gözlerini yumdu. “Lepando Savaşı” adlı ünlü tablosunu ölümünden bir yıl önce tamamladı.
Dört defa İngiltere başbakanı seçilen Gladstone, son kez göreve geldiğinde yaşı 83’dü.
Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir. İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır.
Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır.
Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz.
İnsanları ihtiyarlatan, ideallerinin gömülmesidir.
Seneler cildi buruşturabilir, fakat heyecanların teslim edilmesi ruhu buruşturur.
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.
İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır.
Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz.
Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş alanınız genişler.
“Beynimiz yeni tecrübeler keşfettiği sürece insan genç sayılır.” William Gladstone”
Ben her sabah hayatı yeniden keşfetmek için heyecanla uyanıyorum ve uyandığımda hep şu cümleyi tekrarlıyorum;
“UNUTMA! BUGÜN GERİYE KALAN HAYATININ İLK GÜNÜ.” GEOETHE
Ben keşfe gidiyorum gelen var mı