S
senarist081
İnsanın doğasında olan kıskançlık, aslında normal bir duygu. Ama ipin ucunu kaçırdıysanız ve karşınızdakini boğacak duruma geldiyseniz önlem almanızda fayda var!
Kıskançlığın ilacının ‘sosyalleşme’ olduğunu vurgulayan Medical Park Fatih Hastanesi’nden Uzman Psikolog Sinem Demir, “Aşırıya kaçmamak şartıyla film ve dizi izleyerek ‘imrenme’ duygunuzu bastırabilirsiniz. Ama kıskançlığı dizginlemenin en doğru yolu hobiler edinmek, dans etmek ve resim yapmak gibi sosyal aktivitelere katılmak” diyor.
Hemen her insanın az veya çok hissettiği doğal bir duygu olan kıskançlıkta önemli olan dozu kaçırmamak. Çünkü aksi takdirde hem kendinize, hem de karşınızdakine zarar verebilirsiniz! Medical Park Fatih Hastanesi’nden Uzman Psikolog Sinem Demir; kıskançlığın baş edilmesi en zor duygulardan biri olduğunu vurguluyor. Kıskançlığın; imrenme ve gıpta etmeyle başlayıp, haset duymaya kadar gidebildiğine dikkat çeken Demir, ‘kıskançlığın esiri’ olmamanız için şu önerilerde bulunuyor:
- İmrenmek, kendini bir diğeriyle kıyaslamak ve onun yerinde olmak istemektir. Birinin mutluluğuna imreniyorsanız, ‘keşke ben de öyle mutlu olsam’ dersiniz, ama o kişi için kötü hisler beslemezsiniz.
- Kıskançlıkta ise ‘ah keşke’ demenin bir adım ötesine geçer, o kişiyle gerçekten bir sorununuz olmasa bile, varmış gibi davranırsınız. İyi ihtimalle onu görmezden gelirsiniz, kötü ihtimalle o kişiyle ufak tefek hayali sorunlar çıkarırsınız.
Haset Yuva Bile Yıkar!...
Haset ise bu duyguların en ağırıdır! Yerinde olmak isteğiniz kişinin sahip olduklarını kaybetmesini ister ve bunun için harekete geçersiniz. Kıskançlıktaki ufak tefek sorun çıkarmaların düzeyi artar. Hedef, o kişinin mutluluğunu yıkmaktır.
Mutluluk sebebi evlilik ise eşiyle ilişkisini, sosyal hayat ise arkadaşları ile ilişkisini bozmaya çabalar. Bozma araçları; dedikodu, iftira-yalan olabilir. En uç nokta ise fiziksel zarar vermektir.
Herkes imrenebilir, pek çok insan kıskanır, daha az insan haset duyar! İmrenmek olağan bir duygudur ve birçok insan tarafından hissedilebilir. Ancak bir ‘izleyici’ konumunda, sürekli diğerlerinin mutluluklarını gözlemek, bir yaşam tarzı haline gelebilir. Özellikle duygusal yoksunluklar yaşadığına ve diğerleri kadar ‘şanslı’ olmadığına inanan biri bunu yapabilir.
Evliler Terapiste
Duygusal yoksunluklar da herkesin hayatında zaman zaman gözlenir. Bir yoksunluğun (kayıp, ayrılık gibi...) yasını tutmak ya da üzülmek için kendimize bir süre izin vermek sağlıklı olabilir. Ama uzun sürmüş ise bu yoksunluğu ‘yeni var’lara dönüştürmek için harekete geçmekte fayda var!
İşte bu noktada izlediğimiz filmler ve diziler de bir bakıma ‘diğerinin mutluluğuna, fiziksel/maddi gücüne imrenme’ hissimizi telafi eder. Bir yere kadar bu sağlıklıdır, telafi etmek iyi gelir. Ama tabii ki aşırıya kaçmayarak ve kendinizi ‘yaşamayan’ sadece ‘izleyen’ biri konumuna sokmamalısınız. En sağlıklısı ise hobiler edinmek, dans edip, resim yapmak gibi sosyal aktivitelerle sizi esir alan kıskançlığı dizginlemek.
Hasetin hedefi olduysanız ve bu yaşamınızı doğrudan etkileyen bir duruma geldiyse, eğer evliliğinizi etkileyen bir durum varsa evlilik terapisi önerilebilir. Eğer yaşanılan bölgede psikolog veya psikiyatr yoksa, o bölgede hatırı sayılır kişilerden (doktor, öğretmen, hemşire) destek ve önerilerde bulunması istenebilir.
