Can Dündar'dan...

  • Konbuyu başlatan GulsahToptas
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Edebiyat kategorisinde GulsahToptas tarafından oluşturulan Can Dündar'dan... başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 10,135 kez görüntülenmiş, 24 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Edebiyat
Konu Başlığı Can Dündar'dan...
Konbuyu başlatan GulsahToptas
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Flamingo
G

GulsahToptas

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
gulsaht.blogcu.com
Eğer ;



O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...



sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,



ve O, her durduğunuz yerde duruyor,


her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,


hüzünlendikçe ağlıyorsa...


dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en güzel kokusu


bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...


hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,


O'nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...


her şiirde anlatılan O'ysa... her filmin kahramanı O...


her roman O'ndan söz ediyor, her çiçek O'nu açıyorsa...


bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez


özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,


iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...


iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...


eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın


O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...


kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...


özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...


hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...


O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme,


vuslat sehere denkse...


gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;


bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine...


uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...


dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,


bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...


Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,


sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...


...o halde bugün sizin gününüz!..


"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.



Can Dündar


 
G

GulsahToptas

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
gulsaht.blogcu.com
Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl?
İyi bir yılın, bunlar gibi bir çok küçük şeye bağlı olduğunu
hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yeni yılda düşünün!
Baharda hemen yayılın çimenlerin üzerine...
Acele edin, er veya geç; çimenler yayılacak üzerinize...



Can Dündar


 
C

catzilla

"Artık eskisi gibi her hafta sonu birileri ile dışarı çıkmak istemiyorum. Beni yoran ilişkiler, yeni tanışmalar, yeni yüzler aramıyorum. Eski dostlukların da özetini çıkarmaya başladım.
İlişkilerde tasarrufa gidiyorsun her şeyde olduğu gibi ve gereksiz insanları hayatından atmak istiyorsun. Yapmacık, inanmadan konuşmak istemiyorum artık. Beni anlamayanlarla konuşmak cümle kirliliği yaratıyor ve hak edenlere saklıyorum enerjimi. İstediğime istediğimi deme özgürlüğüne sahibim, eleştirme hakkını oluşturan yaşamışlık ve yeterli yaş faktörü artık bende de var. "Ben demiştim", "ben bilirim", "ben zaten anlamıştım" sendromunda olanlarla arkadaşlıkları bir kez daha sorguluyorsun. İlişkilerini sadeleştirmeye başlayınca sıra iyi ve kötü gün dostlarını ayıklamaya geliyor.
Kötü gün dostlarını belirtiyor ve onlara daha çok önem veriyorsun.
İyi gün dostu bulmak ne kadar kolaysa kötü gün dostu bulmak bir o kadar zor, biliyorum. Dostlar ihtiyaç olduğunda göçmen kuşlar gibi sıcağa uçuyor ve sadece seninle birlikte sürüden ayrı düşenler kalıyor. Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu öğreniyorsun buralara kadar gelirken. Uzun düz otobanlardan olduğu gibi, kestirme bozuk yollardan da ulaşabilirsin hedeflerine. Kestirmeleri de öğrendim gide gele. Boş geçen her saniye değerli artık. Daha yapılacak çok şey var ama, kendimi çok yormaktan çok hırpalamaktan yana değilim.
Gerektiğinde "Hayır" demeyi öğrendim ve bu kelime başta karşındakine kırıcı gelse de senin için hayat kurtarıcı olabiliyor. Sevgiye önem vermek gerektiğini, zamanı geldiğinde elinde sadece sevginin kalacağını biliyorum. Sevgi paylaşıldıkça oluşuyor, olgunlaşıyor. Aileme ve seçtiğim tüm dostlarıma daha önce göstermediğim sevgi, anlayış ve ilgiyi gösteriyorum. Biliyorsun ki gidenlerin ardında sadece iyilikler kalıyor, ne kadar sevgi dolu olduğu hatırlanıp anılıyor.
Bana çok genç olduklarını hatırlatırcasına nedense tecrübelerimi, fikirlerimi sormaya başladılar.
Vereceğim cevaplar belki çok anlamsız geliyor ama yine de dinliyorlar ama ben biliyorum ki yaşamadan hiçbir şey öğrenilmiyor. Yaşamışlığın oluşturduğu bir alçak gönüllülükle gülüyorum içimden sadece.
Artık daha şık giyiniyorum, senelerle birikmiş dolaplar dolusu kıyafet var ve bunları kendimle paylaşmalıyım. Önce kendine güzel görünmelisin, kendi zevkime göre giyinmek istiyorum, böyle hissediyorum. Modaya uymak adına, popomun sığmadığı düşük bel pantolonlara sığmıyorum diye kendimi üzme tercihini de kullanabilirim . Ayıp, günah ya da ne derler korkuları çoktan geride kaldı.
Dostlarıma, kendimize yemek yapmak hoşuma gidiyor. Mutfak eskiden bir zulüm iken şimdi zevk aldığım mekanlar arasına giriyor. Farklı lezzetler denemek güzel ve kendi lezzetimi kendim de yaratabileceğim belli bir damak zevkim ve mutfak kültürüm oluştu.
Sonra Sezen'in şarkısındaki gibi anneni daha sık düşünüyorsun ve hatta anlıyorsun. İşte bu yeni alışmaya başlanan ve giderek hoşa giden yeni duruma olgunluk deniyor. Yaşamışlığın, görmüşlüğün, geride kalmış üflenmiş doğum günü mumlarının bir sonucu. Kendiliğinden ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde bu olgunluk. Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu yaşadığına göre değişiyor bu olgunluk çağına ermek. İnanın bana hayattaki düşüşler, zor alınan virajlar bu zamanı hızlandırıyor. Kendi dünyanın küçüklüğünü keşfetmek ve buna rağmen kendinin kıymetini bilmek çok işe yarıyor."
 
