Aşk denemeyecek bir şeye verdiğimiz onay neydi?

  • Konbuyu başlatan Codex
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kitap Önerileri kategorisinde Codex tarafından oluşturulan Aşk denemeyecek bir şeye verdiğimiz onay neydi? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,406 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kitap Önerileri
Konu Başlığı Aşk denemeyecek bir şeye verdiğimiz onay neydi?
Konbuyu başlatan Codex
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Codex
Codex

Codex

Özgür Şahin
Site Kurucusu
14 May 2006
En iyi cevaplar
0
48
Çanakkale
www.kendinigelistir.com

... Hiddetle bağırdı Semih… Telefondan gelen kısık ve boğuk sesi cevapladı.

-        Adresi ver, çabuk ol!!!

Dönüp yüzüme baktı “benimle gel” diyen gözlerinin içindeki çaresizliği ve korkuyu fark ettim… Bir hışımla telefonun ahizesini tüm gücüyle yere fırlattıktan sonra, aynı gücü gösteremeyen ayaklarını zorlukla kapıya doğru sürükledi.
“Gidelim” dedi, “Bahar’ın bize ihtiyacı olabilir!” …

Evin önündeki arabaya nasıl bindik, tarif edilen adrese basıl ulaştık farkında bile değilim.

Karanlık, gecenin tam içine işlemişti. Soğuktan morarmış elleri ve yüzleri aydınlatan ay ışığını ara ara kesen bulutlar gökyüzünden geçiş merasimindeydiler. Dip dibe sıralanmış karışık evlerin içinden geçerek, karınca yuvalarını andıran insan öbeklerinin arasından izbe bir yapıya vardık. Kapının üzerinde paçavraya dönmüş bir kapı süsü asılıydı. Üzerinde “iyi ki doğdun” ibaresi dikkatimi çekti. Ne zamandan kaldığı belli olmayan, kapıya adeta sakız gibi yapışmış bir doğum günü hediyesi olmalıydı.

Bir omuz darbesiyle açtığımız kapıdan içeri girdiğimizde, karşımıza çıkan manzara çok sarsıcı bir o kadar da kışkırtıcıydı. Etrafa sinmiş tütün kokusu ve dumanın yarattığı boğuk görüntü, görselliğini yitirmiş eski bir film karesine bezemişti ortalığı. Görüntü ara ara kopuk, bazen sesi kısılan, hatta kimi zaman da donan eski bir film karesi…

Semihle ben, bu iğrençliği tescillenmiş sahne karşısında şaşkın ve öfkeli rolünü üstlenmiş görünüyorduk. Az ilerideki süslü ama ihanetin tüm izlerini taşıyan yatağın üzerindeki hareketliliği uzaktan izlemeye koyulduk. Bunca patırtıdan etkilenmemiş bedenlerin eylemi soluk soluğa devam ediyordu. Mum ışığının uzayıp kısalmasından oluşan tuhaf aydınlık yatağın üzerine yansıyordu. Bu garip aydınlık, her ayrıntıyı seyretmemizde bize eşlik ediyordu.

Bir süre sonra, ama çok kısa bir süre sonra, Baharın kıvrık dizlerinin öne eğdiği vücudu üzerinde inip çıkan gölge bir anda durdu. Omuz hizasında dalgalı ve gür saçları başını olduğumuz yöne dönmesiyle yer değiştirdi. Ellerini baharın kalçaları üzerinden çekti ve yatağın üzerinden bir hamleyle atlayıp, alelacele el yordamıyla bulduğu bir örtüye sarıldı. Kaslı bedeni, mum ışığı misali titriyordu. Az önce yaşadığı heyecanın bin mislini hissettiğine eminim o an… Yanımızdan geçip gittiğindeki ucuz parfüm kokusunu halen burnumda hissederim çoğu zaman. Ve gözlerindeki delim tırak bakışı…

Bir anda öfkemiz ve şaşkınlığımız bu etkileyici belki de hiç yaşayamadığımız bu zevk karşısında donup kalmamızı sağlamıştı. . Bahar, istifini bile bozmadan, yarım kalan hazzına devam etti. Görevini tamamlamasını bir heykel soğukluğunda izledik ikimizde… Taş kesilmiştik!!! Donmuştuk!!!

Bir süre sonra Bahar’ın boğuk ve ağlayan sesi, kırgın bedenlerimizin, uçmuş aklımızın geri gelmesini sağladı. Nasıl çıktık oradan, nasıl bu denli sessizdik ve nasıl yumuşacık oluvermiştik hepimiz… Hiç anlayamadım…

Bu olayın bu şekilde sonuçlanmasına nasıl izin vermiştik!!! Aşk denemeyecek bir şeye verdiğimiz onay neydi? Aç cinsellik mi? Yoksa aşk aldatmacalarının, zihnimizi kandırdığı ama bedene hükümsüzlüğümü? Neydi? Neydi bu sıra dışılık?

Arabaya atladığımız gibi soluğu dalgaların kıyıya sertçe vurduğu bir sahilde bulduk. Geride hatırımda kalanlar;
Semih’in solgun yüzü, kırılmış olmasına karşın öfkeye ödün vermeyen sevgisi… Bahar’ın ise, çantasından çıkarıp içmeye koyulduğu, parmaklarının arasında duran sigarası ve kocasının sımsıkı tuttuğu sol elini bir an bile bırakmaması…

Ne tuhaf bir tılsımdır bu!

 
Üst