H
HASAN DAVUTOĞLU
Kullanıcı
Değerli okuyucu, sizinle gerçek hayattan alınmış bir örnekten yola çıkarak yazdığım yeni hikayemi paylaşmak istiyorum. Hikayeyi, masal formatında yazdım. Yazıda anlatılanlara inanmayanlar için dikkate almaya bile değmez olması için!
Az sonra 3 bölümden oluşan hikayenin ilk bölümünü okumaya başlayacaksınız. Bölüm sonunda sorulan soruya vereceğiniz yanıt, hem katılımcı kişiliğinizi, hem de insanları ne kadar yakından tanıdığınızı belirlemede yararlı olacaktır.
Hikayeme renk katacak görüşleriniz için şimdiden teşekkür eder, yazımın 2. bölümünü, izninizle 16 Eylül 2007 pazar günü yayınlayacağımı, saygılarımla duyururum.
Bir varmış, bir yokmuş. Köyde yaşayan bir genç varmış. Orta öğrenimini yeni tamamlamış. Genç, hem çalışmak, hem de tahsiline devam etmek istiyormuş. Bu nedenle açık öğretim fakültesi olan üniversitelerden birine halkla ilişkiler okumak için kaydını yapmış.
Aradan 3 yıl geçmiş. Genç adam, yüksek öğrenimini dondurmaya karar vermiş. Askere gitmiş. Kan hastası olduğunu, acemi er kışlasında öğrenmiş. Yapılan tetkikler neticesinde askerliğe elverişli olmadığına karar verilmiş. Hasta oluşu bir yana askerlik görevini yapamamış olmanın üzüntüsüyle köyüne geri dönmüş.
Hayatın, her tür olumsuzluğa rağmen devam ettiğini biliyormuş. Yeniden çalışmaya karar vermiş.
Haksızlığa uğrayan, ne yapacağını bilmeyen çok kişiyle tanışmış, küçük yaşlarda. O yıllarda kendisine bir hedef belirlemiş: “Suçlu sandalyesinde yargılanan masumların kollayıcısı olacağım!”
Köylü genç, çalışmaya karar verdiği günlerde gazetede bir ilan görmüş. Ülkesinde yayın hayatına yeni başlayacak bir televizyon kanalı, haber merkezi için muhabir arıyormuş. Genç, bu ilana çok sevinmiş. Çünkü masumların savunucusu olmak için küçük yaşlardan beri ya avukat ya da gazeteci olmak istiyormuş. Hedefine ulaşmak için gazetedeki ilan onun için büyük bir fırsatmış.
Köylü genç, ertesi sabah, yazdığı dilekçeyle televizyon kanalının merkezine gitmiş. Şirketin personel müdürü, ülkenin en ünlü tiyatro sanatçılarından biriymiş. Genç, ünlü tiyatro sanatçısıyla merhabalaştıktan sonra sanatına olan hayranlığını dile getirmiş. Kısa süren sohbetin ardından muhabirlik münhaliyle ilgili dilekçesini bırakıp köyüne geri dönmüş.
Bir hafta kadar sonra köylünün telefonu çalmış. Telefonun diğer ucundaki bayan, muhabirlik münhaline yaptığı başvurunun kabul edildiğini müjdelemiş, pazartesi günü işe çağrıldığını bildirmiş. Genç, habere çok sevinmiş. Sabırsızlıkla pazartesi gününün gelmesini beklemeye başlamış.
Beklenen gün gelmiş. Köylü, o sabah erkenden hazırlanmış, başkente doğru yola çıkmış.
Televizyon kanalının haber merkezi, 7 muhabirden oluşturulmuş. Haber müdürlüğüne de ülkenin en ünlü gazetecilerinden biri getirilmiş. Haber merkezi, 15 gün hazırlık çalışması yapacakmış.
İlk gün, televizyon kanalının yayın ilkeleri seslendirilmiş, hedefleri belirlenmiş.
Ertesi gün, haber merkezi aktif olarak çalışmalara başlamış.
Üçüncü gün, haber merkezi müdürlüğü görevine getirilen ünlü gazeteci, şirketle bağlantısını kesmiş.
İkinci hafta, bir başka ünlü gazeteci, genç muhabir kadrosunun yönetimine getirilmiş. Ama o gazeteci de 3 gün görevde kaldıktan sonra televizyon kanalından ayrılmış.
Köylü genç, o kadar yoğun ve azimli çalışıyormuş ki şirketin radyosuna sürekli özel haberler hazırlıyormuş.
Ülke meclisinde bir gün çok önemli bir yasa tasarısı görüşülüyormuş. Tasarının yasallaşması halinde kamu çalışanlarının kazanılmış haklarında kesintiler olacağını iddia eden kimi sendikalar meclis önünde eylem yapıyormuş.
