İşçinin İşin Görüldüğü Ortamda Psikolojik Korunma Hakkı

  • Konbuyu başlatan DeryaDer
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde İş Dünyası Yazıları kategorisinde DeryaDer tarafından oluşturulan İşçinin İşin Görüldüğü Ortamda Psikolojik Korunma Hakkı başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,349 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı İş Dünyası Yazıları
Konu Başlığı İşçinin İşin Görüldüğü Ortamda Psikolojik Korunma Hakkı
Konbuyu başlatan DeryaDer
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan DeryaDer
DeryaDer

DeryaDer

Derya Karacan
Moderatör
22 Şub 2009
En iyi cevaplar
0
28
www.deryakaracan.com
İşçinin İşin Görüldüğü Ortamda Psikolojik Korunma Hakkının Yeterince Sağlanamamasının Mali Neticelerinin Yeni Borçlar Kanunu Çerçevesinde Sınırlı İncelenmesi
Giriş    : Yeni (6098 Sayılı) Türk Borçlar Kanunu’nun 417.maddesi hükmü “İşçinin kişiliğinin korunması “kenar başlığı altında, işverene, işin görüldüğü ortamda, teknik emniyet tedbirlerini almak, işçinin biyolojik sağlık ihtiyaçlarını karşılamak yükümlülüklerine ilave olarak, yeni bir önlem almak zorunluluğunu da öngörmüştür.
İşverenin bu yeni önlem almak sorumluluğu 417.maddenin lafzında, her ne kadar  ‘işçinin kişiliğinin korunması’ ibaresi ile ifade edilmiş ise de, bu hükmün konuş nedeni ve korunmak istenen değerler göz önüne alındığında; ‘işçinin kişiliğinin korunması’ ibaresi yerine ‘işçinin psikolojik korunma hakkı’ kavramının kullanılmasının tercih edilmesi düşüncesindeyiz.

Yeni (6098 Sayılı) Türk Borçlar Kanunu’nun 417.maddesi hükmü çerçevesinde ‘işçinin psikolojik korunma hakkını’ ve işverenin bu hakkın korunması için tedbir alma sorumluluğunu sınırlı olarak incelemeye çalışacağız.

Bu amaçla, yazımızın I. Bölümünde İş Kanunu Çerçevesinde Mevcut Duruma, II. Bölümde Yeni Türk Borçlar Kanunu (madde 417) İle Öngörülen Yeni Düzenlemeye değinmeye ve Netice Bölümünde de önerilerimizi sunmaya çalışacağız.

I. İş Kanunu Çerçevesinde Mevcut Durum

Bilindiği üzere, İş Kanunun ‘istisnalar’ başlıklı 4.maddesi hükmünde sınırlı sayıda sayılan ‘işlerde ve iş ilişkilerinde’ İş Kanunun hükümleri uygulanmaz. Bu işlerde ve iş ilişkilerinde doğrudan Borçlar Kanunu hükümleri münhasır temel kanun olarak uygulanır.

Bu nedenle, aşağıda kısaca değinmeye çalışacağımız İş Kanunu hükümlerinin sadece kapsam dahilindeki iş ilişkilerinde uygulanabilir olduğu izahtan  varestedir.

‘İşçinin haklı nedenle derhal feshi hakkını’ düzenleyen İş Kanunun 24.maddesi II. Bendinin (b) (c) ve (d) fıkraları hükümlerinde belirtilen sataşma, şeref ve namus ihlali ve cinsel taciz eylemlerinden birinin işveren veya işverenin diğer işçisince işçiye veya işçinin aile bireylerine doğrudan uygulanması halinde mağdur olan işçi İş Kanununun 26.maddesi hükmü koşullarına uyarak, iş akdini haklı nedenle derhal fesih edebilir.

Ancak, bu hakkını kullanan işçi, bilindiği üzere, koşulları varsa kıdem tazminatı dışında, başkaca bir işçilik hakkı talep edemez.

