A
asukaki
Kullanıcı
İLAYDA YÜCEL: Türkçe menşe / soy bakımından hangi dil ailesinin mensubudur?
CAHİT CAN: Dünya dilleri menşeleri bakımından; Sami dilleri, Hint-Avrupa dilleri ve Ural-Altay dilleri olmak üzere üç gruba ayrılır. Türkçe Ural-Altay dilleri ailesinin Altay kolundandır.
İLAYDA YÜCEL: Türkçe’nin tarihi geçmişi hakkında bilgi verir misiniz? Türkçe, dünyanın en eski dillerinden biri midir?
CAHİT CAN: Bütün dillerin olduğu gibi Türkçe’nin de yazı dili olmadan evvelki dönemleri ile ilgili olarak maalesef sağlıklı bilgilere sahip değiliz. Türkçe’nin bilinmeyen bu dönemlerine “İlk Türkçe”, “Ana Türkçe”, ve “Eski Türkçe (?/2.yy.)” devreleri denilir. Dilimiz, 8. asıda yazı dili haline gelmiştir ve bu asırda başlayan dereye ise “Orta Türkçe Devresi (2.yy/13.yy) denilir. Dilimizin, 8. asırdan sonrasını kesintisiz olarak takip edebilmekteyiz.
Evet, Türkçe dünyanın en eski beş dilinden biridir. Dünyanın en eski beş dili; Çince, Hintçe, Türkçe, Arapça ve Farsça’dır
İLAYDA YÜCEL: Zengin ve yoksul dil var mıdır? Dilin zenginliğinin ölçüsü nedir? Buna göre Türkçe zengin bir dil midir?
CAHİT CAN: Evet, bazı diller zengin, bazıları ise fakirdir. Ya da bir dil zengin dilken fakir, fakirken zamanla zengin dil olabilir. Dillerin zenginliği meramı ifade etmedeki kudretleri ile doğru orantılıdır. Dilin ifade kudreti ise, tabiî ki dilin kelime zenginliği ve sonra da o dilin kendine has dil kaideleri ile ilgilidir. Ayrıca bir dilin zenginliği o dildeki eş anlamlı ve yakın anlamlı kelimelerin sayısı ile de ifade edilebilir.
Türkçe, bir zamanlar dünyanın en zengin dillerinden biri iken, bugün maalesef bu özelliğini kaybetmek üzeredir. Bir zamanlar başta Balkan dilleri olmak üzere birçok dünya dillerine çok sayıda kelime vermişken, bugün kelime vermek bir tarafa, diğer dillerden çok sayıda kelime almıştır ve almaya da devam etmektedir. Diğer dillerden kelime almak ise o dilin fakirliğine delalet eder.
Bugün dünya insanlığının ortak kültür dili olan İngilizce’nin sözlüğünde 400.000 kelime varken, 19. asrın büyük dil alimi Şemsettin Sami’nin “Kâmus-u Türkî” isimli sözlüğünde 1.000.000 kelime vardı. Bu örnek Türkçe’nin bir zamanlar ne kadar zengin bir dil olduğunu anlatmaya yeter galiba. Bugünkü Türk Dil Kurumunun sözlüğünde ise 40.000 kelime vardır. nerden, nereye! Bu örnek de dilimizin bir buçuk asırda ne kadar fakirleştiğini gösteriyor.
İLAYDA YÜCEL: İfademizde yabancı kelimeleri kullanmamızın sebebi dilimizin yeterince zengin olmaması mıdır?
CAHİT CAN: Yabancı dillerden kelime almamızın sebebi dilimizin fakir olması değildir. Yalnız bu tutumdan vazgeçilmediği takdirde dilimizin zamanla fakirleşeceğini söyleyebilirim. Cemiyet hayatımıza başka milletlerin hayatından yeni bir kavram girmişse; o kavramı anlatmak için yabancı kelime kullanma yerine; yazarlar, şairler ya da dilciler o kavram için dil kaidelerine uygun olarak üretilmiş birkaç Türkçe kelime teklif etmeli, halk bunlardan istediğini alıp kullanmalıdır. Oysa biz böyle yapmak yerine, ya yabancı kelimeleri tercih ediyoruz ya da dil zevki hiçe sayılarak üretilmiş değil adeta uydurulmuş kelimeler tercih ediyoruz.
