K
Kristal
Kısaca çocukların kişiliklerinin oluşumunda, çocukların yaşıtlarını örnek aldıklarını ve onlar tarafından kabul edilmenin son derece önemli olduğunu söylüyordu. Buraya kadar ki bölüm aslında bizim yazımızın ana temasını oluşturmamaktadır. Asıl bundan sonra Harris´inı bu sonuca ulaştıran süreç ilgi çekicidir. Harris, Harvard Üniversitesi Ruhbilim Fakültesinde uzmanlık eğitimi görüyordu. 1960 yılında bölüm başkanı, ona bilimsel yeterliliği ve özgür düşünme yetisine sahip olmadığı için doktora çalışmalarına son vermek zorunda olduğunu yani okuldan kovulduğunu belirten bir mektup yolladı. Okuldan kovulmak Harris için son derece onur kırıcı bir eylem olmasına karşın o tam 25 yıl sonra, Amerikan Ruh bilim Derneği tarafından George A Miller ödülünü kazanmıştı. Bu ödül onun için son derece önemli idi çünkü, Harris´in okuldan atıldığını belirten mektubun altında da Miller´in imzası bulunmaktaydı. Peki Harris´in diğerlerinde ayıran unsur ne idi? Harris başarının ancak iç motivasyonun sağlanması ile elde edileceğini biliyordu. O zaman şunu söylemek gerekirse, bizi başarılı ya da başarısız yapan bizzat kendi iç motivasyonumuzdur.
Motivasyon ya da Türkçe ismi ile güdüleme şu sıralarda işletme ve psikoloji biliminin üzerinde son derece önemle durduğu bir konudur. Motivasyon konusunda birçok kitap ve makale yayınlanmıştır. Bunlardan hala en fazla rağbet gören Abraham Maslow´un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi”dir. Bu yaklaşıma da çeşitli yönlerden eleştiri gelmesine rağmen temel olarak geçerliliğini sürdürdüğü konusunda kuşku yoktur. Teoriye göre her insanı aynı şekilde motive edemeyiz. İnsanları motive edebilmenin en önemli unsuru onların ihtiyaçlarını bilme. İhtiyaçları saptarken de toplam olarak ihtiyaçları beş gruba ayırmıştır. Bunlar sıra ile;
1-Fizyolojik İhtiyacı: İnsanların hayatının sürdürebilmesi için gerekli olan ihtiyaçlar. Yemek yeme, içmek, uyumak, nefes almak gibi zorunlu ihtiyaçlar.
2-Güven İhtiyacı: Burada her türlü güvenlik ihtiyacı söz konusudur. Gelecek güvencesi, iş güvencesi, barınma, hastalıktan korunma gibi.
3-Sosyal İhtiyaçlar: Fizyolojik ihtiyaçlar ve güven ihtiyacının tatmininden sonra sosyal ihtiyaçlar devreye girer. Bir grubun parçası olmak, birlik beraberlik, aidiyet gibi ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığı müddetçe kişiler kendilerin yanlız ve terkedilmiş hissedecektir.
4-Saygı İhtiyacı: Bunu ikiye ayırabiliriz.
a) Başkaları tarafından kendine gösterilen saygı ve verilen değerle ilgili ihtiyaçlardan olan; mevki, şöhret, takdir edilme v.b
b) İnsanın kendine duyduğu saygı ve önemle ilgili ihtiyaçlardan olan, kendine güven, bağımsızlık, başarş, v.b.
