Codex
Özgür Şahin
Site Kurucusu
Günlerce süren hazırlığın ardından iş görüşmesine gittiniz. Peş peşe gelen klasik mülakat sorularına hazırladığınız cevapları verdiniz. Tam rahat bir nefes almaya hazırlanırken çalışmadığınız yerden sorular gelmeye başladı... İşte absürt mülakat soruları...
Şimdiye dek sorulmuş ’en absürt iş görüşmesi sorusu’ nedir acaba? Bir arkadaşımın kız kardeşine 10 yıl kadar önce ulusal televizyon kanallarından birinin haber merkezi yöneticisinin yönelttiği şu soru benim kişisel favorim: "Son bir sorum olacak... Bu kalçaları nasıl eritmeyi düşünüyorsun?" Yanlış anlamayın, kızcağızın başvurduğu pozisyon, 1990’ların başında adet olduğu üzere kırıta kırıta icra edilen hava durumu spikerliği falan değildi üstelik. Gazetecilik eğitimini bitirdikten sonra haber merkezinde muhabir olmak üzere başvurduğu sırada karşılaştığı bir soruydu bu. Yönelten de bu mesleğin adı bilinir erkek yönetici / gazetecilerindendi. Gerçi bunun ’ilginç ve absürt mülakat soruları’ kapsamında değil de, etik dışı davranış / taciz / saldırganlık gibi bir kategoriye sokulması daha doğru olurdu sanırım. Benzer biçimde 1990’ların ortasında bir başka ulusal TV kanalındaki iş görüşmem, meşhur bir haberci büyüğümüzün bana ’yeterince çılgın gözükmediğimi’ söylemesiyle son bulmuştu. Aradığı sıradışılığa örnek olarak da, benden önceki adayın botlarını masanın önündeki sehpaya (dolayısıyla adamın burnuna) uzatarak görüşmeyi tamamlamış olmasını göstermişti. Tahmin edebileceğiniz gibi beni değil, onu işe almıştı. Yani 2000’li yıllara kadar medyanın insan seçme kriterlerinin (inanmayacaksınız ama) bugünkünden bile kötüydü...
Kader anı olabiliyor
Her neyse sonuç olarak zamanımızda dünyanın her yerinde tuhaf iş mülakatı soruları ve beklentileriyle karşılaşıyoruz. Bunları iki ana kategoriye ayırmak mümkün. Birincisi kriminal olanlar yani ayrımcı, terbiyesiz, kompleks ifadesi, küçümseyici ya da konu dışı oldukları için kanunen, ahlaken ya da etik olarak ’yanlış’ olanlar - ki bu yazının konusu değil. İkinci kategori ise beklenmedik, ilk bakışta saçma ya da tuhaf gözüküp de aslında bir mantığa, akıllıca bir temele dayananlar. Bu yazının konusunu oluşturan ikinci grup yani absürt mülakat soruları, kimi zaman bir iş görüşmesinin kader anı olabiliyor. Çünkü başarılarımızı ve yetkinliklerimizi en kısa ama vurucu biçimde anlatarak potansiyel işverenimizi etkilemek için önceden sıkı biçimde çalıştığımız bu görüşmelerde, bir tek tuhaf soru bile karizmamızın yerle bir olmasına, gözüne ışık tutulmuş bir tavşan gibi apışıp kalmamıza sebep olabilir. Bir arkadaşım anlatmıştı... Yıllardır çalışmakta olduğu finans şirketinin bölüm yöneticisi ilk soru olarak açık saçık bir fıkra anlatmasını istemiş.
Arkadaşım da hiç tereddütsüz patlatmış bir tane. Amacını ise sonradan şöyle açıklamış: "Yabancıların karşısında ne kadar rahat olduğunu ve birlikte çalışılması eğlenceli bir tip olup olmadığını görmek istedim!" Fesuphanallah! Neyse ki yıllardır birlikte eğlenerek yuvarlanıp gidiyorlar... Başka tuhaf bir soru örneği de perakende sektöründen... Satış departmanı için başvuran bir tanıdığıma "yöneticinin gizli eşcinsel olduğunu öğrensen ne yaparsın" diye sordu daha sonra yöneticisi olacak kişi. Ne cevap verdi bilmiyorum ama yıllarca kendisine bu soruyu soran adamın (20 yıllık evliğine ve üç çocuğuna rağmen) gizli eşcinsel olduğundan şüphelendi arkadaşım. Amerikan bir kariyer sitesi olan www.glassdoor.com, uzunca bir süredir "en tuhaf mülakat soruları" başlığı altında ilginç örnekler yayınlıyor. Bunlar arasında dünyaca ünlü danışmanlık firması Deloitte’un "25 kuruşun etrafında kaç çizik vardır"; telekomünikasyon şirketi AT&T’nin "Hangi süper kahraman olmak isterdiniz"; yine bir danışmanlık firması Boston Consulting’in "Japonya’da kaç tane kuaför vardır" gibi soruları da var.
