S
saymehmet
Kullanıcı
Hep başkalarının kişisel gelişim hikayelerini, başarı öykülerini dinlemişizdir çevremizden. Falanca kişi şunu yaptı veya bunu başardı, x kişinin başarı hikayesi tüm millete örnek oldu klişeleriyle adeta her kişisel gelişim seminerinde veya kitabında karşılaşırız. İnsanların bunu birbirlerine anlatmalarının veya örnek göstermelerinin yegane sebebi ise tüm bu başarı öykülerini okuyanın veya dinleyenin de kendi hayatına somasına yardımcı olmaktan başka bir şey değildir aslında. Aslında hem ben hem de çevremdeki birçok insan şundan şikayetçi sanırım. Ortalıkta bu kadar başarı hikayesi üreten insan varken, neden başarısızların sayısı başarılı olanlardan kat be kat fazla. Öyle ya başarı başarı diye yanıp tutuşan kişisel gelişimcilerimiz kendi kitaplarını satmak bir yana bu işin sırrını acaba eksik veya yetersiz mi veriyorlar ? Ya da bu işin herkes tarafından bilinmeyen bir sırrı mı var da bazıları bunu çözmüş ve bazıları da illa da birileri bana ışık göstersin beklentisi içinde yalpalıyorlar. Sakın yanlış anlaşılmasın. Benim eleştirim kişisel gelişim uzmanlarına veya bu konuda örnek seminer verenlere veya kitap yazanlara değil. Benim eleştirim çevrelerindeki bilgiyi, hayatı, yakalamak için ille de başkalarına ihtiyaç duyanlara. Elbette insanlar kendilerinden daha tecrübeli olanlardan istifade etmeli ve onların deneyimleri ışığında hareket etmeliler. Ama benim anlatmaya çalıştığım başka bir şey. Öylesine hazır bilgiye alıştık veya alıştırıldık ki çevremizde akıp giden bilgi akışını fark edip alamayacak kadar beynimizi kullanmıyoruz artık.
Geçen günlerde bir bebek mağazasına gittim. Öyle ya bebek mağazasında hayatımda ilk defa gördüğüm bir ton bebek malzemesi vardır. Öylesine şeyler var ki. Bebek düştüğü zaman dizleri acımasın diye dizlikler. Yere sağlam basması için özel tabanlı ayakkabılar. Bilmem kaç marka biberon emzik. Neymiş x marka dişlerine daha iyi gelirmiş. Öte yandan oyun parklarından, bilmem kaçbin ytl’lik bebek arabalarına (bir ABS ve EBD’si eksik, bir de dikiz aynası), yine doğal görünümlü bebek yataklarına vs vs. Saymakla burada bitiremem. Bu bana şunu düşündürdü. Daha doğduğumuzdan itibaren öylesine hazır, kolay, pratik şeylere alıştırılıyoruz ki. Aslında tüm bunlar hayata kolaylık sunması için piyasaya sürülse de bana göre insan olmanın verdiği doğal eğitim sürecini arka plana atıyor. Bakın bunu şunun için söylüyorum. Bir bebek oynarken dizlik takmasın demiyorum ama taktığı zaman o bebek şunu bilemeyecek. Dizlerinin üstüne düştüğünde hissedeceği ağrıyı bilemeyecek. Ve her seferinde düşmeye devam edecek. Düşmemek için bir çabada göstermeyecek. Çünkü düştüğü zaman dizlerinin çok ufacık ta ağrıması onun için önemli olmayacak. Yine bir çocuk oyun parkında oynayarak minicik bir alana hapsolacak. Korunaklı, renkli ve gerçek olmayan objelerle oynayacağı oyunlarla hayatın gerçek objelerini keşfedemeyecek.Bir deterjan firmasının “kirlenmek güzeldir” diye slogan oluşturması boşa değil. Zira evet çocuklarımızı korumalıyız ama onların algılamalarını, keşfetmelerini, öğrenmelerini hazır bir bilgi olarak altın tepsi de sunarak değil. Kendi minik dünyasından hayatın gerçek nesnelerine tutunmayı öğretmek gerekmekte.
