H
HASAN DAVUTOĞLU
Kullanıcı
Hemolitik anemi hastasıyım.
İkisi ameliyatta olmak üzere bugüne kadar 7 ünite kana ihtiyacım oldu. Kan hücreleri; alyuvarlar ve akyuvarlar, kimi yiyecek ve içecekler ile üzüntü, stres gibi bazı olumsuz dış etkenlerden dolayı zaman zaman parçalanıyor. Vücudun gereksinim duyduğu kan miktarı, parçalanma nedeniyle alt seviyelere düşüyor ki bu da hayati tehlikeye sebep olur. Böylesi durumlarda ya kan almalı, ya da daha riskli ve uzun vadeli seçenek olan kan iğnesi ve ilaçlarla tedaviye başlanmalıdır.
Yıllar öncesiydi. Doktorum, yeni bir ilaçlı tedavi başlatmıştı. Reçeteye yazılan ilacı aynı gün eczaneden satın almış, kullanmaya başlamıştım. 2-3 gün sonra kullanmakta olduğum yeni ilaç, kan hücrelerimin parçalanmasına neden olmuştu. Doktoruma başvuruda bulunduğum gün, yeni ilacın kullanımı durdurulmuş, serviste yatışım sağlanmış ve o akşam 1 ünite kan verilmişti. Ertesi sabah yapılan tahlillerde 1 ünite kan almama rağmen vücuttaki kan miktarının daha da düştüğü tespit edilmişti. O sabah vizite gelen doktorlar, kendi aralarında benim sağlığımla ilgili konuşmuş, içlerinden biri endişelerini saklayamamış, riske giremeyeceğini, meslektaşlarına seslendirmişti. Bense söylenenlere gülümsemiş, yaşama daha fazla bağlı kalmak adına kitap okumaya yönelmiştim.
Aradan 1-2 saat geçtikten sonra yanıma gelen asistan doktor, 1-2 ünite daha kana ihtiyacım olduğunu söylemiş, benim için kan bağışında bulunabilecek birilerine ulaşmamı istemişti. Ailemin paniğe kapılmasını istemediğim için önceden tanışmış olduğum, o günlerin sendika başkanı, günümüzün ise milletvekili sayın Ahmet BARÇIN ile telefon görüşmesi yapmıştım. Düşündüğüm gibi sayın BARÇIN yardımını esirgememiş, meslektaşı sayın Ali SEYLANİ'yle birlikte telefon görüşmesinden 30 dakika sonra ihtiyacım olduğu kadar kanın sağlanması için gereğini yapmıştı.
7 yıl önce ameliyat geçirmiş, dalağım alınmış, iç kanama nedeniyle de aynı gün ikinci kez ameliyat masasına yatmıştım. Kan kaybı nedeniyle o ameliyatta 2 ünite kana ihtiyacım olmuş, bir lokma aş bulabilmek için kanını satmak zorunda kalan yurdum insanının yaşamsal sıvısıyla hayata geri dönmüştüm.
Ayda 2 – 3 kez kana ihtiyacı olan hastalar tanıyorum. Thalassaemialı bu hastalar, kimi zaman yaşamlarını sürdürmek için kan bulmakta zorlanıyorlar. Allah'a şükür! Ben, o hastalar gibi sürekli kana ihtiyaç duymuyorum.
Hastalığım, onların sıkıntılarını görmezden gelmeme mazeret olamazdı! Thalassaemialı hastaların örgütlü bulunduğu derneğe, yıllar önce üye olmuş, dar gelirime rağmen her ay maddi katkıda bulunmak için aidat ödemeye başlamıştım. “Ben de kan hastası biriyim. Ama o insanlara daha fazla nasıl yardımcı olabilirim?” diye düşünmüş, dernek başkanıyla görüşmüş, vatandaşa kan bağışı çağrısında bulunmak için bana, kaşe hazırlanmasını önermiştim. O yıllarda seyyar kitapçılık yapıyordum. Derneğin hazırlamış olduğu kaşeyi kullanmış, müşterilerimi, kan bağışında bulunmak için duyarlı olmaya çağırmıştım.
Kanser hastalığına yakalanmış bir kişinin tedavisi için bu yılın ilk günlerinde, vatandaşa çağrı yapılmış, uygun ilik bulunabilmesi için duyurulan adreslere başvurmaları istenmişti. O günlerde, sağlık kontrolü amacıyla görüştüğüm doktoruma, kanser hastasına uygun ilik bulunabilmesi için kan örneği vermek istediğimi belirtmiş, sağlığımın buna müsait olmadığını öğrenmiş, kanser hastasına yardımcı olamadığım için üzülmüştüm.
