Böyle bir işi kabul etmek için bilinçli bir cesaretiniz olmalı

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Codex
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Codex

Özgür Şahin
Site Kurucusu
Katılım
14 May 2006
Puanları
48
Konum
Çanakkale
Web
www.kendinigelistir.com
Onunki, iki kere sıradışı kariyer. Çünkü hem sivil toplum sektöründe profesyonel olarak çalışıyor, hem de Temmuz 2007’den bu yana görev yeri Liberya’nın başkenti Monrovia. Eğitim Reformu Girişimi Koordinatör Yardımcısı Batuhan Aydagül, 8 aydır Açık Toplum Enstitüsü’nün yürüttüğü bir proje kapsamında Liberya Eğitim Bakanlığı’nda danışman olarak görev yapıyor.

İçinde bulunduğu şartlar, bizim hayal gücümüzü biraz aşıyor. Örneğin ofisinin bulunduğu bakanlıkta elektrik, su yok; fare ve kertenkele bol. Ama o durumdan son derece memnun, "gelmekle çok doğru yapmışım" diyor. İşte onun kariyer öyküsü.

Batuhan Aydagül (37) ilkokulu Şişli Terakki’de, ortaokulu Saint Michel’de okudu. Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden 1994’te mezun oldu. İlk işi Finansbank’ın hazine bölümündeydi. 1996-2000 arasında, Türkiye’de yaşayan yabancıların çocuklarının gittiği British International School İstanbul’da çalıştı. Stanford Üniversitesi’ndeki Uluslararası Eğitim Yönetimi ve Politika Analizi yüksek lisansını 2002’de tamamladı. 2003’te üçüncü sektöre, yani kár amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşuna geçiş yaptı. Türkiye’nin eğitim politikaları ve karar verme süreçlerine katkıda bulunmak amacıyla çalışmalar yürüten Eğitim Reformu Girişimi’ne (ERG) katıldı. ERG’de koordinatör yardımcılığı yapan Aydagül’ün buradaki görevi en basit ifadeyle, eğitim politikalarını analiz etmek. Yani ülkenin gündemindeki eğitim sorunlarını anlamak, bunlara yönelik çözüm alternatifleri geliştirmek ve bunları bakanlığa sunmak. Aydagül’ün bu görevi devam ediyor ancak, araya bir yıllık farklı bir görev girdi: Liberya Eğitim Bakanlığı’nda danışmanlık. Aydagül, Temmuz 2007’den bu yana Batı Afrika ülkelerinden Liberya’nın başkenti Monrovia’da yaşıyor. Burada yürütülen ilköğretimi iyileştirme programının planlanması ve yürütülmesi konusunda bakanlığa destek veriyor.

SU VE ELEKTRİK YOK

Monrovia, Haziran 2003’te başlayan ve çocuk-askerlerin de katıldığı iç savaşın en şiddetli yaşandığı bölgelerden biri. 2006’dan bu yana iş başında olan hükümet, ülkeyi yeniden kurmakla meşgul. Sokaklarda hála düzensizlik hakim. Hava müthiş sıcak. Hijyen yok. Su ve elektrik de. Aydagül’ün içinde bulunduğu koşullara gelince: Ofisinin bulunduğu bakanlıkta sular akmıyor. Buradaki fındık fareleri, kertenkeleler ve böceklerle baş etmek için bulduğu yöntem, gözlerini kapayıp 3’e kadar saymak. Evinin koşulları nispeten daha konforlu. Kendisi gibi, uluslararası sivil toplum kuruluşlarında çalışan kişilerin yaşadığı, güvenlikli bölgedeki, jeneratörlü dairelerden birinde kalıyor. Aydagül’ün Monrovia’daki bir çalışma günü saat 8.30’da, internet bağlantısı nispeten daha hızlı olan yerel ofiste çalışarak başlıyor. Saat 10’da ise bakanlıktaki, bakanın katında bulunan ofisine geçiyor. Buradaki çalışması en geç 5’e kadar sürebiliyor, çünkü o saatte jeneratör kapatılıyor. Ardından ya yerel ofiste çalışmaya devam ediyor, ya da toplantılara katılıyor.

