Kalitesiz Müzik Arabeskin Zararları ..

  • Konbuyu başlatan crt
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde crt tarafından oluşturulan Kalitesiz Müzik Arabeskin Zararları .. başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 11,873 kez görüntülenmiş, 7 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Kalitesiz Müzik Arabeskin Zararları ..
Konbuyu başlatan crt
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan crt
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul



***********

Kalitesiz Müzik Arabeskin Zararları



Mâlûm, arabesk Arap tarzındaki demektir.
Bu tarz hayâtın her safhasında görülebilir. Ancak burada sorulan, belli ki bu tarzın sözde müzik olanıdır. arabesk denilen bu tür, her şeyden önce güzel olan değerlerden yoksundur. Anlamıyla basit, sözleriyle değersiz, ezgisiyle eziktir! İnsanların acıları üzerine örülü olup, bunu da edebî bir üslûpla değil, tamâmen yavan bir ilkellik çerçevesinde ifâde etmektedir.
Kısaca, bir bütün olarak kültürsüzlüktür!
Bunları yazan ve yapan sözüm ona besteciler ise, eskinin halk ozanları ve âşıkları düzeyinden çok-çok uzaktadırlar. Eğitimleri, yeterlikleri, en alt düzeyde bir dünyâ görüşleri yoktur.
Hattâ iyi niyetleri de yoktur. Halkın zaaflarını sömürmektedirler. Müzik dedikleri şey, dünyânın şurasında-burasında hâlâ yaşamakta olan ilkel insanların ezgilerinden daha kaliteli değildir! “Uzun, ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece.”, “Benim sâdık yârim kara topraktır! ” diyen basit ama dolu-dolu bir felsefeden bunların haberleri bile olmamıştır. Yetersizlik ve hattâ hiçlikleri yüzünden, müzik yapacak yerde insan onurunu ayaklar altına almaktadırlar. En babası ve en kralı bile işte budur ve böyledirler!

Halk dediğimiz tabakalar, mâdem ki acı çekmekteler ve bunu müzikte de yaşamak istemektedirler, o hâlde özlerine dönmelidirler. Halk müziği içinde, değerlerini dünyâ durdukça koruyacak ve onları da tatmin edecek nice besteler vardır. Üstelik, Türk Halk Müziği denilen bu tür, ilk bestelendiği günden bugüne yüzyılların içinden süzülüp gelmektedir. Yâni onlarca defâ rafine edilmiştir.
Eğer Atatürk yaşasa veyâ O’nun prensipleri yaşamaya devâm etseydi, Devlet olarak bu kültürsüzlüğe izin verilmeyeceği muhakkaktır. Fakat, ah ne yazık! ..



İşte arabesk'in ve arabesk İnsanının Kimliği...

Adı: Arabesk
Soyadı: Türk Müziği
Lakapları: Gecekondu ve Varoş müziği, Dolmuş müziği, Acılı müzik, İsyankar Müzik, Bunalım Müzik, Damar Müzik
Doğum Tarihi: 1960' lı yılların başı
Anne Adı: Türkiye
Baba Adı: Türk Halkı
Tabiyeti: Türkiye
Kurucuları: Orhan Gencebay, Nuri Sesigüzel

BABALAR: Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Muslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Hüseyin Altın, Cengiz Kurtoğlu,
UNUTULMAYANLAR: Nuri Sesigüzel, Gökhan Güney, Selami Şahin, Hakkı Bulut, Çoşkun Sabah, Arif Susam, Kahtalı, Cavit Karabey...
KRALİÇELER: Bergen, Kibariye, Tüdanya, Mine Koşan, Neşe ve Gülden Karaböcek, Güllü, Ebru Yaşar, Bülent Ersoy, Ceylan... GELECEĞİN BABALAR: Mahsun Kırmızıgül, Hakan Taşıyan, Alişan, Alihan, Özcan Deniz, Azer Bülbül, İbrahim Erkal...: KÜÇÜKLER: Küçük Onur, Küçük İbo...

