Z
z.sav
Kullanıcı
Bazen yıldızları süpürürsün farkında olmadan
Güneş kucağındadır bilemezsin
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür
Ciğerinde kuruludur orkestra duymazsın
Uçar-gider koşsan da tutamazsın
William Shakespeare”
Sabah 06.30 telefonumun hafta içi alarmı çalıyor. Kalkmak istemiyorum. Ve... 10 dakika sonra yeniden alarm. Alarm müziğim ise Gökhan Kırdar-Üstüme Basıp Geçme. Ne çok dinlemiştim bir ara. Bir hatırası bile yoktu oysa. Ve artık kalkmam gerek. Alarmı ileri ata ata saat 07’yi çoktan geçmiş bile. Yorgun bir uyanış. Alıştığım bir varlığın birden hayatımdan çıkışı. Hafifleyeceğime daha ağırım sanki artık. Her sabah yüzümü yıkadıktan sonra düğmesine bastığım kettle’ı bile kullanmamışım uzun zamandır.
Ve farkındalıklar başlıyor yeni günle beraber...
Arabayla işe giderken dalmışçasına önüme bakıyorum. Nasıl oluyor bilmiyorum. Yol akıyor, işe geliyorum ama yol boyunca aslında ben sadece baktığım her yerde yüzünü görüyorum. Biraz geç de olsa “fark ediyorum” ne çok sevmişim seni. İşte bu yüzden kendimi bile “fark edemiyorum”.
“Fark etmek”...
Aklım bu iki kelimeye takılıyor şimdi. Düşünüyorum. Bazen yanımızdayken gördüğümüz hiçbirşeyin farkında olmazken nasıl oluyor da her şey bir anda yüzümüze vuruyor kaybetmişliğin ardından. Günü 24 saat yaşarken herşeyi iç içe yaşamak değil mi oysa olması gereken. Ayırmak mı lazım illa sınırlarla herşeyi. Gün herşeyi barındırmıyor mu zaten içerisinde. Aileyi, işi, stresi, arkadaşı, sevgiliyi... Şimdi bunun kilidini açayım da işlesin-kapatayım da beklesin oluyor mu? Problemli bir dönemde hayatımızdan bir şeyi çıkarınca sanki herşey çözülecekmiş gibi gelse de olmuyor...Olmuyor... Değer verdiğim bir varlığın hayatımda olduğu sürece beni nasılda mutlu ettiğini “fark ediyorum.”
Hayatın döngüsünde önce neleri “fark ettiğinizi” düşündünüz mü hiç? Etrafımızdakileri görüyor muyuz, neler-kimler bizi mutlu ediyor, neleri neye göre “fark ediyoruz” öncelikli olarak. Duygusal zekamız karşımızdakilerin duygularını anlamlandırmada ya da karşılaştığımız olayları nasıl yöneteceğimize ne kadar yardımcı oluyor? Davranışlarımızın sebebi olan kendi duygularımızı “fark ettiğimiz” zaman onlarla davranışlarımız arasındaki otomatik sandığımız bağı çözebiliyor muyuz?
Benim bu aralar duygusal tansiyonum yüksek!!!
Sabahları hızlı kalp atışları ile aniden uyanıyorum. Dakikada 100’den fazla atıyor gibi. Gün içerisinde aslında öyle demek istemesem de öyle anlaşılmaya fırsat veriyorum konuşmalarımdaki üslüpla. Aynı duygulardan kaynaklanmasına rağmen farklı davranış seçeneklerimin olduğunu “fark ediyorum” yavaş yavaş. Ve basit gibi görünse de tanımını yapmakta zorlandığım şeylerin üzerime bir yük katarcasına beni ağırlaştırdığını “fark ediyorum.” Varlığının “farkındaydım” ama şimdi yokluğunu daha ağır “fark ediyorum.”
Önemli olan kendini “fark etmek” ise içimdeki bu öfkenin asıl sebebinin büyük bir hayal kırıklığı olduğunu “fark ettiğimi” söyleyebilirim.
Duygusal zeka, anlama, ifade etme, anlamlandırma, yönetme... Tüm bu başlıkları biran olsun derinlemesine düşünebilirsek hayatımızın baş rol oyuncusu olmanın elimizde olduğunu düşünüyorum. Kendi hayatımızı yaşarken bazen baş rol oyuncusu ile onun en yakın arkadaşı arasında gidip geldiğiniz oluyordur değil mi?
Dar zamanların işi değil elbette tüm bunlar... Sadece biraz “farkındalık.”
Petek Kutlu