W
waree
Kullanıcı
Siyanürünüzü telaşlı mı alırsınız, telaşsız mı?
Son günlerde büyük bir çevre felaketi yaşanıyor. Kütahya’daki gümüş madenindeki devasa siyanür havuzunun üç setinden ikisi yıkıldı. Üçüncü ve son setin ise her iki saate bir santim kaydığı belirtiliyor.
Yaşanan bu felaket karşısında Çevre ve Orman Bakanı Eroğlu her zamanki tavrını korudu: “Telaşa gerek yok”.
Kütahya Valisi’nin açıklaması ise dünya çevre literatürüne girecek cinstendi. “Her şey kontrol altında. Her türlü önlem alındı. Endişelenmeyin.” Üç setin ikisi çoktan patlamış... Vali ise önlemden bahsediyor.
Kütahya felaketi konusunda halk pek çok çevre sorununda olduğu gibi yine yöneticilerden öndeydi. Madenin önüne yığılarak felaketin büyümesini önlemeye çalışan Kütahyalılar, sularını, topraklarını ve canlarını korumak için sokaklara düşmüşlerdi. Ne var ki, onların bu çabası sadece savuşturulmaya layık görüldü. Halk hiçbir somut bilgi verilmeden ‘sakinleştirildi’.
* * *
Oysa bilgiyi elinde tutanlar bambaşka şeyler söylüyordu. Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Murat Taşdemir’in Kütahya felaketi hakkındaki açıklamaları çok sarsıcı:
“Barajın tamamı çökebilir. Böyle bir durumda o bölge tamamen tahliye edilmek zorunda kalır. Belki de yüzlerce insan ilk etapta hayatını kaybedecek, tarım kalmayacak. Bu olay, dünyanın en önemli olaylarından biri haline gelebilir.”
Taşdemir ve diğer uzmanlar ne derse desin! Çevre’nin bakanı Eroğlu en doğrusunu bilir. Türkiye’nin tüm derelerinin HES çöplüğüne dönmesi de aynı ‘bilgeliğin’ marifetidir. Aynı zihniyet, HES’lerle yetinmemiş memleketi “çılgın havuzlarla” bezemiştir.
Bu havuzlar, İzmir’den, Gümüşhane’ye ve Erzincan’a kadar uzanan altın ve gümüş madenlerindeki açık siyanür havuzlarıdır. Türkiye bugün yerli ve yabancı maden şirketlerinin açık siyanür deposu haline gelmiştir.
Hiçbir patlama gerçekleşmese bile, bu çılgın havuzların marifetleri büyüktür. Her bir havuzdaki siyanür 100 kilometre çapında bir bölgeyi tehdit etmekte ve çevresine kanser saçmaktadır.
* * *
Madenin sahibi Eti Gümüş A.Ş. Başkanı Vahit Yıldız’ın çözüm önerisi ise çok ilginç. Yıldız, “Yeni baraj oluşturulup siyanürlü su buraya akıtılacak” diyerek Türkiye’deki tehlikeli siyanür havuzlarına bir yenisini daha ekleyeceklerini müjdeliyor! Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek işte tam da böyle bir şey olmalı.
Aslında çılgın havuzlara da, kanallara da şaşırmamamız lazım. Çünkü Türkiye’nin kendisi de bir çılgın havuz.
Doğa ana, yaşadığımız topraklar ve sularımız yağmalanır. Sesimiz çıkmaz. Haklarımız elimizden alınır, kanser her yere sıçrar. Yine ses yok. Çıt yok.
Bir gün üçüncü set de yıkılıp çılgın havuzumuz patlarsa elbette çok ses çıkacak. Ancak korkarım ki o zaman sesimizi duyan olmayacak...
GÜVEN EKEN(radikal)
Son günlerde büyük bir çevre felaketi yaşanıyor. Kütahya’daki gümüş madenindeki devasa siyanür havuzunun üç setinden ikisi yıkıldı. Üçüncü ve son setin ise her iki saate bir santim kaydığı belirtiliyor.
Yaşanan bu felaket karşısında Çevre ve Orman Bakanı Eroğlu her zamanki tavrını korudu: “Telaşa gerek yok”.
Kütahya Valisi’nin açıklaması ise dünya çevre literatürüne girecek cinstendi. “Her şey kontrol altında. Her türlü önlem alındı. Endişelenmeyin.” Üç setin ikisi çoktan patlamış... Vali ise önlemden bahsediyor.
Kütahya felaketi konusunda halk pek çok çevre sorununda olduğu gibi yine yöneticilerden öndeydi. Madenin önüne yığılarak felaketin büyümesini önlemeye çalışan Kütahyalılar, sularını, topraklarını ve canlarını korumak için sokaklara düşmüşlerdi. Ne var ki, onların bu çabası sadece savuşturulmaya layık görüldü. Halk hiçbir somut bilgi verilmeden ‘sakinleştirildi’.
* * *
Oysa bilgiyi elinde tutanlar bambaşka şeyler söylüyordu. Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Murat Taşdemir’in Kütahya felaketi hakkındaki açıklamaları çok sarsıcı:
“Barajın tamamı çökebilir. Böyle bir durumda o bölge tamamen tahliye edilmek zorunda kalır. Belki de yüzlerce insan ilk etapta hayatını kaybedecek, tarım kalmayacak. Bu olay, dünyanın en önemli olaylarından biri haline gelebilir.”
Taşdemir ve diğer uzmanlar ne derse desin! Çevre’nin bakanı Eroğlu en doğrusunu bilir. Türkiye’nin tüm derelerinin HES çöplüğüne dönmesi de aynı ‘bilgeliğin’ marifetidir. Aynı zihniyet, HES’lerle yetinmemiş memleketi “çılgın havuzlarla” bezemiştir.
Bu havuzlar, İzmir’den, Gümüşhane’ye ve Erzincan’a kadar uzanan altın ve gümüş madenlerindeki açık siyanür havuzlarıdır. Türkiye bugün yerli ve yabancı maden şirketlerinin açık siyanür deposu haline gelmiştir.
Hiçbir patlama gerçekleşmese bile, bu çılgın havuzların marifetleri büyüktür. Her bir havuzdaki siyanür 100 kilometre çapında bir bölgeyi tehdit etmekte ve çevresine kanser saçmaktadır.
* * *
Madenin sahibi Eti Gümüş A.Ş. Başkanı Vahit Yıldız’ın çözüm önerisi ise çok ilginç. Yıldız, “Yeni baraj oluşturulup siyanürlü su buraya akıtılacak” diyerek Türkiye’deki tehlikeli siyanür havuzlarına bir yenisini daha ekleyeceklerini müjdeliyor! Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek işte tam da böyle bir şey olmalı.
Aslında çılgın havuzlara da, kanallara da şaşırmamamız lazım. Çünkü Türkiye’nin kendisi de bir çılgın havuz.
Doğa ana, yaşadığımız topraklar ve sularımız yağmalanır. Sesimiz çıkmaz. Haklarımız elimizden alınır, kanser her yere sıçrar. Yine ses yok. Çıt yok.
Bir gün üçüncü set de yıkılıp çılgın havuzumuz patlarsa elbette çok ses çıkacak. Ancak korkarım ki o zaman sesimizi duyan olmayacak...
GÜVEN EKEN(radikal)