G
GulsahToptas
Kullanıcı
Prof. Dr. Leymann, mobbingin bir veya birkaç kişi tarafından, diğer bir kişiye yönelik olarak sistematik bir biçimde düşmanca ve ahlak dışı bir iletişim yöneltilmesi şeklinde, psikolojik bir terör olduğunu vurguluyor. İşte bu terörü başlatanlara da terörist yerine “Mobber” diyoruz.
İş hayatında sanıldığı kadar masum insanlarla tanışmıyoruz malesef. Elbetteki herkesi bu kategoriye koymak yanlış olur. Aksine bizi destekleyen, bize yardımcı olan aynı zamanda nesli tükenmeye yüz tutmuş hayırsever iş arkadalarımız da çıkabilir, çıkmıştır ve de çıkma ihtimali vardır. Onlar numunelik oldukları için ben direk genele yöneliyorum.
Asortik bir dille söylersek mobbing, halk dilinde ise “Ulan, şunun ayağını kaydırayım. Bir halt bildiği de yok zaten. Gıcığıma da gidiyor herif” sendromu taşıyan (uzun olduğu için ben mobbing diyeceğim, anlarsınız siz onu ) sevgili (!) iş arkadaşlarımızla nasıl baş edeceğimizi merak ettiğinizi biliyorum. (Evet farkettim, uzun bir cümle oldu )
İnsanların, ayaklarınızla bu kadar yakından ilgilenip onları kaydırmak için üstün bir çaba gösterdiği iş hayatında ayakta kalabilmek bile aslında inanılmaz bir başarı. Hele ki iş yaşamının kuralları hakkında bilginiz kısıtlı ya da yoksa bu iş kaymayı bilmeden buz pistinde yarışmaya çıkmaktan farksız bir hale gelir (ki aynı zamanda bu, sizin çoktaaan bir madalya hak ettiğiniz anlamına gelir)
Neden İnsanlar Ayaklarınızın Kayması İçin Üstün Çaba Gösterirler?
Bu sorunun aklınıza ilk getirdiği cevabı söyleyim mi?:
“Beni Çekemiyorlar!”
yani;
“Onlardan başarılıyım.”
“Onlardan güzelim/yakışıklıyım”
“Onlardan çalışkanım”
“Onlardan zekiyim”
“Onlardan çok kazanıyorum”
Belki karşıdakinin sizi böyle gördüğünü düşünüyor olabilirsiniz.
Ya da sorun sizin harika olmanızdan çok karşıdaki şahsı muhteremin kendini yetersiz, beceriksiz, sürekli geri planda kalmaktan nefret eden biri olmasıdır. Belki siz, onun, sizi iş hayatındaki kariyer engeli gibi gördüğünü düşünüyor olabilirsiniz.
Tabii ki cevapları çoğaltmak mümkün. Belki sizin gözünüzün üstünde kaşınızın olması onu rahatsız ediyordur. Belki özel sorunları vardır ve uğraşacak birini arıyordur, belki de siz kayışları koparmak üzeresinizdir... (Şaka şaka... )
Asıl amaçları sizin kendinizi gösterme imkanınızı kısıtlamaktır. Kendinizi kötü, değersiz, hiçbir işe yaramaz ve bunlara benzer aklınıza gelecek ne kadar kötü his varsa iliklerinize kadar bunları hissetmenizi sağlamaktır. Yukarda bahsettiğim gibi, mobberların bir çok amacı olabilir. Sorunları ya sizlerledir ya da kendileriyle... Aynı zamanda sorun ne olursa olsun, sizin kendinizi kötü hissetmeniz karşıdaki insanların enerjisini yükseltir.
Neler Yaparlar?
Aklınıza ne gelirse....
Onları hemen düşman hatta kocaman kollarıyla sizi boğazınızdan sıkmış, yüksek kahkahalarla sizi sağa sola sallayan dev gibi bir canavar gibi düşünmenize gerek yok. Durum o kadar vahim değil. (En azından şimdilik ) Aynı zamanda sizin iş hayatınızdaki koca koca engeller olup ve sizi bir nebze daha huzursuz ve mutsuz edebilmek için sahip oldukları enerjilerin büyük bir kısmını keyifle harcayabileceklerini unutmamak lazım...
