Y
yasinyarar
Kullanıcı
- 6 Haz 2008
- En iyi cevaplar
- 0
- 0
İlk aşkını unutan var mı?
Karşı cinse doğru ilk yürek çarpıntılarının başladığı o günleri pek azımız unutabilir.
"İlk kez lunaparka giden çocuğun duyduğu heyecana" benzetilen "acemilik günleri"nde kişi aslında bir imaja aşıktır. Duyguları gerçeğe dönüşebilse, belki de büyü bozulacaktır.
Genellikle ilk aşık olduğumuz insan, ilk flört ettiğimiz veya ilk cinsel ilişkimizi yaşadığımız kişi değildir. Bu durumda, iki benzersiz deneyimi anlatmak için "aşk" sözcüğünü kullanmak yetersiz kalabilir. Ve çoğu zaman da pek doğru değildir. Aslında her iki ilişkide de karşı cinse olan duygularamızı şekillendirmede ve gelecekteki ilişkilerimizi etkilemede çok önemli rol oynarlar. İlk aşk, gelecekteki ilişkilere zenginlik katabileceği gibi olumsuz da etkileyebilir.
İlk romantik aşk
Bir haz kaynağı ya da bir hüzün kaynağı olabilir ama, çok az insan, ilk kez sırılsıklam aşık olduğunda hissettiklerini unutabilir. Bu aşk hastalığının belirtileri çok çeşitlidir, kalp daha hızlı çarpar, nabız çabuk atar, sıcak basar, insanın başı döner, iştah kaybolur, aşırı ruh hali değişimleri olur, uykusuzluk çekilir. Bazı insanlar mantıklarını, düşünme yeteneklerini yitirdiklerini anımsarlar. Hele bir de insan çok gençse, çoğunlukla karşılıksız olan o ilk aşk, acısıyla tatlısıyla karmaşık duygular yaratır. Sibel o günleri şöyle anımsıyor; "13 yaşındaydım ve daha önce bir erkeğe tam anlamıyla bakmamıştım bile. O yaz ailemle tatile gitmiştik. Ona bir anda aşık oldum. Plajda çalışıyordu, yanık tenli, müthiş yakışıklıydı, ya da o anda bana öyle geldi. Benden çok daha büyüktü ve eminim beni plajda oynayan çocuklardan farklı görmüyordu. Oysa ben her gün onu göreceğim diye heyecandan ölüyordum. Beni belki de hiç farketmemiş olduğunu şimdi anlıyorum ama, onu unutabileceğimi de hiç sanmıyorum. O benim ilk aşkımdı."
Psikolog Aslı Devrim, ilk aşkı şöyle tanımlıyor: "İlk aşk deneyimi genellikle gerçekçi değildir. Ama tuhaftır, insan ilk aşkının etkisinden pek kurtulamaz. Alınan o büyük haz, o umutsuzluk duygusu, karşılığı alınmasa bile, unutulacak duygular değildir. İnsanın ilk kez lunaparka gittiğinde hissettikleri gibi bir şey yani aşk nedense, bir daha aynı heyecanı veremiyor insana."
Çocukluk aşkı
İlk kez aşık olduğunuz zaman, genellikle gelişmenin ilk dönemlerinde olduğunuz ve henüz olgunlaşmadığınız için, o kişiye nasıl yaklaşacağınızı pek bilemezsiniz. Aslında sadece müthiş heyecanlı bulduğunuz bir imaja aşıksınızdır. Eğer görüşebilir ve duygularınızı gerçeğe dönüştürebilirseniz, büyük bir olasılıkla büyü anında bozulacaktır. O kişiye hayran olmanız ve belli bir mesafeden gözlemeniz, onun gözünüzde mükemmel bir aşk objesi olarak kalmasına yardımcı olur. Bu şekilde aslında onların uygun olmadığını anlama fırsatı yakalayamazsınız. Peki, insanları aşkı aramaya yönelten şey nedir, biyolojik bir güdü mü, yoksa bir güvenlik arayışı mı?