İşçinin, bu zararlandırıcı eylemlerin aslı failinden, Borçlar Kanunu 49.madde hükümleri çerçevesinde manevi tazminat talebi hakkı saklıdır.

Buna karşılık, yeni Türk Borçlar Kanunun 417. Maddesi hükmünde, bu hükümleri aşan çok farklı yeni bir düzenleme öngörülmektedir. Şöyle ki;

“İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.
İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir “denilmektedir.

II. İşçinin İşin Görüldüğü Ortamda Psikolojik Korunma Hakkı ve İşverenin Sorumluluğu



Öncelikle belirtelim ki, Yeni Borçlar Kanunun 417. maddesi hükmünün kenar başlığı ve madde lafzında yer alan ‘İşçinin kişiliğinin korunması’ ifadesi, kanunun gerekçesinde (madde gerekçesinin son fıkrasında) atıfta bulunulan İsviçre Borçlar Kanunun 328. maddesi hükmünün öngörüsünü tek başına karşılayamamaktadır.

Kişilik hakları ‘Borçlar Kanunu 49.maddesi hükmünde kullanıldığı anlamda,genel olarak, şeref,haysiyet,ticari-mesleki itibar,kişinin sır ve özel hayat alanı,aile hayatı ve çevresi, özgürlükler, resim hakkı gibi sosyal ve duygusal değerler’ şeklinde ifade edilebilir.(Prof.Dr.Eren Fikret,Borçlar Hukuku.sah.785,İstanbul 2001 bası)

Buna karşılık, İsviçre Borçlar Kanunun 328 maddesi hükmü ile korunan değer,bize göre,kişilik haklarını da kapsayan ve fakat,tabir caiz ise,kişinin psikolojik öz güvenli limanını ifade etmektedir.Burada  eşyanın tabiatından doğan bir tabi hukuk kavaramı söz konusudur.

Her ne kadar, yeni Borçlar Kanunun 417 maddesi hükmünü birinci fıkrasında   “işçilerin psikolojik tacize” uğramaları ibaresi de kullanılmış ise de; psikolojik tacize uğramış bir kişinin, öncelikle, kişilik haklarının da ihlal edilmiş olacağı gerçeği karşısında; Kanun Koyucunun,madde metninde,hem kişilik haklarının ihlali ve hem de psikolojik taciz ibarelerini yan yana kullanmış olması uygulayıcıları farklı kriter arayışlarına yönlendirebilecektir.

Bu nedenlerle, Kanunun Koyucunun amacı nedir sorusu sorulduğunda, verilecek doğru cevabın; işçinin bedeni korunması yanı sıra, kişilik hakları da dahil, psikolojik öz alanın korunması olduğu kabul edilir ise; kullanılacak doğru kavram ‘İşçinin Psikolojik Korunması’ olması gerektiği düşüncesindeyiz.

Doğru kavramın bu şekilde kabul edilmesi halinde; uluslar arası bir tabir olan ‘Mobbing’ sözcüğüne de atıfta bulunulmuş olur.

‘Mobbing’ (bize göre işçinin psikolojik korunması) Tim Field tarafından, ‘hedef kişilerin (işçilerin) özgüvenlerine ve öz saygılarına yönelik sürekli ve aşağılayıcı bir saldırı’ şeklinde tanımlanmaktadır. ( Tınaz Pınar, İş Yerinde Psikolojik Taciz. sayfa 14. İstanbul 2006 Basım)

Bu saldırı veya olumsuz iletişim; mağdurlarda sinirlilik, somut bir nedene bağlanamayan ağlama, işe ve iş ortamına antipati duyma gibi psikolojik etkilere, zamanında ve yeterli müdahalenin yapılamaması halinde de sadece psikolojik değil, tansiyon yükselmesi, mide ve bağırsak sorunları,  panik atak gibi tablolara da neden olabilmektedir. (Sutton Robet, İş Yerinde Pisliklere Hayır Kuralı. sayfa 45 Ankara 2008 Baskı)

İşverenin sorunluluğunun sınırları ve neticesine gelince:

Yukarıda da belirttiğimiz üzere Yeni Borçlar Kanunun 417.maddesi hükmü, İş Kanunu, Deniz İş Kanunu ve Basın İş Kanunun kapsamında ve bu kapsam dışındakiler de dahi, ‘Tüm Hizmet İlişkilerine’ uygulanacaktır.