Bütün bunları şunun için anlatıyorum. O kadar hazır yetiştiriliyoruz ki bebeklerin anlattığım bu durumunu şimdi kişisel gelişim yazarları yerine getirmekte.
- Falanca şeyi yaparsanız daha başarılı olursunuz.
- Aman şu aşamaları da es geçmeyelim. Bu başarınızı artıracaktır.
- Falancayı yaparsanız başarınınız 2 katına çıkacaktır.
- Hımmm..
- Bu arada 2 defa da şunu gözden geçirin. 3 defa yaparsanız daha iyi olur.
- Yapma Yaa
- Siz hayatınıza bu koymuyorsunuz. Koysanızaaa !
- Valla hoca haklı evet ben de bunlar eksik.
- Bak falanca bunu yapmış. Adam Genel Müdür olmuş. Eğer 875 defa yaparsanız siz ceo olursunuz.
- Vay beee…
Bakın yukarıda saydığım şeyler elbette ki yanlış anlaşılmasın. Hayatın her döneminde bazıları anlatmış, bazıları dinlemiş, bazıları uygulamış, bazıları es geçmiş, bazıları esinlenmiş, bazıları da ilham kaynağı olmuşlardır. Ama benim anlatmaya çalıştığım sizin ilham kaynağı olan kişilerden olmaya çalışmanızdır. Çevrenizdeki bilgi akışı sürerken o bilgiyi zaten nasıl yakalayacağınızı bu yaşınıza kadar çözmüş olmalısınız. Çözemediysenizde kendi yöntemlerinizi geliştirmelisiniz. Evet başkalarının anlattıklarından kendinize uygun bir adaptasyon çıkaramıyorsanız, eğer kendi yaşam akışınızdaki gidişata yönelik bir takım çözüm yollarını bulmak için dışardan etki bekliyorsanız, çaresizliğin içinde eridiğinizi düşünüp bir yardım olsa da kendimi düzlüğe çıkarsam diyorsanız kendi bilinç altınızda farkında olmadan bir bağımlı kişilik oluşturursunuz ki bu da yaşamınızı sürdürmek için gerekli yaşam enerjinizin düzensiz seyretmesine neden olabilir. Kendi başarı hikayenizi oluşturmak için illa ki birilerinin şunu ya da bunu yap demesine ihtiyacınız yok. Evet tüm tecrübeler iyidir ve dikkate alınmalıdır. Ama kendinizi en iyi siz tanırsınız ve kendi başarısız olduğunuz alanı da en iyi siz bilirsiniz. Yapmanız gereken bunu açığa vurmak yani bilinçaltınızdan çıkarmaktır. Kendi paradigmanızda bu hayatta neden varolduğunuz sorusunun cevabını anlayanlardansanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Bu hayata acı çekmek için geldiğinizi düşünüyorsanız, hep beni mi buluyor? Diyenlerdenseniz, bir işe öncelikle olmaz tarafından bakıyorsanız, sizin kendinizi kaybedenlerden görmeniz çok doğal. Ama yaşamın kendisini anlamak için göstereceğiniz küçük bir çaba size kendi varolma sebebinizi de anlamanıza yardımcı olacak. Sizin başarı hikayeniz ise tüm bu yapıp ettikleriniz. En büyük başarının ne olduğunu bilmeden yaşamak ve gelip geçici şeylerle başarılı olduğunu sanmak ta sizi en çok kandıracak şeylerden biridir. Tıpkı eskiden ünlü olup ta şimdi hatırlanmayan şöhretler gibi. Bir dönem geliyor herkes biliyor ve el üstünde tutuluyorlar ama bir dönem geliyor ki bu başarı sandıkları şeyin gelip geçmesiyle ortada kalıyorlar.
Aslında bu dünyada gelmiş geçmiş, yaşamış olan herkes aslında kendi başarı hikayesini zaten yazıyor. Kimileri büyük paralar kazanıyor. Kimisi spor müsabakalarında başarılı oluyor. Kimisi iyi bir televizyoncu oluyor. Kimisi iyi bir yazar. Kimisi iş adamı oluyor. Kimisi ise icra ettiği işte iyi bir takım oyuncusu oluyor. Ama hayatın gerçek başarısının ne olduğu aslında çok göreceli değil mi ? Zira siz hiçbir işte dikiş tutturamayan bir adam olabilirsiniz. Ama çok iyi bir babasınızdır. Veya piyasanın kurdu bir işadamısınızdır ama çocuklarına karşı ilgisiz bir baba. Kime neye göre başarıdan ne kastettiğimi umarım anlatmışımdır.
