G
GulsahToptas
Kullanıcı

(Ön bilgi: Bu projenin aslı yazının sonunda saklıdır.)
Baştan sonu belli olan bu yaşamda, anlamlandırarak ruhlarımız hayat bulmakta! Gizli bir anlam yarışı yaşanmakta. Yaşadıkça ruhlar zamanın yuvarlak kafesinde, asla bitmeyecektir bu yarış mekânların hiçbirisinde! Anlamak istiyoruz. Anlamaktan da ziyade anlaşılmak istiyoruz. Nasıl bildiğimizi bilmiyoruz ama içimizdeki büyük değeri seziyoruz. Anlaşılmak demek içimdeki değeri bil demektir. Bu masum istek her bir ruhun şaşmaz ve değişmez temel dileğidir. Evet değerliyiz. Bunun için de kendimize önem vermeliyiz. Küçük görmeden kendimizi ve ters düşmeden bu masum isteğe içimizdeki değeri önce kendimize göstererek ve kendimiz kendi değerimizi görerek önemli bir yaşamın önemli bir başyapıtı olduğumuzu da bu bilişe ekleyerek hayatı gittikçe daha da cennete çevirmeliyiz.
Ödemememiz gereken bedelleri ödemek zorunda değiliz. Ödediğimiz bedeller eğer hayatımıza anlam katmıyorsa o zaman eksiliyoruz demektir. Eksik hayatların çokluğu seçimlerimizin farkında olmadığımızı bizlere gösterir. Kendiliğinden; hiçbir baskı, zorlama ya da ritüel eseri olmadan sürdürülebilir dinamiklerimiz olmalıdır. Dinamik bir hayat için statik yapılar ortadan kaldırılmalıdır. Amacımız üretilmiş olan anlamları tekrar tekrar kullanmak değil anlam üreten yapılar kurmaktır. Anlam yenilenmediği takdirde anlamsızdır.

Düşünmek bir iş değildir. Düşünmek kendiliğinden ve en doğal şekilde olan şeydir. Düşünmek yormaz. Düşünememek yorar. İnsanlar hep düşünmeyle korkutulurlar. Düşününce akıllarından olacaklarına inandırılırlar. Düşünmezseniz eğer sizin adınıza düşünürler. Siz de o düşünceleri düşünmeden alır ve kabul edersiniz ve kendi düşünceleriniz zannedersiniz. Belki şeytana uyar bazen düşünmeyi denersiniz ama işte o zaman engellenirsiniz. Tekrar hatırlatılır size düşünenlerin içine düştüğü korkunç haller ve sizlere derler aklına sahip çık ve herkesin düşündükleri düşünmeden düşün.

Farklı olmak çok yanlıştır. Çünkü zaten her insan farklıdır. Farklı olduğunu fark etmek anlamlıdır. Farklı olduğunu kavramakla her insan özgün yapısını kuşatır. Kuşatamadığımız farkındalıklar bizleri farklı kılamazlar. Kuşatma farkıyla farklı olan yapılarımız öz ruhumuzdan bir güneş gibi doğar ve açık ara önde eski yapılardan çok ilerilere yol alırlar. Aramaya ne hacet! Aradığınız nedir ki? Kendiniz değil mi? Aramak işi değil yapmanız gereken iş. İşiniz bulmaktır. Bulmak içinse bakışlarınızı kendinize çevirmeniz yeterli. Nedense aramak ve bulmak eylemi hep dışarıya endeksli.
Sadece deliler farklıdır! Çünkü onlar kendi yapılarını kuranlardır. Sürünün deli koyunları işte onlardır. Herkes gibi olanlar ise normal yapıdadır. Normal yapı kutsanmış yapıdır. Delilik ise aklın olmaması halidir. Deliler ne yaptığını nereden bilir? Sadece bir taş atarlar kör bir kuyuya ve çekip giderler. Ne kuyuyu nede taşı dert ederler. İşlerini bitirmiştirler ve çekip çoktan gitmiştirler. Kırk akıllıya ise o taş dert olur ve kırk akıl o taşı çıkarma derdiyle yanar kavrulur. Oysa deliler bilirler ki: O taş çıkarılması gereken değil atılması gereken taştır. Delilik kendi yapısı içerisinde son derece anlamlıdır. Deliler hor görülüp dışlanmamalıdır. Çünkü onlar da insandır. Sadece kendileri gibi olmak ise onların toplumdan dışlanmalarına yetecek tek günahlarıdır.
Alice projesi nedir? Aslında “Alice projesi” bu satırlara gelene kadar çoktan anlatıldı. Sadece, aklını kapının önünde bırakanlar proje evrenine girebilir ve onlar “Alice projesini” bilebilir. Öyle değil mi? Çünkü akıllılar zaten her şeyi bilmektedir. “Alice projesi” ise kuyuya atılan işte o taşın ta kendisidir.
(Son bilgi: Ve zaman sonsuz küresinde sonsuz bir şekilde kendisini hep seyr etti ve başladığı o ilk noktaya geri geldi.)
Yazan:Türker Ercan