Aşkı aramak
Parçalanmış bir aileden gelen Perihan, 16 yaşındayken sevecek birisini aradığını anımsıyor. Şimdi dönüp de geriye baktığında ise, onunla ilgilenecek ve aradığı güvenliği verecek birisine ihtiyaç duyduğunu anlıyor. "Sanıyorum herşeyi büyük bir duygusallıkla ele alıyordum. Sanki ben Sindrella'ydım ve Beyaz Atlı Prensi'mi arıyordum. Bana ilk arkadaşlık teklif eden erkeğe deli gibi aşık oldum. Harikaydı. İlk buluştuğumuz günün sonunda neredeyse tüm yaşamımızı planlamıştım bile. Üç hafta sonra benden ayrıldı. Bağlanmak istemediğini söylüyordu. Haftalarca, aylarca ağladım. Bu olayın etkisini atlatmam belki de yıllarımı aldı. Uzun süre onu, benim için en uygun kişi olduğunu düşünerek kafamda idealleştirdim. Aslında onu doğru dürüst tanımıyordum bile."
Bu ilişki Perihan'ın gelecekteki ilişkilerinin ilkiydi sadece. Onu sevecek birisini aramaya devam etti uzun bir süre. Birisine bağlanması çok kolaydı ama duygularının karşılığını ender olarak alabiliyordu. Bugün şöyle diyor:"Artık akıllandım, birçok erkeği kendimden soğutmuş olduğumu fark ediyorum. Onlardan beni sevmelerini talep ettim sürekli. Aslında gerçek olan şuydu; ben kendimi sevmeyi öğrenmemiştim. Ve aynı zamanda acı çekmeyi, aşkın bir parçası olarak kabul etmiştim."
Çoğu kadın karşısındaki erkeğin kendisine bağlı olmasını ister ve ihtiyaç duyar. Sevginin azaldığını gösteren en ufak bir belirtiye karşı çok hassastır. Alınması gereken derslerin en zoru da şudur: Eğer aşırı bağımlıysanız ve aşırı sevgi talep ediyorsanız, en çok istediğiniz şeyi yitirme tehlikesi daha büyüktür. Sevilmeye layık olduğunuzu öğrenene kadar, başkasının sizi sevmesini nasıl bekleyebilirsiniz ki?
"Önce ben" dönemi
İlk aşk, duygusal gelişiminizde, genellikle vermekten çok, isteme dönemidir. Kendinizi değil de başkasını düşünmeniz ilk kez gerçekleşiyor olsa bile, bu oldukça ben-merkezci bir sevgidir. Gerçekten de insanlar ilk aşklarında sevgilerinin objesi olan kişiye sevgi ve şefkat vermekten çok, olayın sevilme yönüne ilgi duymaktadırlar.
...Ve ilk seks
İlk cinsel ilişki ilk aşkla aynı anda yaşanmasa bile, Dr. Aslı Devrim ilk aşkla ilk cinsel ilişki arasında oldukça dolaysız bir ilişki olduğuna inanıyor. "Farkında olmasanız bile, hissettiğiniz duyguların mutlaka cinsel bir yönü vardır. Zaten o özel büyüyü veren de odur. Ama insanlar genellikle bunun farkına varmazlar. Çünkü bu ilk şaşırtıcı duyguyla cinsel güdülerinin bir ilişkisi olduğunu anlayacak kadar yeterli cinsel deneyime sahip değildirler."
İnsanlar daha romantik bir sözcük kullanarak adına "sevişmek" deseler de, ilk seksin romantik duygularla hiç bir bağlantısı olmayabilir. Gerçekten de araştırmaların gösterdiğine göre insanların bazıları, ilk seks deneyimlerini daha güvenli bir ortamda yapıyorlar, daha doğrusu, özel bir kişiyle yapmıyorlar ve böylece eğer herşey iyi gitmezse pek fazla düş kırıklığı yaşanmıyor. Yani artık birçok insan aşık olmadan çok daha önce cinsel deneyim yaşıyor.
İnsanlar ilk aşklarını nasıl unutmuyorsa, ilk seviştikleri kişiyi, yeri ve zamanı da en ince detayına kadar hatırlıyor. İlk yaşadığımız cinsel ilişkinin hafızalarımıza bu denli kazınmış olmasının sebebi de, o olay gerçekleşmeden çok önce uzun süre merak etmiş, endişelenmiş ve hatta fantezisini kurmuş olmamızdır.