Genç, miting ve meclis genel kurul çalışmalarını, radyo muhabiri olarak takip etmeye talip olmuş.
Meclis önündeki eylemde kimi zaman güvenlik güçleri ile sendikacılar arasında gergin dakikalar yaşanmış. Muhalefet partileri sendikacıların safında yer almış. Ülkeyi yöneten koalisyon partileri ise kararlılıklarında direnmiş. Tasarı, sert tepkilere rağmen oy çokluğuyla meclis genel kurulunda kabul edilmiş.
Köylü genç, günün son dakikalarına kadar süren meclis genel kurulu çalışmalarını ve miting alanındaki sıcak gelişmeleri, canlı telefon bağlantılarıyla kamuoyuna duyurmuş. Ulaşım sorunu olan genç, geceyi televizyon binasında geçirmiş.
Beklenen tarihe 2 gün kalmış. Haber merkezi, hazırlık çalışmalarının ardından pazartesi günü izleyicilere, haber bülteniyle “Merhaba!” diyecekmiş.
Şirket sahibi, genç adamı yanına çağırmış. “Biliyorsun” demiş işveren, “Pazartesi günü televizyon kanalımızda haber bültenine başlıyoruz. Seni, hazırlık çalışmaları süresince çok başarılı buldum. Haber müdürü olarak görevlendirmek istiyorum. Ne dersin?”
Genç, böylesi bir teklifi hiç beklemiyormuş. Önce şaşırmış. Heyecanını saklayamadan yanıt vermiş: “Muhabir münhali için başvuru yaptığım zaman dilekçemde belirtmiştim: Köyden geliyorum. Gazetecilikte mesai olmaz, biliyorum. Ama köyüme en yakın yerleşim yerine giden toplu taşımacılık aracı, başkentten en son saat 17'de ayrılıyor. Her gün saat 8 – 17 arasında çalışabileceğini söylemiştim. Haber müdürlüğü görevini bana layık gördüğünüz için teşekkür ederim. Çalışma saatlerimi dikkate alınarak bu görevi üstlenmemi istiyorsanız seve seve kabul ederim.”
Genç adam, yönetimindeki 6 kişilik kadroyla haber bülteni hazırlamaya başlamış. Muhabirlerden 5'i, gazetecilik okuyan üniversite öğrencisiymiş. Stajyer olarak tatil süresince haber merkezinde çalışacakmış.
Şirkette 2 kameraman istihdam edilmiş. Reklam ve haber çekimleri için görevlendirilen kameramanlar, genel müdür yardımcısının sorumluluğuna verilmiş.
Televizyon kanalında haber bülteninin yayınlanmaya başladığı ilk günlerde kameralardan bir arızalanmış. Tamir için yurt dışına gönderilmiş. Yerine de amatör bir kamera, ödünç alınmış. O kameranın pili şarj olmuyormuş.
Haber merkezinin emrinde servis aracı yokmuş. Reklam servisinin kullanımındaki araç, boşta olduğu zaman haber merkezi için de kullanılıyormuş.
Köylü genç, haber merkezinin sağlıklı çalışmasını engelleyen sorunları sürekli işverene aktarıyormuş. Eldeki tek kameranın özellikle reklam çekimleri için kullanılmasından dolayı görüntülü haber sıkıntısı yaşadıklarını dile getiriyormuş. Kameramanlardan birinin haber merkezine bağlanmasını istiyormuş. Amatör kameraya pil satın alınmasını rica ediyormuş. Taleplerine olumlu yanıt alamıyormuş.
Stajyer muhabirler, haber müdürüne itaat etmiyormuş. “Lise mezunu bir kişi bizi yönetemez!” diyorlarmış.
Haber merkezinin 6. muhabiri, ülkenin resmi haber ajansında açılan muhabirlik münhaline başvurmuş. Düzenlenen sınavda başarılı olamamış. Oturmuş, ajans aleyhine haber yazmış. Haber müdürünün bilgisi olmadan radyo bülteninde yayınlatmış. Genç adam, muhabirden izahat istemiş. Kendisini savunamamış. Müdür, sınavın düzenlendiğine dair kısa bir haber hazırlamış. Muhabir, “Sen, ne hakla benim haberimi değiştirirsin? Seni, haber müdürü olarak tanımıyorum!” demiş. Genel müdür yardımcısına, haber müdürünü şikayet etmiş.
Genel müdür yardımcısı, genç adama, muhabirin yazdığı yazının aynen haber bülteninde yayınlanması talimatını vermiş. Haber müdürü, ajans aleyhinde yazılan haberin yayınlanması halinde davalı konuma gelebileceklerini savunmuş. “Haber müdürü olarak haber bülteninden sorumlu ben olduğuma göre muhabirin haberini aynen yayınlamayı reddediyorum!” demiş. Genel müdür yardımcısı sinirlenmiş. Genç adamı görevinden almış, 6. muhabiri de haber müdürü olarak atamış.
