Bir gezginin gözüyle Çin Seddi..

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan ilenay
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

ilenay

Kullanıcı
Katılım
28 May 2008
Puanları
0
konu1_b.jpg

Yazı: Peter Hessler      Fotoğraflar: Michael Yamashita

Yüzyillar boyunca Çinliler yabancilari sinirlari disinda tutmak için yalnizca bir sur degil uçsuz bucaksiz bir sur sebekesi kurmustu. Simdiyse biri yazar, biri fotografçi iki yabanci, arabayla surlari takip ederek Çin'in kirsal kesiminin derinliklerine dogru bir yolculuga çikti.

Şanşi’de, İç Moğolistan sınırından önceki son köy olan Ninğlu’da durdum. Nüfus 120’ydi ve köyün çevresi bir kilometreden uzun tarihi bir garnizon suruyla çevriliydi. Yaşlılar köy meydanında oturmuş, güneşin tadını çıkarıyordu.

Çin köylerinde yerel tarihi bilen birileri olup olmadığını sık sık soruyordum ve bazen insanlar beni yaşlı bir adama ya da amatör bir tarihçiye yönlendiriyordu. Çin tarihinin kaynakları mütevazı olabiliyordu; devlet memuru olan arkeologlar ve tarihçiler o kadar çok çalışıyordu ve o kadar kısıtlı bütçeleri vardı ki, çoğunlukla Ninğlu gibi yerlere ayıracak zaman bulamıyorlardı. Konuştuğum bilim adamları hep aynı şeyi vurgular: Yerel belleğin değerini küçümseme.

Meydandaki yaşlılar sorumu hemen yanıtladı: “Yaşlı Çın ile konuş.” Adı Çın Cın idi ve 53 yaşındaydı. Bir dönümden küçük kurak tarlasında çalışan Çın patates ekiyordu ve beş koyunu vardı. Yıllık geliri 300 milyon lira civarındaydı. Gözlüğü kalın siyah çerçeveliydi ve kır saçları kısacık kesilmişti. Çın beni evine götürdü ve bir çekmeceden zımbalanmış bir tomar pirinç kâğıdı çıkardı. Kapakta şöyle yazıyordu: Ninğlu Tarihi/Araştırma 22 Ocak 1992’de Başladı.

Kitabı açtım ve Çın’in özenli yazısını okumaya başladım: “Şehrin etrafı, İmparator Cyacinğ’in (1543) 22. yılında surlarla çevrildi ve İmparator Vanli’nin birinci yılında (1573) surların üzeri fırınlanmış tuğlalarla kaplandı.”Onlarca sayfa, yüzlerce tarih vardı. Çizimler ve haritalar vardı. Kitabı karıştırırken otomobille hiç olmazsa üç saatlik yolda bir fotokopici olmasını diledim. Yaşlı Çın, “Yerel arşivlerde çalıştım,” diye anlattı, “sonra da burada, bir şeyler anımsayan yaşlılarla konuştum. Bu işe başladığımdan beri bazıları öldü. İşim geçen yıl bitti.”

Çın, Han hanedanından kalma bir surun yakınlarında bulduğu çömlek parçalarını gösterdi. Bu bölgede üç farklı hanedandan kalma istihkâmlar vardı ve Yaşlı Çın beni harabelere götürmeyi teklif etti. Kuzeye, dağlara doğru gittik ve Çın beni bodur çalılarla ve kuru sel yataklarıyla dolu yüksek bir vadiye çıkardı. Yaşlı Çın, tam da Çinli köylüler gibi yavaş, telaşsız yürüyordu: ellerini arkasında kavuşturmuş, başı düşünceli bir şekilde öne eğilmiş.

Çın, Kuzey Vey hanedanı (İS 386–534) surunu gösterdi, kuzeydoğuya ilerleyen, yarım metre yüksekliğinde belli belirsiz bir sırt. Han hanedanının (İÖ 206–İS 220) duvarı o kadar küçüktü ki Çın’ın yardımı olmasaydı bunu fark etmem mümkün değildi. Onun paralelinde de Minğ suru vardı, iki metre yüksekliğindeydi ve tepelerden doğuya uzanıyordu. Yolun surla kesiştiği yerdeki surun ortasına gömülü taş levhada İç Moğolistan yazıyordu. Minğ surları hâlâ siyasi bir amaca hizmet ederek, Şanşi ve İç Moğolistan arasındaki sınırı belirliyor. Surlar ekonomik bir ayrımı da temsil ediyor: Bu yöredeki köylüler, Şanşi’nin bazı yerlerinde toprak kullanım harcı daha düşük olduğu için seddin güneyinde tarım yapmayı yeğlediklerini anlattı.

Yaşlı Çın evine döndüğümüzde bir harita çıkarıp köyün asıl adının Ninğşi Hulu olduğunu söyledi. Adın çevirisiyse şöyle: Hu’yu Durdur.Çın gülümseyerek, “Aslında bu yabancıları öldür demek” diyor. “Şuna bak.’’ Haritada, 15 kilometre doğudaki bir başka köyü gösteriyor: Veylu. Hu’nun Kanını Dondur. 25 kilometre batıda: Pohubu. Hu’yu Mahvet. Bundan 30 kilometre ötede: Şahukoğ. Hu’yu Kes. Bugün bu köyler “hu” sözcüğünü “kaplan” anlamına gelen işaretle yazıyor. Bu değişiklik, Mançu asıllı yöneticileri kuzeyli kabilelerden gelen ve sınır surlarının ötesinden gelenlerin tanımı konusunda duyarlı olan Çinğ hanedanı zamanında yapılmış.

Yaşlı Çın, beni elimi sıkarak uğurladı. Çın, “Bir dahaki sefere gelirken,” diyor, “bir arkeolog getirmeye çalış. Olur mu?

Alıntı : National Geographic
 
Geri
Üst