Mesela size ne yapılması sizi rahatsız eder?
• Sözünüzün sürekli kesilmesi?
• Yaptığınız işin sürekli eleştirilmesi?
• Haksız yere yüzünüze bağırarak (anne annemin deyimiyle höykürerek) konuşulması?
• Özel yaşamınızın –ki onlara neyse- sürekli eleştirilmesi?
• Jest, mimik ve bakışlarla “Seninle konuşmaktan nefret ediyorum, bir an önce konuş ve git!” mesajı verilmesi?
• Arkanızdan olur olmadık şeyler söylenmesi? Dedikodunuzun yapılması?
• Ortam içerisinde siz orda yokmuşsunuz gibi davranılması?
• Kararlarınızın sürekli sorgulanması?
• Saçma sapan şakalarla gülünç duruma düşürülmeniz?
• Alaycı bakış atmaları?
Ya da yapılmaması?
• Dinlenilmemek?
• Ciddiye alınmamak?
• Söylediklerinizin ciddiye alınmaması?
• Kurum içerisindeki faaliyetlerin size haber verilmemesi?
• İşinizle ilgili alınan kararların size bildirilmemesi?
Say say bitmez... Kısaca sizi yok sayıp, kendinizi gösterme ve ifade etme olanaklarınızın kısıtlanması için yapılan her türlü konuşma, her türlü davranış birer ‘mobbing’ örneğidir. Örneklerden de anlaşıldığı gibi mobbing bir ‘duygusal saldırı’dır. Hem kendi kendinize, hem de toplum içinde küçük düşmenizi hedefleyen, çok çirkin bir saldırı...
Osmanlı’da Bile Varmış Yav Bizde Mi Olmasın?!....
Mobbingle ilgili araştırma yaparken Sn. Mehmet BARLAS’ın bir makalesini okudum. 19 Mart 2005 tarihli Sabah Gazetesi’ndeki köşe yazısında Osmanlı Devleti’ndeki mobbingzede sadramımızdan şöyle bahsetmiş:
“Kanuni döneminin çok başarılı ve sürekli terfi eden vezirlerinden Hüsrev Paşa, 1544 yılındaki bir Divan`da, Sadrazam Hadım Süleyman Paşa ile sert biçimde tartışır. Bu tartışmayı o zaman vezir olan Rüstem Paşa, Kanuni`ye abartarak anlatınca, Hadım Süleyman Paşa da, Hüsrev Paşa da görevden alınırlar.Rüstem Paşa sadrazam olur. İstanbul`u terk edip çiftliğine kapanan Hüsrev Paşa ise yemekten içmekten kesilir ve sekiz gün sonra intihar eder.”
(Koskoca sadrazama yapılmış, size mi yapılmayacak?... )
Ölüme Varan Sonuçlar!...
Hayır, dikkatinizi çekmek için kullanmadım “ölüm” kelimesini...
Bu işler böyle başlar. Önce aşırı stresten alınan ağrı kesiciler, ardından prozac tedavisi. En sonundaysa aşırı baskıya dayanamayan bünyenin sadradam gibi ölümü...
“Yuh Özge, n’aptın?” dediğinizi duyar gibiyim
Şunu bilmenizi isterim ki mobbing hakkında yaptığım araştırmalarda hem iyi hem de kötü anlamda “Dehşet Verici” sonuçlar gördüm.
Kötü anlamda bahsetmek gerekitse, aşırı stres ve bu strese bağlı fiziksel, zihinsel, bir o kadar da ruhsal rahatsızlıklar, bunların neticesinde iş hayatında verimin düşmesi, istifa, erken emeklilik, anlaşmalı ya da anlaşmasız işten çıkarılması...
