K
korsan
Kullanıcı
İNCELEME
Bir katil, psikolog ve kimliksiz bir gencin hem dramatik, hem de heyecan dolu öyküsü Gökkuşağının Sekizinci Rengi...
Gökkuşağının Sekizinci Rengi, konusu bakımından farklı bir roman. Bu farklılık, yazar Bülent Eriş’in sürükleyici anlatımı ve başarılı kurgusu ile birleşince ortaya güzel bir yapıt çıkmış. Yazımın devamında detaylı bir incelemesini bulacağınız bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Eksikleri de olsa ülkemizdeki başarılı kurgu eserlerinden olmuş.
***
Bülent Eriş, Xasiork yazarlarından yalnızca bir tanesi. Bu romanda gayet akıcı ve sürükleyici bir anlatım kullanmış. Diyaloglar doğal ve bu da okuru kitabın içine çeken önemli etkenlerden. Yani okur sıkılmadan
okuyabiliyor. Ama bu sürükleycilik romanın sonuna kadar devam etmiyor ne yazık ki...
MED ve RMED Felsefesi hakkında bilgi verilen ve sayfalarca süren bölüm okuyucu üzerinde olumsuz bir etki yaratıyor. MED’in anlatıldığı yazı boyunca neredeyse hiç ara verilmemesi, felsefenin ilginç detaylarını ezmiş. Bir süre sonra okuyan kişiyi bunaltıyor. Bunun sebebi de romanın kısalığı muhtemelen. Çünkü felsefenin anlatıldığı kısımlar kurgunun ve konunun güzelliğinin de önüne geçebilecek durumda. Bu büyük bir eksik ve romana etkisi sarsıcı boyutlarda olmuş. Sabırsız ve daha önce kurgu okumamış bir okuyucu, yalnızca bu kısımlara bakarak romanı yanlış değerlendirebilir. Felsefe içeren metinler kurgu içinde dağıtılmalı, dümdüz ve sıkıcı bir metin şeklinde verilmemeliydi.
Romanın en can alıcı noktası özgün kurgusuydu kesinlikle. Bir kiralık katil, psikolog ve resmî olarak yaşamayan bir gencin yarattığı üçgen ile Kaplan adlı bir başka kahramanımızın yaşadıkları çerçevesinde gelişen olay kurgusu ve romanın karakterleri gibi epey ilginç.
Yalnız, kitabın küçük bir kısmında geçen kriptografiler (şifreleme) çok basit olmuş. Özellikle bu tür içi şifreleme dolu kitaplardan üç-beş tane okuyan herkesin rahatlıkla çözebileceği şifreler vardı. Daha ilginç, okuyucuya, “Vay be!” dedirtecek şifreler bulunabilirdi. Bunun dışında kurgu adına başka bir eksik bulamadım ben.
Romanın başarılı yanlarından biri de betimlemelerdi. Gerek mekân betimlemeleri, gerekse insanların fizikî portreleri konusunda gayet başarılı olmuş Bülent Eriş. Size kısa bir örnek vereyim:
...Garsonun işaret ettiği yöne baktı. Genç bir kız tek başına oturuyordu. Önünde bir kitap vardı. İnce, uzun bir vücut yapısına sahipti. Saçlarını arkadan düzensiz bir şekilde toplamıştı. Yüzünde görebildiği kadarıyla fazla makyaj yoktu...
Romanın genel başarısına gölge düşürebilecek bir etken ise yazım hataları. Özellikle bağlaçlarda büyük hatalar yapılmış. Hemen her sayfada hata bulmak mümkün. Yazım hataları kesinlikle çok büyük bir eksiklik doğuruyor. Yazarı fazla amatör gösteriyor.
Son eleştirim ise yayınevine. Bu romanı basıldıktan sonra kimse incelemedi mi? Bir yayınevi nasıl olur da kitabın içindeki kapağa Bülent Eriş yerine Bülent Tokgöz yazar? Yayınevlerinin bu şekilde yaptıkları hatalar, romanları redakte etmemeleri vb. affedilemez yanlışlardır.
***
Yazımı burada bitirirken, son bir toparlama yapmak istiyorum. Yukarıda saydığım hatalar dışında, gerek kurgusu,
gerek sürükleyici anlatımı, gerekse ilginç karakterleri ve farklı konusuyla bu romanın son zamanlarda çıkan en iyi Türk kurgu romanlarından olduğunu söylersem yalan söylemiş olmam.
Xasiork’un çabaları yavaş yavaş meyvelerini veriyor: Bu sağlam meyvelerden biri olan Gökkuşağının
Seki-zinci Rengi gerçekten iyi bir kitap. Bülent Eriş’i tebrik ediyor ve projelerinin devamını diliyorum.
Onur Bayrakçeken /