H
Harun
Kullanıcı
Arkadaşlar baştan belirtelim, niyetimiz içinizi daraltmak değil. Yine de şu olur olmaz her türlü iç sıkıntısında kullanmaktan çekinmediğimiz “depresyon” kelimesini bir açalım, nedir ne değildir anlayalım, başımıza geldiyse ya da gelirse neler yapmak lazımdır öğrenelim istedik.
Konuya çok sinir bozucu bir ayrıntıyı netleştirerek girmek isteriz: Kelimenin aslı ‘depresyon’dur arkadaşlar, ‘deprasyon’ diyeni duyarsanız ya koşarak uzaklaşın ya da nazikçe uyarın, siz bilirsiniz. Ama siz doğrusunu bilin.
Nedir, belirtileri var mıdır?
Depresyon, genel bir bunalım, sıkıntı, içsel yorgunluk ve çökmüşlük halidir. Nedenleri çevresel de olabilir, hormonal ya da kalıtımsal da. Tanımı genişletirken gelin belirtileri de gözden geçirmiş olalım: İnsan kendini sürekli kederli hisseder, bu sıkıntılı durum günlük işleri yapmasını, herhangi bir şeyle ilgili konsantrasyon sağlamasını, sosyalleşmesini engeller. Hatta yemek yemek, uyumak gibi doğal ihtiyaçlar bile düzensizleşir, insan kendini hasta hissetmeye başlayabilir. Kilo kaybı yaşanabilir. Devamlı huzursuzluk, sürekli bir endişe durumu baş gösterir. İnsan hiçbir şeyden zevk alamaz hale gelir.
Ertesi gün üç sınavınızın birden olması, en iyi arkadaşınızla aranızın bozulması, mezuniyet balosunun olduğu gün sivilcenizin çıkması gibi durumlar sizi kolay kolay depresyona sokamaz. Herhangi bir dertli ya da sıkıntılı durumu hemen depresyona girmenize neden olacak şeklinde algılamamalısınız. Depresyon, klinik teşhis gerektiren tıbbi bir durumdur ve tedavi edilmesi gerekir.
Peki neden kaynaklanır?
Peki nasıl bir değişiklik insanı depresyona sokabilir? Örneğin çok sevilen bir kişinin kaybı bu nedenlerin en başında gelenlerden biridir. Sevgi ve güvenden yoksun bir ortamda büyümek, boşanmak ya da uzun süredir birlikte olunan bir kişiden ayrılmak, işini kaybetmek, okul hayatında yaşanan zorluklar, ciddi fiziksel hastalıklar gibi ağır konular da depresyona sebep olabilir. Yine de bunun bir garantisi yoktur, en yakınını kaybeden bir kişi durumu sağlıklı bir şekilde atlatabilir. Aslında kalıtımsal özellikler depresyona meyilli olma durumunun başlıca etkenlerinden biridir. Ailesinde depresyonla baş etmek zorunda kalmış birileri bulunanlar, olaylardan bu anlamda daha olumsuz etkilenebilir. Ailesinde alkol bağımlılığı olanlar da biraz daha fazla risk altındadır. Yine de bu bir kader değildir; uygun bir tedavi ile pek çok rahatsızlıktan olduğu gibi depresyondan da kurtulmak mümkündür. Tedavi edilmezse kendi kendine de geçebilir ancak bu uzun sürer, üstelik tekrar etme riski de vardır.
Nasıl düzelir?
Tedavi deyip duruyoruz, peki nasıl olur depresyonun tedavisi? Aspirinle sıkıntıyı defetmek mümkün olamayacağına göre, depresyonun başlıca tedavisi psikoterapi olabilir. Bu şekilde kişinin en derinlerdeki deneyimleri su yüzüne çıkarılarak depresyona olan eğilimin ana kaynağı bulunur ve üzerinde çalışılır. Kişinin yaşadığı zorluk ve sıkıntılar karşısında geliştirdiği ve kullandığı savunma mekanizmalarındaki aksamalar, yaşam tarzındaki yanlışlıklar ve onu negatif uçlara sürükleyen düşünme biçimleri bu şekilde anlaşılabilir ve düzeltilebilir. İnsan beynini bir araç gibi düşündüğümüz zaman üzerinde bu şekilde ayarlamalar yapmanın da mümkün olduğunu anlayabiliriz. Önemli olan, direnci kırmak ve problemli bir hayat tarzından kurtulmaya istekli olmak.