DÜŞÜNMEDEN KABUL ETTİM

Aydagül bu zor şartlardaki görevi ona ilk teklif edildiğinde, hiç düşünmeden kabul etmiş: "Bebek’teydim. Sıcak bir bahar akşamıydı. Bir arkadaşımın evinden güzel İstanbul’a bakıyordum. Açık Toplum Enstitüsü’nün yürüttüğü Eğitim Destek Programı’nın direktörü beni telefonla aradı. Bu işi anlattı. O anda ’Giderim’ dedim. Daha sonra detayları konuştuk tabii ama o anda duyduklarımdan, aradığım fırsatın bu olduğunu anladım." Bu kadar zor koşullara onu iten neden neydi? Şöyle açıklıyor:

DÖNMEK ÇOK ZOR OLACAK

"İşimde çok mutluydum. Ama insan uzun süre çalıştığı yerde doğal olarak kendini rahat hissetmeye başlıyor. Ben kendi rahatımı bozmak istedim açıkçası. Bunu da iyi bir sebep için, farklı bir görevde, farklı zorlukları yaşayarak yapmak istedim. Bu biraz kendinizi ne kadar yukarı çekmek istediğinizle ilgili." Peki bu kararının içinde macera isteği de var mıydı? Aydagül, "Liberya’da görev yapan Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar ya da sivil toplum kuruluşları çalışanlarının ortak paydası bu. Alışılagelmişin dışında bir cesaretiniz olması gerekiyor. Örneğin İngiltere’ye bankacılık yapmaya gidecek olsanız, çerçeve aşağı yukarı bellidir. Benim için çerçeve tamamen boştu. Gideceğim, profesyonel olarak kendimi orada bulacağım. O bilinçli cesaretin sizde olması gerekiyor."

Aydagül, tüm zorluklarına rağmen, Liberya’da bulunmaktan memnun. Liberya’nın ona ne öğrettiği sorusunu şöyle yanıtlıyor: "Hayatımı zaman zaman zorlaştırarak, kendi huzurumu artırabileceğimi gördüm. O var olan rahatı ve huzuru kabul edip onunla yetinmek yerine, içimdeki gitme dürtüsüne uymam gerektiğinden daha emin oldum. Ve kendime güvenim arttı. Şimdi baktığım zaman, çok doğru yapmışım diyorum. Bir de ben burada kendimi yeniden tanıdım. Alışageldiğim şeylerden tamamen uzaklaşıp, bugüne kadar hiç etkileşimim olmayan bir ortamda bulunmak, kendimi daha iyi tanımam için fırsat oldu. "

Aydagül’ün Monrovia’daki lakabı "Liberian man" yani "Liberyalı adam". Oradakilerin güvenini 2-3 ay içinde kazandığını, bakanlığın diğer çalışanlarından biri gibi olduğunu anlatıyor. Peki bu kadar zor koşullarda çalışıp, tam da bir şeylerin değiştiğini görmeye başladıktan sonra dönmek zor gelmeyecek mi? "Çok zor gelecek" diye yanıtlıyor.

Sıradışı o kadar çok iş var ki dünyada

Biz Türkiye’de büyürken dünyadaki farklı iş olanaklarını çok fazla duymadık. Gözüm Stanford’da açıldı. Artık Türkiye’de bütün ailelerin çocuklarını doktor, mühendis, avukat gibi klasik mesleklere yöneltmelerini anlamıyorum. İyi bir eğitim aldıktan sonra, yapılması mümkün o kadar çok sıradışı iş var ki dünyada. Üçüncü sektörde kariyer yapmak hakikaten tatmin edici bir şey. Değişime katkı yaptığınız bir rolünüz var. Benim için önemli yanlarından biri de, Türkiye’nin çok önemli entelektüelleriyle, bilim ve düşünce insanlarıyla çalışma şansı sağlaması.

Halk bize boss man diyor

İnsanların tutumları çok sıcak. Bize "boss man" yani "patron adam" diye hitap ediyorlar. Bakanlıkta dört farklı kıyafet tarzı var: Bakan her gün takım elbiseyle geliyor. Benim birlikte çalıştığım bakan yardımcısı, takım elbisenin safari versiyonu diyebileceğimiz, Afrika’ya özgü iş kıyafetleriyle geliyor. Çoğunluk pantolon üzerine yerel elbise (uzun gömlek benzeri) giyiyor. Bir de jean üzerine tişört giyenler var. Ben daha çok pantolon gömlek giyiyorum.


 
Artık Türkiye’de bütün ailelerin çocuklarını doktor, mühendis, avukat gibi klasik mesleklere yöneltmelerini anlamıyorum. İyi bir eğitim aldıktan sonra, yapılması mümkün o kadar çok sıradışı iş var ki dünyada.

Buna kesinlikle katılıyorum.
Mesela şu son bir kaç senedir yazılım mühendisliği patlak verdi. Bundan öncesine kadar bu eğitimi alanlar yükseldi, yeni yeni almaya başlayanlar (çok iyi yapabilecekler dışında) alçaldı..gibi.

Teşekkürler Özgür.
 
Geri
Üst