"Hayır" demenin güçlüğü
Genç kızların birçoğu ilk gerçek cinsel ilişkilerinde düş kırıklığına uğrarlar. Çünkü seks hakkında şöyle böyle bilgi edinmiş olmalarına karşın, cinsel ilişkiye girdiklerinde, cinsel ilişkiden ne beklediklerini hala bilmiyorlardır. Bir genç kız şöyle diyor: "Erkek arkadaşım hoyrattı, beni hiç düşünmüyordu. Canım acımaya başlayınca paniğe kapıldım ve durmasını söyledim, ama durmadı, devam etti. O olaydan sonra onu bir daha görmek istemedim. Daha önce bana dokunmasına izin vermezsem beni istemeyeceğini sanıyordum ama olaydan sonra ben onu istemedim." Birçok genç kız kendileri henüz hazır olmadıkları halde, erkek arkadaşlarının cinsel ilişki için yaptıkları bu baskıyı hissederler. Ve birçoğu da ya utandığından, ya da sürekli baskıya dayanamadığından dolayı boyun eğer ve sonradan "hayır" diyemediklerine pişman olurlar. Başarılı bir sevişme için, doğru bir iletişim ve karşılıklı anlayış çok önemlidir. Bu ikisi yoksa sevişmenin mutluluk vermesi mümkün değildir. Eğer genç kızın bu ilk cinsel deneyimiyse, sorun daha da güçleşir. Bir kadına şefkatle, sevgiyle ve yumuşaklıkla yaklaşılması gerekir. Bazen yanlış olsa bile, insan kendini, cinsel aşk için en uygun zamanın geldiğine inandırabilir. Kendisini sevecek birini arayan Hande, bu sevgiyi seksle satın almaya çalıştığını düşünüyor. "Pek bilinçli birşey değildi ama, sanıyorum, bir erkeğin benimle sevişmesine izin verirsem, bana aşık olacağına inanıyorum. Aşık filan olmadı tabii!"
Seks arzusu çok güçlü olabilir ve insan bir kez denedikten sonra geriye dönüş yapmak zor olabilir. Birçok kadın, ilk cinsel eşleriyle en çok neden zevk aldıkları konusunda konuşmakta zorlanmışlar ve bu yüzden daha sonraki ilişkilerinde ne istediklerini söyleyebilme cesaretini çok uzun zaman sonra bulduklarını görmüşlerdir.
Eşler arasındaki ilgi ve sevginin azlığı kadar, korku, gerginlik ve suçluluk duygusu da, ilk cinsel ilişkinin unutulmaz ve acı bir deneyim olmasına neden olabilir.
Karşı cinse doğru ilk yürek çarpıntılarının başladığı o günleri pek azımız unutabilir.
"İlk kez lunaparka giden çocuğun duyduğu heyecana" benzetilen "acemilik günleri"nde kişi aslında bir imaja aşıktır. Duyguları gerçeğe dönüşebilse, belki de büyü bozulacaktır.
Genellikle ilk aşık olduğumuz insan, ilk flört ettiğimiz veya ilk cinsel ilişkimizi yaşadığımız kişi değildir. Bu durumda, iki benzersiz deneyimi anlatmak için "aşk" sözcüğünü kullanmak yetersiz kalabilir. Ve çoğu zaman da pek doğru değildir. Aslında her iki ilişkide de karşı cinse olan duygularamızı şekillendirmede ve gelecekteki ilişkilerimizi etkilemede çok önemli rol oynarlar. İlk aşk, gelecekteki ilişkilere zenginlik katabileceği gibi olumsuz da etkileyebilir.
İlk romantik aşk
Bir haz kaynağı ya da bir hüzün kaynağı olabilir ama, çok az insan, ilk kez sırılsıklam aşık olduğunda hissettiklerini unutabilir. Bu aşk hastalığının belirtileri çok çeşitlidir, kalp daha hızlı çarpar, nabız çabuk atar, sıcak basar, insanın başı döner, iştah kaybolur, aşırı ruh hali değişimleri olur, uykusuzluk çekilir. Bazı insanlar mantıklarını, düşünme yeteneklerini yitirdiklerini anımsarlar. Hele bir de insan çok gençse, çoğunlukla karşılıksız olan o ilk aşk, acısıyla tatlısıyla karmaşık duygular yaratır. Sibel o günleri şöyle anımsıyor; "13 yaşındaydım ve daha önce bir erkeğe tam anlamıyla bakmamıştım bile. O yaz ailemle tatile gitmiştik. Ona bir anda aşık oldum. Plajda çalışıyordu, yanık tenli, müthiş yakışıklıydı, ya da o anda bana öyle geldi. Benden çok daha büyüktü ve eminim beni plajda oynayan çocuklardan farklı görmüyordu. Oysa ben her gün onu göreceğim diye heyecandan ölüyordum. Beni belki de hiç farketmemiş olduğunu şimdi anlıyorum ama, onu unutabileceğimi de hiç sanmıyorum. O benim ilk aşkımdı."