Psikoterapi seanslarının süresi kişiden kişiye, vakadan vakaya değişebilir. Ne olursa olsun terapiste iki kere giderek depresyondan kurtulmayı beklemek saflık olur. 10, belki 20 seansa hazır olmak, devamını terapist ile konuşarak belirlemek gerekir. Bazı vakalarda terapi seansları kimi ilaçlarla da desteklenebilir.
Sanatta depresyon mu?
Edebiyatta, müzikte, sahnede, sinemada herkes depresyondadır! Klasiklerde durum daha bir vahimdir üstelik. Trajediden trajediye koşarken nasıl depresyona girmesinler ki? Örneğin Shakespeare’in Kral Lear’ı, depresyonu uçlarda yaşar. Hamlet deseniz melankoliğin şahıdır. Anton Çehov’un Vanya Dayı’sı tam bir klinik depresif vakadır.
Van Gogh depresyonun canlı tarifidir adeta. Kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplarda da, resimlerinde de bunu görmek mümkündür.
Kurt Cobain ne yazık ki depresyon konusu ile başa çıkamamış sanatçılardan biridir. Eğer tedavi yolunu seçse idi bugün grunge ve rock müzik belki bambaşka yerlerde olacaktı.
Feridun Düzağaç “Dipteyim, sondayım, depresyondayım”, Göksel “Depresyondayım unutuldum” derken olayı pop sularına çektiler ama haklarını yemeyelim, ikisi de gayet güzel şarkılar.
Efendim, Britney Spears da kendini zorla depresyona sokan son dönemin popüler sanatçılarından biri. Sen gencecik yaşında pop prensesi ol, milyonlar sana hayran olsun, sonra git olabilecek en yanlış manevraları yap ki depresyona girebilesin. Böylesine de kızıyor insan doğrusu.
Depresyondan uzak kalmanın kolay yolu ise biliyoruz çok zor ama: Hep gülmek..
alıntı : iştegenç
----
Konuya çok sinir bozucu bir ayrıntıyı netleştirerek girmek isteriz: Kelimenin aslı ‘depresyon’dur arkadaşlar, ‘deprasyon’ diyeni duyarsanız ya koşarak uzaklaşın ya da nazikçe uyarın, siz bilirsiniz. Ama siz doğrusunu bilin.
Nedir, belirtileri var mıdır?
Depresyon, genel bir bunalım, sıkıntı, içsel yorgunluk ve çökmüşlük halidir. Nedenleri çevresel de olabilir, hormonal ya da kalıtımsal da. Tanımı genişletirken gelin belirtileri de gözden geçirmiş olalım: İnsan kendini sürekli kederli hisseder, bu sıkıntılı durum günlük işleri yapmasını, herhangi bir şeyle ilgili konsantrasyon sağlamasını, sosyalleşmesini engeller. Hatta yemek yemek, uyumak gibi doğal ihtiyaçlar bile düzensizleşir, insan kendini hasta hissetmeye başlayabilir. Kilo kaybı yaşanabilir. Devamlı huzursuzluk, sürekli bir endişe durumu baş gösterir. İnsan hiçbir şeyden zevk alamaz hale gelir.
Ertesi gün üç sınavınızın birden olması, en iyi arkadaşınızla aranızın bozulması, mezuniyet balosunun olduğu gün sivilcenizin çıkması gibi durumlar sizi kolay kolay depresyona sokamaz. Herhangi bir dertli ya da sıkıntılı durumu hemen depresyona girmenize neden olacak şeklinde algılamamalısınız. Depresyon, klinik teşhis gerektiren tıbbi bir durumdur ve tedavi edilmesi gerekir.
Peki neden kaynaklanır?