Allah korusun! Kimsenin kana gereksinim duymasını istemiyorum. Hemolitik anemi hastası olduğum için kan bağışında bulunmam, hayati tehlikeye neden olur. Buna rağmen günün birinde değer verdiğim birisine kan bulunamaz, gözümün önünde ölümü beklenirse kanımı verir, onu yaşatırım. İşte o zaman ölümün bir anlamı olur! HASAN DAVUTOĞLU
İkisi ameliyatta olmak üzere bugüne kadar 7 ünite kana ihtiyacım oldu. Kan hücreleri; alyuvarlar ve akyuvarlar, kimi yiyecek ve içecekler ile üzüntü, stres gibi bazı olumsuz dış etkenlerden dolayı zaman zaman parçalanıyor. Vücudun gereksinim duyduğu kan miktarı, parçalanma nedeniyle alt seviyelere düşüyor ki bu da hayati tehlikeye sebep olur. Böylesi durumlarda ya kan almalı, ya da daha riskli ve uzun vadeli seçenek olan kan iğnesi ve ilaçlarla tedaviye başlanmalıdır.
Yıllar öncesiydi. Doktorum, yeni bir ilaçlı tedavi başlatmıştı. Reçeteye yazılan ilacı aynı gün eczaneden satın almış, kullanmaya başlamıştım. 2-3 gün sonra kullanmakta olduğum yeni ilaç, kan hücrelerimin parçalanmasına neden olmuştu. Doktoruma başvuruda bulunduğum gün, yeni ilacın kullanımı durdurulmuş, serviste yatışım sağlanmış ve o akşam 1 ünite kan verilmişti. Ertesi sabah yapılan tahlillerde 1 ünite kan almama rağmen vücuttaki kan miktarının daha da düştüğü tespit edilmişti. O sabah vizite gelen doktorlar, kendi aralarında benim sağlığımla ilgili konuşmuş, içlerinden biri endişelerini saklayamamış, riske giremeyeceğini, meslektaşlarına seslendirmişti. Bense söylenenlere gülümsemiş, yaşama daha fazla bağlı kalmak adına kitap okumaya yönelmiştim.
Aradan 1-2 saat geçtikten sonra yanıma gelen asistan doktor, 1-2 ünite daha kana ihtiyacım olduğunu söylemiş, benim için kan bağışında bulunabilecek birilerine ulaşmamı istemişti. Ailemin paniğe kapılmasını istemediğim için önceden tanışmış olduğum, o günlerin sendika başkanı, günümüzün ise milletvekili sayın Ahmet BARÇIN ile telefon görüşmesi yapmıştım. Düşündüğüm gibi sayın BARÇIN yardımını esirgememiş, meslektaşı sayın Ali SEYLANİ'yle birlikte telefon görüşmesinden 30 dakika sonra ihtiyacım olduğu kadar kanın sağlanması için gereğini yapmıştı.
7 yıl önce ameliyat geçirmiş, dalağım alınmış, iç kanama nedeniyle de aynı gün ikinci kez ameliyat masasına yatmıştım. Kan kaybı nedeniyle o ameliyatta 2 ünite kana ihtiyacım olmuş, bir lokma aş bulabilmek için kanını satmak zorunda kalan yurdum insanının yaşamsal sıvısıyla hayata geri dönmüştüm.
Ayda 2 – 3 kez kana ihtiyacı olan hastalar tanıyorum. Thalassaemialı bu hastalar, kimi zaman yaşamlarını sürdürmek için kan bulmakta zorlanıyorlar. Allah'a şükür! Ben, o hastalar gibi sürekli kana ihtiyaç duymuyorum.
Hastalığım, onların sıkıntılarını görmezden gelmeme mazeret olamazdı! Thalassaemialı hastaların örgütlü bulunduğu derneğe, yıllar önce üye olmuş, dar gelirime rağmen her ay maddi katkıda bulunmak için aidat ödemeye başlamıştım. “Ben de kan hastası biriyim. Ama o insanlara daha fazla nasıl yardımcı olabilirim?” diye düşünmüş, dernek başkanıyla görüşmüş, vatandaşa kan bağışı çağrısında bulunmak için bana, kaşe hazırlanmasını önermiştim. O yıllarda seyyar kitapçılık yapıyordum. Derneğin hazırlamış olduğu kaşeyi kullanmış, müşterilerimi, kan bağışında bulunmak için duyarlı olmaya çağırmıştım.
Kanser hastalığına yakalanmış bir kişinin tedavisi için bu yılın ilk günlerinde, vatandaşa çağrı yapılmış, uygun ilik bulunabilmesi için duyurulan adreslere başvurmaları istenmişti. O günlerde, sağlık kontrolü amacıyla görüştüğüm doktoruma, kanser hastasına uygun ilik bulunabilmesi için kan örneği vermek istediğimi belirtmiş, sağlığımın buna müsait olmadığını öğrenmiş, kanser hastasına yardımcı olamadığım için üzülmüştüm.
Allah korusun! Kimsenin kana gereksinim duymasını istemiyorum. Hemolitik anemi hastası olduğum için kan bağışında bulunmam, hayati tehlikeye neden olur. Buna rağmen günün birinde değer verdiğim birisine kan bulunamaz, gözümün önünde ölümü beklenirse kanımı verir, onu yaşatırım. İşte o zaman ölümün bir anlamı olur! HASAN DAVUTOĞLU