Güçlü cevaplar gerekiyor
Şahsen ben, süper kahramanlar hakkında üç - beş kelam edebilecek gibi hissediyor olsam da diğer ikisi karşısında ne yaparım, kestiremiyorum bile. Burada yer alan birkaç soru daha dikkatimi çekti: 1) Etik bir ikilemle karşılaştığınız ve bunu çözdüğünüz durumu anlatın... 2) Kendinizi bir anda kalem boyunda ve bir blender’ın içinde bulsanız, buradan nasıl çıkardınız? 3) Bir yöneticiniz size bağırmaya başlarsa ne yaparsınız? Üzerlerinde düşünüp birer mantıklı cevap hazırlamaya değer sorular bunlar - ikincisi hariç tabii. Aslında bu da, absürt ve beklenmedik bir durumdan kurtulmak için yaratıcılığınızı konuşturma sorusu... Makul bir cevap hazırlayıp arka cebe koymak lazım bence- ki diğer yaratıcılık sorgulayan tuhaf sorularda da kullanılabilsin. Japonya’daki kuaför sayısıyla çeyrekliğin etrafındaki çiziklere gelince... Uzmanlar bunların mantık yürütme soruları olduğu görüşünde. Ve bu durumda da yapacak en iyi şey, kalem kağıt çıkararak yüksek sesle düşünemeye, birtakım hesaplar çiziktirmeye başlamak. Böylece karşınızdakine düşünce sisteminizi göstermek fırsatı yakalamış oluyorsunuz. Hangi hayvan ya da araba olmak istersiniz, bir duvarda tuğla olsaydınız bu hangisi olurdunuz gibi kendinizi nasıl gördüğünüzü, tanımladığınızı anlamaya çalışan sorulara da hazırlıklı olmak şart. İnsanlararası ilişkilerinizin durumuna, kendinizi hangi sıfatlarla tanımladığınıza, bunu yaparken ne tür bir tavır takındığınıza bakılan sorular olduğu için bunlara da güçlü ama uçuk olmayan cevaplar bulmak gerekiyor. İnsan kaynakları danışmanlığı yapan bir arkadaşım, hangi havyan olurdunuz sorusuna "fındık faresi" diye cevap veren iki metre boyunda birinin karşısında gülme krizine girdiğini anlatmıştı mesela. Gelelim arkadaşımın kız kardeşinin maruz kaldığı, "bu kalçaları nasıl eriteceksin" sorusunun cevabına... Bana göre en yakındaki, (mümkünse) ağır kül tablasını, şık bir hareketle adamın kafasına fırlatmak en iyi cevap. Daha iyisini düşünebilen varsa paylaşsın da bilelim...
İŞ MÜLAKATLARINDAKİ ABSÜRT SORULAR
Şimdiye dek sorulmuş ’en absürt iş görüşmesi sorusu’ nedir acaba? Bir arkadaşımın kız kardeşine 10 yıl kadar önce ulusal televizyon kanallarından birinin haber merkezi yöneticisinin yönelttiği şu soru benim kişisel favorim: "Son bir sorum olacak... Bu kalçaları nasıl eritmeyi düşünüyorsun?" Yanlış anlamayın, kızcağızın başvurduğu pozisyon, 1990’ların başında adet olduğu üzere kırıta kırıta icra edilen hava durumu spikerliği falan değildi üstelik. Gazetecilik eğitimini bitirdikten sonra haber merkezinde muhabir olmak üzere başvurduğu sırada karşılaştığı bir soruydu bu. Yönelten de bu mesleğin adı bilinir erkek yönetici / gazetecilerindendi. Gerçi bunun ’ilginç ve absürt mülakat soruları’ kapsamında değil de, etik dışı davranış / taciz / saldırganlık gibi bir kategoriye sokulması daha doğru olurdu sanırım. Benzer biçimde 1990’ların ortasında bir başka ulusal TV kanalındaki iş görüşmem, meşhur bir haberci büyüğümüzün bana ’yeterince çılgın gözükmediğimi’ söylemesiyle son bulmuştu. Aradığı sıradışılığa örnek olarak da, benden önceki adayın botlarını masanın önündeki sehpaya (dolayısıyla adamın burnuna) uzatarak görüşmeyi tamamlamış olmasını göstermişti. Tahmin edebileceğiniz gibi beni değil, onu işe almıştı. Yani 2000’li yıllara kadar medyanın insan seçme kriterlerinin (inanmayacaksınız ama) bugünkünden bile kötüydü...