Kurban –ki bu siz oluyorsunuz- için mobbingin sonu hastalık veya intihar yolu ile ölüm bile olabilir. www.mobbingturkiye.net adresinde bulduğum bir araştırma sonucu beni bir hayli şaşırttı. Hiçbir ekleme-çıkartma yapmadan sizinle paylaşmak istiyorum:
Yazar : Süleyman Hacebil / Üstün Danışmanlık
İş hayatında sanıldığı kadar masum insanlarla tanışmıyoruz malesef. Elbetteki herkesi bu kategoriye koymak yanlış olur. Aksine bizi destekleyen, bize yardımcı olan aynı zamanda nesli tükenmeye yüz tutmuş hayırsever iş arkadalarımız da çıkabilir, çıkmıştır ve de çıkma ihtimali vardır. Onlar numunelik oldukları için ben direk genele yöneliyorum.
Asortik bir dille söylersek mobbing, halk dilinde ise “Ulan, şunun ayağını kaydırayım. Bir halt bildiği de yok zaten. Gıcığıma da gidiyor herif” sendromu taşıyan (uzun olduğu için ben mobbing diyeceğim, anlarsınız siz onu ) sevgili (!) iş arkadaşlarımızla nasıl baş edeceğimizi merak ettiğinizi biliyorum. (Evet farkettim, uzun bir cümle oldu )
İnsanların, ayaklarınızla bu kadar yakından ilgilenip onları kaydırmak için üstün bir çaba gösterdiği iş hayatında ayakta kalabilmek bile aslında inanılmaz bir başarı. Hele ki iş yaşamının kuralları hakkında bilginiz kısıtlı ya da yoksa bu iş kaymayı bilmeden buz pistinde yarışmaya çıkmaktan farksız bir hale gelir (ki aynı zamanda bu, sizin çoktaaan bir madalya hak ettiğiniz anlamına gelir)
Neden İnsanlar Ayaklarınızın Kayması İçin Üstün Çaba Gösterirler?
Bu sorunun aklınıza ilk getirdiği cevabı söyleyim mi?:
“Beni Çekemiyorlar!”
yani;
“Onlardan başarılıyım.”
“Onlardan güzelim/yakışıklıyım”
“Onlardan çalışkanım”
“Onlardan zekiyim”
“Onlardan çok kazanıyorum”
Belki karşıdakinin sizi böyle gördüğünü düşünüyor olabilirsiniz.
Ya da sorun sizin harika olmanızdan çok karşıdaki şahsı muhteremin kendini yetersiz, beceriksiz, sürekli geri planda kalmaktan nefret eden biri olmasıdır. Belki siz, onun, sizi iş hayatındaki kariyer engeli gibi gördüğünü düşünüyor olabilirsiniz.
Tabii ki cevapları çoğaltmak mümkün. Belki sizin gözünüzün üstünde kaşınızın olması onu rahatsız ediyordur. Belki özel sorunları vardır ve uğraşacak birini arıyordur, belki de siz kayışları koparmak üzeresinizdir... (Şaka şaka... )
Asıl amaçları sizin kendinizi gösterme imkanınızı kısıtlamaktır. Kendinizi kötü, değersiz, hiçbir işe yaramaz ve bunlara benzer aklınıza gelecek ne kadar kötü his varsa iliklerinize kadar bunları hissetmenizi sağlamaktır. Yukarda bahsettiğim gibi, mobberların bir çok amacı olabilir. Sorunları ya sizlerledir ya da kendileriyle... Aynı zamanda sorun ne olursa olsun, sizin kendinizi kötü hissetmeniz karşıdaki insanların enerjisini yükseltir.
Neler Yaparlar?
Aklınıza ne gelirse....
Onları hemen düşman hatta kocaman kollarıyla sizi boğazınızdan sıkmış, yüksek kahkahalarla sizi sağa sola sallayan dev gibi bir canavar gibi düşünmenize gerek yok. Durum o kadar vahim değil. (En azından şimdilik ) Aynı zamanda sizin iş hayatınızdaki koca koca engeller olup ve sizi bir nebze daha huzursuz ve mutsuz edebilmek için sahip oldukları enerjilerin büyük bir kısmını keyifle harcayabileceklerini unutmamak lazım...
