S
su perisi
Kullanıcı
- 4 Ocak 2007
- En iyi cevaplar
- 0
- 0
ANI YAŞAMAK
“Bugünlerde üzülmeyiverin hatalarınız için..
İnsan olduğunuzu düşünün,
Zayıflığınızı düşünün bir kere daha..
Ayrılmadan önce “iyi günler” yerine “iyi akşamlar”
Demişsiniz bir arkadaşınıza
Ne çıkar, gün akşam olmayacak mı nasılsa ?
“Hava kapalıydı, biraz da dalgın bu ara” desinler,
En güzel mazeretleri onlar sıralasın arkanızdan.
Siz, aldırmayın…
Cebinizde bir zarf parası bile olmadığı halde
Mektup yazın sevdiklerinize (e mail de atabilirsiniz),
Yağmurlu havalarda şemsiyesiz çıkın sokağa
Islanın biraz
En güzel olayların bir araya getiremediği insanları
Bir saçak altında toplamaya yeter yaz yağmurları..
Saçlarınızdan sular süzülerek gülümseyin birbirinize..
Aldırmayın çamurlu sulara,
Batmış pantolon paçalarına,
Rengi değişmiş ayakkabılara..
Sonra güneş el altından sen fazla kalma,
Ben geliyorum derken yağmura,
Siz de bir durak önce inin otobüsten.
Buharlaşan toprağın kokusunu hissederek,
Yaz yağmurlarından da ölümsüz olan gökkuşağının
Altından geçemeyeceğinizi düşünerek üzülün (gülümseyin)”
şüphesiz hayat koşulları giderek daha da ağırlaşıyor.Buna bağlı olarak çoğu şey mekanikleşiyor.İnsani değerlerimiz, ilişkilerimiz zayıflıyor.. Yeri doldurulamayan, kendisine paha biçemediğimiz “zaman” ı, paradoksal olarak, en hovardaca harcayan, kolayca tüketen de bizleriz..
Hız, en önemli değer bu çağda.Dilimize de yansımıyor mu bu ?Bir koşturmadır gidiyoruz hepimiz.. Tamamen durmamak için, durun, kendinize bir bakın, ara verin.Yaşadığınız anın içine girin..
Geçmiş bitti, geride kaldı.Gelecekse henüz yaşanmadı.Hakikatte sadece, şu içinde bulunduğumuz zamanı, “an”ı yaşıyoruz..
Günlük hayatın içinde kendisine; şarj olmak, tazelenmek için küçük zaman dilimleri ayırmalı insan.. Sabah kalktığımızda kahvaltı ediyorsak, bunu bir zorunluluk şeklinde yapmayalım.Kendimize ayırdığımız bu zamanı bir seramoniye dönüştürebiliriz, yediklerimizin lezzetinin tadına vararak..
Yine bu şekilde gün içinde farkına varmadan yaptığımız birçok şey var: yürümek, okumak, tat almak, koklamak, müzik dinlemek, banyo yapmak, konuşmak gibi.. Bize verilen, hep bizimle beraber olacaklarını düşündüğümüz, yokluklarını aklımıza bile getirmek istemediğimiz bütün bu şeyleri bir düşünelim, farkedelim: başta hayatta olmamızı, nefes almamızı, zihin ve beden sağlığımızı, bütün sevdiklerimizı..
Gelin, alışkanlık zincirlerimizden kurtulalım! Kendimize, çevremizdekilere, dış dünyamıza, her defasında yeniden ve daha farklı gözlerle bakalım..
Milyarlarca yıllık evren tarihinde sizinle aynı şeyleri hisseden,düşünen bir başka insan gelmedi, gelmeyecek de.. Hepiniz, hepimiz eşsisiz bu yüzden de.
Tıpkı tek tek yaşanılan ve bir daha dönmemek üzere geçmişe bırakılan “an” larımız gibi..
Anın tadını çıkaralım, sahip olduklarımıza şükrederek, onların kıymetini bilerek..
