C
crnkcclr
Kullanıcı
- 25 Ara 2007
- En iyi cevaplar
- 0
- 0
“GÖZYAŞI VE TER”
keçeciler
derler ki oğul; keçe’nin keşfi bir gözyaşından ibarettir…
sevdalı çobanın biri, uzak köylerden bir kıza sevdalanır... gün günden büyür içinde aşk... baş edilmez olur. dayanamaz çoban… tek umarı bir kez daha bakabilmektir suretini unutmaya başladığı kızın gözlerine… ancak hava kar boran… göz gözü görmüyor. çoban yola düşse bu havada donar kalır yollarda… hem sevdası hem kendi düşe karışır. adı bile kalmaz dünya toprağında. günlerce dönenmiş durmuş dört duvar arasında çoban. sonra yünler gelmiş aklına. bunlardan bir giyit yapabilse belki çıkabilir sevdanın yoluna… görmüştür koyunların üstünde zaman zaman birbirine geçer yünler. bir olurmuş… günlerce döver yünleri… ama olmaz bir türlü, geçmez birbirine yünler… bir olmaz… delirir çoban… sevdasından…
çaresizliğinden…
aşkından…
oturup yünlerin kıyısına ağlamaya başlar. bir şeyler yapmalıdır, yoksa kırklara karışacak aklını yitirecektir… ne kadar ağlar bilinmez ama bir vakit sonra kalkıp hırsla dövmeye başlar yünleri.. bir yandan ağlar bir yandan tüm vücudu tere keser. bir de bakar ki gözyaşının ve terinin değdiği yerler birbirini tutmuş. bir olmuştur…
işte böyle oğul.. bir gözyaşından ibarettir keçe… gayrı ne böyle sevdalar kaldı insanı hırsından ağlatacak ne de aşkla keçe dövdürecek.. ustam bana el verdi benim elim havada kaldı… ben belki de son keçeciyim.. çek de bir de suretim kalsın benden sonraya. de çek gayrı…
* efsaneye göre yüz yıllar önce keçenin keşvini yapan , Keçe ustası Ebu Said Libabid'dir
Ufuk AKGÜN/MARAŞ-2008