Sizce yaşanan gelişmeler sonucunda genç adam ne yaptı? HASAN DAVUTOĞLU
Az sonra 3 bölümden oluşan hikayenin ilk bölümünü okumaya başlayacaksınız. Bölüm sonunda sorulan soruya vereceğiniz yanıt, hem katılımcı kişiliğinizi, hem de insanları ne kadar yakından tanıdığınızı belirlemede yararlı olacaktır.
Hikayeme renk katacak görüşleriniz için şimdiden teşekkür eder, yazımın 2. bölümünü, izninizle 16 Eylül 2007 pazar günü yayınlayacağımı, saygılarımla duyururum.
Bir varmış, bir yokmuş. Köyde yaşayan bir genç varmış. Orta öğrenimini yeni tamamlamış. Genç, hem çalışmak, hem de tahsiline devam etmek istiyormuş. Bu nedenle açık öğretim fakültesi olan üniversitelerden birine halkla ilişkiler okumak için kaydını yapmış.
Aradan 3 yıl geçmiş. Genç adam, yüksek öğrenimini dondurmaya karar vermiş. Askere gitmiş. Kan hastası olduğunu, acemi er kışlasında öğrenmiş. Yapılan tetkikler neticesinde askerliğe elverişli olmadığına karar verilmiş. Hasta oluşu bir yana askerlik görevini yapamamış olmanın üzüntüsüyle köyüne geri dönmüş.
Hayatın, her tür olumsuzluğa rağmen devam ettiğini biliyormuş. Yeniden çalışmaya karar vermiş.
Haksızlığa uğrayan, ne yapacağını bilmeyen çok kişiyle tanışmış, küçük yaşlarda. O yıllarda kendisine bir hedef belirlemiş: “Suçlu sandalyesinde yargılanan masumların kollayıcısı olacağım!”
Köylü genç, çalışmaya karar verdiği günlerde gazetede bir ilan görmüş. Ülkesinde yayın hayatına yeni başlayacak bir televizyon kanalı, haber merkezi için muhabir arıyormuş. Genç, bu ilana çok sevinmiş. Çünkü masumların savunucusu olmak için küçük yaşlardan beri ya avukat ya da gazeteci olmak istiyormuş. Hedefine ulaşmak için gazetedeki ilan onun için büyük bir fırsatmış.
Köylü genç, ertesi sabah, yazdığı dilekçeyle televizyon kanalının merkezine gitmiş. Şirketin personel müdürü, ülkenin en ünlü tiyatro sanatçılarından biriymiş. Genç, ünlü tiyatro sanatçısıyla merhabalaştıktan sonra sanatına olan hayranlığını dile getirmiş. Kısa süren sohbetin ardından muhabirlik münhaliyle ilgili dilekçesini bırakıp köyüne geri dönmüş.
Bir hafta kadar sonra köylünün telefonu çalmış. Telefonun diğer ucundaki bayan, muhabirlik münhaline yaptığı başvurunun kabul edildiğini müjdelemiş, pazartesi günü işe çağrıldığını bildirmiş. Genç, habere çok sevinmiş. Sabırsızlıkla pazartesi gününün gelmesini beklemeye başlamış.
Beklenen gün gelmiş. Köylü, o sabah erkenden hazırlanmış, başkente doğru yola çıkmış.
Televizyon kanalının haber merkezi, 7 muhabirden oluşturulmuş. Haber müdürlüğüne de ülkenin en ünlü gazetecilerinden biri getirilmiş. Haber merkezi, 15 gün hazırlık çalışması yapacakmış.
İlk gün, televizyon kanalının yayın ilkeleri seslendirilmiş, hedefleri belirlenmiş.
Ertesi gün, haber merkezi aktif olarak çalışmalara başlamış.
Üçüncü gün, haber merkezi müdürlüğü görevine getirilen ünlü gazeteci, şirketle bağlantısını kesmiş.
İkinci hafta, bir başka ünlü gazeteci, genç muhabir kadrosunun yönetimine getirilmiş. Ama o gazeteci de 3 gün görevde kaldıktan sonra televizyon kanalından ayrılmış.
Köylü genç, o kadar yoğun ve azimli çalışıyormuş ki şirketin radyosuna sürekli özel haberler hazırlıyormuş.
Ülke meclisinde bir gün çok önemli bir yasa tasarısı görüşülüyormuş. Tasarının yasallaşması halinde kamu çalışanlarının kazanılmış haklarında kesintiler olacağını iddia eden kimi sendikalar meclis önünde eylem yapıyormuş.
Genç, miting ve meclis genel kurul çalışmalarını, radyo muhabiri olarak takip etmeye talip olmuş.