Psikolog Aslı Devrim, ilk aşkı şöyle tanımlıyor: "İlk aşk deneyimi genellikle gerçekçi değildir. Ama tuhaftır, insan ilk aşkının etkisinden pek kurtulamaz. Alınan o büyük haz, o umutsuzluk duygusu, karşılığı alınmasa bile, unutulacak duygular değildir. İnsanın ilk kez lunaparka gittiğinde hissettikleri gibi bir şey yani aşk nedense, bir daha aynı heyecanı veremiyor insana."
Çocukluk aşkı
İlk kez aşık olduğunuz zaman, genellikle gelişmenin ilk dönemlerinde olduğunuz ve henüz olgunlaşmadığınız için, o kişiye nasıl yaklaşacağınızı pek bilemezsiniz. Aslında sadece müthiş heyecanlı bulduğunuz bir imaja aşıksınızdır. Eğer görüşebilir ve duygularınızı gerçeğe dönüştürebilirseniz, büyük bir olasılıkla büyü anında bozulacaktır. O kişiye hayran olmanız ve belli bir mesafeden gözlemeniz, onun gözünüzde mükemmel bir aşk objesi olarak kalmasına yardımcı olur. Bu şekilde aslında onların uygun olmadığını anlama fırsatı yakalayamazsınız. Peki, insanları aşkı aramaya yönelten şey nedir, biyolojik bir güdü mü, yoksa bir güvenlik arayışı mı?
Aşkı aramak
Parçalanmış bir aileden gelen Perihan, 16 yaşındayken sevecek birisini aradığını anımsıyor. Şimdi dönüp de geriye baktığında ise, onunla ilgilenecek ve aradığı güvenliği verecek birisine ihtiyaç duyduğunu anlıyor. "Sanıyorum herşeyi büyük bir duygusallıkla ele alıyordum. Sanki ben Sindrella'ydım ve Beyaz Atlı Prensi'mi arıyordum. Bana ilk arkadaşlık teklif eden erkeğe deli gibi aşık oldum. Harikaydı. İlk buluştuğumuz günün sonunda neredeyse tüm yaşamımızı planlamıştım bile. Üç hafta sonra benden ayrıldı. Bağlanmak istemediğini söylüyordu. Haftalarca, aylarca ağladım. Bu olayın etkisini atlatmam belki de yıllarımı aldı. Uzun süre onu, benim için en uygun kişi olduğunu düşünerek kafamda idealleştirdim. Aslında onu doğru dürüst tanımıyordum bile."
Bu ilişki Perihan'ın gelecekteki ilişkilerinin ilkiydi sadece. Onu sevecek birisini aramaya devam etti uzun bir süre. Birisine bağlanması çok kolaydı ama duygularının karşılığını ender olarak alabiliyordu. Bugün şöyle diyor:"Artık akıllandım, birçok erkeği kendimden soğutmuş olduğumu fark ediyorum. Onlardan beni sevmelerini talep ettim sürekli. Aslında gerçek olan şuydu; ben kendimi sevmeyi öğrenmemiştim. Ve aynı zamanda acı çekmeyi, aşkın bir parçası olarak kabul etmiştim."
Çoğu kadın karşısındaki erkeğin kendisine bağlı olmasını ister ve ihtiyaç duyar. Sevginin azaldığını gösteren en ufak bir belirtiye karşı çok hassastır. Alınması gereken derslerin en zoru da şudur: Eğer aşırı bağımlıysanız ve aşırı sevgi talep ediyorsanız, en çok istediğiniz şeyi yitirme tehlikesi daha büyüktür. Sevilmeye layık olduğunuzu öğrenene kadar, başkasının sizi sevmesini nasıl bekleyebilirsiniz ki?
"Önce ben" dönemi
İlk aşk, duygusal gelişiminizde, genellikle vermekten çok, isteme dönemidir. Kendinizi değil de başkasını düşünmeniz ilk kez gerçekleşiyor olsa bile, bu oldukça ben-merkezci bir sevgidir. Gerçekten de insanlar ilk aşklarında sevgilerinin objesi olan kişiye sevgi ve şefkat vermekten çok, olayın sevilme yönüne ilgi duymaktadırlar.