Dilimizin fakirleşmesinin bir diğer sebebi ise şudur: Aralarında yakın ilgi bulunan kavramları ifade eden farklı kelimeler vardır. Bu farklı kavramları karşılayan kelimelerin yerine göre birini kullanmak yerine hepsi için sadece birini kullanmak. Mesela; ağrı, sızı, sancı farklı durumları anlatan kelimelerdir. Tutup hepsi için bunlardan birini kullanmak yanlış olur. Yeşilin ya da mavinin onlarca tonu ve her tonun da bir ismi vardır, ama biz bugün hepsine “mavi” ya da “yeşil” diyoruz. “Takip etmek”, “seyretmek” ve “izlemek” arasında anlam farklılığı olduğu halde, biz bugün polisin hırsızın arkasından gitmesi için de “izlemek” fiilini kullanıyoruz, tribünde oturup futbol oynayanlara bakmak için de, televizyona bakmak için de aynı fiili kullanıyoruz. Böylece kullanmadığımız, kelime dağarcığımızda eksilttiğimiz kelime sayısı kadar dilimiz fakirleşmiş oluyor.
İLAYDA YÜCEL: Türkçe’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Türkçe, sizce yarınlarda kaybolan dillerden biri mi olacak, yoksa zenginleşerek yaşamaya devam mı edecek?
CAHİT CAN: Aslında dil hususundaki gelişmeler maalesef hiç de olumlu değil. Türkçe gibi asil, narin, latif ve kudretli bir dile sahip olmamıza rağmen sahip olduğumuz bu kıymetin kadrini takdir edemiyoruz. Bu sebeple dilimiz her geçen gün kan kaybediyor. Dili geliştiren ve zenginleştiren şairler ve yazarlardır. Bunun en güzel örneklerinden biri geçen asrın büyük şairi olan Yahya Kemâl’dir. Onu büyük yapan dile olan hizmetidir. Çünkü o, 11.500 kelime ile yazmış. Oysa bugünün nesli 2.500 kelimeyle yazan Orhan Pamuk’u ve onun gibi olanları büyük yazar kabul ediyor. Değer yargılarımız bu kadar değişirken böyle bir ortamda dilin zenginleşmesi mümkün mü? Yine de bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen, gelecekten ümitli olmak mecburiyetindeyiz. Çünkü dilimiz, bizi biz yapan değerimizdir. Dilimiz Türkçe olduğu için biz de Türk’üz. Türk olmamızı Türkçe’mize borçlu olduğumuz gibi, Türk olarak kalabilmemiz için de Türkçe’mize sahip çıkmalıyız. İnanıyorum ki, genç nesil dilimize sahip çıkacak ve dilimiz tarihteki itibarını yeniden kazanacaktır.
İLAYDA YÜCEL: İlk ve orta öğretimde yabancı dil derslerinin okutulması Türkçe’nin gelişmesini engeller mi?
CAHİT CAN: Önce, Türk çocuklarına ana dil şuurunu, Türkçe sevgisini aşılamalıyız. Bunu yaptığımız takdirde ilk ve orta öğretimde yabancı dil derslerinin okutulmasının ana dile bir zararı olacağını sanmıyorum. Kaldı ki her Türk insanının Türkçe’nin yanında birkaç yabancı dil bilmesi de gerekir. Eğer çocuklarımıza ana dil sevgisini kazandıramazsak, o zaman çocuklarımızda okuduğu yabancı dile karşı bir hayranlık duygusu uyanır ve bu duygu çocuğu ana dilden hem soğutur, hem de uzaklaştırır. İşte bu durumda yabancı dil öğrenmek Türkçe’ye zarar verecek duruma gelir.
İLAYDA YÜCEL: Son olarak ilave etmek istediğiniz bir şey var mı?
CAHİT CAN: Son olarak diyorum ki; mazi-hal-ati arasında köprü vazifesi gören, nesillerin birbirleriyle kucaklaşmasını ve aynı neslin mensuplarının birbirlerine kenetlenmesini sağlayan, millî gücü meydana getiren, Türk milletinin millî hüviyeti olan güzel ve asil Türkçe’mize hizmet, millî bir ibadettir.
————————————————————————————————————————
MÜLAKAT KONUSU : DİLİMİZ TÜRKÇE
MÜLÂKAT YAPILAN : Cahit CAN (Sabancı İlköğretim Okulu Türkçe Öğretmeni)
MÜLÂKAT YAPAN : İlayda YÜCEL (Sabancı İlköğretim Okulu, 6/C sınıfı öğrencisi)
Gezinirken rastlamıştım uzun zaman önce şimdi görünce durmasın koyim belki okuyan çıkar dedim.