Yukarıdaki kademeleri şöyle açıklamak gerekirse; Kosova’daki Sırp zulmünden kaçmış olan bir aile ülkemize ilk geldiğinde ilk istediği şey yemek yemek, uyumak ve temel ihtiyaçlarının karşılanmasını isteyecektir. Bu temel ihtiyaçlara karşılık gelmektedir. Daha sonra, bir iş bulma ve başlarını sokacak bir ev yapma gibi bir istekle karşı karşıya geleceklerdir. Buda onların güvenlik ihtiyacı’na karşılık gelecektir. Bu iki ihtiyaç karşılandıktan sonra toplum içinde bulunma ve kendileri gibi göçmen ailelerle ve komşuları ile ilişkiye girmek isteyeceklerdir. Belki de ileri ki günlerde “Kosova´lı Göçmenler Derneği´ni kuracaklatır. Tüm bunlar sosyal ihtiyaçların bir ifadesidir. Sosyal ihtiyaç karşılandıktan sonra bulundukları sosyal ortamda saygı görmek yani bulundukları toplumda önemli olduklarını hissetmek isteyeceklerdir. Daha sonra artık kendi kendilerine tatmin duymaya başlayacaklardır. Kısacası dışarıdan gelecek olumsuzluklar ya da onu mutlu edecek olaylar ve durumlar onun yaşamını çok fazla etkilemeyecektir. Kosova´lı aileye dönecek olursak çalıştıkları iş yerinde üst kademeye çıkmak isteyecekleri gibi kendilerine olan güvenleri her geçen gün artacaktır. Bu da onların saygı ihtiyacının ifadesinden başka bir şey değildir. Son olarak ta Kosovalı ailemiz artık yaptıkları işleri öyle bir yapacaklar ki, kişiler kimin yaptığını bilmese bile işin niteliğini görünce “olsa olsa bu işi şu aile yapmıştır” diyecektirler.
Yukarıdaki süreç hepimiz için geçerlidir. İlk üç ihtiyaç hiyerarşisi ve dördüncü ihtiyaç hiyerarşi sininde “a” alt ayırımı dış Motivasyon unsurlarının ifadesidir. Yani bunlar bizleri tatmin edebilir. Fakat bunlardan bir tanesinin o ya da bu nedenden dolayı elimizden gittiğinde kendimize inancımızı ve başarabileceğimiz duygusunu kaybedebiliriz. Bizim için hayat adeta çekilmez olabilir. Burada ki unsurlar bizim için yaşamın bir aracı olması gerekirken, farkına bile varmadan yaşamın amacı haline gelebilirler. Çevremize baktığımızda çoğu insan için artık para bir araç olmaktan çıkıp onlar için tamamen amaç haline geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Halbuki merdivenin dördüncü basamağının bir bölümünü oluşturan kendine saygı ve son basamak durumunda bulunan kişinin kendini gerçekleştirebilmesi durumlarına geldiği durumlarda onların üretme yeteneklerini ve yaşamda iz bırakma kabiliyetlerini sınırlayacak bir faktör bulunamaz. Bunun en iyi örneklerini bizlere Mevlana veya Yunus Emre vermektedir. Tüm zorluklara rağmen Maslow´un ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üst basamağında yer aldıkları için artık onların iç motivasyonunu hiç kimse ellerinden alamayacaktır. Topluma baktığımız zaman başarılı insanlarla başarısız insanlar arasındaki en önemli farkın başarısız insanlar yalnızca dış Motivasyon unsurları ile motive edilirken ve bunların yokluğu halinde artı üretim yetenekleri tamamen ortadan kalktığı halde, başarılı insanlar yani üretme yeteneğine kendilerinden bir şeyler ekleyen insanları tek motive eden unsur onların kendi kendilerini motive edebilmelidir. Dış Motivasyon unsuru ile motive olan insanlar dışarıda hava kapalıyken canları sıkılır. Hava onların hem üretme hem de insan ilişkileri kalitesini etkileyebilir. Halbuki benim insanları anlayabilme, onlarla bir şeyleri paylaşabilme kapasitemle yani insan ilişkileri kalitesi ile havanın doğrudan doğruya ne gibi bir ilişkisi olabilir? Bu tip insanlar yaşamlarındaki tüm olumsuzluklarının kaynağını bir dış faktöre bağlama eğilimindedirler. Kendilerinin dışında herkes hatalı olabilir. Son olarak ta bu tip insanlar hayatları boyu herkesi değiştirmek isterler fakat kendilerini değiştirmeyi akıl bile etmezler. İçsel Motivasyon basamağına ulaşmış insanlar ise hayatlarındaki tüm engelleri yaşamlarının o aşamasından sonraki bölümler için bir fırsat olarak değerlendirir. Başarı ya da başarısızlığı dış etmenlerde aramak yerine bizzat kendi içlerine döner.
