T
tnctrkcell
Kürsüde ben de varım!
Ne zamandır arıyordum seni… Kim bilir derdimi anlatacağım kişi sen olacaksın! Ne zamandır, böyle içimi dökeceğim bir kürsü aradım… Ama artık o ‘kürsü’m var.
Ve ben de sıkıntılarımı, derdimi oradan tüm herkese aktaracağım. Sadece dertler değil; sevinçlerimi de tabii…
Ha ne diyordum? Ben bir esnafım. Beni öyle boş görmeyin. Esnafım dedimse okumamış, cahil biriyim demedim tabii!.. Çünkü ben olmasam İstanbul fethedilemezdi! Ama o günden sonra köprünün altından çok sular aktı. O zamanki esnaf ile şimdiki esnaf arasında buzdan dağlar meydana geldi. Buz dedimse hemen aklınıza gelmesin; “yahu buz bir şey değil erir, aradaki fark da kapanır”. Hiç de sandığınız gibi değil. Böyle dondurucu soğukta buzlar mı erir?
Şayet biz istersek eritiriz de hani bizde o istek!?
Sözgelimi tarih yeniden yazılsa ve günler İstanbul fethinin birkaç gün evveli olsa ve ansızın tebdili kıyafet ile dükkânın kapısından içeriye Sultan Mehmed girip; “-Karım batman yağ, yarım batman bal ve yarım batman peynir veresiniz...” dese, siz de tebdil-i kıyafetinden dolayı tanımadığınız Sultan Mehmed’e yarım batman yağ verdikten sonra; “- Ağam sair isteklerinizi de karşı komşumdan alasınız. Zira kim onun malı daha yeğdir. Hem de komşum daha siftah etmedi.” deseniz, Sultan Mehmed ikinci dükkâna varıp oradan da yarım batman bal alınca bu bakkal da ona: “- Allah’a şükür olsun ağam hem siftahımı ettim hem de çocuklarımın nafakasını çıkardım. Bundan sonrası kârdır. Komşumsa daha siftah etmedi.” mi deriz? Yoksa; ‘Bana ne komşumdan. Üstelik daha çok rekabet etmeliyim ki onun dükkânını kapattırayım’ mı deriz?!.
Hemen korkmayın canım, sizi sınava tabi tutmuyorum. Sadece bir kez olsun beyin jimnastiğini yapalım dedim. Yoksa ne ben Fatih’i karşılamaya hazırım ne de siz. En iyisi biz böyle haksız rekabetlerimize devam edelim diyeceğim, olmaz. Ama şuna emin olun ki biz bir gün Fatih’i karşılamaya hazır olduğumuz zaman; kim bilir İstanbul’u bir değil birkaç kez fethedebiliriz!!! Ve belki de Sultan Fatih bizim için yanındakilere, “- Bu milletteki bu ahlakî istikamet yok mu, değil İstanbul’u, dünyaları fethettirir. Milletin ahlakî safiyetine halel getirenleri Allah kahretsin.” deyiverir… ALINTI
Ne zamandır arıyordum seni… Kim bilir derdimi anlatacağım kişi sen olacaksın! Ne zamandır, böyle içimi dökeceğim bir kürsü aradım… Ama artık o ‘kürsü’m var.
Ve ben de sıkıntılarımı, derdimi oradan tüm herkese aktaracağım. Sadece dertler değil; sevinçlerimi de tabii…
Ha ne diyordum? Ben bir esnafım. Beni öyle boş görmeyin. Esnafım dedimse okumamış, cahil biriyim demedim tabii!.. Çünkü ben olmasam İstanbul fethedilemezdi! Ama o günden sonra köprünün altından çok sular aktı. O zamanki esnaf ile şimdiki esnaf arasında buzdan dağlar meydana geldi. Buz dedimse hemen aklınıza gelmesin; “yahu buz bir şey değil erir, aradaki fark da kapanır”. Hiç de sandığınız gibi değil. Böyle dondurucu soğukta buzlar mı erir?
Şayet biz istersek eritiriz de hani bizde o istek!?
Sözgelimi tarih yeniden yazılsa ve günler İstanbul fethinin birkaç gün evveli olsa ve ansızın tebdili kıyafet ile dükkânın kapısından içeriye Sultan Mehmed girip; “-Karım batman yağ, yarım batman bal ve yarım batman peynir veresiniz...” dese, siz de tebdil-i kıyafetinden dolayı tanımadığınız Sultan Mehmed’e yarım batman yağ verdikten sonra; “- Ağam sair isteklerinizi de karşı komşumdan alasınız. Zira kim onun malı daha yeğdir. Hem de komşum daha siftah etmedi.” deseniz, Sultan Mehmed ikinci dükkâna varıp oradan da yarım batman bal alınca bu bakkal da ona: “- Allah’a şükür olsun ağam hem siftahımı ettim hem de çocuklarımın nafakasını çıkardım. Bundan sonrası kârdır. Komşumsa daha siftah etmedi.” mi deriz? Yoksa; ‘Bana ne komşumdan. Üstelik daha çok rekabet etmeliyim ki onun dükkânını kapattırayım’ mı deriz?!.
Hemen korkmayın canım, sizi sınava tabi tutmuyorum. Sadece bir kez olsun beyin jimnastiğini yapalım dedim. Yoksa ne ben Fatih’i karşılamaya hazırım ne de siz. En iyisi biz böyle haksız rekabetlerimize devam edelim diyeceğim, olmaz. Ama şuna emin olun ki biz bir gün Fatih’i karşılamaya hazır olduğumuz zaman; kim bilir İstanbul’u bir değil birkaç kez fethedebiliriz!!! Ve belki de Sultan Fatih bizim için yanındakilere, “- Bu milletteki bu ahlakî istikamet yok mu, değil İstanbul’u, dünyaları fethettirir. Milletin ahlakî safiyetine halel getirenleri Allah kahretsin.” deyiverir… ALINTI