Ö

özlem1980

Kullanıcı
25 Nis 2008
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
Her seçim bir kaybediştir ' Can Dündar



Enstrüman seçmek için bir karar almam gerekiyordu.


Ya keman çalacaktım, ya piyano; ya flüt çalacaktım ya da akordeon... Olmadı, hepsini istedim, hiçbirinden  vazgeçemedim.
Yıllar geçtikten sonra her enstrümanı iyi çalabiliyorum;ama hiçbirinde virtüöz değilim.
Bir enstrümanla isim yapamadım. Ne kemanla tanınan bir eserim var, ne de piyanoyla..
Bütün enstrümanları iyi çalıyorum, ama kimse tanımıyor beni.
Basarili olmak için her şey değil, bir şey  lazımmış.
Basari bir verişmiş; bir şeyi alabilmek için bir şeyi vermek, diğerlerinden vazgeçmek  gerekiyormuş.
Keşke kemani seçseydim ve diğerlerinden vazgeçseydim.Karıma da hayati zindan ettim, sevgililerime de...
Hiçbirinden vazgeçmedim.
Yani... Evlilik sadece birisi için karar almak ya,diğerlerinden  vazgeçmek...
İşte evlenirken ben bunu anlamadan evlenmişim. Evlendikten sonra başka kadınların da olduğu bir  hayati yaşamaya devam ettim. İçlerinden bazılarını daha çok sevdim; ama ne onlardan birinde, ne de karımda karar  kılabildim.Yıllar sonra şimdi yapayalnızım. .. Ne karım kaldı, ne de diğerleri... Keşke birini gerçekten seçebilseymişim,  ama, yapamadım. Çok kadın, hiç kadınmış.. Tıpkı enstrüman secimi gibi hepsini istedim ve sonuçta elim bos kaldı.
Almak için bırakmak gerekiyormuş. Dolu dolu bos yasamak.Hayatim boyunca yapacak çok isim oldu; hepsini yapmayı  istedim.Hangisinde 'en iyi' yim? şimdi bakıyorum,  kazananlar,  başarılı olanlar hep bir tek şey yapmışlar. En  iyi olmak için önce seçmek ve diğerlerini bırakmak gerekiyor. İşte de böyle, özel yasamda da... Bu seçimi yapmamız gerekiyor; çünkü mutlaka  bazıları daha uygun...
Bir ara ekonomik sıkıntıya  düştüm. Tasarruf gerek. Başladım her şeyden %10 kesmeye,
ne anlamsız bir uğraşmış bu. %10 daha az peynir yemek, cay içmek.
Bu tasarruf çok acı verdi bana, her an  hissettim.Her şeyden %10 kesmek tabiatıma uygundu tabii.Çok sonradan anladım; sadece taksiyle dolaşmayı  bıraksam yetermiş!
Her kalemden %10 değil, etkili kalemi bulmak gerekiyormuş. Yani, orada da secim yapmak gerekiyormuş.
..
'Her secim bir kaybediştir! ...'
Her tercih bir  vazgeçiştir çünkü...
Sabah ise gitmekle, yatakta nefis bir miskinlik fırsatından vazgeçmiş olursunuz.
Kalkar kalkmaz hayat bin seçeneği dayar burnunuzun ucuna...
'Ne giysem' telaşından,  öğle yemeğinde 'Ne alırdınız?'diye başucunuzda biten garsona, 'hangi kanaldaki filmi izlesem' kararsızlığından 'bize oy verin' diye bağrışan partilere kadar her şey, herkes, her an sizi ısrarla bir tercihe zorlar.
Yastığınıza teslim olmuşsanız, belki dışarıda ışıl ışıl bir günden vazgeçmiş olursunuz.
Bahar esintileri taşıyan bir elbise belki o gün yaşamınızı ışıldatabilecekken, ağırbaşlı bir sadeliğe karar  vermekle muhtemel bir tanışıklığı tepersiniz.

