Codex
Özgür Şahin
Site Kurucusu
Eşim Yıldız bu kitabın müsvedde halini okurken elinden bırakamamıştı. Kitap çıktı, ikinci kez okudu, yine çok beğendi.
Hangi kitaptan söz ediyorum? Ebru Tuay Üzümcü’nün, Bir İlişki 50 Günde Nasıl Kurtulur? Adlı kitabından söz ediyorum. Remzi Kitabevi’nden Nisan 2008 sonlarında çıktı.
Ebru hem sözlü hem de yazılı olarak iyi iletişim kurabilen yetenekli bir psikolog. ABD’de Kaliforniya Eyalet Üniversitesi, Fullerton’da, Aile ve Evlilik Terapisi alanında lisansüstü eğitimini tamamladı. Daha sonra yine Kaliforniya’da şiddete maruz kalmış kadın ve çocuklarla çalıştı ve aile içi şiddet konusunda uzmanlık eğitimi aldı. Şimdi İstanbul’da kendi ofisinde danışmanlık ve terapi çalışmalarını sürdürmektedir.
Bu kitap kanımca önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Okunması kolay ama içerik bilimsel ve gerçekçidir. Kitabı sizlere ben tanıtacaktım, ama eşim Yıldız o kadar heyecanlı ve hevesliydi ki, onun gözüyle kitabı tanımanızın daha eğlenceli olacağını düşündüm. Kendisinden rica ettim, kabul etti. İşte bu kitabı sizlere Yıldız aşağıdaki gibi tanıtıyor:
***
Sevgili Ebru Tuay Üzümcü zevkle okuduğum bu ilk kitabına “Bir İlişki 50 Günde Nasıl Kurtulur?” adını vermiş. Kitabın adını çok sevdim, ama bu kitap yalnızca bir ilişkinin değil, mutsuz bir insanın pek çok ilişkisinin nasıl kurtulacağına dair birçok ipuçları veriyor.
Ben küçükken, Türk filmlerinin sonunda, birbirine aşık çiftler, nice olaylardan ve acılardan sonra kavuşup, yanak yanağa ufka bakarken, perdeye “Son” yazdığında anneme sorardım:”Pekiyi şimdi ne olacak, çocukları olacak mı, nasıl bir hayat yaşayacaklar?” ve o mutlu çiftin sonraki yıllarını çok merak ederdim.
Ebru, bu ilk kitabında, filmlerin sonundan sonraki kısmı anlatmış:
Canan ve Kemal birbirlerini severek evlenmişler ve sırasıyla Zeynep ve Berk doğmuş. Canan, severek evlendiği kocası, sağlıklı bir kız ve bir erkek çocuğuna rağmen tükenmiş bir durumda, çaresizlik duygusu içerisinde Kemal de tüm çabasına karşın ne eşine, ne annesine ve ne de çocuklarına yaranabiliyor, mutsuz. Zeynep ve Berk anne ve babaları tarafından çok seviliyorlar ama bir türlü anlaşılamıyor, dinlenmiyorlar. Kayınvalideler, kalıplar içinde çocuklarıyla ilişki kurup, onları denetlemeye çalışıyorlar.
Sevgili Ebru, kitabında Canan ve Kemal’in dertlerine deva olacak farkındalık geliştirme ve sağlıklı iletişim kurmaya dair pek çok ipuçları verirken, aslında birbirini seven ama anlayıp, dinleyemeyen tüm bu insanların işine yarayacak, iletişimi sağlıklı hale getirmeye yönelik bilgiler aktarıyor, üstelik de son derece yalın ve akıcı bir dille.
Kitabı bitirdiğimde, Canan ve Kemal’in yaşadığı bu çok insanca halleri yaşayan herkes için, içimde umut ve coşku hissettim. Ebru, mutluluğun çok da imkansız olmadığı ve mutsuz olduğunun farkında olup da kendisine “burada neler oluyor?” diye sorabilen ve sormakla yetinmeyip, bu sorunun cevabını arayan herkes için umut olduğuna beni bir kez daha inandırdı.
Üstelik Ebru, bu kitabı birinci oğlu “ateş parçası” Ada’yı büyütüp, ikinci çocuğu Batu’ya hamileyken yazdı. Kitabın ilk müsveddesini elime aldığımda, hem anne, hem eş, hem psikolog ve hem de hamile Ebru bunu hangi arada yazmayı başarmış, diye düşündüm. Hala da çözebilmiş değilim. Ebru, eminim gelecekte de tüm bu enerjisi ve yaşam coşkusuyla, bir yandan yukarıdaki sıfatlara yeni sıfatlar eklemeye devam ederken, diğer yandan keyifle okuyacağımız daha pek çok kitaplar yazacak...
