HABER MÜDÜRÜ

  • Konbuyu başlatan HASAN DAVUTOĞLU
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde HASAN DAVUTOĞLU tarafından oluşturulan HABER MÜDÜRÜ başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,310 kez görüntülenmiş, 7 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı HABER MÜDÜRÜ
Konbuyu başlatan HASAN DAVUTOĞLU
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Kristal
H

HASAN DAVUTOĞLU

Kullanıcı
4 Ağu 2007
En iyi cevaplar
0
0
Güzellikler diyarından
Değerli okuyucu, sizinle gerçek hayattan alınmış bir örnekten yola çıkarak yazdığım yeni  hikayemi paylaşmak istiyorum. Hikayeyi, masal formatında yazdım. Yazıda anlatılanlara inanmayanlar için dikkate almaya bile değmez olması için!

Az sonra 3 bölümden oluşan hikayenin ilk bölümünü okumaya başlayacaksınız. Bölüm sonunda sorulan soruya vereceğiniz yanıt, hem katılımcı kişiliğinizi, hem de insanları ne kadar yakından tanıdığınızı belirlemede yararlı olacaktır.

Hikayeme renk katacak görüşleriniz için şimdiden teşekkür eder, yazımın 2. bölümünü, izninizle 16 Eylül 2007 pazar günü yayınlayacağımı, saygılarımla duyururum.

Bir varmış, bir yokmuş. Köyde yaşayan bir genç varmış. Orta öğrenimini yeni tamamlamış. Genç, hem çalışmak, hem de tahsiline devam etmek istiyormuş. Bu nedenle açık öğretim fakültesi olan üniversitelerden birine halkla ilişkiler okumak için kaydını yapmış.

Aradan 3 yıl geçmiş. Genç adam, yüksek öğrenimini dondurmaya karar vermiş. Askere gitmiş. Kan hastası olduğunu, acemi er kışlasında öğrenmiş. Yapılan tetkikler neticesinde askerliğe elverişli olmadığına karar verilmiş. Hasta oluşu bir yana askerlik görevini yapamamış olmanın üzüntüsüyle köyüne geri dönmüş.

Hayatın, her tür olumsuzluğa rağmen devam ettiğini biliyormuş. Yeniden çalışmaya karar vermiş.

Haksızlığa uğrayan, ne yapacağını bilmeyen çok kişiyle tanışmış, küçük yaşlarda.  O yıllarda kendisine bir hedef belirlemiş: “Suçlu sandalyesinde yargılanan masumların kollayıcısı olacağım!”

Köylü genç, çalışmaya karar verdiği günlerde gazetede bir ilan görmüş. Ülkesinde yayın hayatına yeni başlayacak bir televizyon kanalı, haber merkezi için muhabir arıyormuş. Genç, bu ilana çok sevinmiş. Çünkü masumların savunucusu olmak için küçük yaşlardan beri ya avukat ya da gazeteci olmak istiyormuş. Hedefine ulaşmak için gazetedeki ilan onun için büyük bir fırsatmış.

Köylü genç, ertesi sabah, yazdığı dilekçeyle televizyon kanalının merkezine gitmiş. Şirketin personel müdürü, ülkenin en ünlü tiyatro sanatçılarından biriymiş. Genç, ünlü tiyatro sanatçısıyla merhabalaştıktan sonra sanatına olan hayranlığını dile getirmiş. Kısa süren sohbetin ardından muhabirlik münhaliyle ilgili dilekçesini bırakıp köyüne geri dönmüş.

Bir hafta kadar sonra köylünün telefonu çalmış. Telefonun diğer ucundaki bayan, muhabirlik münhaline yaptığı başvurunun kabul edildiğini müjdelemiş, pazartesi günü işe çağrıldığını bildirmiş. Genç, habere çok sevinmiş. Sabırsızlıkla pazartesi gününün gelmesini beklemeye başlamış.