Ailem.com
Kıskançlığın ilacının ‘sosyalleşme’ olduğunu vurgulayan Medical Park Fatih Hastanesi’nden Uzman Psikolog Sinem Demir, “Aşırıya kaçmamak şartıyla film ve dizi izleyerek ‘imrenme’ duygunuzu bastırabilirsiniz. Ama kıskançlığı dizginlemenin en doğru yolu hobiler edinmek, dans etmek ve resim yapmak gibi sosyal aktivitelere katılmak” diyor.
Hemen her insanın az veya çok hissettiği doğal bir duygu olan kıskançlıkta önemli olan dozu kaçırmamak. Çünkü aksi takdirde hem kendinize, hem de karşınızdakine zarar verebilirsiniz! Medical Park Fatih Hastanesi’nden Uzman Psikolog Sinem Demir; kıskançlığın baş edilmesi en zor duygulardan biri olduğunu vurguluyor. Kıskançlığın; imrenme ve gıpta etmeyle başlayıp, haset duymaya kadar gidebildiğine dikkat çeken Demir, ‘kıskançlığın esiri’ olmamanız için şu önerilerde bulunuyor:
- İmrenmek, kendini bir diğeriyle kıyaslamak ve onun yerinde olmak istemektir. Birinin mutluluğuna imreniyorsanız, ‘keşke ben de öyle mutlu olsam’ dersiniz, ama o kişi için kötü hisler beslemezsiniz.
- Kıskançlıkta ise ‘ah keşke’ demenin bir adım ötesine geçer, o kişiyle gerçekten bir sorununuz olmasa bile, varmış gibi davranırsınız. İyi ihtimalle onu görmezden gelirsiniz, kötü ihtimalle o kişiyle ufak tefek hayali sorunlar çıkarırsınız.
Haset Yuva Bile Yıkar!...
Haset ise bu duyguların en ağırıdır! Yerinde olmak isteğiniz kişinin sahip olduklarını kaybetmesini ister ve bunun için harekete geçersiniz. Kıskançlıktaki ufak tefek sorun çıkarmaların düzeyi artar. Hedef, o kişinin mutluluğunu yıkmaktır.
Mutluluk sebebi evlilik ise eşiyle ilişkisini, sosyal hayat ise arkadaşları ile ilişkisini bozmaya çabalar. Bozma araçları; dedikodu, iftira-yalan olabilir. En uç nokta ise fiziksel zarar vermektir.
Herkes imrenebilir, pek çok insan kıskanır, daha az insan haset duyar! İmrenmek olağan bir duygudur ve birçok insan tarafından hissedilebilir. Ancak bir ‘izleyici’ konumunda, sürekli diğerlerinin mutluluklarını gözlemek, bir yaşam tarzı haline gelebilir. Özellikle duygusal yoksunluklar yaşadığına ve diğerleri kadar ‘şanslı’ olmadığına inanan biri bunu yapabilir.
Evliler Terapiste
Duygusal yoksunluklar da herkesin hayatında zaman zaman gözlenir. Bir yoksunluğun (kayıp, ayrılık gibi...) yasını tutmak ya da üzülmek için kendimize bir süre izin vermek sağlıklı olabilir. Ama uzun sürmüş ise bu yoksunluğu ‘yeni var’lara dönüştürmek için harekete geçmekte fayda var!
İşte bu noktada izlediğimiz filmler ve diziler de bir bakıma ‘diğerinin mutluluğuna, fiziksel/maddi gücüne imrenme’ hissimizi telafi eder. Bir yere kadar bu sağlıklıdır, telafi etmek iyi gelir. Ama tabii ki aşırıya kaçmayarak ve kendinizi ‘yaşamayan’ sadece ‘izleyen’ biri konumuna sokmamalısınız. En sağlıklısı ise hobiler edinmek, dans edip, resim yapmak gibi sosyal aktivitelerle sizi esir alan kıskançlığı dizginlemek.
Hasetin hedefi olduysanız ve bu yaşamınızı doğrudan etkileyen bir duruma geldiyse, eğer evliliğinizi etkileyen bir durum varsa evlilik terapisi önerilebilir. Eğer yaşanılan bölgede psikolog veya psikiyatr yoksa, o bölgede hatırı sayılır kişilerden (doktor, öğretmen, hemşire) destek ve önerilerde bulunması istenebilir.
Ailem.com