Belki yemediğiniz musakka, ısmarladığınız İzmir köfteden daha lezzetlidir.
Yada öbür kanaldaki film, o anki ruh halinize daha uygundur.
Ama yaşam, vazgeçtiğiniz şeye ilişkin ipucu vermez.Geri dönüp, o günü gökkuşağı  desenli bir elbiseyle yeniden yaşama şansınız yoktur.
Bu seçim oyununda vazgeçtiğiniz şey, seçtiğinizden daha değerliyse pişmanlık kaçınılmazdır.
Ama neyin değerli olduğunun kararı da yine size aittir.Ve vazgeçtiğiniz şey bazen bir saray, bazen şöhret sahnesinin parıltılı neonları da olsa, çoğu zaman gözünüz hiç arkada kalmaz.
Çünkü duvarlarına sevdiğinizin kokusu sinmiş bir ev yada sevdiğiniz kadınla paylaşamadığınız bir saray sizin borsada kolay feda edilebilir değerlerdendir.
Hayata bir başka gözle bakmayı öğrendiyseniz, bu seçimde kazandıklarını sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz. Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada bazen kaybetmek en doğru secimdir. Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir.

  Can
Dündar

 
S

syn

Kullanıcı
12 Ara 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Bir ara bu konuyu ben de düşünmüştüm.Kazanmanın tek bir seçim olduğunu bilsem bile ne yazık ki
maymun iştahlılık kanımızda var teşekkürler özlem ''Her seçim bir kaybediştir.''

 
Ö

özlem1980

Kullanıcı
25 Nis 2008
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
evet çok haklısın herkesde varmı bilmiyorum ama ben öyleyim bi çok şey olmaya çalışıp hiç bişeyi tam olamıyanlardan ama yinede böylede mutluyum
 
G

GulsahToptas

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
gulsaht.blogcu.com
Ama neyin değerli olduğunun kararı da yine size aittir.Hayata bir başka gözle bakmayı öğrendiyseniz, bu seçimde kazandıklarını sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz. Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada bazen kaybetmek en doğru secimdir. Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir.

Teşekkürler.

Bence de her seçim bir diğerinden vazgeçiştir ve doğanın değiştirilmez bir kanunu.Belki de hayat bu yüzden bu kadar anlamlı...

Her şeyi aynı anda elde etsek/yesek/görsek bir sonrakine merakımız ve başarımız olmayabilir.

 
C

catzilla

Kararsızlık çok kötü bişey....  ::)
hep yol ayrımındayım.