Beklenen gün gelmiş. Köylü, o sabah erkenden hazırlanmış, başkente doğru yola çıkmış.

Televizyon kanalının haber merkezi, 7 muhabirden oluşturulmuş. Haber müdürlüğüne de ülkenin en ünlü gazetecilerinden biri getirilmiş. Haber merkezi, 15 gün hazırlık çalışması yapacakmış.

İlk gün, televizyon kanalının yayın ilkeleri seslendirilmiş, hedefleri belirlenmiş.

Ertesi gün, haber merkezi aktif olarak çalışmalara başlamış.

Üçüncü gün, haber merkezi müdürlüğü görevine getirilen ünlü gazeteci, şirketle bağlantısını kesmiş.

İkinci hafta, bir başka ünlü gazeteci, genç muhabir kadrosunun yönetimine getirilmiş. Ama o gazeteci de 3 gün görevde kaldıktan sonra televizyon kanalından ayrılmış.

Köylü genç, o kadar yoğun ve azimli çalışıyormuş ki şirketin radyosuna sürekli özel haberler hazırlıyormuş.

Ülke meclisinde bir gün çok önemli bir yasa tasarısı görüşülüyormuş. Tasarının yasallaşması halinde kamu çalışanlarının kazanılmış haklarında kesintiler olacağını iddia eden kimi sendikalar meclis önünde eylem yapıyormuş.

Genç, miting ve meclis genel kurul çalışmalarını, radyo muhabiri olarak takip etmeye talip olmuş.

Meclis önündeki eylemde kimi zaman güvenlik güçleri ile sendikacılar arasında gergin dakikalar yaşanmış. Muhalefet partileri sendikacıların safında yer almış. Ülkeyi yöneten koalisyon partileri ise kararlılıklarında direnmiş. Tasarı, sert tepkilere rağmen oy çokluğuyla meclis genel kurulunda kabul edilmiş.

Köylü genç, günün son dakikalarına kadar süren meclis genel kurulu çalışmalarını ve miting alanındaki sıcak gelişmeleri, canlı telefon bağlantılarıyla kamuoyuna duyurmuş. Ulaşım sorunu olan genç, geceyi televizyon binasında geçirmiş.

Beklenen tarihe 2 gün kalmış. Haber merkezi, hazırlık çalışmalarının ardından pazartesi günü izleyicilere, haber bülteniyle “Merhaba!” diyecekmiş.

Şirket sahibi, genç adamı yanına çağırmış. “Biliyorsun” demiş işveren, “Pazartesi günü televizyon kanalımızda haber bültenine başlıyoruz. Seni, hazırlık çalışmaları süresince çok başarılı buldum. Haber müdürü olarak görevlendirmek istiyorum. Ne dersin?”

Genç, böylesi bir teklifi hiç beklemiyormuş. Önce şaşırmış. Heyecanını saklayamadan yanıt vermiş: “Muhabir münhali için başvuru yaptığım zaman dilekçemde belirtmiştim: Köyden geliyorum. Gazetecilikte mesai olmaz, biliyorum. Ama köyüme en yakın yerleşim yerine giden toplu taşımacılık aracı, başkentten en son saat 17'de ayrılıyor. Her gün saat 8 – 17 arasında çalışabileceğini söylemiştim. Haber müdürlüğü görevini bana layık gördüğünüz için teşekkür ederim. Çalışma saatlerimi dikkate alınarak bu görevi üstlenmemi istiyorsanız seve seve kabul ederim.”

Genç adam, yönetimindeki 6 kişilik kadroyla haber bülteni hazırlamaya başlamış. Muhabirlerden 5'i, gazetecilik okuyan üniversite öğrencisiymiş. Stajyer olarak tatil süresince haber merkezinde çalışacakmış.

Şirkette 2 kameraman istihdam edilmiş. Reklam ve haber çekimleri için görevlendirilen kameramanlar, genel müdür yardımcısının sorumluluğuna verilmiş.

