GulsahToptas
Kullanıcı
Kendi Kendinin Efendisi Olmak
Kendi kendinin efendisi olmak. Uzun bir yol bu. Gerçekten kendin olmak var ya... İşte bu yol, o yol... Çoğu zaman dışa bağımlı oludğumuzun farkına varmadan zamanımızı geçiririz...Takdir bekleriz çevremizden, yaptıklarımız alkışlanmalıdır... Hele çoğunluk alkışladıysa o yapılan ‘doğru’dur. Doğru nedir?...
İnsanın en ihtiyaç duyduğu kaynak Sevgi’dir...Ve ‘Sevilme İhtiyacı’ bizi dışa bağımlı kılar... Sevildiğimiz için dışa bağımlı değilizdir...O kaynağı kendimizde bulamadığımız için bağımlı hale geliriz. Oysa kaynak içimizdedir...
Az önce bu yazıyı yazmaya başladım, bir süredir farkında olduğum şeyleri sizlerle paylaşmak için, benim algı penceremden... Sevdiğim bir insanın benim yapmayı istediğim şeyi yapmadığını ve bu nedenle önemsizlik ve değersizlik duygusu hissettiğimi fark ettim...Oysa o bunun farkında bile değildi... Algılarımız bizi yönetir ve bizler doğduğumuzdan bu yana bu şekilde binlerce algılama ve bu algılama sonucu doğan ve de bize zarar veren düşünce ve kararlarla doluyuz. Şimdi ne mutlu ki bunları farkedebiliyorum, sanıyorum farkındalık olmadan bunu yapamazdım.... İşte dışa bağımlı yargılarımız yaşamımızı sürdürürken oluşuyor....
Dünya neye hizmet ediyor ve varlık nedir?... Biz var olanlar nasıl ‘var’lığımızı sürdüyoruz?... Neye ve kime göre?... Seçimlerimizi belirleyen nelerdir? Bana göre, farkındalık olmadan hiçbir zaman o seçimler bizim seçimlerimiz olmuyor; bilinç ve bilgi arttıkça tezahür şekli de değişiyor . Eğer bizler bu bedendeysek ve günden güne bilgileniyorsak her seferinde kararlarımızın değiştiği ve buna göre yaşamımızın da değiştiğini gözlemlemekteyizdir. Öyle değil mi? Bence kişinin yalan söylememesi gereken en baş kişi, yine kişinin kendisidir. Kendinize asla yalan söylemeyin...Ve gündelik çözümler, adı üstünde sadece o zamanı kurtarmak(?!) için çalışıyor. Verilen kararlar ve yapılan işler elbette gelişir ve hata yapmak da bence en güzel öğretmendir. Bu günlerimin bana öğrettiğine göre kendime karşı dürüst olmayı son derece önemsiyorum. Ve bu bana oldukça büyük bir sorumluluğu da veriyor : Kendi kişisel sorumluluğumu kendi üzerime almak. Olan için, yaşadıklarım ve koşullarım için çevreyi, dışı suçlamak yerine yine kaynağa yani kendi derinime inmem gerekir.
Yaşamımızı istediğimiz yönde sürdürecek ve her şeyi değerlendirip öğrenecek ve de yükselecek duruma ancak içimizdeki özle iletişim kurarak varabiliriz diye düşünüyorum. Bu Öz’ü anlamak bizi bir dünyaya götürür. İyi – kötü - gerçek ne varsa, yargıların üstünde bir algılama düzeyidir o. ‘Öz bilir’ diye bundan derim ben. Ve bu öz beni heyecanlandırıyor, bir serüven gibi, bir giz gibi, keşfedilmeyi bekleyen en kıymetli elmas gibi orada duruyor... Neden Öz’üme kavuşmayayım... İşte bu istek çok güzel bir süreci başlatır sevgililer; bana göre dünyanın şu anki durumunda ya da benim şu an dünyayı algılayışımdaki en büyük hediyeye, ‘kendi kendinin efendisi olma’ ya götürür insanı...
Yazar: Burcu Özgeçen

