A
ayben
Her şey düşüncede başlar. Karar verme gelir ardından ve sonra eylemdir bizi bekleyen… Kamerayı geri saralım. Düşüncelerimizi beynimizde biz yaratıyoruz ve faaliyete geçen de bizden başkası değil… Peki, kimdir kötü tohumları bizim yüreğimize işleyen?
“Önce düşünce vardır, sonra oluş” Yaşamın akışı esnasında beş duyumuzla algıladığımız üç boyutlu dünyada sürekli bir değişim söz konusudur. Bu değişimleri algılayan zihin, algıları üzerine düşünmeye başlar ve yargılarda bulunup, karar verir. Düşünceler üzerine verilen yargılar eyleme dökülür ve kişinin dışavurumu bu eylem esnasında gerçekleşir. Bir kişi düşündüğünden ibarettir ve karakteri tüm düşüncelerinin oluşturduğu bir toplamdır. Tüm buluşlar önce zihinde düşünce aşamasında tasarlanarak can bulur, sonra harekete geçilir ve sonuçlara varılır. Telefon, elektrik, TV vs. aklınıza gelen her şey önce düşünce bazında vardı. Sonra vücut buldu. Asıl güç bizim elimizde! İnsanoğlu yaşamındaki oluşlardan ve değişimlerden hep dışarıdaki etkenleri sorumlu tutmuştur. İçinde var olan gücün farkına varmak yerine, gücü dışarıda aramış ve beklenti içine girmiştir. Başına gelen tüm olumsuz deneyimlerde suçlayacak bir etken her zaman vardır. Böylece kendini aklayarak “masum kurban” rolüne sokmuştur. Ne yazık ki bu durumda, arzu ettiği hiçbir şey gerçekleşmemiştir bu şekilde düşünenlerin yaşamında. Fark edilmesi gereken şu ki asıl güç bizim içimizde ve güç gerçekten sınırsız. Yaşam sorumluluğunu elinize aldığınız anda içinizdeki güce ulaşıyorsunuz. İlk adım “yaşam sorumluluğunuzun sadece ve sadece kendinizde olduğunu” fark edebilmek. Birçok kişi içinde yaşadığı topluma ve bireylerine güvenmemektedir. Her zaman olası bir tehlikeye karşı beklenti halinde, stresli bir gard halindedir. Zihnimizin mıknatıslık özelliği vardır. Kişi hangi iç enerjisel düşünce sistemini çalıştırıyorsa bunu yaşamında gerçekleştirir ve deneyimler. Unutmayın önce düşünce sonra oluş var. Bu deneyimler sonucunda da kişiler kendileri dışındaki dünyanın ne kadar” güvensiz” olduğuna karar verirler. Sizce doğru bir karar mı? Düşündü ve oldurdu. Yani toplumda çok sık kullanılan bir deyişle “Korktuğu başına geldi.” Kimse getirmedi sadece kendisi gerçekleştirdi bunu. Karakter olarak bu kişi “kimseye güvenmeyen bir karakter” yapısı sergilemeye başladı...
KYNK: Kişisel Gelişim/Dergi
“Önce düşünce vardır, sonra oluş” Yaşamın akışı esnasında beş duyumuzla algıladığımız üç boyutlu dünyada sürekli bir değişim söz konusudur. Bu değişimleri algılayan zihin, algıları üzerine düşünmeye başlar ve yargılarda bulunup, karar verir. Düşünceler üzerine verilen yargılar eyleme dökülür ve kişinin dışavurumu bu eylem esnasında gerçekleşir. Bir kişi düşündüğünden ibarettir ve karakteri tüm düşüncelerinin oluşturduğu bir toplamdır. Tüm buluşlar önce zihinde düşünce aşamasında tasarlanarak can bulur, sonra harekete geçilir ve sonuçlara varılır. Telefon, elektrik, TV vs. aklınıza gelen her şey önce düşünce bazında vardı. Sonra vücut buldu. Asıl güç bizim elimizde! İnsanoğlu yaşamındaki oluşlardan ve değişimlerden hep dışarıdaki etkenleri sorumlu tutmuştur. İçinde var olan gücün farkına varmak yerine, gücü dışarıda aramış ve beklenti içine girmiştir. Başına gelen tüm olumsuz deneyimlerde suçlayacak bir etken her zaman vardır. Böylece kendini aklayarak “masum kurban” rolüne sokmuştur. Ne yazık ki bu durumda, arzu ettiği hiçbir şey gerçekleşmemiştir bu şekilde düşünenlerin yaşamında. Fark edilmesi gereken şu ki asıl güç bizim içimizde ve güç gerçekten sınırsız. Yaşam sorumluluğunu elinize aldığınız anda içinizdeki güce ulaşıyorsunuz. İlk adım “yaşam sorumluluğunuzun sadece ve sadece kendinizde olduğunu” fark edebilmek. Birçok kişi içinde yaşadığı topluma ve bireylerine güvenmemektedir. Her zaman olası bir tehlikeye karşı beklenti halinde, stresli bir gard halindedir. Zihnimizin mıknatıslık özelliği vardır. Kişi hangi iç enerjisel düşünce sistemini çalıştırıyorsa bunu yaşamında gerçekleştirir ve deneyimler. Unutmayın önce düşünce sonra oluş var. Bu deneyimler sonucunda da kişiler kendileri dışındaki dünyanın ne kadar” güvensiz” olduğuna karar verirler. Sizce doğru bir karar mı? Düşündü ve oldurdu. Yani toplumda çok sık kullanılan bir deyişle “Korktuğu başına geldi.” Kimse getirmedi sadece kendisi gerçekleştirdi bunu. Karakter olarak bu kişi “kimseye güvenmeyen bir karakter” yapısı sergilemeye başladı...
KYNK: Kişisel Gelişim/Dergi