Televizyon kanalında haber bülteninin yayınlanmaya başladığı ilk günlerde kameralardan bir arızalanmış. Tamir için yurt dışına gönderilmiş. Yerine de amatör bir kamera, ödünç alınmış. O kameranın pili şarj olmuyormuş.

Haber merkezinin emrinde servis aracı yokmuş. Reklam servisinin kullanımındaki araç, boşta olduğu zaman haber merkezi için de kullanılıyormuş.

Köylü genç, haber merkezinin sağlıklı çalışmasını engelleyen sorunları sürekli işverene aktarıyormuş. Eldeki tek kameranın özellikle reklam çekimleri için kullanılmasından dolayı görüntülü haber sıkıntısı yaşadıklarını dile getiriyormuş. Kameramanlardan birinin haber merkezine bağlanmasını istiyormuş. Amatör kameraya pil satın alınmasını rica ediyormuş. Taleplerine olumlu yanıt alamıyormuş.

Stajyer muhabirler, haber müdürüne itaat etmiyormuş. “Lise mezunu bir kişi bizi yönetemez!” diyorlarmış.

Haber merkezinin 6. muhabiri, ülkenin resmi haber ajansında açılan muhabirlik münhaline başvurmuş. Düzenlenen sınavda başarılı olamamış. Oturmuş, ajans aleyhine haber yazmış. Haber müdürünün bilgisi olmadan radyo bülteninde yayınlatmış. Genç adam, muhabirden izahat istemiş. Kendisini savunamamış. Müdür, sınavın düzenlendiğine dair kısa bir haber hazırlamış. Muhabir, “Sen, ne hakla benim haberimi değiştirirsin? Seni, haber müdürü olarak tanımıyorum!” demiş. Genel müdür yardımcısına, haber müdürünü şikayet etmiş.

Genel müdür yardımcısı, genç adama, muhabirin yazdığı yazının aynen haber bülteninde yayınlanması talimatını vermiş. Haber müdürü, ajans aleyhinde yazılan haberin yayınlanması halinde davalı konuma gelebileceklerini savunmuş. “Haber müdürü olarak haber bülteninden sorumlu ben olduğuma göre muhabirin haberini aynen yayınlamayı reddediyorum!” demiş. Genel müdür yardımcısı sinirlenmiş. Genç adamı görevinden almış, 6. muhabiri de haber müdürü olarak atamış.

Sizce yaşanan gelişmeler sonucunda genç adam ne yaptı? HASAN DAVUTOĞLU
 
C

CaspeR

Kullanıcı
27 Ara 2006
En iyi cevaplar
0
0
Genc Adamın Beklemesi lazım Düşündürücü Bir Konu  ???Teşekkürler.
 
H

HASAN DAVUTOĞLU

Kullanıcı
4 Ağu 2007
En iyi cevaplar
0
0
Güzellikler diyarından
Katıldığı sınavla çalıştığı iş yerinden ayrılmak istediği açıkça belli olan muhabirin, haber müdürü olarak görevlendirilmesi, köylüyü çok üzmüş. İşveren, 3 günlüğüne yurt dışına gitmiş. Genç adam, işverenin ülkeye dönüşüne kadar çalışmayacağını belirterek köyüne dönmüş.

Ertesi gün gencin telefonu çalmış. Yanıt vermiş. Genel müdür yardımcısı, genci işe gelmesi için ikna etmeye çalışmış. Köylü, kendisine yapılan haksızlığa boyun eğmeyeceğini belirtmiş. Hafta sonunu köyde geçirmiş.

Günlerden pazartesiymiş. Genç, her zamanki gibi erken kalkmış, iş yerine vaktinden önce ulaşmış. O gün, onun için önemli bir günmüş: İşveren, ya yetkisi olmadan haber müdürü görevinden uzaklaştırılmasını yürürlüğe koyacak, ya da hakkını iade edecek.