Paylaşımın için Teşekkürler Özlem  ;)
 
D

dideM

Kullanıcı
5 Eyl 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Her zaman hep her şeyi yapmak istedim. Resim yaparken gitar da çalayım dedim. Bölümümü okurken konservatuvara da gideyim istedim. Ama Can Dündar'ın da dediği gibi paylaştırmıyor hayat onu bizlere, zorluyor seçmeyi.. Sonuç olarak hala istediklerimi alamadım ama bundan sonra yaşamımı düzeltmeye, tek bir şeye daha çok yoğunlaşmaya karar verdim.

He bu belki de şu an okuduğum yazının gazıdır.:))))
 
J

Jazira

Kullanıcı
6 Ocak 2008
En iyi cevaplar
0
0
Seçmek diğerlerinden vazgeçmek..
Hayat ister istemez sureklı tercihlerle karşılaştırıyor bizi Ama biz insan oğlu nedensiz ama doyumsuzdur hep daha fazla daha fazla dıye direniriz ..Sonuç Can dündar ın dediği gibi işte :)

Yazıda kendimide buldum :) Sanırım her birimizden biraz söz ediyor ;)

Tşkler...
 
E

efsane_18

Kullanıcı
12 Ara 2007
En iyi cevaplar
0
0
Giresun
cok dogru yaa bende hep mükemmel olsun istiyorum herseyim amaaa :( :( :(
 
K

Kristal

Hayata bir başka gözle bakmayı öğrendiyseniz, bu seçimde kazandıklarını sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz. Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada bazen kaybetmek en doğru secimdir. Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir.
Yıllar sonra vazgeçişlere sevinildiğinde;asıl o zaman kazanılmıştır.
Bunun olabilmesi ''zaman''ın öğretisine bağlı.
 
G

GulsahToptas

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
gulsaht.blogcu.com
Zaman o kadar çabuk ilerliyor ki bazen geriye dönüp bakmak için şansın olmuyor o yüzden belkide şu söz ünlenmiştir.:

ÜŞENME-ERTELEME-VAZGEÇME ;)
 
Ö

özlem1980

Kullanıcı
25 Nis 2008
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
Bence de her seçim bir diğerinden vazgeçiştir ve doğanın değiştirilmez bir kanunu.Belki de hayat bu yüzden bu kadar anlamlı...

Her şeyi aynı anda elde etsek/yesek/görsek bir sonrakine merakımız ve başarımız olmayabilir.[/i]

[/quote] :)
 
Ö

özlem1980

Kullanıcı
25 Nis 2008
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
Zaman o kadar çabuk ilerliyor ki bazen geriye dönüp bakmak için şansın olmuyor o yüzden belkide şu söz ünlenmiştir.:

ÜŞENME-ERTELEME-VAZGEÇME kesinlikle
 
Ö

özlem1980

Kullanıcı
25 Nis 2008
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
dideM' Alıntı:
Her zaman hep her şeyi yapmak istedim. Resim yaparken gitar da çalayım dedim. Bölümümü okurken konservatuvara da gideyim istedim. Ama Can Dündar'ın da dediği gibi paylaştırmıyor hayat onu bizlere, zorluyor seçmeyi.. Sonuç olarak hala istediklerimi alamadım ama bundan sonra yaşamımı düzeltmeye, tek bir şeye daha çok yoğunlaşmaya karar verdim
dideM' Alıntı:
Her zaman hep her şeyi yapmak istedim. Resim yaparken gitar da çalayım dedim. Bölümümü okurken konservatuvara da gideyim istedim. Ama Can Dündar'ın da dediği gibi paylaştırmıyor hayat onu bizlere, zorluyor seçmeyi.. Sonuç olarak hala istediklerimi alamadım ama bundan sonra yaşamımı düzeltmeye, tek bir şeye daha çok yoğunlaşmaya karar verdim.

He bu belki de şu an okuduğum yazının gazıdır.:))))
bende sadece ben öyleyim sanıyordum ama gazın etkisi fazla gitmiyo söylim sende benim gibi tekrar et en iyisi
 
Y

yeliz35

Kullanıcı
2 Nis 2008
En iyi cevaplar
0
0
izmir
bi noktada da oturup düşünmek lazım.gerçekten kazandıkların kaybettiklerine değiyomu ;)
 
R

roze

Herşeyi yapmak yerine birşey de vazgeçilmez olmak ;)
Çok güzel bir yazıydı, teşekkürler Özlem :)
 
Üst