umarım bu başka ülkelere de örnek olur ve özellikle Kyoto sözleşmesini imzalamayan ülkelere.
Güzel bir konuya değinmişsin Ayben.
Bilmeyenler için ufak bir hatırlatma; KYOTO SÖZLEŞMESİ Kyoto Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler'in 1997 yılında, Japonya'da düzenlediği çevre toplantısında, küresel ısınmayla mücadeleyi amaçlayan ve hükümetler tarafından kabul edilen bir antlaşmadır. Sözleşmeye 84 ülke imza koymasına karşın, imza veren ülke sayısı 35'i geçmemektedir.
BASINDA KYOTO SÖZLEŞMESİ Küresel ısınmaya karşı alınacak önlemleri içeren uluslararası Kyoto Sözleşmesi 16.Şubat'ta Türkiye saatiyle 07.00'de yürürlüğe girdi.
Japonya'nın eski imparatorluk başkenti Kyoto'da Nisan 1997'de imzalanan ve şimdiye kadar 140 ülke tarafından onaylanan Uluslararası Kyoto iklim sözleşmesi, taraf ülkelerin sera etkisine yol açan gazların havaya karışmasını engelleyecek ya da azaltacak önlemler almasını gerektiriyor.
Bu tür gazların en çok havaya karışmasına neden olan ülke ABD ise sözleşmeye imza koydu, ancak ekonomik gerekçelerle onaylamaya yanaşmıyor. Kyoto Sözleşmesi, sanayi ülkelerini başta karbondioksit (CO2) olmak üzere dünyanın ısınmasına yol açan gazların emisyonunu sınırlandırmak zorunda bırakıyor.
Fosil enerji kaynaklarının kullanımına kısıtlama Sözleşme, başta petrol olmak üzere fosil enerji kaynaklarının kullanımına kısıtlama getirilmesini gerektiriyor. Birleşmiş Milletler'e göre, atmosferdeki karbondioksitin yüzde 80'i, fosil enerji kaynaklarının ulaşım, ısınma ve sanayi alanlarında kullanılmasından kaynaklanıyor.
Sözleşmede, Kuzey'in sanayi ülkelerinin gaz emisyonunun 2012 yılına kadar 1990 yılına göre yüzde 5.2 azaltılması öngörülüyor. Bu amaçla her ülkeye kota konuyor. Ancak ABD geri adım atmadığı için, gaz emisyonundaki azalma yüzde 5.2 yerine ancak yüzde 2 olabilecek.
ABD ile Avustralya onaylamıyor Protokole taraf ülkeler bugüne kadar başta karbondioksit olmak üzere atmosfere salınan sera gazı etkisine yol açan emisyonların salınım düzeyinin yüzde 55'in altında kalması nedeniyle Kyoto Protokolü'nü yürürlüğe sokamıyorlardı.
Sera etkisine yol açan gaz salınımının yüzde 36.1'inden tek başına sorumlu olan ABD ile yüzde 2.1'inden sorumlu Avusturalya protokolü imzaladılar, ancak onaylamamakta direniyorlar.
Geçtiğimiz yıl sonunda Rusya'nın protokolü Meclis'ten geçirerek onaylamasıyla ise yürürlük imkanı doğmuş oldu.
Rusya protokole dahil oldu Rusya'nın da protokole dahil olmasıyla birlikte sera etkisine yol açan gaz salınımında yüzde 61 düzeyindeki sorumlu ülke katılımına erişildi.
Atmosferdeki sera gazı birikimlerini, insanın iklim sistemi üzerindeki tehlikeli etkilerini önleyecek bir düzeyde durdurmayı amaçlayan protokole göre, sanayileşmiş ülkelerin 2008-2012 yılları arasında, iklim dengesi üzerinde tehdit oluşturan başta karbondioksit olmak üzere gaz salınımlarını 1990 seviyesinin yüzde 5.2 altına çekmeleri gerekiyor.
Protokolde 140 ülkenin imzası var Bu sayede sera etkisinin azaltılarak, küresel iklim değişikliklerinin ve doğal dengenin korunmasını amaçlayan Kyoto Protokolü'ne, bugüne kadar 39'u sanayileşmiş 141 ülke onay verdi.
Sanayileşmiş ülkeler arasında yer alan ve atmosfere salınan sera etkisine yol açan gaz salınımının yüzde 36.1'inden tek başına sorumlu olan ABD ile yüzde 2.1'inden sorumlu Avustralya ise protokole hala taraf olmayı reddediyor.
Türkiye indirim taahhüdünde bulunmadı Türkiye, iklim değişikliklerinin olumsuz etkilerinin önlenmesi amacıyla oluşturulan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ni imzalayan ülkeler arasında yer alıyor. Bu sözleşmeye gelişme düzeyi, kalkınma hedefi ve tüketim modelini dikkate alarak taraf olan Türkiye, '3'üncü Taraflar Konferansı' olarak da bilinen Kyoto Protokolü'ne taraf olmadığı için herhangi bir indirim taahhüdünde bulunmadı.