CAHİT CAN: Dünya dilleri menşeleri bakımından; Sami dilleri, Hint-Avrupa dilleri ve Ural-Altay dilleri olmak üzere üç gruba ayrılır. Türkçe Ural-Altay dilleri ailesinin Altay kolundandır.
İLAYDA YÜCEL: Türkçe’nin tarihi geçmişi hakkında bilgi verir misiniz? Türkçe, dünyanın en eski dillerinden biri midir?
CAHİT CAN: Bütün dillerin olduğu gibi Türkçe’nin de yazı dili olmadan evvelki dönemleri ile ilgili olarak maalesef sağlıklı bilgilere sahip değiliz. Türkçe’nin bilinmeyen bu dönemlerine “İlk Türkçe”, “Ana Türkçe”, ve “Eski Türkçe (?/2.yy.)” devreleri denilir. Dilimiz, 8. asıda yazı dili haline gelmiştir ve bu asırda başlayan dereye ise “Orta Türkçe Devresi (2.yy/13.yy) denilir. Dilimizin, 8. asırdan sonrasını kesintisiz olarak takip edebilmekteyiz.
Evet, Türkçe dünyanın en eski beş dilinden biridir. Dünyanın en eski beş dili; Çince, Hintçe, Türkçe, Arapça ve Farsça’dır
İLAYDA YÜCEL: Zengin ve yoksul dil var mıdır? Dilin zenginliğinin ölçüsü nedir? Buna göre Türkçe zengin bir dil midir?
CAHİT CAN: Evet, bazı diller zengin, bazıları ise fakirdir. Ya da bir dil zengin dilken fakir, fakirken zamanla zengin dil olabilir. Dillerin zenginliği meramı ifade etmedeki kudretleri ile doğru orantılıdır. Dilin ifade kudreti ise, tabiî ki dilin kelime zenginliği ve sonra da o dilin kendine has dil kaideleri ile ilgilidir. Ayrıca bir dilin zenginliği o dildeki eş anlamlı ve yakın anlamlı kelimelerin sayısı ile de ifade edilebilir.
Türkçe, bir zamanlar dünyanın en zengin dillerinden biri iken, bugün maalesef bu özelliğini kaybetmek üzeredir. Bir zamanlar başta Balkan dilleri olmak üzere birçok dünya dillerine çok sayıda kelime vermişken, bugün kelime vermek bir tarafa, diğer dillerden çok sayıda kelime almıştır ve almaya da devam etmektedir. Diğer dillerden kelime almak ise o dilin fakirliğine delalet eder.
Bugün dünya insanlığının ortak kültür dili olan İngilizce’nin sözlüğünde 400.000 kelime varken, 19. asrın büyük dil alimi Şemsettin Sami’nin “Kâmus-u Türkî” isimli sözlüğünde 1.000.000 kelime vardı. Bu örnek Türkçe’nin bir zamanlar ne kadar zengin bir dil olduğunu anlatmaya yeter galiba. Bugünkü Türk Dil Kurumunun sözlüğünde ise 40.000 kelime vardır. nerden, nereye! Bu örnek de dilimizin bir buçuk asırda ne kadar fakirleştiğini gösteriyor.
İLAYDA YÜCEL: İfademizde yabancı kelimeleri kullanmamızın sebebi dilimizin yeterince zengin olmaması mıdır?
CAHİT CAN: Yabancı dillerden kelime almamızın sebebi dilimizin fakir olması değildir. Yalnız bu tutumdan vazgeçilmediği takdirde dilimizin zamanla fakirleşeceğini söyleyebilirim. Cemiyet hayatımıza başka milletlerin hayatından yeni bir kavram girmişse; o kavramı anlatmak için yabancı kelime kullanma yerine; yazarlar, şairler ya da dilciler o kavram için dil kaidelerine uygun olarak üretilmiş birkaç Türkçe kelime teklif etmeli, halk bunlardan istediğini alıp kullanmalıdır. Oysa biz böyle yapmak yerine, ya yabancı kelimeleri tercih ediyoruz ya da dil zevki hiçe sayılarak üretilmiş değil adeta uydurulmuş kelimeler tercih ediyoruz.
