Bir İskender Pala Romanı: Katre-i Matem

  • Konbuyu başlatan mihmandar
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kitap Önerileri kategorisinde mihmandar tarafından oluşturulan Bir İskender Pala Romanı: Katre-i Matem başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,244 kez görüntülenmiş, 3 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kitap Önerileri
Konu Başlığı Bir İskender Pala Romanı: Katre-i Matem
Konbuyu başlatan mihmandar
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan su perisi
M

mihmandar

Kullanıcı
29 Ocak 2009
En iyi cevaplar
0
0
Afyon
Kitaplar... Zihni, etraf-ı erbaasıyla kuşatan sahifeler iklimi. Etrafı denizlerle çevrili bir adada, bir eli yağda bir eli balda yaşamaktansa kitaplar mahzeninde elinde bir bezle, kitapların tozunu alan dünya çilekeşi olmayı yeğlerdim doğrusu.

Kitaplar... Her cahili bir âlim yapan indelhace muallim. Evet, her bir kitap birer muallimdir. İster menfiyi telkin etsin, ister müsbeti. Sizin seçiminiz neyse itiraz etmez o. Hz. Peygamber, “Nerede bir cennet ağacı ile karşılaşırsanız onun gölgesinde dinleniniz.” diyor. İfade güzel; ama dünyada cennet ağacı ne gezer ki... Bu yönde bir soru sorulduğunda “Her âlim bir cennet ağacıdır.” diye mukabele ediyor. Kitaplar da birer âlim olduğuna göre sizin hâlâ bir gölgeniz yok mu? Edebiyat alanındaki gölgelerden dem vuracağız tabii.

İşte o gölgelerden birini anlatmak istiyorum sizlere. İskender Pala’nın kaleminden bizleri Osmanlının devr-i sabık lâle zamanına götüren Katre-i Matem’i.

Pala’nın bundan önceki romanı için bazı şeyler söylenmişti. Divan edebiyatında, sizi bir piknik havasında gezdiren bu romanın kahramanının hepimizce alışılmış üzere olmaması eleştirildi. Yani bir el yazması kitaptan kahraman olur muydu? Çevremde buna benzer, incir çekirdeğini doldurmayan cinsten tenkitler duyduğumu söylemeliyim önce. Ne var ki “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” adlı romanı, bence öncelikli olarak Divan edebiyatı severlere bir hediye niteliğindeydi. Diğer okuyanların da bu dünyaya girişleri için bir ön kabul kapısı...

Ne var ki bizde işin en kolayı, eleştirmek olduğu için tercih edilen de o yönde oldu tabii. Bunu bir eksiklik görenlerin şimdi, Katre-i Matem’e ne diyeceklerini inanın çok merak ediyorum.

Yazar, lâle kelimesinin ebced karşılığı olan 66 rakamını romana dahil edip Osmanlı divan şiirinde lâleye olan borcumuzu yine bizim adımıza ödemiş görünüyor. Bu noktada yine teşekkürü hak ediyor.

Roman, 66 soruluk bir cinayet sorgulaması üzerine kurulmuş görünüyor. Ama sadece kriminal anlamda bir cinayet araştırması olmaktan çok öte, dışardan bir seyahat gibi sarıp sarmalıyor insanı. III. Ahmet devri ve Damat İbrahim Paşa’nın İstanbul’unu önümüze sererek, aslında krizlerin sadece modern zamanlara has olmadığını ayan beyan gözlerimize gösteriyor. Fakirlik, sıkıntı, açlık, adam kayırma, rüşvet, zulmet, zalimlik, mazlumluk... her zaman var olan gerçeklermiş. Bir kez daha farkına varıyorsunuz.

Aslında bir şehzade olan Kara Şahin isimli bir gencin roman boyunca hareketli ve bir o kadar da heyecanlı hayatı bir film izlercesine çabuk tükeniyor. Romandaki bütün ayrıntıları anlatacak değilim. Üstünkörü bir ayna gezdirmek niyetim, şöyle hızlıca.

Kimler var?
Kara Şahin, Topaç Yeye, Hafız Çelebi, Bican Efendi( Aslen bir gayrımüslim olan Pit Jan), Hörükız( Kara Şahin’i korumakla görevlendirilen Üç Hilal Cemiyeti üyesi). Roman, birbirleriyle kenetlenen bu kişiler arasında heyecan veriyor.

Doğu kültürü kendini hissettiriyor
Hafız Çelebi’den hikmet incileri, romanı inceden inceye dokuyor. Pala, didaktik motifleri de eserine işleyerek dokuduğu halının renkliliğini arttırmayı başarmış görünüyor.