Mesela size ne yapılması sizi rahatsız eder?
• Sözünüzün sürekli kesilmesi?
• Yaptığınız işin sürekli eleştirilmesi?
• Haksız yere yüzünüze bağırarak (anne annemin deyimiyle höykürerek) konuşulması?
• Özel yaşamınızın –ki onlara neyse- sürekli eleştirilmesi?
• Jest, mimik ve bakışlarla “Seninle konuşmaktan nefret ediyorum, bir an önce konuş ve git!” mesajı verilmesi?
• Arkanızdan olur olmadık şeyler söylenmesi? Dedikodunuzun yapılması?
• Ortam içerisinde siz orda yokmuşsunuz gibi davranılması?
• Kararlarınızın sürekli sorgulanması?
• Saçma sapan şakalarla gülünç duruma düşürülmeniz?
• Alaycı bakış atmaları?
Ya da yapılmaması?
• Dinlenilmemek?
• Ciddiye alınmamak?
• Söylediklerinizin ciddiye alınmaması?
• Kurum içerisindeki faaliyetlerin size haber verilmemesi?
• İşinizle ilgili alınan kararların size bildirilmemesi?
Say say bitmez... Kısaca sizi yok sayıp, kendinizi gösterme ve ifade etme olanaklarınızın kısıtlanması için yapılan her türlü konuşma, her türlü davranış birer ‘mobbing’ örneğidir. Örneklerden de anlaşıldığı gibi mobbing bir ‘duygusal saldırı’dır. Hem kendi kendinize, hem de toplum içinde küçük düşmenizi hedefleyen, çok çirkin bir saldırı...
Osmanlı’da Bile Varmış Yav Bizde Mi Olmasın?!....
Mobbingle ilgili araştırma yaparken Sn. Mehmet BARLAS’ın bir makalesini okudum. 19 Mart 2005 tarihli Sabah Gazetesi’ndeki köşe yazısında Osmanlı Devleti’ndeki mobbingzede sadramımızdan şöyle bahsetmiş:
“Kanuni döneminin çok başarılı ve sürekli terfi eden vezirlerinden Hüsrev Paşa, 1544 yılındaki bir Divan`da, Sadrazam Hadım Süleyman Paşa ile sert biçimde tartışır. Bu tartışmayı o zaman vezir olan Rüstem Paşa, Kanuni`ye abartarak anlatınca, Hadım Süleyman Paşa da, Hüsrev Paşa da görevden alınırlar.Rüstem Paşa sadrazam olur. İstanbul`u terk edip çiftliğine kapanan Hüsrev Paşa ise yemekten içmekten kesilir ve sekiz gün sonra intihar eder.”
(Koskoca sadrazama yapılmış, size mi yapılmayacak?... )
Ölüme Varan Sonuçlar!...
Hayır, dikkatinizi çekmek için kullanmadım “ölüm” kelimesini...
Bu işler böyle başlar. Önce aşırı stresten alınan ağrı kesiciler, ardından prozac tedavisi. En sonundaysa aşırı baskıya dayanamayan bünyenin sadradam gibi ölümü...
“Yuh Özge, n’aptın?” dediğinizi duyar gibiyim
Şunu bilmenizi isterim ki mobbing hakkında yaptığım araştırmalarda hem iyi hem de kötü anlamda “Dehşet Verici” sonuçlar gördüm.
Kötü anlamda bahsetmek gerekitse, aşırı stres ve bu strese bağlı fiziksel, zihinsel, bir o kadar da ruhsal rahatsızlıklar, bunların neticesinde iş hayatında verimin düşmesi, istifa, erken emeklilik, anlaşmalı ya da anlaşmasız işten çıkarılması...
Kurban –ki bu siz oluyorsunuz- için mobbingin sonu hastalık veya intihar yolu ile ölüm bile olabilir. www.mobbingturkiye.net adresinde bulduğum bir araştırma sonucu beni bir hayli şaşırttı. Hiçbir ekleme-çıkartma yapmadan sizinle paylaşmak istiyorum:
Yazar : Süleyman Hacebil / Üstün Danışmanlık