Ayrıca, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan Borçlar Kanunun 417.maddesi hükmü;

Türk Borçlar Kanunun Yürürlüğü ve Uygulanma Şekli Hakkında Kanunun 2.maddesi hükmü gereğince, kanunun yürürlülük tarihinden önce vuku bulmuş ‘bütün fiil ve işlemlere de uygulanacaktır’

Böylece, 01.07.2012 tarihi öncesi vuku bulmuş bir ihlal için de, 01.07.2012 tarihi itibariyle, yeni Borçlar Kanunun 417.maddesi uygulanabilecektir.

İşverenin, işçinin psikolojik korunma hakkına bağlı, tazmin sorumluluğu (417.maddenin son fıkrası gereğince) ‘sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir’

Bilindiği üzere, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluğun kapsam ve koşulları yeni borçlar kanunun 112.maddesi hükmünde düzenlenmiştir.

Madde 112:

‘Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmez ise borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenilemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.’

Madde metininde açıkça ifade edildiği üzere; buradaki sorumluluk kusura dayalı sorumluluktur.

Bu nedenle, işveren tedbir almaktaki kusuru oranında sorumlu olacak, ancak, kusursuzluğunu ispat yükü işverene ait olacaktır.

Keza, yeni Borçlar Kanunun 114.maddesi hükmü gereğince:

‘Borçlu, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur. Borçlunun sorumluluğunun kapsamı işin özel niteliğine göre belirlenir. İş özellikle borçlu için bir yarar sağlamıyorsa sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir.

Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır.’

İş akdi ilişkisinin taraflarına, bu meyanda işverene ticari bir yarar sağlayacağı tartışmasızdır.

Bu nedenle, yukarıda anılan 114 madde hükmü gereğince, işverenin tazmin sorumluluğu işçinin dolaylı zararlarını da kapsayacak şekilde değerlendirilecektir.

İşçinin, konu bakımından zararları; genel olarak tıbbi tedavi giderleri, eski haline gelinceye kadar çalışmaya devam ettirilmesi halinde aynı işi aynı performans ile yerine getirmek için harcayacağı ‘fazla efor’ karşılığı, maddi kazanç kaybı (zira, bize göre, işçinin bu durumdan kaynaklanan psikolojik sıkıntısı ve bunun yaşamındaki olumsuz etkileri de bir tür çalışma maluliyetidir ve dolayısıyla bu maluliyet de fazla efor kaybına yol açar.) ve şahsiyet hakkına bağlı manevi zararları olarak sıralanabilir.

Ayrıca, yukarıda açıklandığı üzere, işverenin tazmin sorumluluğu işçinin dolaylı zararlarını da kapsayacağı cihetle, örneğin, yarı zamanlı veya çağrı üzerine çalışma yapan bir işçinin (İş Kanunu madde 14) mağduriyete uğradığı işin görüldüğü ortam dışında elde ettiği gelirin kısmen veya tamamen kaybı da işçi için dolaylı zarar kapsamında işverenin tazmin sorumluluğuna dahil kabul edilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.

Bu görüşümüze daha somut bir örnek verirsek, özel bir öğrenin kurumunda işçi statüsünde çalışmakta olan bir öğretmenin kendine özel mekanlarda ders vermesi sık, sık görülen mutat bir çalışma türüdür.  Bu öğretmenin çalıştığı kurumda psikolojik korunma hakkının ihlal edilmesinin etkisi ile eski hale gelinceye kadar özel derslerinin aksaması ve bu nedenle de gelir kaybı her zaman söz konusu olabilmektedir.