Hangi kitaptan söz ediyorum? Ebru Tuay Üzümcü’nün, Bir İlişki 50 Günde Nasıl Kurtulur? Adlı kitabından söz ediyorum. Remzi Kitabevi’nden Nisan 2008 sonlarında çıktı.
Ebru hem sözlü hem de yazılı olarak iyi iletişim kurabilen yetenekli bir psikolog. ABD’de Kaliforniya Eyalet Üniversitesi, Fullerton’da, Aile ve Evlilik Terapisi alanında lisansüstü eğitimini tamamladı. Daha sonra yine Kaliforniya’da şiddete maruz kalmış kadın ve çocuklarla çalıştı ve aile içi şiddet konusunda uzmanlık eğitimi aldı. Şimdi İstanbul’da kendi ofisinde danışmanlık ve terapi çalışmalarını sürdürmektedir.
Bu kitap kanımca önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Okunması kolay ama içerik bilimsel ve gerçekçidir. Kitabı sizlere ben tanıtacaktım, ama eşim Yıldız o kadar heyecanlı ve hevesliydi ki, onun gözüyle kitabı tanımanızın daha eğlenceli olacağını düşündüm. Kendisinden rica ettim, kabul etti. İşte bu kitabı sizlere Yıldız aşağıdaki gibi tanıtıyor:
***
Sevgili Ebru Tuay Üzümcü zevkle okuduğum bu ilk kitabına “Bir İlişki 50 Günde Nasıl Kurtulur?” adını vermiş. Kitabın adını çok sevdim, ama bu kitap yalnızca bir ilişkinin değil, mutsuz bir insanın pek çok ilişkisinin nasıl kurtulacağına dair birçok ipuçları veriyor.
Ben küçükken, Türk filmlerinin sonunda, birbirine aşık çiftler, nice olaylardan ve acılardan sonra kavuşup, yanak yanağa ufka bakarken, perdeye “Son” yazdığında anneme sorardım:”Pekiyi şimdi ne olacak, çocukları olacak mı, nasıl bir hayat yaşayacaklar?” ve o mutlu çiftin sonraki yıllarını çok merak ederdim.
Ebru, bu ilk kitabında, filmlerin sonundan sonraki kısmı anlatmış:
Canan ve Kemal birbirlerini severek evlenmişler ve sırasıyla Zeynep ve Berk doğmuş. Canan, severek evlendiği kocası, sağlıklı bir kız ve bir erkek çocuğuna rağmen tükenmiş bir durumda, çaresizlik duygusu içerisinde Kemal de tüm çabasına karşın ne eşine, ne annesine ve ne de çocuklarına yaranabiliyor, mutsuz. Zeynep ve Berk anne ve babaları tarafından çok seviliyorlar ama bir türlü anlaşılamıyor, dinlenmiyorlar. Kayınvalideler, kalıplar içinde çocuklarıyla ilişki kurup, onları denetlemeye çalışıyorlar.
Sevgili Ebru, kitabında Canan ve Kemal’in dertlerine deva olacak farkındalık geliştirme ve sağlıklı iletişim kurmaya dair pek çok ipuçları verirken, aslında birbirini seven ama anlayıp, dinleyemeyen tüm bu insanların işine yarayacak, iletişimi sağlıklı hale getirmeye yönelik bilgiler aktarıyor, üstelik de son derece yalın ve akıcı bir dille.
Kitabı bitirdiğimde, Canan ve Kemal’in yaşadığı bu çok insanca halleri yaşayan herkes için, içimde umut ve coşku hissettim. Ebru, mutluluğun çok da imkansız olmadığı ve mutsuz olduğunun farkında olup da kendisine “burada neler oluyor?” diye sorabilen ve sormakla yetinmeyip, bu sorunun cevabını arayan herkes için umut olduğuna beni bir kez daha inandırdı.
Üstelik Ebru, bu kitabı birinci oğlu “ateş parçası” Ada’yı büyütüp, ikinci çocuğu Batu’ya hamileyken yazdı. Kitabın ilk müsveddesini elime aldığımda, hem anne, hem eş, hem psikolog ve hem de hamile Ebru bunu hangi arada yazmayı başarmış, diye düşündüm. Hala da çözebilmiş değilim. Ebru, eminim gelecekte de tüm bu enerjisi ve yaşam coşkusuyla, bir yandan yukarıdaki sıfatlara yeni sıfatlar eklemeye devam ederken, diğer yandan keyifle okuyacağımız daha pek çok kitaplar yazacak...