Dolayısıyla kendi başarı hikayenizi yazmak için birilerinden onay almanıza veya kriter almanıza gerek yok. Siz kendinizin en çok hangi konuda başarılı olduğunu zaten biliyorsunuzdur. Yani en sevdiğiniz işi düşünün. Şunu iyi yaparım dediğiniz bir iş. O halde sizin yapmanız gereken de bu. Çıkış noktanızda bu. Sevdiğiniz ve yapmaktan zevk aldığınız konuya yüklenmek. Bunu bilinçaltınızdan çıkarıp kendinizi onu araştırmaya, öğrenmeye vermelisiniz. Ama neyi severseniz sevin. Sevdiğiniz ve kendinizi geliştireceğiniz konular Hakka, hukuka, insanın doğasına, insanın yapıp ettiklerine, inancına uygun olmalıdır.
Bakın ! kendi başarı hikayeniz zaten yazılmakta. Zira yaşadığınız her dakikayı aslında başarı hikayeniz olarak görebilirsiniz. Zira nefes aldığınız her dakikada bu başarı hikayesi devam edecek. Ama siz bu başarı hikayesinin sonuna geldiğinizde öyle bir yaşama kendinizi vakfetmelisiniz ki yapıp ettikleriniz konusunda kimsenin şikayeti, eleştirisi olmamalıdır. Zira siz yapıp ettiklerinizin güzel ve örnek olacak olmasıyla başarı hikayenizi oluşturuyorsunuz. Yoksa filmin sonu geldiğinde kaç para kazandığınız, kaç adet kitap sattığınız, kaç tane madalya kazandığınız, kaç yıl yöneticilik yaptığınızın hiçbir önemi yok. Siz şu anda kendi başarı hikayenizi nasıl görüyorsunuz. Ya filmin sonunda ! Size göre şu yaşınıza kadar yapıp ettiklerinizle kendi başarı hikayenizin başarısı gerçek mi ? Vicdanınız rahat mı ? Eğer bu analizi yapabiliyorsanız ve aldığınız cevap gerçekten evet ise siz kendi başarı hikayenizi zaten yazmışsınız ve yazmaya da devam ediyorsunuz. Ama şu yaşınıza kadar yaptıklarınız ve yapamadıklarınızı yan yana getirdiğinizde içinizde keşkeler, acabalar varsa, şüpheleriniz sizi yiyip bitiriyorsa o zaman durup düşünmeniz gerekmekte. Yani o yaşınıza kadar milyar dolarınız bile olsa bu bir başarı göstergesi değildir. Önemli olan başarı hikayesi sadece sizin kendi vicdanınızda kazanmış olduğunuz başarı hikayenizdir. Gerisi laf, teferruat ve dünyevi oyalanmadan başka bir şey değil.
Geçen günlerde bir bebek mağazasına gittim. Öyle ya bebek mağazasında hayatımda ilk defa gördüğüm bir ton bebek malzemesi vardır. Öylesine şeyler var ki. Bebek düştüğü zaman dizleri acımasın diye dizlikler. Yere sağlam basması için özel tabanlı ayakkabılar. Bilmem kaç marka biberon emzik. Neymiş x marka dişlerine daha iyi gelirmiş. Öte yandan oyun parklarından, bilmem kaçbin ytl’lik bebek arabalarına (bir ABS ve EBD’si eksik, bir de dikiz aynası), yine doğal görünümlü bebek yataklarına vs vs. Saymakla burada bitiremem. Bu bana şunu düşündürdü. Daha doğduğumuzdan itibaren öylesine hazır, kolay, pratik şeylere alıştırılıyoruz ki. Aslında tüm bunlar hayata kolaylık sunması için piyasaya sürülse de bana göre insan olmanın verdiği doğal eğitim sürecini arka plana atıyor. Bakın bunu şunun için söylüyorum. Bir bebek oynarken dizlik takmasın demiyorum ama taktığı zaman o bebek şunu bilemeyecek. Dizlerinin üstüne düştüğünde hissedeceği ağrıyı bilemeyecek. Ve her seferinde düşmeye devam edecek. Düşmemek için bir çabada göstermeyecek. Çünkü düştüğü zaman dizlerinin çok ufacık ta ağrıması onun için önemli olmayacak. Yine bir çocuk oyun parkında oynayarak minicik bir alana hapsolacak. Korunaklı, renkli ve gerçek olmayan objelerle oynayacağı oyunlarla hayatın gerçek objelerini keşfedemeyecek.Bir deterjan firmasının “kirlenmek güzeldir” diye slogan oluşturması boşa değil. Zira evet çocuklarımızı korumalıyız ama onların algılamalarını, keşfetmelerini, öğrenmelerini hazır bir bilgi olarak altın tepsi de sunarak değil. Kendi minik dünyasından hayatın gerçek nesnelerine tutunmayı öğretmek gerekmekte.