Alıntıdır...
“Bugünlerde üzülmeyiverin hatalarınız için..
İnsan olduğunuzu düşünün,
Zayıflığınızı düşünün bir kere daha..
Ayrılmadan önce “iyi günler” yerine “iyi akşamlar”
Demişsiniz bir arkadaşınıza
Ne çıkar, gün akşam olmayacak mı nasılsa ?
“Hava kapalıydı, biraz da dalgın bu ara” desinler,
En güzel mazeretleri onlar sıralasın arkanızdan.
Siz, aldırmayın…
Cebinizde bir zarf parası bile olmadığı halde
Mektup yazın sevdiklerinize (e mail de atabilirsiniz),
Yağmurlu havalarda şemsiyesiz çıkın sokağa
Islanın biraz
En güzel olayların bir araya getiremediği insanları
Bir saçak altında toplamaya yeter yaz yağmurları..
Saçlarınızdan sular süzülerek gülümseyin birbirinize..
Aldırmayın çamurlu sulara,
Batmış pantolon paçalarına,
Rengi değişmiş ayakkabılara..
Sonra güneş el altından sen fazla kalma,
Ben geliyorum derken yağmura,
Siz de bir durak önce inin otobüsten.
Buharlaşan toprağın kokusunu hissederek,
Yaz yağmurlarından da ölümsüz olan gökkuşağının
Altından geçemeyeceğinizi düşünerek üzülün (gülümseyin)”
şüphesiz hayat koşulları giderek daha da ağırlaşıyor.Buna bağlı olarak çoğu şey mekanikleşiyor.İnsani değerlerimiz, ilişkilerimiz zayıflıyor.. Yeri doldurulamayan, kendisine paha biçemediğimiz “zaman” ı, paradoksal olarak, en hovardaca harcayan, kolayca tüketen de bizleriz..
Hız, en önemli değer bu çağda.Dilimize de yansımıyor mu bu ?Bir koşturmadır gidiyoruz hepimiz.. Tamamen durmamak için, durun, kendinize bir bakın, ara verin.Yaşadığınız anın içine girin..
Geçmiş bitti, geride kaldı.Gelecekse henüz yaşanmadı.Hakikatte sadece, şu içinde bulunduğumuz zamanı, “an”ı yaşıyoruz..
Günlük hayatın içinde kendisine; şarj olmak, tazelenmek için küçük zaman dilimleri ayırmalı insan.. Sabah kalktığımızda kahvaltı ediyorsak, bunu bir zorunluluk şeklinde yapmayalım.Kendimize ayırdığımız bu zamanı bir seramoniye dönüştürebiliriz, yediklerimizin lezzetinin tadına vararak..
Yine bu şekilde gün içinde farkına varmadan yaptığımız birçok şey var: yürümek, okumak, tat almak, koklamak, müzik dinlemek, banyo yapmak, konuşmak gibi.. Bize verilen, hep bizimle beraber olacaklarını düşündüğümüz, yokluklarını aklımıza bile getirmek istemediğimiz bütün bu şeyleri bir düşünelim, farkedelim: başta hayatta olmamızı, nefes almamızı, zihin ve beden sağlığımızı, bütün sevdiklerimizı..
Gelin, alışkanlık zincirlerimizden kurtulalım! Kendimize, çevremizdekilere, dış dünyamıza, her defasında yeniden ve daha farklı gözlerle bakalım..
Milyarlarca yıllık evren tarihinde sizinle aynı şeyleri hisseden,düşünen bir başka insan gelmedi, gelmeyecek de.. Hepiniz, hepimiz eşsisiz bu yüzden de.
Tıpkı tek tek yaşanılan ve bir daha dönmemek üzere geçmişe bırakılan “an” larımız gibi..
Anın tadını çıkaralım, sahip olduklarımıza şükrederek, onların kıymetini bilerek..
Alıntıdır...