Kader anı olabiliyor
Her neyse sonuç olarak zamanımızda dünyanın her yerinde tuhaf iş mülakatı soruları ve beklentileriyle karşılaşıyoruz. Bunları iki ana kategoriye ayırmak mümkün. Birincisi kriminal olanlar yani ayrımcı, terbiyesiz, kompleks ifadesi, küçümseyici ya da konu dışı oldukları için kanunen, ahlaken ya da etik olarak ’yanlış’ olanlar - ki bu yazının konusu değil. İkinci kategori ise beklenmedik, ilk bakışta saçma ya da tuhaf gözüküp de aslında bir mantığa, akıllıca bir temele dayananlar. Bu yazının konusunu oluşturan ikinci grup yani absürt mülakat soruları, kimi zaman bir iş görüşmesinin kader anı olabiliyor. Çünkü başarılarımızı ve yetkinliklerimizi en kısa ama vurucu biçimde anlatarak potansiyel işverenimizi etkilemek için önceden sıkı biçimde çalıştığımız bu görüşmelerde, bir tek tuhaf soru bile karizmamızın yerle bir olmasına, gözüne ışık tutulmuş bir tavşan gibi apışıp kalmamıza sebep olabilir. Bir arkadaşım anlatmıştı... Yıllardır çalışmakta olduğu finans şirketinin bölüm yöneticisi ilk soru olarak açık saçık bir fıkra anlatmasını istemiş.
Arkadaşım da hiç tereddütsüz patlatmış bir tane. Amacını ise sonradan şöyle açıklamış: "Yabancıların karşısında ne kadar rahat olduğunu ve birlikte çalışılması eğlenceli bir tip olup olmadığını görmek istedim!" Fesuphanallah! Neyse ki yıllardır birlikte eğlenerek yuvarlanıp gidiyorlar... Başka tuhaf bir soru örneği de perakende sektöründen... Satış departmanı için başvuran bir tanıdığıma "yöneticinin gizli eşcinsel olduğunu öğrensen ne yaparsın" diye sordu daha sonra yöneticisi olacak kişi. Ne cevap verdi bilmiyorum ama yıllarca kendisine bu soruyu soran adamın (20 yıllık evliğine ve üç çocuğuna rağmen) gizli eşcinsel olduğundan şüphelendi arkadaşım. Amerikan bir kariyer sitesi olan www.glassdoor.com, uzunca bir süredir "en tuhaf mülakat soruları" başlığı altında ilginç örnekler yayınlıyor. Bunlar arasında dünyaca ünlü danışmanlık firması Deloitte’un "25 kuruşun etrafında kaç çizik vardır"; telekomünikasyon şirketi AT&T’nin "Hangi süper kahraman olmak isterdiniz"; yine bir danışmanlık firması Boston Consulting’in "Japonya’da kaç tane kuaför vardır" gibi soruları da var.
Güçlü cevaplar gerekiyor
Şahsen ben, süper kahramanlar hakkında üç - beş kelam edebilecek gibi hissediyor olsam da diğer ikisi karşısında ne yaparım, kestiremiyorum bile. Burada yer alan birkaç soru daha dikkatimi çekti: 1) Etik bir ikilemle karşılaştığınız ve bunu çözdüğünüz durumu anlatın... 2) Kendinizi bir anda kalem boyunda ve bir blender’ın içinde bulsanız, buradan nasıl çıkardınız? 3) Bir yöneticiniz size bağırmaya başlarsa ne yaparsınız? Üzerlerinde düşünüp birer mantıklı cevap hazırlamaya değer sorular bunlar - ikincisi hariç tabii. Aslında bu da, absürt ve beklenmedik bir durumdan kurtulmak için yaratıcılığınızı konuşturma sorusu... Makul bir cevap hazırlayıp arka cebe koymak lazım bence- ki diğer yaratıcılık sorgulayan tuhaf sorularda da kullanılabilsin. Japonya’daki kuaför sayısıyla çeyrekliğin etrafındaki çiziklere gelince... Uzmanlar bunların mantık yürütme soruları olduğu görüşünde. Ve bu durumda da yapacak en iyi şey, kalem kağıt çıkararak yüksek sesle düşünemeye, birtakım hesaplar çiziktirmeye başlamak. Böylece karşınızdakine düşünce sisteminizi göstermek fırsatı yakalamış oluyorsunuz. Hangi hayvan ya da araba olmak istersiniz, bir duvarda tuğla olsaydınız bu hangisi olurdunuz gibi kendinizi nasıl gördüğünüzü, tanımladığınızı anlamaya çalışan sorulara da hazırlıklı olmak şart. İnsanlararası ilişkilerinizin durumuna, kendinizi hangi sıfatlarla tanımladığınıza, bunu yaparken ne tür bir tavır takındığınıza bakılan sorular olduğu için bunlara da güçlü ama uçuk olmayan cevaplar bulmak gerekiyor. İnsan kaynakları danışmanlığı yapan bir arkadaşım, hangi havyan olurdunuz sorusuna "fındık faresi" diye cevap veren iki metre boyunda birinin karşısında gülme krizine girdiğini anlatmıştı mesela. Gelelim arkadaşımın kız kardeşinin maruz kaldığı, "bu kalçaları nasıl eriteceksin" sorusunun cevabına... Bana göre en yakındaki, (mümkünse) ağır kül tablasını, şık bir hareketle adamın kafasına fırlatmak en iyi cevap. Daha iyisini düşünebilen varsa paylaşsın da bilelim...
Yazan : Burçak Güven