Çocuk ve Allah . Fazıl Hüsnü Dağlarca ..

  • Konbuyu başlatan crt
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kitap Önerileri kategorisinde crt tarafından oluşturulan Çocuk ve Allah . Fazıl Hüsnü Dağlarca .. başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 12,211 kez görüntülenmiş, 4 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kitap Önerileri
Konu Başlığı Çocuk ve Allah . Fazıl Hüsnü Dağlarca ..
Konbuyu başlatan crt
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan crt
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul


Çocuk ve Allah 
  Fazıl Hüsnü Dağlarca

Doğan Kitap

» Şiir
» Türk Edebiyatı

Çocuk ve Allah Türk şiirinin en özgün, dil ve yapı bütünlüğü bakımından en sağlam yapıtlarından biri..
Türk edebiyatında çok az kitap böylesine kalıcı bir yer edinmiş, neredeyse yazarını aşan bir üne ulaşmıştır.

Bin yıllık Türk şiirinin son yüzyıldaki evrensel verimlerinden biri olarak varlığını sürdürüyor Çocuk ve Allah. İnsanın evrendeki yerini, doğanın görkemi karşısındaki sarsılış ve duyuşlarını zengin, çocuksu bir düşgücüyle, şaşırtıcı bir duyarlıkla dile getiriyor şair..
"Bu Eller miydi Bu eller miydi masallar arasından Rüyalara uzattığım bu eller miydi Arzu dolu, yaşamak dolu, Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan. Bilyaların aydınlık dünyacıkları Bu eller miydi hayatı o dünyaların. Altın bir oyun gibi eserdi Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı.."
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
Çocuk ve Allah" 70 yaşında..

Türk şiirinin en özgün, dil ve yapı bütünlüğü bakımından en sağlam yapıtlarından biri… Şiirimizin ustalarından, iki yıl önce yitirdiğimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın unutulmaz kitabı… “Çocuk ve Allah” yayımlanışının 70. yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından özel bir baskıyla yayımlandı. “Çocuk ve Allah”, hem Dağlarca’nın hem de Türk şiirinin en bilinen, önemsenen yapıtlarından biri oldu. Tekrar baskılarının yapıl(a)madığı yıllarda bile, sahaflarda en çok aranan ve bulunamayan kitaplardan biriydi.

Peki, “Çocuk ve Allah” neden yetmiş yıldır hâlâ gündemde? Neden hep aranıyor, soruluyor, tartışılıyor ve Türk edebiyatında kült bir yapıt olarak önümüzde duruyor?

Yoğun şiir gelişimi

Türk şiirinin önemli adlarından Gülten Akın, Dağlarca’nın bu şiirleri yazmasında, çocukluğunun yatılı okulda geçmesinin, aileden uzak pek çok duyguyu yalnız, kendi içinde yaşamasının payı olduğunu düşünüyor: “Dağlarca çocukluğunun ikinci çağını yatılı okulda geçirmiş. Evinden, sevdiklerinden ayrı. Bu onda acılar, özlemler, tedirginlikler geliştirmiş, ama sağlamlaştırmış, genişletmiş de onu.”

Gülten Akın, Dağlarca’nın şiir gelişimindeki pek çok önemli olgunun da yine o yıllarda aranması gerektiğini vurguluyor: “Dünyası tekdüzelikten kurtulmuş. Geçmiş, gelecek zaman, içinde bulunulan zaman aynı yoğunlukta yaşanmış. ‘Çocuk ve Allah’ ile başlayan yoğun şiir gelişimi kendi kendine yeterlik, kendi kendini bütünleme, sanatıyla bütünleşmenin kökenlerini o yıllarda aramalı.”

Akın konu hakkında Dağlarca’dan şu nefis dizeleri örnek gösteriyor bize: “Bu eller miydi masallar arasından / Rüyalara uzattığım bu eller miydi? / Arzu dolu, yaşamak dolu / Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan?”

Türk şiirinin önde gelen adlarından Ülkü Tamer, Dağlarca’nın bu ölümsüz yapıtının hâlâ diriliğini koruduğunu, bunun da ötesinde, günümüz şiirine yeni açılımlar yaptığından söz ediyor: “Çocuk ve Allah, yazıldığı dönemin şiirine göre çok değişik, çok çarpıcı, sınırları çok geniş olan bir yapıt. Eskimeyen, günümüz şiirine bile yeni kaynaklar sunan bir kitap. Sapasağlam belirmiş bir kişiliğin ürünü. Hep yeni kalacağını sanıyorum.”

