Ö
özlem1980
Kullanıcı
Anne ve babalar bebek mamaları ile bakkal ve marketlerde satılan endüstriyel ürünlere aman dikkat. Çünkü en basitinden içinde GDO'lu "soya lesitini" var. Ve bu ülkede GDO'Lu ürün satılmaz masalına asla kanmayın! Bir ürünü çocuğunuza veya bebeğinize yedirmeden içeriğini öğrenin. Bu konuda önemli bir uyarı yazısı yazan Özge Olcay’a kulak verin!
Güvenim parça parça...
Bugün neşesiz, adetten bir merhaba...
Neden bu mutsuzluk? Ben oldum olası güvenmezdim ki şu koca gıda şirketlerine; masumane bir filizi bir canavara dönüştürüp o ruhsuz makinelere besledikten sonra binbir türlü gürültüden, ısıdan, basınçtan, şekillendirmeden geçirip bir de doğama en aykırı maddeye, plastiğe hapsederler!
Yine de insanlık hali... Reklamlara kanmak, birilerine, bir şeylere güvenmeyi isteme hali... Bebeğin masumluğuna iliştirilmiş, "taze sütlü, taze yumurtalı", anne elini hatırlatırcasına mama kokan bisküvilere kanma hali...
Kime kızmalıyım öncelikle?
Şu pakete bakıyorum da; o pek sevimli sarışın, maviş gözlü bebecik neşeyle gülümsüyor. Taze süt iştah açıcı biçimde akıyor kenardaki ufak resimde. Paketin önünde bir de logo: "Trans Yağ İçermez". Oh! Ne güzel, ne iç açıcı paket bu!
Meraklıyım ya, paketin bana hatırlattıkları da merakıma eklenince paketin arkasındakileri okuyup bebeklere ne iyi geliyormuş, ne kadar vitaminliymiş, faydalıymış öğrenmek ve gönül rahatlığıyla pakettekileri yemek istiyorum.
Yazılar ne hoş başlıyor, bebek bisküvisi ya bu, yazılanlar adeta bir masal!
"Değerli anneler ve babalar
...4 aydan sonra bebekler için geliştirilmiş uygun bir ek gıdadır. ...
bisküvisini bebeğinize güvenerek yedirebilirsiniz."
Altta da belirtilmiş:
"Türk Gıda Kodeksi Bebek ve Küçük Çocuk Ek Gıdaları tebliğine uygundur."
Bak işte ben şimdi ne güzel güvendim! Hem güvenerek yedirebileceğimi söylemişler hem de arkasında koskoca kanuni düzenlemeye uygunluğu destek göstermişler. Önde de "Trans Yağ Yoktur" diyor, "Taze süt ve yumurta katılmıştır" diye de ekliyor.
Ama merak işte, okumaya devam ediyorum.
"... Bisküvi - İçindekiler: Buğday unu, şeker, hidrojene bitkisel yağ,..."
Gerek var mı bundan sonrasını gözüm öfkeden karardığı için okuyamadığımı belirtmeye? Yine de listede göz ucuyla görüyorum "soya lesitini", "doğala özdeş aroma" gibi kelimeleri.
Öfkeleniyorum, niye, kime?
Bebeğin sağlığını bile hiçe sayan paragözlere mi dersiniz? Yoksa utanmadan hidrojene yağlara, soya lesitinlere izin veren devlet gıda tebliğine mi? Güvenimi hangisi daha çok parçaladı? Ben küçükken de böyle miydi gerçekten? Bebek kokusu, annemin samimiyetle pişiren ellerinin kattığı tat, şu zavallı, ne oyunlara maske edilmiş maviş gözlü bebeğe iliştirdiğim anılar...
Utanmazlık kelimesi "bebeğinize güvenerek yedirebilirsiniz" demelerindeki ikiyüzlülüğün hakkını verir mi? Riyakarlık yeter mi? Yalancılık? Açgözlülük? Vurdumduymazlık?
Nedir bu böyle?
Sorumsuzluk böyle canavarlaştırabilir mi?
Yok yok...
Ancak “insanlıktan çıkmak” açıklar bu kadar rezilliği!
Ağır mı konuştum? Ağır olsun! Güvenime, kanıp da bir paket bisküviye iliştirdiğim güzel duygulara indirdikleri darbeye, ne yapıp edip satalım, "tükettirelim" şu ürünü deyip aptal yerine konmama az bile bu sözler...
Kızdım! Kızalım! Hepimiz kızalım! Kızdıralım henüz kızmamış olanları da!
Ne canıma ne de annenin kendi canından çok sevdiği canlara yapılmamalı bunlar.
Uzak görmeyin bunları kendinize dostlar. Markete giden sizsiniz, paketi tutan sizin eliniz, parayı çıkarıp veren de, lokmaları ağzına götüren de.
Kendinizden vaz mı geçtiniz? Çocukların güvenerek, sevinçle "ham yaptığı" lokmalar da sizin elinizden değil mi? Ya da ileride öyle olmayacak mı?