Meclis önündeki eylemde kimi zaman güvenlik güçleri ile sendikacılar arasında gergin dakikalar yaşanmış. Muhalefet partileri sendikacıların safında yer almış. Ülkeyi yöneten koalisyon partileri ise kararlılıklarında direnmiş. Tasarı, sert tepkilere rağmen oy çokluğuyla meclis genel kurulunda kabul edilmiş.
Köylü genç, günün son dakikalarına kadar süren meclis genel kurulu çalışmalarını ve miting alanındaki sıcak gelişmeleri, canlı telefon bağlantılarıyla kamuoyuna duyurmuş. Ulaşım sorunu olan genç, geceyi televizyon binasında geçirmiş.
Beklenen tarihe 2 gün kalmış. Haber merkezi, hazırlık çalışmalarının ardından pazartesi günü izleyicilere, haber bülteniyle “Merhaba!” diyecekmiş.
Şirket sahibi, genç adamı yanına çağırmış. “Biliyorsun” demiş işveren, “Pazartesi günü televizyon kanalımızda haber bültenine başlıyoruz. Seni, hazırlık çalışmaları süresince çok başarılı buldum. Haber müdürü olarak görevlendirmek istiyorum. Ne dersin?”
Genç, böylesi bir teklifi hiç beklemiyormuş. Önce şaşırmış. Heyecanını saklayamadan yanıt vermiş: “Muhabir münhali için başvuru yaptığım zaman dilekçemde belirtmiştim: Köyden geliyorum. Gazetecilikte mesai olmaz, biliyorum. Ama köyüme en yakın yerleşim yerine giden toplu taşımacılık aracı, başkentten en son saat 17'de ayrılıyor. Her gün saat 8 – 17 arasında çalışabileceğini söylemiştim. Haber müdürlüğü görevini bana layık gördüğünüz için teşekkür ederim. Çalışma saatlerimi dikkate alınarak bu görevi üstlenmemi istiyorsanız seve seve kabul ederim.”
Genç adam, yönetimindeki 6 kişilik kadroyla haber bülteni hazırlamaya başlamış. Muhabirlerden 5'i, gazetecilik okuyan üniversite öğrencisiymiş. Stajyer olarak tatil süresince haber merkezinde çalışacakmış.
Şirkette 2 kameraman istihdam edilmiş. Reklam ve haber çekimleri için görevlendirilen kameramanlar, genel müdür yardımcısının sorumluluğuna verilmiş.
Televizyon kanalında haber bülteninin yayınlanmaya başladığı ilk günlerde kameralardan bir arızalanmış. Tamir için yurt dışına gönderilmiş. Yerine de amatör bir kamera, ödünç alınmış. O kameranın pili şarj olmuyormuş.
Haber merkezinin emrinde servis aracı yokmuş. Reklam servisinin kullanımındaki araç, boşta olduğu zaman haber merkezi için de kullanılıyormuş.
Köylü genç, haber merkezinin sağlıklı çalışmasını engelleyen sorunları sürekli işverene aktarıyormuş. Eldeki tek kameranın özellikle reklam çekimleri için kullanılmasından dolayı görüntülü haber sıkıntısı yaşadıklarını dile getiriyormuş. Kameramanlardan birinin haber merkezine bağlanmasını istiyormuş. Amatör kameraya pil satın alınmasını rica ediyormuş. Taleplerine olumlu yanıt alamıyormuş.
Stajyer muhabirler, haber müdürüne itaat etmiyormuş. “Lise mezunu bir kişi bizi yönetemez!” diyorlarmış.
Haber merkezinin 6. muhabiri, ülkenin resmi haber ajansında açılan muhabirlik münhaline başvurmuş. Düzenlenen sınavda başarılı olamamış. Oturmuş, ajans aleyhine haber yazmış. Haber müdürünün bilgisi olmadan radyo bülteninde yayınlatmış. Genç adam, muhabirden izahat istemiş. Kendisini savunamamış. Müdür, sınavın düzenlendiğine dair kısa bir haber hazırlamış. Muhabir, “Sen, ne hakla benim haberimi değiştirirsin? Seni, haber müdürü olarak tanımıyorum!” demiş. Genel müdür yardımcısına, haber müdürünü şikayet etmiş.
Genel müdür yardımcısı, genç adama, muhabirin yazdığı yazının aynen haber bülteninde yayınlanması talimatını vermiş. Haber müdürü, ajans aleyhinde yazılan haberin yayınlanması halinde davalı konuma gelebileceklerini savunmuş. “Haber müdürü olarak haber bülteninden sorumlu ben olduğuma göre muhabirin haberini aynen yayınlamayı reddediyorum!” demiş. Genel müdür yardımcısı sinirlenmiş. Genç adamı görevinden almış, 6. muhabiri de haber müdürü olarak atamış.
Sizce yaşanan gelişmeler sonucunda genç adam ne yaptı? HASAN DAVUTOĞLU