Peki nasıl bir değişiklik insanı depresyona sokabilir? Örneğin çok sevilen bir kişinin kaybı bu nedenlerin en başında gelenlerden biridir. Sevgi ve güvenden yoksun bir ortamda büyümek, boşanmak ya da uzun süredir birlikte olunan bir kişiden ayrılmak, işini kaybetmek, okul hayatında yaşanan zorluklar, ciddi fiziksel hastalıklar gibi ağır konular da depresyona sebep olabilir. Yine de bunun bir garantisi yoktur, en yakınını kaybeden bir kişi durumu sağlıklı bir şekilde atlatabilir. Aslında kalıtımsal özellikler depresyona meyilli olma durumunun başlıca etkenlerinden biridir. Ailesinde depresyonla baş etmek zorunda kalmış birileri bulunanlar, olaylardan bu anlamda daha olumsuz etkilenebilir. Ailesinde alkol bağımlılığı olanlar da biraz daha fazla risk altındadır. Yine de bu bir kader değildir; uygun bir tedavi ile pek çok rahatsızlıktan olduğu gibi depresyondan da kurtulmak mümkündür. Tedavi edilmezse kendi kendine de geçebilir ancak bu uzun sürer, üstelik tekrar etme riski de vardır.
Nasıl düzelir?
Tedavi deyip duruyoruz, peki nasıl olur depresyonun tedavisi? Aspirinle sıkıntıyı defetmek mümkün olamayacağına göre, depresyonun başlıca tedavisi psikoterapi olabilir. Bu şekilde kişinin en derinlerdeki deneyimleri su yüzüne çıkarılarak depresyona olan eğilimin ana kaynağı bulunur ve üzerinde çalışılır. Kişinin yaşadığı zorluk ve sıkıntılar karşısında geliştirdiği ve kullandığı savunma mekanizmalarındaki aksamalar, yaşam tarzındaki yanlışlıklar ve onu negatif uçlara sürükleyen düşünme biçimleri bu şekilde anlaşılabilir ve düzeltilebilir. İnsan beynini bir araç gibi düşündüğümüz zaman üzerinde bu şekilde ayarlamalar yapmanın da mümkün olduğunu anlayabiliriz. Önemli olan, direnci kırmak ve problemli bir hayat tarzından kurtulmaya istekli olmak.
Psikoterapi seanslarının süresi kişiden kişiye, vakadan vakaya değişebilir. Ne olursa olsun terapiste iki kere giderek depresyondan kurtulmayı beklemek saflık olur. 10, belki 20 seansa hazır olmak, devamını terapist ile konuşarak belirlemek gerekir. Bazı vakalarda terapi seansları kimi ilaçlarla da desteklenebilir.
Sanatta depresyon mu?
Edebiyatta, müzikte, sahnede, sinemada herkes depresyondadır! Klasiklerde durum daha bir vahimdir üstelik. Trajediden trajediye koşarken nasıl depresyona girmesinler ki? Örneğin Shakespeare’in Kral Lear’ı, depresyonu uçlarda yaşar. Hamlet deseniz melankoliğin şahıdır. Anton Çehov’un Vanya Dayı’sı tam bir klinik depresif vakadır.
Van Gogh depresyonun canlı tarifidir adeta. Kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplarda da, resimlerinde de bunu görmek mümkündür.
Kurt Cobain ne yazık ki depresyon konusu ile başa çıkamamış sanatçılardan biridir. Eğer tedavi yolunu seçse idi bugün grunge ve rock müzik belki bambaşka yerlerde olacaktı.
Feridun Düzağaç “Dipteyim, sondayım, depresyondayım”, Göksel “Depresyondayım unutuldum” derken olayı pop sularına çektiler ama haklarını yemeyelim, ikisi de gayet güzel şarkılar.
Efendim, Britney Spears da kendini zorla depresyona sokan son dönemin popüler sanatçılarından biri. Sen gencecik yaşında pop prensesi ol, milyonlar sana hayran olsun, sonra git olabilecek en yanlış manevraları yap ki depresyona girebilesin. Böylesine de kızıyor insan doğrusu.
Depresyondan uzak kalmanın kolay yolu ise biliyoruz çok zor ama: Hep gülmek..
alıntı : iştegenç
----