Dilimizin fakirleşmesinin bir diğer sebebi ise şudur: Aralarında yakın ilgi bulunan kavramları ifade eden farklı kelimeler vardır. Bu farklı kavramları karşılayan kelimelerin yerine göre birini kullanmak yerine hepsi için sadece birini kullanmak. Mesela; ağrı, sızı, sancı farklı durumları anlatan kelimelerdir. Tutup hepsi için bunlardan birini kullanmak yanlış olur. Yeşilin ya da mavinin onlarca tonu ve her tonun da bir ismi vardır, ama biz bugün hepsine “mavi” ya da “yeşil” diyoruz. “Takip etmek”, “seyretmek” ve “izlemek” arasında anlam farklılığı olduğu halde, biz bugün polisin hırsızın arkasından gitmesi için de “izlemek” fiilini kullanıyoruz, tribünde oturup futbol oynayanlara bakmak için de, televizyona bakmak için de aynı fiili kullanıyoruz. Böylece kullanmadığımız, kelime dağarcığımızda eksilttiğimiz kelime sayısı kadar dilimiz fakirleşmiş oluyor.
İLAYDA YÜCEL: Türkçe’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Türkçe, sizce yarınlarda kaybolan dillerden biri mi olacak, yoksa zenginleşerek yaşamaya devam mı edecek?
CAHİT CAN: Aslında dil hususundaki gelişmeler maalesef hiç de olumlu değil. Türkçe gibi asil, narin, latif ve kudretli bir dile sahip olmamıza rağmen sahip olduğumuz bu kıymetin kadrini takdir edemiyoruz. Bu sebeple dilimiz her geçen gün kan kaybediyor. Dili geliştiren ve zenginleştiren şairler ve yazarlardır. Bunun en güzel örneklerinden biri geçen asrın büyük şairi olan Yahya Kemâl’dir. Onu büyük yapan dile olan hizmetidir. Çünkü o, 11.500 kelime ile yazmış. Oysa bugünün nesli 2.500 kelimeyle yazan Orhan Pamuk’u ve onun gibi olanları büyük yazar kabul ediyor. Değer yargılarımız bu kadar değişirken böyle bir ortamda dilin zenginleşmesi mümkün mü? Yine de bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen, gelecekten ümitli olmak mecburiyetindeyiz. Çünkü dilimiz, bizi biz yapan değerimizdir. Dilimiz Türkçe olduğu için biz de Türk’üz. Türk olmamızı Türkçe’mize borçlu olduğumuz gibi, Türk olarak kalabilmemiz için de Türkçe’mize sahip çıkmalıyız. İnanıyorum ki, genç nesil dilimize sahip çıkacak ve dilimiz tarihteki itibarını yeniden kazanacaktır.
İLAYDA YÜCEL: İlk ve orta öğretimde yabancı dil derslerinin okutulması Türkçe’nin gelişmesini engeller mi?
CAHİT CAN: Önce, Türk çocuklarına ana dil şuurunu, Türkçe sevgisini aşılamalıyız. Bunu yaptığımız takdirde ilk ve orta öğretimde yabancı dil derslerinin okutulmasının ana dile bir zararı olacağını sanmıyorum. Kaldı ki her Türk insanının Türkçe’nin yanında birkaç yabancı dil bilmesi de gerekir. Eğer çocuklarımıza ana dil sevgisini kazandıramazsak, o zaman çocuklarımızda okuduğu yabancı dile karşı bir hayranlık duygusu uyanır ve bu duygu çocuğu ana dilden hem soğutur, hem de uzaklaştırır. İşte bu durumda yabancı dil öğrenmek Türkçe’ye zarar verecek duruma gelir.
İLAYDA YÜCEL: Son olarak ilave etmek istediğiniz bir şey var mı?
CAHİT CAN: Son olarak diyorum ki; mazi-hal-ati arasında köprü vazifesi gören, nesillerin birbirleriyle kucaklaşmasını ve aynı neslin mensuplarının birbirlerine kenetlenmesini sağlayan, millî gücü meydana getiren, Türk milletinin millî hüviyeti olan güzel ve asil Türkçe’mize hizmet, millî bir ibadettir.
————————————————————————————————————————
MÜLAKAT KONUSU : DİLİMİZ TÜRKÇE
MÜLÂKAT YAPILAN : Cahit CAN (Sabancı İlköğretim Okulu Türkçe Öğretmeni)
MÜLÂKAT YAPAN : İlayda YÜCEL (Sabancı İlköğretim Okulu, 6/C sınıfı öğrencisi)
Gezinirken rastlamıştım uzun zaman önce şimdi görünce durmasın koyim belki okuyan çıkar dedim.