ARABESK TERMİNOLOJİSİ

Baba: En çok sevilen, Delikanlı ve ağırbaşlı, yardımsever, reklamı sevmeyen arabesk sanatçısı
Damar: En acılı sözlerin ve müziğin bulunduğu arabesk şarkı. Dinledikçe kişiyi kendinden geçiren şarkılar.
Kader ve çile: Önüne geçilmesinin çok zor olduğu, kabullenmenin ise olmadığı mücadele kaynağı
Fantezi: Soft arabesk. Gerek konuları gerekse meledoleri daha yumuşak arabesk şarkılar.
Zalimler: Kader, Ağa, Parasızlık, Zengin kız babası, kızını vermeyen baba, Töre, Aldatanlar, mahpusluk
Mapushane: Çilenin olgunlaştığı, saçları ağartılan yer, kader oyunu
Akşamlar: Hasretlik,
Geceler: Hasretlik, İsyan, Yalnızlık, Kirlenme
Sabah: Hiç Olmaz
Ölüm: Sevgili uğruna, İsyanın sonu, çözümsüzlük
Aşk: En yoğun yaşanan duygular, Kavuşamama, hasretlik, Acı kaynağı
İsyan: Haksızlığa, Aldatılmışlığa, Zalimlere
Jilet: Olmazsa olmaz ( Deşarj )...
Efkar: Onsuz akşamlar olmaz

(alıntı)

 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
 "Arabesk yavşaklığından utanıyorum" Diyen dünyaca ünlü bir sanatçı piyanist Fazıl Say kadar keskin ve sert konuşmak istemiyorum..
Ancak özellikle varoşlarda fazlaca talep gören ve gençliği karamsarlığa sürükleyerek duygu sömürüsü yapan ..
İnsan pskolojisini bozan bu tür arabesk müzikleri onaylamıyorum..
Birde itirafta bulunayım..
Bir zamanlar (gençliğin verdiği ruhali içerisinde)
*Batsın bu dünya ..
*Hatasız kul olmaz ..
*Susadım çeşmeye gelmez olaydım..
Şarkılarını bende severdim,dinlerdim)
Ferdi ve Orhan babayı kırmak istemem ama şimdilerde gülüyorum halime:)
 
M

M

Kullanıcı
31 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Arabesk terminolojisi  kimlik olarak güzel  eşleşmiş birbiriyle.. :)Fakat en son dinleyebilceğim müzik türüdür.No arabesk no damar :)
 
mabed528

mabed528

Kullanıcı
3 Nis 2009
En iyi cevaplar
0
16
Ankara
3-4 yıl öncesine kadar Ferdi Tayfur ve Bergen hayranıydım müziklerini dinlerken kendimden geçerdim. İnsan ergenlik çağındayken çok dinliyor ama olgunlaştıkça azaltıyor. TSM de çok acıklı parçalara sahip, ama dinliyoruz ve kimse eleştirmiyor. Arabeskten ziyade ceza, sagopa gibi küfürler ederek şarkı söyleyen kişiler gençlerimizi etkiliyor, küfürü gençlerimizin sıradan kelimeler olarak algılamalarına yol açıyorlar, bence bunlara daha çok tepki göstermeliyiz.
 
E

emosin

Kullanıcı
18 Şub 2009
En iyi cevaplar
0
0
Bursa
Hiç sevmediğim bir müzik türü.. Dinlemekten hiç hoşlanmıyorum..
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
Arap kökenli bu müzik türü 1980 'li yıllarda oldukça popüler olmaya başladı..!
Gençliği durup dururken hüzünlendiren bu müzik insanda huzur bırakmakmıyor artı dertlerine hayali (aşk-meşk vs.) dert ekliyor gerçek sorunlardan kendi özümüzden kültürümüzden uzaklaştırmıştıki ..
12 Eylül'de halkın gözünü açmaya yetmedi:)
 Halkın özünden gelen türkülerimizi dinlerken ve bağlamada çalarken duyduğum hazı hiç bir müzik dalında bulamıyorum dersem umarım kızmazsınız?
Nasıl unuturum Muhlis Akarsu'nun zulme karşı
"Fırsat sizde diye diye
Dura dura döndük sele
Yirminci yüzyılda bile
Kula kulluk yakışırmı"

sözlerini..
Sevgili gençler: )
Türkülerle sevgiyle  dostça kalın..


