K
korsan
Kullanıcı
ÜNİVERSİTELİ GENÇ VE İDEALİST OLMAK
Doç. Dr. Yaşar UYSAL
İnsanın yaşam dönemlerinin her biri kendine özgü koşullara sahip olsa da, gençliğin bunlar içinde en özeli ve en güzeli olduğunu ifade etmek mümkündür. Byron'un “Ey güzel gençlik! Kim sana yeniden dönmek istemez” özdeyişi bunu kısa ve güzel bir şekilde vurgulamaktadır.
Gençliği sadece bir yaşam dönemi olarak algılamak, kuşkusuz ki, eksik bir değerlendirme olacaktır. Kişiliğin oluşması sürecini kapsaması, hayallerin en çoğunun ve en güzellerinin kurulabilmesi ve belki de hepsinden önemlisi aşkların en fırtınalısının yaşandığı deli-kanlılık dönemi olarak gençlik özeldir gerçekten. Bir de, o çağdayken önemi/güzelliği/özelliği fark edilebilse...
Ortalama öğrenim süresinin 3.8 yıl olduğu, bir başka deyişle genel olarak ilkokul dördüncü sınıftan terk bir toplumda üniversite öğrencisi olmak, yani yaklaşık 16 yıl öğrenim görme şansını elde etmiş olmak, herhalde, ayrıcalıklı bir gruba dahil olmaktır. Buna bir de üniversite çağında okullaşma oranının yüzde 10'lar düzeyinde bulunduğu eklenirse bu ayrıcalığın ve şansın büyüklüğü daha da netleşecektir. Ayrıca, hayatımızda hep yeri olacak, hatta yaşam boyu birlikteliğe dönüşebilecek arkadaşlıklar, paylaşımlar, isyanlar, sın-av heyecanları, kopya teşkilatları, belalı hocalar, hep geç kalan harçlıklar, yurtlarda kuyruklar, gökten düşen krediler vs, vs2, vs3 . Bir de, bunlar yaşanırken farkında olunabilse...
Evet sevgili genç arkadaşlar; hayatınızın en güzel çağındasınız, farkında mısınız? Farkında olun lütfen. Her saniyesini dolu dolu yaşayın, paylaşın ve değerlendirin. Okuyun, sorun, öğrenin, tartışın ve kendinizi hayatı yaşamaya hazırlayın. Çünkü, hayatınızda yaşama yaptığınız en büyük yatırım dönemidir bu. Üstelik daima artan getiri sağlayan bir dönem.
Bu arada şu soruların cevaplarını da bulmaya çalış-in. Ben kimim? Neden varım? Hayatın anlamı nedir? Yaşamın son anına geldiğimde ve dönüp geriye baktığımda neler yapmış olmayı isterim? Ve geride ne bırakmış olmayı isterim?
Doğal olarak bu sorulara farklı yaşam zamanı dilimlerinde farklı cevaplar verilebilir. Ancak, üniversite öğrenimi döneminin yaşam yolculuğunun bilinçli olması gereken bölümüne başlarkenki son durak olduğu kabul edilirse, bu sorulara kendimizce doğru cevapların verilmesinin önemi ortaya çıkacaktır.
Bu sorulara iyi cevaplar verebilmek için bazı önkoşulların sağlanması gerekmektedir. Bu önkoşullardan ilki kendini tanımak, yani uzun ve zorlu iç yolculuğunu olabildiğince objektif bir bakış ile tamamlamaktır. İkincisi her fırsatta okumak, öğrenmek ve bilgi birikimini belirli bir düzeye getirmektir. (Bunun sadece derslere girmekle ve dersi geçmekle mümkün olabileceğini düşünüyorsanız, çok büyük bir yanılgı içindesiniz demektir). Üçüncüsü, iyi bir gözlemci olmak, olayları, insanları, varlıkları, kısacası etrafımızda, ülkemizde, dünyada olup bitenleri fark etmek, değerlendirmektir. Dördüncüsü nedenselliğe dayalı bir açıklama mantığına sahip olabilmektir. Sonuncusu ise yaşamda her zaman ve her boyutta kullanmamız gereken ve bu nedenle de içselleştirilmesi gereken analitik bakış açısıdır...
Bunlar yapılabildiğinde hayatınızı gerçekten yaşamaya, bir şeyler başarmaya ve elde etmeye hazırsınız demektir. Çünkü, artık ne istediğinizi ve bunlara nasıl ulaşabileceğinizi biliyorsunuzdur ve yolunuz açıktır. Kendiniz için başlangıçta her şey tamamdır.
Peki ya başkaları için... Sizi imkanlarını zorlayarak, çok şeyden fedakarlık ederek okutan aileleriniz. Üniversiteye giriş kuyruğunda sıranın kendisine gelmediği, gelemediği ve sizin oturduğunuz sıralarda olmak için her şeylerini verebilecek olan, sizlerin okumasında vergileriyle payı bulunan insanlar. Yoksul ve yoksun insanlar.
Genç olmak, idealist olmak demektir be genç arkadaşım. Kendin kadar başkaları için de hayal kurmaktır, istemektir, çalışmaktır.
Türkiye'de genç olmak da zordur. Ancak, üniversiteli genç olmak daha da zordur. Atamızın gençliğe hitabesini bugünlerde bir kez daha okuyun. Anlayacaksınız, aydın gençler olarak işinizin ne kadar zor olduğunu ve ne kadar büyük sorumluluk taşıdığınızı.
Son söz: Uğrunda ölecek bir şeyi olmayanın uğrunda yaşayacağı bir şey de yoktur.