Çevre ve Orman Bakanlığı, sera gazları konusunda ülkeler açısından bağlayıcılığı bulunan Kyoto Protokolü'ne Türkiye'nin taraf olup olmama durumunun, ortaya çıkacak yol haritasından sonra değerlendirileceğini bildirdi.
Kyoto Protokolü'nün bugün yürürlüğe girecek olması nedeniyle Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, atmosferde tehlikeli bir boyuta varan insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkisini önlemek ve belli bir seviyede durdurmak amacıyla 1994 yılında yürürlüğe giren iklim değişikliği çerçeve sözleşmesine, bugüne kadar 189 ülkeyle Avrupa Birliği'nin taraf olduğu belirtildi.
Açıklamada, Türkiye'nin Kyoto Protokolü'ne henüz taraf olmadığı kaydedilerek, ''İklim değişikliği çerçeve sözleşmesinin gereği olarak ülkelerin hazırlaması gereken Ulusal Bildirim'in hazırlandığı'' duyuruldu. Açıklamada ''Bu yol haritasından sonra, Kyoto Protokolü'ne taraf olup olmama durumu değerlendirilecektir'' denildi.
Protokolle, atmosfere bırakılarak küresel ısınmayı körükleyen sera gazlarının oranının 1990 yılı rakamlarının yüzde 5 'i kadar azaltılması hedefleniyor. Türkiye henüz Kyoto Protokolü'ne taraf olmadı, ancak son dokuz yılda atmosfere saldığı gaz miktarı yüzde 65 arttığı için bir an önce önlem alması gerekiyor.
BM: ''Kyoto, sorunu çözmeye yetmeyecek'' Kyoto sözleşmesinin bugün yürürlüğe girmesi dolayısıyla Japonya'nın eski imparatorluk başkenti Kyoto'da düzenlenen törende konuşan BM iklim sorumlusu Joke Waller-Hunter, ''sözleşmenin yürürlüğe girişini kutlamak için haklı gerekçelerimiz var. Kyoto sözleşmesi ilk adım, ama sorunu çözmeye yetmeyecek. Bunu da bilmeliyiz'' dedi.
Waller-Hunter, atmosferde sera etkisi yaratan gazların kontrol altına alınması gerektiğini vurgulayarak, bütün ülkeler ve iklim için yaralı olacak çok taraflı yeni bir anlaşma metni ortaya koyabilmek için, Kyoto sözleşmesi hayata geçirilirken kazanılacak deneyimlerden yararlanmak gerekeceğini belirtti.
Kyoto sözleşmesinde, sanayi ülkelerinin atmosfere bıraktıkları karbon gazlarını 2012'de 1990 yılına oranla yüzde 5.2 azaltmaları öngörülüyor.
Atmosfere salınan karbon gazlarının bir numaralı üreticisi ABD, Kyoto sözleşmesini onaylamadığı için, sözleşmede öngörülen hedefe ulaşılamayacak.
Önlem alınmazsa dünya 2 derece ısınacak Dünya Doğayı Koruma Vakfı WWF'den yapılan açıklamaya göre, küresel ısınma ve sera gazının etkileri konusunda yapılan bilimsel araştırmalar, önlem alınmadığı takdirde bu yüzyıl sonunda dünyanın sıcaklık ortalamasının 2 derece artacağını yönünde.
Oxford Üniversitesi'nden Dr.Mark New tarafından yapılan 'Kutuplarda 2 derecelik sıcaklık artışı doğrultusunda iklim değişikliği' konulu çalışmada, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin önümüzdeki 20 yıl içinde ortaya çıkacağı ve 2026-2050 yılları arasında iklim değişikliğini önlemek için hiçbir şey yapılmadığı takdirde, dünyada Sanayi Devrimi öncesine oranla 2 derecelik bir sıcaklık artışı olacağı belirtiliyor.
WWF'den hükümetlere öneriler: İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin önlenmesi ve Kyoto Protokolü'nün işlerliliğini artırmak amacıyla, Dünya Doğayı Koruma Vakfı, çeşitli önerilerde bulundu:
· Sera gazı salınımlarını düşürmek için hükümetlerden daha iddialı politikalar belirlenmesi isteniyor
· Karbondioksit salınımlarının düşürülmesinde enerji sektörü, payına düşeni yerine getirmeli
· Avrupa Birliği, karbondioksit emisyonlarının düşürülmesi konusunda güçlü limitler belirledi
· Temiz enerji için hükümetler teşvikleri artırmalı, gelişmekte olan ülkeler, temiz enerji kullanımı konusunda teşvik edilmeli
· Tüm ülkeler yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği çözümlerini geliştirmeli
· ABD ve Avustralya, Kyoto Protokolü'ne dahil olmasalar da karbondioksit salınımlarını azaltmaları konusunda bu ülkelere yapılan baskı artırılmalı
· Gelişmiş ülkeler, iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle mücadele eden gelişmekte olan ülkelere yardım etmeli
· Tüm hükümetler ve uluslararası kuruluşlar, küresel ısınmayı sanayi devrimi öncesindeki oranda tutmaya çalışmayı taahhüt etmeli.
Kaynak: CNNTÜRK Haber Portalı- 16.Şubat.2005