 
M

M

Kullanıcı
31 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
mabed528' Alıntı:
3-4 yıl öncesine kadar Ferdi Tayfur ve Bergen hayranıydım müziklerini dinlerken kendimden geçerdim. İnsan ergenlik çağındayken çok dinliyor ama olgunlaştıkça azaltıyor. TSM de çok acıklı parçalara sahip, ama dinliyoruz ve kimse eleştirmiyor. Arabeskten ziyade ceza, sagopa gibi küfürler ederek şarkı söyleyen kişiler gençlerimizi etkiliyor, küfürü gençlerimizin sıradan kelimeler olarak algılamalarına yol açıyorlar, bence bunlara daha çok tepki göstermeliyiz.

Ceza olabilir ama ben sagopanınküfürlü şarkılarına şahit değilim aksine şarkı sözlerinin bir cümlesindeki anlam çok derin :)
Dediğin gibii  zaman geçtikçe eskiye ait birçok şeyi şimdi beğenmiyorz :)
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul

Dardayım Aney

O da bizim Amy Winehouse’umuz sayılabilir pekala. Onun ölümü de, bu gerçekten başarılı İngiliz kadın şarkıcı gibi bir gün “mutlaka olacak” diye düşünülmüş bir ölümdü. Onunla “Titreyen şarkıcı” diyerek hafiften dalgasını geçenler bile bu titremelerin, bedenini mahveden uyuşturucudan kaynaklandığını bilirlerdi, bana sorarsanız.

Bilinmeyecek gibi de değildi ki. Londra’ya konser için geldiğinde tanıştırılmıştım Azer Bülbül’le. Bambaşka bir alemdeydi sanki. Boş gözlerle bakıyordu diye kalmış aklımda. Karşısındakine aldırmazlığından ya da onu önemsemediğinden değil, bakmak eyleminin artık iradesiyle gerçekleştireceği bir eylem olmaktan çıkmasındandı. Uyuşturucu böyle bir bela.

Ayıp değil, dinlemezdim. Ama davetli olduğumuz o konserde şarkılarını, atmosferin de etkisiyle belki, pek bir hoş bulmuştum. İtiraf edeyim, ruh halim de mi uygundu nedir, sevdim de hatta. Arabesk girecek damarı bulurmuş demek ki. Öğrendim. Sesi iyi midir, kötü müdür anlayamamışımdır. Ben böyle Araf’ta kalırım çoğu zaman. Hala, büyük hayranı olduğum Julia Roberts güzel midir çirkin midir karar veremedim, örneğin. Bu her iki kavramın da özelliklerini taşıyanlar vardır böyle.

Azer Bülbül şarkı söylemiyor da “imdat” istiyor gibiydi, buna tanık oldum o konserde. “Dardayım Aney” şarkısında bu çok bellidir. Ölüm haberini duyduğumda, bu şarkıyı bir kez daha dinledim. Notalarla dile getirilmiş bir imdat çığlığı neymiş, kavradım. Müthiş bir hayat. Kendini bitirmenin ilmini yapmak nasıl olurmuş Azer Bülbül’e bakmak lazım.

Bunca olgunun arasında çok mu önemli bu kayıp denirse eğer, “elbette önemli” derim. Ama, ifade ettikleri daha da önemlidir. Memlekette çoğunluk Azer Bülbül gibi yaşıyor çünkü. “Dardayım Aney” şarkısına sesini katan milyonlarca insan var bizim coğrafyamızda. İçinde bulunduğu “dar”dan çıkmak için kılını kıpırdatmak yerine, “feryat” etmeyi seçen milyonlarca insan yani. Azer Bülbül, işte bu insanların “çığlığıydı”. “Başaramadım” şarkısının sözleri, herkes tarafından yazılabilecek en büyük ortak güfteyi oluşturuyor. O nedenle bu şarkıyı kendisi yazmış sanacak o kadar çok insan var ki, hepsi Azer Bülbül’ü kendisinin “özel şarkıcısı” kabul eder bu yüzden. “Beni anlatıyor abi” cümlesini sık sık duyanlardanım.