Bütün bunları şunun için anlatıyorum. O kadar hazır yetiştiriliyoruz ki bebeklerin anlattığım bu durumunu şimdi kişisel gelişim yazarları yerine getirmekte.
- Falanca şeyi yaparsanız daha başarılı olursunuz.
- Aman şu aşamaları da es geçmeyelim. Bu başarınızı artıracaktır.
- Falancayı yaparsanız başarınınız 2 katına çıkacaktır.
- Hımmm..
- Bu arada 2 defa da şunu gözden geçirin. 3 defa yaparsanız daha iyi olur.
- Yapma Yaa
- Siz hayatınıza bu koymuyorsunuz. Koysanızaaa !
- Valla hoca haklı evet ben de bunlar eksik.
- Bak falanca bunu yapmış. Adam Genel Müdür olmuş. Eğer 875 defa yaparsanız siz ceo olursunuz.
- Vay beee…
Bakın yukarıda saydığım şeyler elbette ki yanlış anlaşılmasın. Hayatın her döneminde bazıları anlatmış, bazıları dinlemiş, bazıları uygulamış, bazıları es geçmiş, bazıları esinlenmiş, bazıları da ilham kaynağı olmuşlardır. Ama benim anlatmaya çalıştığım sizin ilham kaynağı olan kişilerden olmaya çalışmanızdır. Çevrenizdeki bilgi akışı sürerken o bilgiyi zaten nasıl yakalayacağınızı bu yaşınıza kadar çözmüş olmalısınız. Çözemediysenizde kendi yöntemlerinizi geliştirmelisiniz. Evet başkalarının anlattıklarından kendinize uygun bir adaptasyon çıkaramıyorsanız, eğer kendi yaşam akışınızdaki gidişata yönelik bir takım çözüm yollarını bulmak için dışardan etki bekliyorsanız, çaresizliğin içinde eridiğinizi düşünüp bir yardım olsa da kendimi düzlüğe çıkarsam diyorsanız kendi bilinç altınızda farkında olmadan bir bağımlı kişilik oluşturursunuz ki bu da yaşamınızı sürdürmek için gerekli yaşam enerjinizin düzensiz seyretmesine neden olabilir. Kendi başarı hikayenizi oluşturmak için illa ki birilerinin şunu ya da bunu yap demesine ihtiyacınız yok. Evet tüm tecrübeler iyidir ve dikkate alınmalıdır. Ama kendinizi en iyi siz tanırsınız ve kendi başarısız olduğunuz alanı da en iyi siz bilirsiniz. Yapmanız gereken bunu açığa vurmak yani bilinçaltınızdan çıkarmaktır. Kendi paradigmanızda bu hayatta neden varolduğunuz sorusunun cevabını anlayanlardansanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Bu hayata acı çekmek için geldiğinizi düşünüyorsanız, hep beni mi buluyor? Diyenlerdenseniz, bir işe öncelikle olmaz tarafından bakıyorsanız, sizin kendinizi kaybedenlerden görmeniz çok doğal. Ama yaşamın kendisini anlamak için göstereceğiniz küçük bir çaba size kendi varolma sebebinizi de anlamanıza yardımcı olacak. Sizin başarı hikayeniz ise tüm bu yapıp ettikleriniz. En büyük başarının ne olduğunu bilmeden yaşamak ve gelip geçici şeylerle başarılı olduğunu sanmak ta sizi en çok kandıracak şeylerden biridir. Tıpkı eskiden ünlü olup ta şimdi hatırlanmayan şöhretler gibi. Bir dönem geliyor herkes biliyor ve el üstünde tutuluyorlar ama bir dönem geliyor ki bu başarı sandıkları şeyin gelip geçmesiyle ortada kalıyorlar.