Haber müdürü, her sabah, gündemdeki konularla ilgili başlıklar hazırlar, işverene verirmiş. Ama o sabah gündem listesini hazırlamamış. Genç, iade-i itibarının sağlanmadan müdürlük görevini yürütmemekte kararlıymış. 6. muhabir ise haber gündemini nasıl hazırlayacağını bile bilmiyormuş.

İşveren gelmiş. Genel müdür yardımcısı hemen yanına geçmiş. Bir süre sonra genel müdür yardımcısı odasına dönerken, gence, “Haber gündemiyle birlikte genel müdürümüz seni odasında bekliyor” demiş.

Köylü, her tür olumsuzluğa hazırmış. İtibarının iade edilmemesi halinde muhabirlik görevinden de istifa etmeyi kararlaştırmış.

İşveren, şirketin genel müdürlük görevini de yürütüyormuş.

Şirket sahibi, genç adamla günaydınlaştıktan sonra haber gündemini sormuş. Genç, onun yokluğunda yaşananları anlatmış. Haber müdürlüğü görevinden uzaklaştırıldığı için bu sabah haber gündemini hazırlamadığını izah etmiş. İşveren, “Haber müdürü sensin!” demiş.

Köylü genç, mutluluk içinde odasına geri dönmüş. Kısa sürede haber gündemini hazırlayarak işverene arz etmiş. İşveren, gence teşekkür ettikten sonra muhabirlerle görüşmüş. Onlara, haber müdürü olarak köylüye itaat etmelerini söylemiş. Haber merkezindeki iş disiplini gözle görülür iyileşme sağlamış.

Aradan 1 ay geçmiş. Haber müdürünün telefonu çalmış. Telefonun diğer ucundaki kişi, işadamlarının örgütlü bulunduğu odalardan birinin basın müşaviriymiş. Oda başkanının saat 14'de basın toplantısı düzenleyeceğini haber vermiş. Kısa bir süre sonra televizyon sahibi, genci yanına çağırtmış. Oda başkanının basın toplantısını mutlaka izlemelerini emretmiş.

Kameramanlar, haber merkezine bağlı değilmiş. Bu nedenle haber müdürü, kameramanların kendi aralarında anlaşarak, birinin basın toplantısına katılmak üzere en geç saat 13.45'e kadar hazır olmasını rica etmiş.

Haber merkezindeki muhabirlerin hepsi bayanmış. Haber müdürü, muhabirlerin yemek saatini dikkate alarak basın toplantısına, kendi katılmaya karar vermiş.

Basın toplantısının başlamasına 5 dakika kalmış. Haber müdürü kameramanları arıyormuş. Kimse yokmuş. Çaresiz tek başına basın toplantısına gitmeye karar vermiş. Şirket merkezinden ayrılmadan önce de not bırakmış; gelecek ilk kameramanın basın toplantısına yönlendirilmesi için...

Genç adam, servis aracı olmadığı için 10 dakikalık bir yürüyüşün ardından odaya varmış. Yolda giderken basın toplantısına geç kalmış olabileceğinin üzüntüsünü yaşamış.

Basın toplantısı henüz başlamamış. Devlet televizyonunun haber ekibi geldiği zaman basın mensupları toplantıya alınmış.

Haber müdürü bir yandan basın toplantısından notlar alıyor, sorular soruyor, diğer yandan da kameramanlardan birinin gelmesi için dua ediyormuş.

Basın toplantısı sona ermiş. Genç adam, “Belki gelirler!” beklentisiyle biraz daha beklemiş. Gelen yokmuş.

Çaresiz, oda başkanının yanına gitmiş. Hayatının ilk yalanını o an söylemiş: “Kameramanlarımız, acil bir görev nedeniyle basın toplantınıza katılamadılar. Bu akşamki haber bültenimizde, toplantıda yaptığınız açıklamalara da yer vereceğiniz. Haber görüntüsü olarak kullanabilmek için bir fotoğrafınızı almam mümkün mü?”

