E
EPİSTOMO_SOL
Kullanıcı
- 9 Şub 2009
- En iyi cevaplar
- 0
- 0
HAYAT BİR YOLCULUKTUR !
Hayat bir yolculuktur ! Bizlerin doğumuyla başlayan ve ölümüne dek süren bir süreçten bahsediyoruz. Mezar taşımızdaki doğum ve ölüm tarihlerimiz arasında yer alan ( - )
işareti gerçekte bizim hayatta kalma sürecimizin temsili ifadesidir. Hayat aslında ne kadar da kısa değil mi? Tıpkı ( - ) işareti gibi ! Biz öldükten sonra bizim bu dünyada yaşadığımızı gösteren sadece bir işaret kalıyor geriye !
Önemli olan ise bizlerin hayatımızı nasıl yaşadığımız ! Yaşamımızın içine neler sığdırdık ? Yaşamak mıdır önemli olan yoksa hayalimizde canlandırdığımız istediğimiz hayatı yaşamak mı ? Kimler üzerinde iyi izler bırakabildik ? Üzerimize düşen insani görevlerimizi ne kadar yerine getirebildik ? Örnek bir insan mıyız ? Acılarımız mı çoktu, yoksa mutluluklarımız mı ? Sevdik mi sevildiğimiz kadar ? Sevgiye kıymet verdik mi hayatımızda ? Ne kadar iyi evlat olduk anne babamıza ? İyi birer ana baba olabildik mi ? Dostlarımıza gereken değeri ve özeni gösterdik mi ? Güzel bir sofrada karnımızı doyurduğumuzda hiç düşündük mü aç kalan diğer insanları ? Kırdık mı bir insanın kalbini ? Yoksa gönlünü mü hoş ettik hiç tanımadığımız ve sokakta gördüğümüz bir dilencinin ? Başarının tadını doyasıya duyabildik mi yüreğimizde ? Yaratanın sevgisini duyduk mu hiç damarlarımızda ! Ne kadar titredi yüreğimiz Onu ve evreni düşündüğümüzde ? Vicdanımız ne kadar rahat başımızı yastığımıza koyup uyuduğumuzda ! Korkuyor muyuz ölümden ve hayatımızın bitmesinden ? Yoksa yeni bir hayatın yolcusu olmaya hazır değil miyiz ? Tamamlanması gereken, yapmak zorunda olduğumuz işlerimiz mi var ? Zaman akıp giderken hayatın neresindeyiz ? Ama asıl önemli olan istediğimiz bir hayatı nitelikli ve kaliteli bir şekilde farkına vararak yaşamak !
Bu sorular bitmez değil mi ? Aslında ne kadar da çok soru var sorulması gereken ve cevabını bildiğimiz ya da bilemediğimiz…
Bütün dünya bir sahnedir.
Ve bütün erkekler ve
Kadınlar sadece birer
Oyuncu
girerler, çıkarlar.
Bir kişi bir çok rolü
birden oynar.
Bu oyun insanın
yedi çağıdır.
İlk rol bebeklik çağıdır,
dadısının kollarında.
agucuk yaparken.
Sonra mızıkçı bir okul
çocuğu.
Çantası elinde,
yüzünde sabahın parlaklığı,
ayaklarını sürüyerek
okula gider.
Bundan sonra
aşık delikanlı gelir.
İç çekişleri ve
sevgilinin kaşlarına
yazılmış şiirlerle.
Sonra asker olur
garip yeminler eder,
leopara benzeyen sakalıyla,
onurlu ve kıskanç,
savaşta atak ve korkusuz.
Topun ağzında bile
şöhretin hayallerini kurar.
Sonra hakimliğe başlar.
Şişman göbeği
lezzetli etle dolu,
gözleri ciddi,
sakalı ciddi kesimli.
Bilge atasözleri ve
modern örneklerle konuşur
Ve böylece rolünü oynar.
Altıncı çağda ise
palyaço giysileriyle,
gözünde gözlüğü,
yanında çantası.
Gençliğinden kalma
pantalonu, zayıflamış
vücuduna bol gelir
ve kalın erkeksi sesi
tekrar çocukluğundaki
gibi incelir.
Sonra sahnede bu olaylı
Tarih sona erer.
İkinci çocuklukla
Her şey biter,
dişsiz ,gözsüz,
tatsız, hiçbirşeysiz.
William Shakespeare.
Evet ünlü İngiliz şair böyle demiş hayat için. Gerçekten de hayat ; aslında bize verilen ancak senaryosunu bilmediğimiz bir oyunda başrolü oynadığımız ve konusunu kendimizin yazdığı , tekrarı olmayan, bir oyundan ibarettir ! Önemli olan nokta ise bizim başrol oyuncusu olarak üzerimize düşen rolü ne kadar iyi oynadığımız . Eğer kendimizin farkındaysak hedeflerimiz doğrultusunda yazdığımız senaryoyu gerektiği şekilde oynayabiliriz. Yok değilsek o zaman da başka senaryoların oyuncusu oluruz.
Hayat…
Hiçbirimizin isteyerek gelmediği, ama hepimizin mutlu olmak, sevmek, sevilmek , mutlu ve başarılı olmak istediği, bize verilmiş çok güzel bir şanstır.. Bizlere düşense bu şansı güzel değerlendirmek !