Aslında bu dünyada gelmiş geçmiş, yaşamış olan herkes aslında kendi başarı hikayesini zaten yazıyor. Kimileri büyük paralar kazanıyor. Kimisi spor müsabakalarında başarılı oluyor. Kimisi iyi bir televizyoncu oluyor. Kimisi iyi bir yazar. Kimisi iş adamı oluyor. Kimisi ise icra ettiği işte iyi bir takım oyuncusu oluyor. Ama hayatın gerçek başarısının ne olduğu aslında çok göreceli değil mi ? Zira siz hiçbir işte dikiş tutturamayan bir adam olabilirsiniz. Ama çok iyi bir babasınızdır. Veya piyasanın kurdu bir işadamısınızdır ama çocuklarına karşı ilgisiz bir baba. Kime neye göre başarıdan ne kastettiğimi umarım anlatmışımdır.
Dolayısıyla kendi başarı hikayenizi yazmak için birilerinden onay almanıza veya kriter almanıza gerek yok. Siz kendinizin en çok hangi konuda başarılı olduğunu zaten biliyorsunuzdur. Yani en sevdiğiniz işi düşünün. Şunu iyi yaparım dediğiniz bir iş. O halde sizin yapmanız gereken de bu. Çıkış noktanızda bu. Sevdiğiniz ve yapmaktan zevk aldığınız konuya yüklenmek. Bunu bilinçaltınızdan çıkarıp kendinizi onu araştırmaya, öğrenmeye vermelisiniz. Ama neyi severseniz sevin. Sevdiğiniz ve kendinizi geliştireceğiniz konular Hakka, hukuka, insanın doğasına, insanın yapıp ettiklerine, inancına uygun olmalıdır.
Bakın ! kendi başarı hikayeniz zaten yazılmakta. Zira yaşadığınız her dakikayı aslında başarı hikayeniz olarak görebilirsiniz. Zira nefes aldığınız her dakikada bu başarı hikayesi devam edecek. Ama siz bu başarı hikayesinin sonuna geldiğinizde öyle bir yaşama kendinizi vakfetmelisiniz ki yapıp ettikleriniz konusunda kimsenin şikayeti, eleştirisi olmamalıdır. Zira siz yapıp ettiklerinizin güzel ve örnek olacak olmasıyla başarı hikayenizi oluşturuyorsunuz. Yoksa filmin sonu geldiğinde kaç para kazandığınız, kaç adet kitap sattığınız, kaç tane madalya kazandığınız, kaç yıl yöneticilik yaptığınızın hiçbir önemi yok. Siz şu anda kendi başarı hikayenizi nasıl görüyorsunuz. Ya filmin sonunda ! Size göre şu yaşınıza kadar yapıp ettiklerinizle kendi başarı hikayenizin başarısı gerçek mi ? Vicdanınız rahat mı ? Eğer bu analizi yapabiliyorsanız ve aldığınız cevap gerçekten evet ise siz kendi başarı hikayenizi zaten yazmışsınız ve yazmaya da devam ediyorsunuz. Ama şu yaşınıza kadar yaptıklarınız ve yapamadıklarınızı yan yana getirdiğinizde içinizde keşkeler, acabalar varsa, şüpheleriniz sizi yiyip bitiriyorsa o zaman durup düşünmeniz gerekmekte. Yani o yaşınıza kadar milyar dolarınız bile olsa bu bir başarı göstergesi değildir. Önemli olan başarı hikayesi sadece sizin kendi vicdanınızda kazanmış olduğunuz başarı hikayenizdir. Gerisi laf, teferruat ve dünyevi oyalanmadan başka bir şey değil.