Peki Maslow´un bahsettiği beşinci basamağa çıkmak için neler yapmalı. Bunun bir reçetesi yoktur. Kıcası size bu konuda aspirin sunamayacağız. Kişisel bütünlüğe ulaşmanın nirengi noktalarını kısaca açıklayalım. Bu yolu tamamlamak ya da bu yola hiç koyulmamak tamamen sizin elinizde. Aşama aşama gidecek olursak:
1-Vizyon´un oluşturulması: “Ben gelecekte ne olmak istiyorum, 5 yıl sonra kendimi nasıl bir insan olarak görmek istiyorum. Kafamda kendimle ilgili canlandırdığım resim ne?” Tüm bu sorular gerek, iş yaşantısı, gerek aile yaşantısı gerekse sosyal yaşantı için ayrı ayrı yanıtlanmalıdır. Bu aşama tamamlandıktan sonra ikinci aşama devreye giriyor.
2-Misyon´un tanımlanması: Tüm bunları “Niçin” yapıyorum sorusunun yanıtıdır. Kısacası Bütün bunları niçin istiyorum? Mutlu olmak, üretici olmak. Misyon bütün bunları yapmamda bana ilham veren güçtür.
3-Çekirdek değerler: Vizyona giden her yol mubah değildir. Çekirdek değerlere bakmak gerekir. Dürüstlük, ahlak, doğruluk, sevgi, paylaşım gibi.
4-Hedefler koymak: Vizyona ulaşıp ulaşmadığı mı ya da yaklaşıp yaklaşmadığımı nasıl ölçeceğim. Bunun için kısa, orta ve uzun vadeli hedefler koymak gerekir. Burada bahsettiğimiz hedefler, somut-ölçülebilir-mukayese edilebilir-belirli bir zaman dilimi içinde ve iddialılık gibi kriterleri taşımalıdır. Mutlu veya iyi yaşamak bir hedef olamaz. İyi yaşamak veya mutlu olmak için yukarıdaki kriterleri mutlaka tanımlamak gerekir.
5-Planlamak: Kısa, orta ve uzun vadeli hedeflere nasıl ulaşacağının tanımlanması gerekir. Bunu günlük, haftalık ve aylık bazlarda düşünmek gerekir.
6-Eylem Planı: Sadece hayal kurmak yetmiyor. Harekete geçmek gerekir. Harekete geçebilmek içinde yukarıdaki altı aşamanın oluşum sürecini mutlaka yaşam arkadaşlarımız v e bizi tanıyan insanlarla paylaşmamız gerekir.
Tüm bunları gerek insan yaşamında gerekse işletme yaşamında yapmak “Başarı”ya ulaşmak için tek yoldur. Mevlana´nın dediği gibi başarılı insanları başarısız insanlardan ayıran tek fark, başarılı insanlar başarısız insanların görüp de yapamadıklarını yapabilen insanlardır. Başarmak yani bu dünyada iz bırakmak tamamen bizlerin elinde. Önümüzdeki tek ve en büyük engelde bizzat kendimiziz. Unutmayın bu engeli aşma yolunda bize bizden başkası yardımcı olamaz. Yolunuz açık olsun.
alıntı...
Motivasyon ya da Türkçe ismi ile güdüleme şu sıralarda işletme ve psikoloji biliminin üzerinde son derece önemle durduğu bir konudur. Motivasyon konusunda birçok kitap ve makale yayınlanmıştır. Bunlardan hala en fazla rağbet gören Abraham Maslow´un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi”dir. Bu yaklaşıma da çeşitli yönlerden eleştiri gelmesine rağmen temel olarak geçerliliğini sürdürdüğü konusunda kuşku yoktur. Teoriye göre her insanı aynı şekilde motive edemeyiz. İnsanları motive edebilmenin en önemli unsuru onların ihtiyaçlarını bilme. İhtiyaçları saptarken de toplam olarak ihtiyaçları beş gruba ayırmıştır. Bunlar sıra ile;
1-Fizyolojik İhtiyacı: İnsanların hayatının sürdürebilmesi için gerekli olan ihtiyaçlar. Yemek yeme, içmek, uyumak, nefes almak gibi zorunlu ihtiyaçlar.
2-Güven İhtiyacı: Burada her türlü güvenlik ihtiyacı söz konusudur. Gelecek güvencesi, iş güvencesi, barınma, hastalıktan korunma gibi.
3-Sosyal İhtiyaçlar: Fizyolojik ihtiyaçlar ve güven ihtiyacının tatmininden sonra sosyal ihtiyaçlar devreye girer. Bir grubun parçası olmak, birlik beraberlik, aidiyet gibi ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığı müddetçe kişiler kendilerin yanlız ve terkedilmiş hissedecektir.