“ Hiçbir şeyi hemen halledeceğini zannetme.”
“ Gençlik hevesiyle olmayacak hayaller kurma.”
“ Çok umutsuz olma, ama tedbirli olmayı da bırakma.”
“ Dikkat et, fakirliğin en büyüğü ahmaklık; zenginliğin en üstünü akıldır.”

Yine romanın 163. sahifesinde Şahin ile Topaç Yeye’nin ayrılığına masalımsı bir hava katmayı unutmayan Pala, lâle soğanının toprağa konulduğu bahçenin üzerini kara bulutlarla kaplatarak Katre-i Matem’in toprağa düştüğü zamanı, matem ve hüzünlü anların coğrafik dekoru bulutlarla itmam eder. Ki bence başarılıdır. Ne de olsa Doğu kültürüne has bir durumdur.

Romanın bazı sahifelerinde küçük hikâyelere rastlıyorsunuz. On sekiz tane derkenar niteliğinde Doğulu hikaye. Bu hikâyeler de romana ayrı bir hava katıyor. Sahife 368’deki Üsküdarlı Aşıklar gibi. İlginç bir hikâyedir.

Katre-i Matem’in ne idüğüne dair

Romana adını veren bu terkip nedir?
Lâle ile Matem Damlası arasında nasıl bir ilişki vardır?
Katre-i Matem ile bir cinayet arasında nasıl bir bağlantı kurulabilir?
İnsanların öldürülmesine ve bazı çevrelerce entrika boyutuna vardırılan lâle yetiştiriliciliğinin göbek adı tehlike midir?
Bir devre adını veren bu Lâle, hayır mı getirir yoksa şer mi?

Bu soruların cevapları işte bahsini ettiğimiz bu romanda.
Ama şunu söyleyeyim. Katre-i Matem, rengiyle görenleri hayrete düşüren mor renkli bir lâledir. Ve roman ve cinayet ve olayların içine düşürdüğü kişiler, hep bu lâle’nin sürüklediği yerdedir. Bir şehzadenin çektikleri sıkıntılar bile. Eh, bundan sonrası okura düşüyor.
O halde...
İkra!

Romanın vesairesi
Aşktır vesselam. Sözü uzatmaya ne gerek.
“Akıl tamam olduğu vakit söz azalır.”

Romanın en üzücü tarafı
Onun korsan halini görmek.
Geçenlerde bir kitapçıda 5 liraya olan korsan baskısını gördüm.
Üzüldüm tabii.
Yabancı çevirilere yirmi ve üzeri liraları verirken bizim olan bir değerin İskender Pala’nın çok satanlar sırasında yabancı yazarlar arasında görünmesi yine üzdü beni.
Yanlış anlaşılmasın.
Yabancı yazarların çok satanlar olarak İskender Pala’nın yanında yer alması üzdü beni.
Nedir bu yabancı hayranlığı?

Romandan beklenen uzak hedef
İlerleyen zamanlarda inşallah bir ehl-i hamiyet çıkar da bu romanı filme çeker.
Ortaya eminim ki güzel bir görsel Osmanlı şöleni çıkacaktır.
Tabii öyle bir babayiğit varsa?

Ve son: Kitap adına...
Size sevgilimden bahsedeyim. Yanlış anlamayın, kendi adıma bir sevgili itirafında bulunmayacağım. Değerli hemşehrim Dursun Gürlek’in “Çınaraltı Kitap Sohbetleri”ni karıştırırken bulduğum bir sözü nakledeceğim: “Benim sevgilim kitap ve kalemdir. Geride kalanların hepsi mihnet, endişe ve gamdır.”


 
Y

yağmur sezgi

Kullanıcı
8 Tem 2009
En iyi cevaplar
0
0
romanı bugun aldım ve herzamnki gibi alır almaz okumaya basladım. daha sonrası ana-kız faciası resmen:)kızım kalk artık su kitabın basından gibi cumlelere maruz kaldım:D iskender palanın uslubu her zamanki gibi yine cok akıcı ve yalın.. ben kitabı cok sevdim.. konusu cok ilgimi cekmişti zaten. sanırım bu tarz romanları okumayı seviyorum
 
D

di liberto

Kullanıcı
17 Haz 2009
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
yazarının bellli olmaması  ve osmanlıcadan cevrilmesi kitabı daha gizemli kılıyor .. iyi okumalar..
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0

Geçen  yeni kitaplara bakarken okuyucularının yorumlarında  çok begendiğini aktaran ve tavsiye edlişinin okudum..İçerigide ilgimi çekti...Sonuçda İskender PALA da okunmayacak bir yazar değil...
Şu an elimde..İlk fırsatta yazarın okuyacagım ilk kitabına başlayacağım,o zamn bende kitaba dair yorumumu yaparım :)
 
Üst