Kendi kendinin efendisi olmak. Uzun bir yol bu. Gerçekten kendin olmak var ya... İşte bu yol, o yol... Çoğu zaman dışa bağımlı oludğumuzun farkına varmadan zamanımızı geçiririz...Takdir bekleriz çevremizden, yaptıklarımız alkışlanmalıdır... Hele çoğunluk alkışladıysa o yapılan ‘doğru’dur. Doğru nedir?...
İnsanın en ihtiyaç duyduğu kaynak Sevgi’dir...Ve ‘Sevilme İhtiyacı’ bizi dışa bağımlı kılar... Sevildiğimiz için dışa bağımlı değilizdir...O kaynağı kendimizde bulamadığımız için bağımlı hale geliriz. Oysa kaynak içimizdedir...
Az önce bu yazıyı yazmaya başladım, bir süredir farkında olduğum şeyleri sizlerle paylaşmak için, benim algı penceremden... Sevdiğim bir insanın benim yapmayı istediğim şeyi yapmadığını ve bu nedenle önemsizlik ve değersizlik duygusu hissettiğimi fark ettim...Oysa o bunun farkında bile değildi... Algılarımız bizi yönetir ve bizler doğduğumuzdan bu yana bu şekilde binlerce algılama ve bu algılama sonucu doğan ve de bize zarar veren düşünce ve kararlarla doluyuz. Şimdi ne mutlu ki bunları farkedebiliyorum, sanıyorum farkındalık olmadan bunu yapamazdım.... İşte dışa bağımlı yargılarımız yaşamımızı sürdürürken oluşuyor....

Dünya neye hizmet ediyor ve varlık nedir?... Biz var olanlar nasıl ‘var’lığımızı sürdüyoruz?... Neye ve kime göre?... Seçimlerimizi belirleyen nelerdir? Bana göre, farkındalık olmadan hiçbir zaman o seçimler bizim seçimlerimiz olmuyor; bilinç ve bilgi arttıkça tezahür şekli de değişiyor . Eğer bizler bu bedendeysek ve günden güne bilgileniyorsak her seferinde kararlarımızın değiştiği ve buna göre yaşamımızın da değiştiğini gözlemlemekteyizdir. Öyle değil mi? Bence kişinin yalan söylememesi gereken en baş kişi, yine kişinin kendisidir. Kendinize asla yalan söylemeyin...Ve gündelik çözümler, adı üstünde sadece o zamanı kurtarmak(?!) için çalışıyor. Verilen kararlar ve yapılan işler elbette gelişir ve hata yapmak da bence en güzel öğretmendir. Bu günlerimin bana öğrettiğine göre kendime karşı dürüst olmayı son derece önemsiyorum. Ve bu bana oldukça büyük bir sorumluluğu da veriyor : Kendi kişisel sorumluluğumu kendi üzerime almak. Olan için, yaşadıklarım ve koşullarım için çevreyi, dışı suçlamak yerine yine kaynağa yani kendi derinime inmem gerekir.

Yaşamımızı istediğimiz yönde sürdürecek ve her şeyi değerlendirip öğrenecek ve de yükselecek duruma ancak içimizdeki özle iletişim kurarak varabiliriz diye düşünüyorum. Bu Öz’ü anlamak bizi bir dünyaya götürür. İyi – kötü - gerçek ne varsa, yargıların üstünde bir algılama düzeyidir o. ‘Öz bilir’ diye bundan derim ben. Ve bu öz beni heyecanlandırıyor, bir serüven gibi, bir giz gibi, keşfedilmeyi bekleyen en kıymetli elmas gibi orada duruyor... Neden Öz’üme kavuşmayayım... İşte bu istek çok güzel bir süreci başlatır sevgililer; bana göre dünyanın şu anki durumunda ya da benim şu an dünyayı algılayışımdaki en büyük hediyeye, ‘kendi kendinin efendisi olma’ ya götürür insanı...
Yazar: Burcu Özgeçen