4-Saygı İhtiyacı: Bunu ikiye ayırabiliriz.
a) Başkaları tarafından kendine gösterilen saygı ve verilen değerle ilgili ihtiyaçlardan olan; mevki, şöhret, takdir edilme v.b
b) İnsanın kendine duyduğu saygı ve önemle ilgili ihtiyaçlardan olan, kendine güven, bağımsızlık, başarş, v.b.
Yukarıdaki kademeleri şöyle açıklamak gerekirse; Kosova’daki Sırp zulmünden kaçmış olan bir aile ülkemize ilk geldiğinde ilk istediği şey yemek yemek, uyumak ve temel ihtiyaçlarının karşılanmasını isteyecektir. Bu temel ihtiyaçlara karşılık gelmektedir. Daha sonra, bir iş bulma ve başlarını sokacak bir ev yapma gibi bir istekle karşı karşıya geleceklerdir. Buda onların güvenlik ihtiyacı’na karşılık gelecektir. Bu iki ihtiyaç karşılandıktan sonra toplum içinde bulunma ve kendileri gibi göçmen ailelerle ve komşuları ile ilişkiye girmek isteyeceklerdir. Belki de ileri ki günlerde “Kosova´lı Göçmenler Derneği´ni kuracaklatır. Tüm bunlar sosyal ihtiyaçların bir ifadesidir. Sosyal ihtiyaç karşılandıktan sonra bulundukları sosyal ortamda saygı görmek yani bulundukları toplumda önemli olduklarını hissetmek isteyeceklerdir. Daha sonra artık kendi kendilerine tatmin duymaya başlayacaklardır. Kısacası dışarıdan gelecek olumsuzluklar ya da onu mutlu edecek olaylar ve durumlar onun yaşamını çok fazla etkilemeyecektir. Kosova´lı aileye dönecek olursak çalıştıkları iş yerinde üst kademeye çıkmak isteyecekleri gibi kendilerine olan güvenleri her geçen gün artacaktır. Bu da onların saygı ihtiyacının ifadesinden başka bir şey değildir. Son olarak ta Kosovalı ailemiz artık yaptıkları işleri öyle bir yapacaklar ki, kişiler kimin yaptığını bilmese bile işin niteliğini görünce “olsa olsa bu işi şu aile yapmıştır” diyecektirler.
Yukarıdaki süreç hepimiz için geçerlidir. İlk üç ihtiyaç hiyerarşisi ve dördüncü ihtiyaç hiyerarşi sininde “a” alt ayırımı dış Motivasyon unsurlarının ifadesidir. Yani bunlar bizleri tatmin edebilir. Fakat bunlardan bir tanesinin o ya da bu nedenden dolayı elimizden gittiğinde kendimize inancımızı ve başarabileceğimiz duygusunu kaybedebiliriz. Bizim için hayat adeta çekilmez olabilir. Burada ki unsurlar bizim için yaşamın bir aracı olması gerekirken, farkına bile varmadan yaşamın amacı haline gelebilirler. Çevremize baktığımızda çoğu insan için artık para bir araç olmaktan çıkıp onlar için tamamen amaç haline geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Halbuki merdivenin dördüncü basamağının bir bölümünü oluşturan kendine saygı ve son basamak durumunda bulunan kişinin kendini gerçekleştirebilmesi durumlarına geldiği durumlarda onların üretme yeteneklerini ve yaşamda iz bırakma kabiliyetlerini sınırlayacak bir faktör bulunamaz. Bunun en iyi örneklerini bizlere Mevlana veya Yunus Emre vermektedir. Tüm zorluklara rağmen Maslow´un ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üst basamağında yer aldıkları için artık onların iç motivasyonunu hiç kimse ellerinden alamayacaktır. Topluma baktığımız zaman başarılı insanlarla başarısız insanlar arasındaki en önemli farkın başarısız insanlar yalnızca dış Motivasyon unsurları ile motive edilirken ve bunların yokluğu halinde artı üretim yetenekleri tamamen ortadan kalktığı halde, başarılı insanlar yani üretme yeteneğine kendilerinden bir şeyler ekleyen insanları tek motive eden unsur onların kendi kendilerini motive edebilmelidir. Dış Motivasyon unsuru ile motive olan insanlar dışarıda hava kapalıyken canları sıkılır. Hava onların hem üretme hem de insan ilişkileri kalitesini etkileyebilir. Halbuki benim insanları anlayabilme, onlarla bir şeyleri paylaşabilme kapasitemle yani insan ilişkileri kalitesi ile havanın doğrudan doğruya ne gibi bir ilişkisi olabilir? Bu tip insanlar yaşamlarındaki tüm olumsuzluklarının kaynağını bir dış faktöre bağlama eğilimindedirler. Kendilerinin dışında herkes hatalı olabilir. Son olarak ta bu tip insanlar hayatları boyu herkesi değiştirmek isterler fakat kendilerini değiştirmeyi akıl bile etmezler. İçsel Motivasyon basamağına ulaşmış insanlar ise hayatlarındaki tüm engelleri yaşamlarının o aşamasından sonraki bölümler için bir fırsat olarak değerlendirir. Başarı ya da başarısızlığı dış etmenlerde aramak yerine bizzat kendi içlerine döner.