“Fazla yaşamaz bu” dendiğini de duymuştum o akşam. O çevrelere yakın olanlar gazeteye her geldiklerinde buna benzer konular konuşulurdu. Katılıyorum, yaşamazdı gerçekten. Bir gençlik hatası, ölümü de bir genç ölüme çevirebilir çünkü. Uyuşturucudan hayatını kaybeden iki arkadaşım vardır ki, 30’unu zor gördüler. Hala gençler onlar. Azer Bülbül de “gençlik”te karar kıldı sanki. Sevenlerinin ruhuna “damar”dan giren bu “yaşam mağduru” üç damarı tıkalı kalbinin durmasıyla öldüğünde sadece 43 yaşındaydı.

Azer Bülbül gibi şahsiyetlerin arabesk yapmaktan başka şansları yoktur. Hayatları böyle çünkü. Müslüm Gürses için de aynısı geçerlidir. Annesi, babası tarafından öldürülen biri olarak Gürses’in arabeskten başka bir şansı olabilir miydi? Her arabeskçi böyle yaşıyor değil elbette, ama Bülbül de Gürses de, hem acının içinde doğmuşlardır, hem de kendileri acı doğurmuşlardır. Başka ne yapabilirlerdi?

Bizim memlekette, başı dertte olanlar, şu meşhur Hızır’ı değil, “anne”lerini çağırırlar hep. Azer Bülbül’ün dinleyicileri işte hep bu annelerini çağıran, ama birileri tarafından istenmediklerinde de “analarını alıp gitmeleri” istenenlerden oluşuyor. O birileri “beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısına daha bir meftundurlar. Bülbül gibi şarkıcılar ise, beraber yürüdükleri milyonlarca sınıfdaşları olduğu halde, dünyada yapayalnızmışlarcasına “annelerini” çağırıp durdular hep.

“Dardayım aney” lafı (da), bu “darda olma” durumunu inandırıcı bulmayanlarca işte başbakanın o meşhur cümlesiyle ters yüz edildi. Başbakan, -kızgınlıkla da olsa- zaten, “sadece” anneleriyle olabilmiş milyonlarca ezilmişe, yol arkadaşı olarak yine “annelerini” önermiştir. Hala gülerim aklıma geldikçe.

Başbakanın “beraber yürüdükleri” arasında Bülbül’ün dinleyicileri yoktur, seçmenleri arasında elbette onlar da var. O “beraber yürüme” durumundan kendilerine, “biz de oy verdik” diyerek pay çıkardıkları da düşünebilir. Oysa Başbakan’ın beraber yürüdükleri, gazete sahibi yaptıklarıdır, gemicik aldıklarıdır falan. Başbakan, her şeyden önce bir şeyleri başarmış adamdır. Bülbül’ün “başaramadım” şarkısından haberdar olmayışı bundandır.

Titreyen şarkıcı ha? Ölümü bile akıl almaz bir ihmalin sonucudur. Geceyi geçirdiği kadın, zevk dakikalarından sonra fenalaşan Bülbül’ü korkuyla odada bırakıp çıkarken, hiç değilse otel görevlilerine haber verseydi, hayatta olacaktı. Otel odasında “ölümüne unutulmak” arabesk bir yazgıdır.

Bu yazgıdan haberi vardı mutlaka. Değiştiremeyeceğine de herhalde inanmış olmalı. Yoksa genç bir adam, daha yolun başında “Yücelen, yükselen kişi” anlamına gelen, Moğolca’dan devşirme, Sübütay adını bırakıp Azer adını alır mı hiç? “Yüceleceğine” inanmamıştır çünkü. Çünkü o da “ben doğarken ölmüşüm” diyenlerdendi.

Sonuçta bu “damar” arabeskçi, kendi “damarının” ihanetine uğrayıp gitti bu dünyadan. “Dardayım aney” diyen o büyük koro, çabalarsa bir şeyler başaracağını hiç düşünmeden, “başaramadım” diye çığlık atmaya devam edecek.

Arabesk budur işte.

Sevenleri bağışlasın ama arabesk işte budur. “Damardan” girer, damardan çıkar. Ama yolu asla “akıldan” geçmez.

Huzur içinde uyusun Azer Bülbül.

-Mustafa Kemal Erdemol-
 
Üst