Codex
Özgür Şahin
Site Kurucusu
Kanımızca Jocasta Kompleksi’ndan ilk önce çocuk zarar görür. Çünkü annenin erkek çocuğuna olan bu hastalıklı bağımlılığı, çocuğuna her zaman ve her durumda koşulsuz destek vermesi sonucunu doğurur.
Bu sonuç, kendisine güvenemeyen, ayakları üzerinde duramayan ve hep ilgiyle karışık bir şımartılma bekleyen kocaman adamların toplumu sarmasına sebep olur.
Erkek çocuk, küçüklüğünden itibaren annenin kendisine bu saplantılı bağlılığı ile büyüdüğünden, hayatının herhangi bir anında bu ilgiyi ya da bu ilginin kendisine getireceği zararı sorgulamaz.
Çünkü farkında olmadan o da bu ilgiye alışmış ve bu aşırı ilgi onun da işine gelmeye başlamıştır.
Hangimiz isteklerimizi kırmadan yerine getiren birinin varlığını hissettiğimizde mutlu olmayız ki ?
İşte bize göre Jocasta Kompleksi' nin yaratacağı tehlikenin şiddetini artıran bir diğer faktör de, erkek çocuğun bu hastalıklı duruma, eş değerde bir istismar ile karşılık vermesidir.
Yani Jocasta Kompleksli bir annenin oğlu da, annesinin bu zafiyetini fark etmişse yaşanan ikili ilişki de individüalist (ben merkezci) rolünü hemen üstlenecektir.
Bu sebeple erkek çocuk annesinin kendisine karşı tüm zafiyetlerini her koşulda istismar edecek, kendi şahsi çıkarlarını her türlü şeyin üzerinde tutma yolunu seçecektir.
Modelimizde erkek çocuğun kız kardeşleri olduğu varsayımını göz ardı etmiştik.
Ancak Jocasta Kompleksli bir annenin ayrıca kız çocukları da varsa, hiç şüphesiz sevgi dağılımında adaletsizlik gündeme gelecektir.
Diğer kız kardeşler için daha da kötüsü, annenin erkek çocuğa olan hastalıklı tutumunu, bazen de rahatsızlığı sebebiyle gizlememesi ya da gizleyememesi durumudur.
Bu durumda diğer kız kardeş ya da kardeşlerin yapacağı şey, durumu ya olduğu gibi kabullenmek, ya da ayrıcalıklı tutumlara karşı tavır almaktır.
Bu ise aile içi tartışmaları ve huzursuzluğu beraberinde getirecektir.
Literatürde bu konuya yeterince yer verilmemektedir.
Kaldı ki gerek basın gerekse de diğer kitle iletişim araçları aracılığı ile erkek çocuğa bu boyutta ki düşkünlüğün bir rahatsızlık olduğu bilgisi verilmeye başlanırsa, belki de bir çok anne kendine çeki düzen verebilecek ve aile içi yaşanan bu sıkıntılar bir son bulabilecektir.
Bu noktada önemli olan bir hususu açıklayıp iki bölümlük yazı dizimizi sonlandırıyoruz.
Hülâsa ; (öz/özet) anneler erkek çocuklarına olan bu düşkünlüklerinin normalin ötesinde olduğunu bilirlerse ve isterlerse, aslında bundan fayda sağlayabilirler.
Çünkü yaşadıkları kaotik ruh halinin, aslında ilmi manada tanımlanmış bir rahatsızlık olduğu bilincinde olacaklar ve çocuklarıyla olan ilişki biçimlerini bir de bu düzlemde sorgulama fırsatı bulacaklardır.
Kim bilir çoğu zaman yapmak istedikleri bir şeyi bunu yapmam normal değil ki deyip yapmayacaklardır.
O zaman her şeyde olduğu gibi sevgide de ölçülü ve tutarlı bir sevgi diyoruz.
Selâmetle…
Bu sonuç, kendisine güvenemeyen, ayakları üzerinde duramayan ve hep ilgiyle karışık bir şımartılma bekleyen kocaman adamların toplumu sarmasına sebep olur.
Erkek çocuk, küçüklüğünden itibaren annenin kendisine bu saplantılı bağlılığı ile büyüdüğünden, hayatının herhangi bir anında bu ilgiyi ya da bu ilginin kendisine getireceği zararı sorgulamaz.
Çünkü farkında olmadan o da bu ilgiye alışmış ve bu aşırı ilgi onun da işine gelmeye başlamıştır.
Hangimiz isteklerimizi kırmadan yerine getiren birinin varlığını hissettiğimizde mutlu olmayız ki ?
İşte bize göre Jocasta Kompleksi' nin yaratacağı tehlikenin şiddetini artıran bir diğer faktör de, erkek çocuğun bu hastalıklı duruma, eş değerde bir istismar ile karşılık vermesidir.
Yani Jocasta Kompleksli bir annenin oğlu da, annesinin bu zafiyetini fark etmişse yaşanan ikili ilişki de individüalist (ben merkezci) rolünü hemen üstlenecektir.
Bu sebeple erkek çocuk annesinin kendisine karşı tüm zafiyetlerini her koşulda istismar edecek, kendi şahsi çıkarlarını her türlü şeyin üzerinde tutma yolunu seçecektir.
Modelimizde erkek çocuğun kız kardeşleri olduğu varsayımını göz ardı etmiştik.
Ancak Jocasta Kompleksli bir annenin ayrıca kız çocukları da varsa, hiç şüphesiz sevgi dağılımında adaletsizlik gündeme gelecektir.
Diğer kız kardeşler için daha da kötüsü, annenin erkek çocuğa olan hastalıklı tutumunu, bazen de rahatsızlığı sebebiyle gizlememesi ya da gizleyememesi durumudur.
Bu durumda diğer kız kardeş ya da kardeşlerin yapacağı şey, durumu ya olduğu gibi kabullenmek, ya da ayrıcalıklı tutumlara karşı tavır almaktır.
Bu ise aile içi tartışmaları ve huzursuzluğu beraberinde getirecektir.
Literatürde bu konuya yeterince yer verilmemektedir.
Kaldı ki gerek basın gerekse de diğer kitle iletişim araçları aracılığı ile erkek çocuğa bu boyutta ki düşkünlüğün bir rahatsızlık olduğu bilgisi verilmeye başlanırsa, belki de bir çok anne kendine çeki düzen verebilecek ve aile içi yaşanan bu sıkıntılar bir son bulabilecektir.
Bu noktada önemli olan bir hususu açıklayıp iki bölümlük yazı dizimizi sonlandırıyoruz.
Hülâsa ; (öz/özet) anneler erkek çocuklarına olan bu düşkünlüklerinin normalin ötesinde olduğunu bilirlerse ve isterlerse, aslında bundan fayda sağlayabilirler.
Çünkü yaşadıkları kaotik ruh halinin, aslında ilmi manada tanımlanmış bir rahatsızlık olduğu bilincinde olacaklar ve çocuklarıyla olan ilişki biçimlerini bir de bu düzlemde sorgulama fırsatı bulacaklardır.
Kim bilir çoğu zaman yapmak istedikleri bir şeyi bunu yapmam normal değil ki deyip yapmayacaklardır.
O zaman her şeyde olduğu gibi sevgide de ölçülü ve tutarlı bir sevgi diyoruz.
Selâmetle…