Şiirin kutsal kitabı

Türk şiirinin daha yeni kuşağından Haydar Ergülen de, Dağlarca’nın yapıtının, Türk şiirine inen bir “vahiy”, “şiirin kutsal kitabı” gibi algılandığından söz ederek ilginç bir tanımlama getiriyor bu sözlerine: “Ama Tanrı katından peygamberlere gönderilen bir kitap gibi değil, bir ‘çocuk yalvaç’ın kendi saflığından, arzularından kendi avuçlarına süzülen nasibi gibi. O yüzden de bu kitabın büyüklüğüne, yüceliğine ve erişilemezliğine sadece şairler değil, diğer insanlar, hayvanlar, bitkiler ve kainat da tanıklık etmiştir. İnsan bu kitapla şiire iman edebilir.”

Türk romanına olduğu kadar Türk şiirine de önemli katkıları olan eleştirmen Adnan Binyazar ise, Allah ve çocuk kavramları üzerinden Dağlarca’nın yapıtının Türk edebiyatındaki etkisini irdeliyor: “Allah, soyutun sonsuzluğu; çocuk, sonsuzluğun somutu (ya da öyle algılanıyor)... Var oluş yok oluş, yok oluş var oluştur. İnsan, ne, oluşunun başlangıcını biliyor, ne yok oluşun sonunu. Tutunduğu tek gerçek ‘hayat’tır. Şiir, duyumsamaları dille biçimleyerek yokluğun varlığını arar. Dağlarca, ‘Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum’ diyor. Bu dizede ‘göz’ varlıktır; görmek için var olmuştur. ‘Yüz’ yokluktur; görmek için var olmamıştır. Şairde tapınç (kült) duygusu, varlıkla yokluk arasında bir sarkaçtır. Dağlarca, ‘Çocuk ve Allah’ta şiir atını bu görünmez sarkacın ardından koşturmuştur.”

Dağlarca’nın bu ölümsüz yapıtı, bence de, bir çocuksal algılayışla, hatta onun gözünden, onun düşgücüyle, duyarlılığıyla dünyayı anlamaya her daim çabaladığından ötürü bugün elden ele dolaşıyor, şiirsever her insanın kütüphanesinde sayfaları aşınmış olarak duruyor..
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
Değerli Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca bana birde çok sevdiğim "Mustafa Kemal'in Kanısı"şiirini hatırlatır..
Sizlerlede paylaşmak istedim..

MUSTAFA KEMAL İN KAĞNISI

Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden
Sanki elif elif uzuyordu inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
İnliyordu dağın ardı yasla
Herbir heceden heceden

Mustafa Kemal'in Kağnısı derdi kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifcik
Nam salmıştı asker içinde
Bu kez herkesten evvel almıştı yükünü
Doğrulmuştu yola, önceden önceden

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar
Kocabaş çok ihtiyardı çok zayıftı
Mahzundu bütün Sarıkız, yanısıra
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafiftiler, inceden inceden

İriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti
Niceden niceden

Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu.
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha! dedi, gitmez.
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gıcır gıcır
Nasıl durur Mustafa Kemal'in Kağnısı
Kahroldu Elifcik, düşünceden düşünceden

Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer, götürür ana çocuk mermisini askerciğin
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım
Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır
Düşerim gerilere iyceden iyceden

Kocabaş yığıldı çamura
Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar
Örtüldü gözleri örtüldü hep
Kalır mı Mustafa Kemal'in Kağnısı bacım
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifcik
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden..


Saygıyla..
 
O

OPTİMİS

Kullanıcı
9 Ara 2007
En iyi cevaplar
0
0
Beykoz/İstanbul
Crt.çok hoş seçimler.
Günümüz telaşı/kargaşası içine pısmış toplumumuzda ne çocukça düşünebilenler,nede şiirde çocuk penceresini tatmaz oldu.
Heleki Mustafa Kemelle ilgili şiiri seçip buraya koyarak yüreklilik için umut oldun.
Teşekkür ederim.
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
Teşekkür ederim ..
  Şiiri özelikle seçmemin bir nedeni ise yıllar önce lise iken  29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'n da okumuştum (tabii abartmadılarsa eğer)arkadaşlarımda çok beğenmişti..
 
Üst