Haber müdürü, başkanın fotoğrafını almış, iş yerine geri dönmüş.

Kameramanlarla karşılaşmış. Basın toplantısına neden gelmediklerini sormuş. “Ben değil, o gidecekti!” diye birbirlerini suçlamışlar. O saatte, kameramanlardan biri evine, diğeri de alışverişe gitmiş. Genç adam, haber merkezine bağlı bir kameramanın olmayışına üzülüyormuş.

Haber müdürü, basın toplantısıyla ilgili haberi hazırlamış. Şirket bünyesinde yayın yapan radyo istasyonu farklı bir adresteymiş. Haberini, radyo haber müdürüne fakslamış.

Bir süre sonra işveren, genci yanına çağırtmış.

Genel müdür, basın toplantısıyla ilgili köylüye sorular sormuş. Haber müdürü, kameramanların toplantıya katılmayışını dile getirmiş. İşveren, iş disiplinini sağlamak yerine genç adamı cezalandırmayı tercih etmiş: Ona, oda başkanıyla saat 18'de randevulaşmasını ve haberin özel demeç şeklinde bültende yayınlanmasını emretmiş. Köylü, iş müracaatı sırasında ve haber müdürlüğüne atanması öncesinde belirtmiş olduğu ulaşım sorununu anımsatmış, saat 17'ye kadar çalışabileceğini belirtmiş. Genel müdür, randevunun saat 18'e alınmasını tekrarlamış ve eklemiş: “Ulaşım sorununu dert etme! İş çıkışı, gerekirse seni makam aracımla evine kadar gönderirim.”

Haber müdürü, işverenin verdiği güvenceyle randevuyu almış. Belirtilen adrese kameramanla birlikte gitmiş. Basın toplantısının içeriği röportajla tekrarlanmış.

O akşam alışılmışın dışında şirket sahibi odasındaymış. Haber müdürü, saat 19.45 sıralarında yanına gitmiş. Emrettiği gibi röportajın yapıldığını, ajanslardan gelen yeni haberlerin de bültene dahil edildiğini söylemiş. Genel müdür, “Tamam. Sen gidebilirsin!” demiş. Doğrusu, böylesi bir yanıtı beklemiyormuş, genç adam. İşverene baka kalmış. Genel müdür konuşmasına devam etmiş: “Bak, güneş daha gökyüzünde! Üstelik sen, erkeksin! Başının çaresine bak!” demiş.

Bu sözler, genç adamı derinden yaralamış. Kaynar sular başından dökülür gibi olmuş. Dört saat önce kendisine, makam aracıyla evine kadar gönderilebileceğinin güvencesini veren sanki aynı işveren değilmiş gibi yüz üstü bırakılmış.

Sizce genç adam ne yaptı? Siz haber müdürünün yerinde olsanız, ne yapardınız?

Gerçek hayattan alınmış örnekten yola çıkarak kaleme aldığım hikayemi, masal formatında yazdım. Yazıda anlatılanlara inanmayanlar için dikkate almaya bile değmez olması için!

Hikayemin son bölümünü, izninizle 21 Eylül 2007 cuma günü yayınlamayı düşünüyorum. Bölüm sonunda sorulan soruya vereceğiniz yanıt, hem katılımcı kişiliğinizi, hem de insanları ne kadar yakından tanıdığınızı belirlemede yararlı olacaktır. Saygılarımla... HASAN DAVUTOĞLU
 
H

HASAN DAVUTOĞLU

Kullanıcı
4 Ağu 2007
En iyi cevaplar
0
0
Güzellikler diyarından
Köylü, adeta şok yaşamış. Bir süre işverene sessizce bakmış, ardından kendi odasına geçmiş.