Peki Maslow´un bahsettiği beşinci basamağa çıkmak için neler yapmalı. Bunun bir reçetesi yoktur. Kıcası size bu konuda aspirin sunamayacağız. Kişisel bütünlüğe ulaşmanın nirengi noktalarını kısaca açıklayalım. Bu yolu tamamlamak ya da bu yola hiç koyulmamak tamamen sizin elinizde. Aşama aşama gidecek olursak:
1-Vizyon´un oluşturulması: “Ben gelecekte ne olmak istiyorum, 5 yıl sonra kendimi nasıl bir insan olarak görmek istiyorum. Kafamda kendimle ilgili canlandırdığım resim ne?” Tüm bu sorular gerek, iş yaşantısı, gerek aile yaşantısı gerekse sosyal yaşantı için ayrı ayrı yanıtlanmalıdır. Bu aşama tamamlandıktan sonra ikinci aşama devreye giriyor.
2-Misyon´un tanımlanması: Tüm bunları “Niçin” yapıyorum sorusunun yanıtıdır. Kısacası Bütün bunları niçin istiyorum? Mutlu olmak, üretici olmak. Misyon bütün bunları yapmamda bana ilham veren güçtür.
3-Çekirdek değerler: Vizyona giden her yol mubah değildir. Çekirdek değerlere bakmak gerekir. Dürüstlük, ahlak, doğruluk, sevgi, paylaşım gibi.
4-Hedefler koymak: Vizyona ulaşıp ulaşmadığı mı ya da yaklaşıp yaklaşmadığımı nasıl ölçeceğim. Bunun için kısa, orta ve uzun vadeli hedefler koymak gerekir. Burada bahsettiğimiz hedefler, somut-ölçülebilir-mukayese edilebilir-belirli bir zaman dilimi içinde ve iddialılık gibi kriterleri taşımalıdır. Mutlu veya iyi yaşamak bir hedef olamaz. İyi yaşamak veya mutlu olmak için yukarıdaki kriterleri mutlaka tanımlamak gerekir.
5-Planlamak: Kısa, orta ve uzun vadeli hedeflere nasıl ulaşacağının tanımlanması gerekir. Bunu günlük, haftalık ve aylık bazlarda düşünmek gerekir.
6-Eylem Planı: Sadece hayal kurmak yetmiyor. Harekete geçmek gerekir. Harekete geçebilmek içinde yukarıdaki altı aşamanın oluşum sürecini mutlaka yaşam arkadaşlarımız v e bizi tanıyan insanlarla paylaşmamız gerekir.
Tüm bunları gerek insan yaşamında gerekse işletme yaşamında yapmak “Başarı”ya ulaşmak için tek yoldur. Mevlana´nın dediği gibi başarılı insanları başarısız insanlardan ayıran tek fark, başarılı insanlar başarısız insanların görüp de yapamadıklarını yapabilen insanlardır. Başarmak yani bu dünyada iz bırakmak tamamen bizlerin elinde. Önümüzdeki tek ve en büyük engelde bizzat kendimiziz. Unutmayın bu engeli aşma yolunda bize bizden başkası yardımcı olamaz. Yolunuz açık olsun.
alıntı...