Vazgeçmeyin. Vazgeçmeyelim. Kızgınlığı endişe, onu da umuyorum ki hareket takip edecek, vazgeçmeyeceğiz, anne elinin güveni o güzel ellerde kalacak, hep olduğu ve olması gerektiği gibi."
Güvenim parça parça...
Bugün neşesiz, adetten bir merhaba...
Neden bu mutsuzluk? Ben oldum olası güvenmezdim ki şu koca gıda şirketlerine; masumane bir filizi bir canavara dönüştürüp o ruhsuz makinelere besledikten sonra binbir türlü gürültüden, ısıdan, basınçtan, şekillendirmeden geçirip bir de doğama en aykırı maddeye, plastiğe hapsederler!
Yine de insanlık hali... Reklamlara kanmak, birilerine, bir şeylere güvenmeyi isteme hali... Bebeğin masumluğuna iliştirilmiş, "taze sütlü, taze yumurtalı", anne elini hatırlatırcasına mama kokan bisküvilere kanma hali...
Kime kızmalıyım öncelikle?
Şu pakete bakıyorum da; o pek sevimli sarışın, maviş gözlü bebecik neşeyle gülümsüyor. Taze süt iştah açıcı biçimde akıyor kenardaki ufak resimde. Paketin önünde bir de logo: "Trans Yağ İçermez". Oh! Ne güzel, ne iç açıcı paket bu!
Meraklıyım ya, paketin bana hatırlattıkları da merakıma eklenince paketin arkasındakileri okuyup bebeklere ne iyi geliyormuş, ne kadar vitaminliymiş, faydalıymış öğrenmek ve gönül rahatlığıyla pakettekileri yemek istiyorum.
Yazılar ne hoş başlıyor, bebek bisküvisi ya bu, yazılanlar adeta bir masal!
"Değerli anneler ve babalar
...4 aydan sonra bebekler için geliştirilmiş uygun bir ek gıdadır. ...
bisküvisini bebeğinize güvenerek yedirebilirsiniz."
Altta da belirtilmiş:
"Türk Gıda Kodeksi Bebek ve Küçük Çocuk Ek Gıdaları tebliğine uygundur."
Bak işte ben şimdi ne güzel güvendim! Hem güvenerek yedirebileceğimi söylemişler hem de arkasında koskoca kanuni düzenlemeye uygunluğu destek göstermişler. Önde de "Trans Yağ Yoktur" diyor, "Taze süt ve yumurta katılmıştır" diye de ekliyor.
Ama merak işte, okumaya devam ediyorum.
"... Bisküvi - İçindekiler: Buğday unu, şeker, hidrojene bitkisel yağ,..."
Gerek var mı bundan sonrasını gözüm öfkeden karardığı için okuyamadığımı belirtmeye? Yine de listede göz ucuyla görüyorum "soya lesitini", "doğala özdeş aroma" gibi kelimeleri.
Öfkeleniyorum, niye, kime?
Bebeğin sağlığını bile hiçe sayan paragözlere mi dersiniz? Yoksa utanmadan hidrojene yağlara, soya lesitinlere izin veren devlet gıda tebliğine mi? Güvenimi hangisi daha çok parçaladı? Ben küçükken de böyle miydi gerçekten? Bebek kokusu, annemin samimiyetle pişiren ellerinin kattığı tat, şu zavallı, ne oyunlara maske edilmiş maviş gözlü bebeğe iliştirdiğim anılar...
Utanmazlık kelimesi "bebeğinize güvenerek yedirebilirsiniz" demelerindeki ikiyüzlülüğün hakkını verir mi? Riyakarlık yeter mi? Yalancılık? Açgözlülük? Vurdumduymazlık?
Nedir bu böyle?
Sorumsuzluk böyle canavarlaştırabilir mi?
Yok yok...
Ancak “insanlıktan çıkmak” açıklar bu kadar rezilliği!
Ağır mı konuştum? Ağır olsun! Güvenime, kanıp da bir paket bisküviye iliştirdiğim güzel duygulara indirdikleri darbeye, ne yapıp edip satalım, "tükettirelim" şu ürünü deyip aptal yerine konmama az bile bu sözler...
Kızdım! Kızalım! Hepimiz kızalım! Kızdıralım henüz kızmamış olanları da!
Ne canıma ne de annenin kendi canından çok sevdiği canlara yapılmamalı bunlar.
Uzak görmeyin bunları kendinize dostlar. Markete giden sizsiniz, paketi tutan sizin eliniz, parayı çıkarıp veren de, lokmaları ağzına götüren de.
Kendinizden vaz mı geçtiniz? Çocukların güvenerek, sevinçle "ham yaptığı" lokmalar da sizin elinizden değil mi? Ya da ileride öyle olmayacak mı?
Vazgeçmeyin. Vazgeçmeyelim. Kızgınlığı endişe, onu da umuyorum ki hareket takip edecek, vazgeçmeyeceğiz, anne elinin güveni o güzel ellerde kalacak, hep olduğu ve olması gerektiği gibi."