Ülkede geçerli olan asgari ücret 23 YTL'ymiş. Genç adam, haber müdürü olmasına rağmen 23 YTL aylık alıyormuş. Maddiyata önem vermediği için geçimini karşılamakta yetersiz olsa da asgari ücretle çalışmaya razıymış.

O akşam, haber müdürünün üzerinde 5 YTL varmış. Aylık maaşından kalan son paraymış. Şirket sahibinin kendisine yaptığı saygısızlığa dayanamıyormuş. Bir an önce televizyon merkezinden ayrılmak istiyormuş.

Taksi yazıhanelerinden birini aramış. Köyüne kadar gidebilmek için ödemesi gereken tutarı sormuş. Taksici, 5 YTL'ye, ancak köyüne en yakın kasabaya kadar götürebileceğini söylemiş. Kabul etmiş.

Haber müdürü, geceyi kasabada, kardeşinin evinde geçirmiş.

Köylü, karşısındakine her zaman ikinci bir şans vermeyi tercih ediyormuş. Bu nedenle ertesi sabah yine işe gitmiş.

O günlerde, ülkeyi yöneten koalisyon hükümetinin 2 ortağı arasında anlaşmazlık, gündemin ilk sırasına yerleşmiş. Haber müdürü, kamuoyunda merakla beklenen hükümetin geleceğine ve anlaşmazlığın nedenlerine dair sorulara cevap bulmak için her 2 parti başkanından randevu talep etmiş. Dış işlerinden de sorumlu devlet bakanı ve başbakan yardımcısı, bir gün sonrasına randevu vermiş.

Haber müdürü, randevu günü, kameramanları hazır olmaları konusunda saatler öncesinden uyarmış.

Randevu saatine 30 dakika kalmış. Kameramanlar, her zamanki gibi görünürde yokmuş. Genç adam, randevuya gitmek zorundaymış. Yetersiz gelirine rağmen önceden satın aldığı ses kayıt cihazını yanına almış. Haber merkezinin servis aracı olmadığı için şehir içi toplu taşımacılık hizmetinden yararlanarak devlet bakanı ve başbakan yardımcılığına gitmiş.

Köylü, kısa süren bekleyişten sonra hükümetin küçük ortağı olan partinin başkanı, devlet bakanı ve başbakan yardımcısının makam odasına alınmış.

Röportajı, ulusal televizyon kanallarından birine vereceği için karşısında kameraman göremeyen bakan, şaşkınlığını gizleyememiş. Genç adam, çaresiz, başbakan yardımcısına, acil çekim gereği kameramanların gelemeyeceği yalanını söylemek zorunda kalmış.

Haber müdürü, yarım saati aşkın bir süre devam eden röportajını tamamlamış, teşekkürlerle televizyon merkezine geri dönmüş.

Genç adamı, alışılmışın dışında, şirket sahibi giriş kapısında bekliyormuş. Köylü şaşırmış. “Hayırdır, inşallah!” demiş, kendi kendine.

Genel müdür, “Neden beraberinde kameraman da götürmedin?” diye sormuş. Haber müdürü, kameramanları, o sabah, randevu için hazır olmaları konusunda uyardığını, ancak buna uymadıklarını izah etmiş.

Haber merkezine bağlı bir tek kameraman görevlendirmeyen işveren, bu kez gencin ses kayıt cihazına takmış: “O ne öyle? Taş devrinden kalma ses kayıt cihazıyla mı röportaja gittin!”

Bu sözler, genç adamın yüreğini parçalamış. Ülkede hiçbir gazetecinin yapmayı başaramadığı röportajı gerçekleştirmiş, ama ödül olarak alay edilmeye layık görülmüş. HASAN DAVUTOĞLU

DEVAM EDECEK!
 
C

CaspeR

Kullanıcı
27 Ara 2006
En iyi cevaplar
0
0
Güzel Gidiyor Evet Bekleriz..Teşekkürler
 
Üst