K.G.Uzm.
S.SEZER
Hayat bir yolculuktur ! Bizlerin doğumuyla başlayan ve ölümüne dek süren bir süreçten bahsediyoruz. Mezar taşımızdaki doğum ve ölüm tarihlerimiz arasında yer alan ( - )
işareti gerçekte bizim hayatta kalma sürecimizin temsili ifadesidir. Hayat aslında ne kadar da kısa değil mi? Tıpkı ( - ) işareti gibi ! Biz öldükten sonra bizim bu dünyada yaşadığımızı gösteren sadece bir işaret kalıyor geriye !
Önemli olan ise bizlerin hayatımızı nasıl yaşadığımız ! Yaşamımızın içine neler sığdırdık ? Yaşamak mıdır önemli olan yoksa hayalimizde canlandırdığımız istediğimiz hayatı yaşamak mı ? Kimler üzerinde iyi izler bırakabildik ? Üzerimize düşen insani görevlerimizi ne kadar yerine getirebildik ? Örnek bir insan mıyız ? Acılarımız mı çoktu, yoksa mutluluklarımız mı ? Sevdik mi sevildiğimiz kadar ? Sevgiye kıymet verdik mi hayatımızda ? Ne kadar iyi evlat olduk anne babamıza ? İyi birer ana baba olabildik mi ? Dostlarımıza gereken değeri ve özeni gösterdik mi ? Güzel bir sofrada karnımızı doyurduğumuzda hiç düşündük mü aç kalan diğer insanları ? Kırdık mı bir insanın kalbini ? Yoksa gönlünü mü hoş ettik hiç tanımadığımız ve sokakta gördüğümüz bir dilencinin ? Başarının tadını doyasıya duyabildik mi yüreğimizde ? Yaratanın sevgisini duyduk mu hiç damarlarımızda ! Ne kadar titredi yüreğimiz Onu ve evreni düşündüğümüzde ? Vicdanımız ne kadar rahat başımızı yastığımıza koyup uyuduğumuzda ! Korkuyor muyuz ölümden ve hayatımızın bitmesinden ? Yoksa yeni bir hayatın yolcusu olmaya hazır değil miyiz ? Tamamlanması gereken, yapmak zorunda olduğumuz işlerimiz mi var ? Zaman akıp giderken hayatın neresindeyiz ? Ama asıl önemli olan istediğimiz bir hayatı nitelikli ve kaliteli bir şekilde farkına vararak yaşamak !
Bu sorular bitmez değil mi ? Aslında ne kadar da çok soru var sorulması gereken ve cevabını bildiğimiz ya da bilemediğimiz…
Bütün dünya bir sahnedir.
Ve bütün erkekler ve
Kadınlar sadece birer
Oyuncu
girerler, çıkarlar.
Bir kişi bir çok rolü
birden oynar.
Bu oyun insanın
yedi çağıdır.
İlk rol bebeklik çağıdır,
dadısının kollarında.
agucuk yaparken.
Sonra mızıkçı bir okul
çocuğu.
Çantası elinde,
yüzünde sabahın parlaklığı,
ayaklarını sürüyerek
okula gider.
Bundan sonra
aşık delikanlı gelir.
İç çekişleri ve
sevgilinin kaşlarına
yazılmış şiirlerle.
Sonra asker olur
garip yeminler eder,
leopara benzeyen sakalıyla,
onurlu ve kıskanç,
savaşta atak ve korkusuz.
Topun ağzında bile
şöhretin hayallerini kurar.
Sonra hakimliğe başlar.
Şişman göbeği
lezzetli etle dolu,
gözleri ciddi,
sakalı ciddi kesimli.
Bilge atasözleri ve
modern örneklerle konuşur
Ve böylece rolünü oynar.
Altıncı çağda ise
palyaço giysileriyle,
gözünde gözlüğü,
yanında çantası.
Gençliğinden kalma
pantalonu, zayıflamış
vücuduna bol gelir
ve kalın erkeksi sesi
tekrar çocukluğundaki
gibi incelir.
Sonra sahnede bu olaylı
Tarih sona erer.
İkinci çocuklukla
Her şey biter,
dişsiz ,gözsüz,
tatsız, hiçbirşeysiz.
William Shakespeare.
Evet ünlü İngiliz şair böyle demiş hayat için. Gerçekten de hayat ; aslında bize verilen ancak senaryosunu bilmediğimiz bir oyunda başrolü oynadığımız ve konusunu kendimizin yazdığı , tekrarı olmayan, bir oyundan ibarettir ! Önemli olan nokta ise bizim başrol oyuncusu olarak üzerimize düşen rolü ne kadar iyi oynadığımız . Eğer kendimizin farkındaysak hedeflerimiz doğrultusunda yazdığımız senaryoyu gerektiği şekilde oynayabiliriz. Yok değilsek o zaman da başka senaryoların oyuncusu oluruz.
Hayat…
Hiçbirimizin isteyerek gelmediği, ama hepimizin mutlu olmak, sevmek, sevilmek , mutlu ve başarılı olmak istediği, bize verilmiş çok güzel bir şanstır.. Bizlere düşense bu şansı güzel değerlendirmek !
K.G.Uzm.
S.SEZER