Zarar gören işçinin zararının tazmin eden işverenin bu zarara neden olan diğer işçiye ve/veya üçüncü kişiye genel hükümlere göre rücu imkanı olacağı tabidir.

İşverenin diğer işçisine rücu imkanı taraflar arasındaki hizmet sözleşmesine dayalı, ancak,

üçüncü kişilere rücu ise; işveren ile bu üçüncü kişi arasındaki fiili ve/veya hukuki ilişkilere göre farklı esas ve sürelere bağlı olacaktır.

III. Netice

Avrupa Birliğinin temel antlaşmalarından 1957 tarihli Roma Antlaşmasının 117.maddesi; üye devletlerin işçilerinin yaşama ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve eşitlenmesine ilişkindir. (Tekinalp/Tekinalp, Avrupa Birliği Hukuku. İstanbul 2000 Basım)

Nihayet, ‘herkesin çalışma, işini özgürce seçme, adil ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.’ (İnsan Hakları Evrensen Bildirgesi madde 23)

Bütün bu pozitif hukuk formlarının birlikte değerlendirilmesinden öngörülen müşterek hedefin; insanca yaşama ve yaşamın zaman yönünden önemli bir kesitini oluşturan çalışma ilişkisinin de insanca olmasından hedeflediği görüşündeyiz.

İşte, yeni Borçlar Kanunun 417.maddesi hükmü insanca yaşamın tabi kesiti olan insanca çalışma koşullarının bir başlangıç stratejisi olarak değerlendirilir ve bu öngörüye göre uygulamayı şekillendirecek doğru içtihatlar oluşturulursa; bu insanca çalışma hedefine hukuken yaklaşılır.

Bu maddenin uygulanmasında, bize göre, yapılacak en kötü uygulama işlemlerinden biri; yargıcın her davada bir kaç kez bilirkişi mütealasına başvurmayı tercih etmesi olacaktır.

Buna karşılık, davanın taraflarının Hukuk Muhakemeleri Kanunun 293.maddesi hükmünden faydalanarak uzman mütealasını iddia ve savunmalarında kullanmaları yargılama ekonomisine daha uygun ve pratik bir usul olabilecektir.

Diğer taraftan, Kanun Koyucu, yeni Borçlar Kanunun 417.maddesi hükmünde öngörülen işveren sorumluluğunu kusura dayalı sorumluluk değil, objektif sorumluluk niteliğinde düzenlemeyi tercih etseydi; yargılama daha kısa ve pratik neticelenecek, ancak, en önemlisi; objektif sorumluluğun neticesi ile karşılaşmamak için işverenler büyük bir özen ölçüsünde tüm tedbirleri almak çabası içine gireceklerdi.

Kanun Koyucunun, yeni Türk Borçlar Kanunun 417.maddesi hükmünün birinci fıkrasında, ‘işçinin psikolojik korunma hakkına’, ikinci fıkrada işyeri teknik emniyet ve sağlık tedbirlerine ilişkin düzenleme yapmış olması ve üçüncü fıkrada da her iki koruyucu düzenlemenin ihlalinin müşterek neticelerine yer vermiş olmasından hareket ile; teknik emniyet ve sağlık tedbirlerine ve işçinin psikolojik korunmasına bir bütün olarak ‘İş Güvenliği’ denilebileceği görüşündeyiz.

Bu anlamı ve işlevi ile iş güvenliği işçi işveren ilişkisi kavramı olması yanı sıra, sağlanabildiği ölçüde işletme verimini de artıracak anahtar kavramlar arasına gireceği temennisindeyiz. 20.03.2012

Saygılarımızla,

Av. İbrahim Levent DİNÇER

kaynak: www.mobbing.org.tr
 
Üst