...Ve ilk seks
İlk cinsel ilişki ilk aşkla aynı anda yaşanmasa bile, Dr. Aslı Devrim ilk aşkla ilk cinsel ilişki arasında oldukça dolaysız bir ilişki olduğuna inanıyor. "Farkında olmasanız bile, hissettiğiniz duyguların mutlaka cinsel bir yönü vardır. Zaten o özel büyüyü veren de odur. Ama insanlar genellikle bunun farkına varmazlar. Çünkü bu ilk şaşırtıcı duyguyla cinsel güdülerinin bir ilişkisi olduğunu anlayacak kadar yeterli cinsel deneyime sahip değildirler."
İnsanlar daha romantik bir sözcük kullanarak adına "sevişmek" deseler de, ilk seksin romantik duygularla hiç bir bağlantısı olmayabilir. Gerçekten de araştırmaların gösterdiğine göre insanların bazıları, ilk seks deneyimlerini daha güvenli bir ortamda yapıyorlar, daha doğrusu, özel bir kişiyle yapmıyorlar ve böylece eğer herşey iyi gitmezse pek fazla düş kırıklığı yaşanmıyor. Yani artık birçok insan aşık olmadan çok daha önce cinsel deneyim yaşıyor.
İnsanlar ilk aşklarını nasıl unutmuyorsa, ilk seviştikleri kişiyi, yeri ve zamanı da en ince detayına kadar hatırlıyor. İlk yaşadığımız cinsel ilişkinin hafızalarımıza bu denli kazınmış olmasının sebebi de, o olay gerçekleşmeden çok önce uzun süre merak etmiş, endişelenmiş ve hatta fantezisini kurmuş olmamızdır.
"Hayır" demenin güçlüğü
Genç kızların birçoğu ilk gerçek cinsel ilişkilerinde düş kırıklığına uğrarlar. Çünkü seks hakkında şöyle böyle bilgi edinmiş olmalarına karşın, cinsel ilişkiye girdiklerinde, cinsel ilişkiden ne beklediklerini hala bilmiyorlardır. Bir genç kız şöyle diyor: "Erkek arkadaşım hoyrattı, beni hiç düşünmüyordu. Canım acımaya başlayınca paniğe kapıldım ve durmasını söyledim, ama durmadı, devam etti. O olaydan sonra onu bir daha görmek istemedim. Daha önce bana dokunmasına izin vermezsem beni istemeyeceğini sanıyordum ama olaydan sonra ben onu istemedim." Birçok genç kız kendileri henüz hazır olmadıkları halde, erkek arkadaşlarının cinsel ilişki için yaptıkları bu baskıyı hissederler. Ve birçoğu da ya utandığından, ya da sürekli baskıya dayanamadığından dolayı boyun eğer ve sonradan "hayır" diyemediklerine pişman olurlar. Başarılı bir sevişme için, doğru bir iletişim ve karşılıklı anlayış çok önemlidir. Bu ikisi yoksa sevişmenin mutluluk vermesi mümkün değildir. Eğer genç kızın bu ilk cinsel deneyimiyse, sorun daha da güçleşir. Bir kadına şefkatle, sevgiyle ve yumuşaklıkla yaklaşılması gerekir. Bazen yanlış olsa bile, insan kendini, cinsel aşk için en uygun zamanın geldiğine inandırabilir. Kendisini sevecek birini arayan Hande, bu sevgiyi seksle satın almaya çalıştığını düşünüyor. "Pek bilinçli birşey değildi ama, sanıyorum, bir erkeğin benimle sevişmesine izin verirsem, bana aşık olacağına inanıyorum. Aşık filan olmadı tabii!"
Seks arzusu çok güçlü olabilir ve insan bir kez denedikten sonra geriye dönüş yapmak zor olabilir. Birçok kadın, ilk cinsel eşleriyle en çok neden zevk aldıkları konusunda konuşmakta zorlanmışlar ve bu yüzden daha sonraki ilişkilerinde ne istediklerini söyleyebilme cesaretini çok uzun zaman sonra bulduklarını görmüşlerdir.
Eşler arasındaki ilgi ve sevginin azlığı kadar, korku, gerginlik ve suçluluk duygusu da, ilk cinsel ilişkinin unutulmaz ve acı bir deneyim olmasına neden olabilir.