Doç. Dr. Yaşar UYSAL
İnsanın yaşam dönemlerinin her biri kendine özgü koşullara sahip olsa da, gençliğin bunlar içinde en özeli ve en güzeli olduğunu ifade etmek mümkündür. Byron'un “Ey güzel gençlik! Kim sana yeniden dönmek istemez” özdeyişi bunu kısa ve güzel bir şekilde vurgulamaktadır.
Gençliği sadece bir yaşam dönemi olarak algılamak, kuşkusuz ki, eksik bir değerlendirme olacaktır. Kişiliğin oluşması sürecini kapsaması, hayallerin en çoğunun ve en güzellerinin kurulabilmesi ve belki de hepsinden önemlisi aşkların en fırtınalısının yaşandığı deli-kanlılık dönemi olarak gençlik özeldir gerçekten. Bir de, o çağdayken önemi/güzelliği/özelliği fark edilebilse...
Ortalama öğrenim süresinin 3.8 yıl olduğu, bir başka deyişle genel olarak ilkokul dördüncü sınıftan terk bir toplumda üniversite öğrencisi olmak, yani yaklaşık 16 yıl öğrenim görme şansını elde etmiş olmak, herhalde, ayrıcalıklı bir gruba dahil olmaktır. Buna bir de üniversite çağında okullaşma oranının yüzde 10'lar düzeyinde bulunduğu eklenirse bu ayrıcalığın ve şansın büyüklüğü daha da netleşecektir. Ayrıca, hayatımızda hep yeri olacak, hatta yaşam boyu birlikteliğe dönüşebilecek arkadaşlıklar, paylaşımlar, isyanlar, sın-av heyecanları, kopya teşkilatları, belalı hocalar, hep geç kalan harçlıklar, yurtlarda kuyruklar, gökten düşen krediler vs, vs2, vs3 . Bir de, bunlar yaşanırken farkında olunabilse...
Evet sevgili genç arkadaşlar; hayatınızın en güzel çağındasınız, farkında mısınız? Farkında olun lütfen. Her saniyesini dolu dolu yaşayın, paylaşın ve değerlendirin. Okuyun, sorun, öğrenin, tartışın ve kendinizi hayatı yaşamaya hazırlayın. Çünkü, hayatınızda yaşama yaptığınız en büyük yatırım dönemidir bu. Üstelik daima artan getiri sağlayan bir dönem.
Bu arada şu soruların cevaplarını da bulmaya çalış-in. Ben kimim? Neden varım? Hayatın anlamı nedir? Yaşamın son anına geldiğimde ve dönüp geriye baktığımda neler yapmış olmayı isterim? Ve geride ne bırakmış olmayı isterim?
Doğal olarak bu sorulara farklı yaşam zamanı dilimlerinde farklı cevaplar verilebilir. Ancak, üniversite öğrenimi döneminin yaşam yolculuğunun bilinçli olması gereken bölümüne başlarkenki son durak olduğu kabul edilirse, bu sorulara kendimizce doğru cevapların verilmesinin önemi ortaya çıkacaktır.
Bu sorulara iyi cevaplar verebilmek için bazı önkoşulların sağlanması gerekmektedir. Bu önkoşullardan ilki kendini tanımak, yani uzun ve zorlu iç yolculuğunu olabildiğince objektif bir bakış ile tamamlamaktır. İkincisi her fırsatta okumak, öğrenmek ve bilgi birikimini belirli bir düzeye getirmektir. (Bunun sadece derslere girmekle ve dersi geçmekle mümkün olabileceğini düşünüyorsanız, çok büyük bir yanılgı içindesiniz demektir). Üçüncüsü, iyi bir gözlemci olmak, olayları, insanları, varlıkları, kısacası etrafımızda, ülkemizde, dünyada olup bitenleri fark etmek, değerlendirmektir. Dördüncüsü nedenselliğe dayalı bir açıklama mantığına sahip olabilmektir. Sonuncusu ise yaşamda her zaman ve her boyutta kullanmamız gereken ve bu nedenle de içselleştirilmesi gereken analitik bakış açısıdır...
Bunlar yapılabildiğinde hayatınızı gerçekten yaşamaya, bir şeyler başarmaya ve elde etmeye hazırsınız demektir. Çünkü, artık ne istediğinizi ve bunlara nasıl ulaşabileceğinizi biliyorsunuzdur ve yolunuz açıktır. Kendiniz için başlangıçta her şey tamamdır.
Peki ya başkaları için... Sizi imkanlarını zorlayarak, çok şeyden fedakarlık ederek okutan aileleriniz. Üniversiteye giriş kuyruğunda sıranın kendisine gelmediği, gelemediği ve sizin oturduğunuz sıralarda olmak için her şeylerini verebilecek olan, sizlerin okumasında vergileriyle payı bulunan insanlar. Yoksul ve yoksun insanlar.
Genç olmak, idealist olmak demektir be genç arkadaşım. Kendin kadar başkaları için de hayal kurmaktır, istemektir, çalışmaktır.
Türkiye'de genç olmak da zordur. Ancak, üniversiteli genç olmak daha da zordur. Atamızın gençliğe hitabesini bugünlerde bir kez daha okuyun. Anlayacaksınız, aydın gençler olarak işinizin ne kadar zor olduğunu ve ne kadar büyük sorumluluk taşıdığınızı.
Son söz: Uğrunda ölecek bir şeyi olmayanın uğrunda yaşayacağı bir şey de yoktur.